CAN KASAPOĞLU - Geçtiğimiz günlerde Türk savunma sektörünün Pakistan pazarına yönelik iki ciddi başarısı göz kamaştırdı. Milyar dolarlık seviyelerde, 30 T-129 ATAK Taarruz Helikopteri ve MİLGEM Ada-sınıfı 4 korveti kapsayan projeler çok ciddi bir eşiğin aşıldığını gösteriyor.
- T-129 ATAK: Muharip başarıların etkisi
Öncelikle, savunma pazarında bir silah sisteminin en önemli pazarlama avantajının gerçek çatışma koşullarında kullanılmış olması ve başarı göstermesi olduğunun altını çizelim. T-129 ATAK taarruz helikopteri, gerek yurt içindeki terörle mücadele görevlerinde gerekse Türkiye’nin sınırları dışında icra ettiği en kritik terörle mücadele harekatlarından biri olan Zeytin Dalı’nda kullanıldı. Dolayısıyla, birçok Türk savunma ihraç portföyünde olduğu gibi, T-129 ATAK da sadece test sonuçlarını ve tanıtım raporlarındaki verileri değil, dünyanın en zorlu hibrit harp sahalarından biri dahil olmak üzere, muharip tecrübe sunmakta.
İkincisi, Pakistan Silahlı Kuvvetleri de hem devlet düzeyindeki aktörlerden hem de devlet-dışı gruplardan kaynaklanan birçok milli güvenlik tehdidi ile, üstelik de çetin coğrafi koşullarda mücadele etmek durumunda olan ve on yıllardan beri aktif çatışma yürüten bir ordu. Bu, Türk savunma sanayii için önemli bir referans. Ayrıca, T-129’un, Pakistan’ın yüksek, dağlık coğrafyasında çok zorlu test süreçlerini başarıyla geçtiğinin de altı çizilmeli.
Üçüncüsü, Türkiye’nin siyasi ilişkilerindeki ivmeyi savunma projelerine yansıtmayı başarmış olması dikkate değer. Daha önce Katar’a Bayraktar TB-2 SİHA satışında da benzer bir başarı kaydedilmişti. Burada, Bayraktar TB-2’nin de sınıfında çok önemli bir yer tuttuğunu hem de T-129 ATAK gibi ciddi bir muharip tecrübeye dayandığını belirtmemiz gerekiyor. Türk savunma sektörünün, Türkiye’nin siyasi ilişkilerinin iyi olduğu ülkelere, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından gerçek çatışma koşullarında kullanılmış sistemleri ihraç etmesi doğru bir strateji.
Son olarak, Türk savunma sanayiinin bu başarısını hangi koşullarda yakalamış olduğu iyi analiz edilmeli. Pakistan Silahlı Kuvvetleri’nin envanterinde hem ABD hem de Rusya Federasyonu yapımı taarruz helikopterleri var. Rus Mi-35M’lerin teslimatı yakın dönemde yapılmıştı. Ayrıca, İslamabad’ın en yakın askeri müttefiki olan Çin Halk Cumhuriyeti de Z-10 Taarruz Helikopteri ile Pakistan pazarını domine etmek istemekte idi. Dolayısıyla, Türkiye, üst düzey bir rekabet ortamında, savunma devlerinin aktif olduğu bir pazarda başarı göstermiş oldu. Ayrıca, Türk savunma sanayiinin ihraç ettiği hemen her hava platformunda ROKETSAN yapımı milli, akıllı mühimmatların kullanıldığı da unutulmamalı. Bu nedenle, T-129 da TB-2 Bayraktar da kendi kullandıkları mühimmatların ihraç edilmesi için yolu açıyorlar.
Bu tip önemli savunma projeleri kapsamında elde edilecek ek faydalar mühimmat segmenti ile de sınırlı değil. Zaten, üst düzey, komplike sistemlerin export portföyüne dahil olmasının en büyük avantajı da bu. Örneğin, T-129 ATAK Taarruz Helikopteri, yine Türk yapımı, ASELSAN AVCI Kaska Entegre Kumanda Sistemi’nden yararlanan ilk platform. Sistem, gece ve gündüz şartlarında pilota üst düzey durumsal farkındalık ve hedef tespit açısından önemli kabiliyetler sağlıyor. Açık-kaynaklı yayınlar, Pakistan’ın T-129’larında bu sistemin de ihraç edileceğini belirtiyor. Dolayısıyla, taarruz helikopteri örneğinde görüldüğü üzere, büyük çaptaki girişimler birden çok aktörün (TAI, ROKETSAN, ASELSAN) paydaş olmasını da sağlıyor.
Elbette, bir de söz konusu savunma ihracatının kamu diplomasisi bölümünün de dikkat çekici bir yönü var. Ankara ile İslamabad arasındaki savunma projesi gerçekleştirilmeden önce, 3 ATAK’ın Pakistan’ın milli gününde askeri geçit törenine katılması, özellikle de 21. yüzyılın enformasyon ortamında, renkli ve çekici. Daha önce, iç teslimatlarda da benzer bir yöntem tercih edilmiş, Jandarma Genel Komutanlığı’na teslim edilen T-129 ATAK taarruz helikopterlerine ‘J-1453 Fatih’, ‘J-1299 Osman Gazi’ ve ‘J-1071 Alparslan’ gibi Türk harp tarihini sembolize eden kuyruk numaraları verilmiş ve bir basın lansmanı yapılmıştı. Büyük olasılıkla bahse konu tasarruflar bazı naif çevrelerce şovenist, militarist ya da abartılı bulunacaktır. Ancak dünyada savunma sanayiinin gerçekleri böyle değil. Başarılı silahlar epik imajlar oluştururlar, hatta sadece profesyonel askeri çevrelerde değil popüler kültürde de kendilerine yer bulurlar. Örneğin ABD’nin taarruz / yakın hava desteği uçağı A-10 böyle bir platform olmuştur. Türk savunma sektörünün de dünya standartlarındaki çözümleri için bu tip çalışmalar yapmasında yarar var.
- MILGEM: Türk harp gemileri sınırları aşıyor
Türkiye ile Pakistan arasındaki bir diğer kritik proje de 4 MILGEM Ada-sınıfı Korvet için anlaşma. Pakistan Donanması, Türk savunma sektörü için yabancı değil. Özellikle son yıllarda Agosta 90B denizaltı modernizasyonu ve Deniz İkmal Gemisi projesi gibi projelere imza atıldı. Öte yandan, MILGEM ile kazanılan başarı daha dikkate değer. Öncelikle bahse konu harp gemileri Türk Deniz Kuvvetleri açısından önemli platformlar. Zira, hem halihazırda ciddi muharip yetenekler üretiyorlar, hem de MILGEM’den elde edilen tecrübelerin daha gelişmiş diğer harp gemileri dizayn edilmesi için kullanılması planlanıyor.
MILGEM Ada-sınıfı korvetler, Pakistan Donanması’nın emekliye ayrılacak Tariq sınıfı, Birleşik Krallık Type-21 orijinli savaş gemilerinin yerini dolduracak. Uluslararası savunma çevrelerinde, söz konusu projenin Pakistan Donanması için ciddi kabiliyetler sağlayacağı belirtiliyor. Bu analizlerin varlığı dikkate alınmalı. Zira, Türk savunma sektörü çözümleri hakkında, siyasi önyargılarla dahi, teknik açıdan olumsuz değerlendirmelerin bulunmaması gelinen aşamanın başarısını da ortaya koyuyor.
- Türkiye artık farklı bir ligde
Özetle, Türk savunma sanayii için son Pakistan atılımı, işaret edildiği gibi, göründüğünden daha kritik bir önem arz ediyor. Daha önce de vurguladığımız üzere, T-129 Taarruz Helikopteri’nin gerçek harp koşullarında kullanılmış olması güvenilir bir referans. Zira, muharip tecrübe gerek ABD’nin gerekse Rusya Federasyonu’nun silah satışlarında ön plana çıkardığı bir husus. Dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerçek çatışma koşullarında milli silahlarla elde ettiği başarıların savunma ekonomisi kazanımlarına çevrilmesi önemli bir vizyonu yansıtıyor. Tüm bu anlatılanlara bir de Pakistan pazarının ne kadar zorlu bir rekabete sahne olduğunu da eklemek gerekiyor.
Türk savunma sektörü artık bir kalemde milyar dolar seviyesinde projelere imza atıyor. Daha birkaç sene öncesine kadar toplam savunma ihracat seviyesine artık neredeyse tek bir satış ile ulaşıldı. Tüm bunlar, Türkiye’nin artık üst düzey bir ligde olduğunu gösteriyor.
Bundan sonraki adımların doğal olarak stratejik silah sistemlerindeki başarılarda aranması lazım. Türk savunma sektörünün geldiği noktada emeği olan herkesi tebrik ederek bitirelim. Bu başarı gerçekten milli bir değer oluşturuyor. Bununla birlikte, yapıcı bir uyarıyı da karar-vericilerin ve Türk strateji çevrelerinin dikkatlerine sunalım. Geleceğin savunma ortamını şekillendirmek için taarruz helikopterleri, insansız hava araçları, üst düzey su-üstü platformları üretmek kadar, tüm bu yeteneklere ilişkin konsept üretmek de aynı şekilde önemli. Örneğin, Türkiye, kendi segmentinde en iyi SİHA sistemlerini geliştmeyi başardı, dolayısıyla uluslararası düzeyde atıf yapılan SİHA konsept ve doktrinlerinin, bu alanda en önde gelen askeri bilimler yayınlarının da yine Türkiye’den çıkması gerekiyor.
[Dr. Can Kasapoğlu İstanbul merkezli bir düşünce kuruluşu olan Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi’nde (EDAM) savunma analistidir]
ANALİZ - Türk Savunma Sektörü Artık Farklı Bir Ligde Açıklaması Pakistan Atılımı Ve Kazanımlar
Türk savunma sektörünün Pakistan pazarına yönelik iki ciddi başarısı göz kamaştırdı. 30 T129 ATAK Taarruz Helikopteri ve MİLGEM Adasınıfı 4 korveti kapsayan projeler çok ciddi bir eşiğin aşıldığını gösteriyor Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerçek çatışma koşullarında milli silahlarla elde ettiği başarıların savunma ekonomisi kazanımlarına çevrilmesi önemli bir vizyonu yansıtıyor Türk savunma sektörü artık bir kalemde milyar dolar seviyesinde projelere imza atıyor. Daha birkaç sene öncesine kadar toplam savunma ihracat seviyesine artık neredeyse tek bir satış ile ulaşıldı Tüm bunlar, Türkiye’nin artık üst düzey bir ligde olduğunu gösteriyor. Bundan sonraki adımların doğal olarak stratejik silah sistemlerindeki başarılarda aranması lazım