Anayasa Mahkemesi'ne Seçilen Yeni Üyelerin Yemin Töreni

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, statükoyu savunan çevreleri sert bir dille eleştirerek, "Tüm toplumlarda özgürlük, demokrasi ve daha çok hukuk isteklerine ilişkin güçlü sesler yükselmekte, buna cevap veremeyenler ise yıkılıp gitmektedir

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, statükoyu savunan çevreleri sert bir dille eleştirerek, "Tüm toplumlarda özgürlük, demokrasi ve daha çok hukuk isteklerine ilişkin güçlü sesler yükselmekte, buna cevap veremeyenler ise yıkılıp gitmektedir. Değişime karşı çıkan, çağın nabzını tutamayan statükonun kibirli mensupları artık halkı ikna edememektedir" dedi.
Referandumda kabul edilen anayasa değişikliği kapsamında TBMM tarafından seçilen Hicabi Dursun ve Celal Mümtaz Akıncı, yemin ederek yeni görevlerine başladı. Anayasa Mahkemesi Konferans Salonu'nda düzenlenen törene Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç, Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya katıldı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, seçilen yeni üyelerle birlikte konuklarını kapıda karşıladı. Törende bir konuşma yapan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, 2949 sayılı Kanun'un 7. maddesi uyarınca Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı koruma, Anayasa Mahkemesi üyeliği görevini doğruluk, tarafsızlık ve hakka saygı duygusu içinde yerine getirme sözlerini içeren andın içilmesi zorunluluğunun büyük anlam taşıdığını söyledi. Tarih ve Türk ulusu önünde yüklenilen sorumluluğun önemini vurgulayaniçme töreninin
Anayasa'ya sadakat görevini de simgelediğini kaydeden Kılıç, "Son derece onurlu ancak aynı ölçüde de sorumluluk gerektiren Anayasa Mahkemesi Üyeliği görevine bugüniçerek başlayacak olan üyelerimizin Anayasa'nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesini savunarak, görevini sorumluluk bilinci içinde, Anayasa'ya, yasaya ve hukuka uygun olarak oluşacak vicdani kanaatlerine göre yerine getirecekleri kuşkusuzdur. Korumak üzere kendilerine emanet edilen Anayasa'nın temel ilkelerinin doğasını bozmadan sürdürecekleri
görev anlayışı, biraz sonra yapacakları yeminin en önemli sonucu olacaktır. Mahkeme'nin bağımsız ve güvenceli yapısı, ödünsüz görev yapma anlayışını egemen kılacak bir çalışma ortamını oluşturmaktadır. Anayasa Mahkemesi dün olduğu gibi bugün de, yarın da Atatürk'ün hedef gösterdiği çağdaş uygarlık düzeyini yakalamış, gerçekten demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinin tam bir yansızlık içinde koruyucusu ve en büyük güvencesi olacaktır" diye konuştu.

'BİREYSEL BAŞVURU TÜM YARGI ORGANLARINI KUŞATARAK ADİL YARGILAMA KONUSUNDA DENETİM YOLU OLACAKTIR'
Kılıç, 12 Eylül 2010 günü yapılan halkoylaması sonucu kabul edilen Anayasa değişiklikleriyle Anayasa Mahkemesi'nde hem yapısal hem de fonksiyonel anlamda ciddi değişiklikler olduğunu anımsatarak, yüksek mahkemenin üye sayısının arttırıldığını, bu çerçevede dört yedek üyenin asıl üyeliğe geçtiğini ve bugün yapacakları yeminle görevlerine başlayacak iki üye ile Kurul'un 17 olan üye sayısının tamamlanmış olacağını bildirdi. Konuşmasında halkoylamasıyla kabul edilen Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru
konusuna da değinen Kılıç, şunları söyledi:
"Bilindiği üzere bireysel başvuru ya da Anayasa şikayeti, anayasamızda güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerden herhangi birisinin yasama, yürütme ve yargı güçleri tarafından ihlal edilmesi halinde başvurulan bir yoldur. Hakları ihlal edilen vatandaşlarımızın, tüm kanun yollarını tükettikten sonra başvurdukları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne Türkiye'den yapılan başvuru sayısının toplamda önemli bir sayıya ulaştığı hepimizin bilgisi dahilindedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin önünde
beklemekte olan 120 bini aşkın dosyanın yüzde 12'si Türkiye'den yapılan şikayetlerden oluşmaktadır. Bu şikayetlerden karara bağlananların büyük bölümü üzülerek belirtmeliyim ki adil yargılama hakkının ihlali ile ilgilidir. Bu tablo, köklü bir anayasa yargısı geleneğine sahip olan ülkemiz açısından; bağımsız, tarafsız, hızlı, etkili ve adil bir yargılama sisteminin önündeki engellerin kaldırılmasını hayati bir yükümlülük olarak göstermektedir" dedi.
Kılıç, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkı verilmesine karşı çıkan Yargıtay'a da üstü kapalı göndermede bulunarak, "Eğer bir ülkede yılda 15 binden fazla dava dosyası zaman aşımına uğruyorsa, bunun çözüm yollarını eleştirmeye ve ötelemeye hiç kimsenin hakkı yoktur" şeklinde konuştu.
Anayasa'da 2004 yılında gerçekleştirilen değişiklikle insan haklarına ilişkin uluslar arası sözleşmelerin milli yasalarla farklı hükümler içermesi durumunda uluslararası sözleşmelerin uygulama önceliğine sahip kılınması, bireysel başvuruya ilişkin anayasal alt yapının mevcut olduğunu açıkça göstermesine rağmen yargı organlarınca bunun uygulamaya geçirilmediğini belirterek, bunu eleştiren Kılıç, "Bu düzenleme ile Anayasa koyucunun iradesi, evrensel hale gelmiş hak ve özgürlük standartlarının
vatandaşlarımız içinde uygulanmasını istemekten başka bir anlam taşımamaktadır. Bireysel başvuru Türkiye'deki yargı organlarının uygulamasıyla, uluslararası yargı uygulamaları arasındaki uyumun sağlanmasını mümkün kılacak, özgürlük ekseninde yükselen uluslararası insan hakları uygulamaları ulusal referansa dönüşerek devlet ve toplum hayatına egemen olabilecektir. Açıkça ifade etmek gerekirse bireysel başvuru tüm yargı organlarını kuşatarak, adil yargılama konusunda daha duyarlı, davranmalarını
sağlayacak önemli bir denetim yolu olacaktır" diye konuştu.

'EN GEÇ 2 YIL İÇİNDE BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN ŞİKAYETLER KABUL EDİLMEYE BAŞLANACAKTIR'
Anayasa'da yapılan değişiklikle bireysel başvuruları karara bağlamak üzere yüksek mahkeme bünyesinde bir başkan ve dört üyeden oluşan iki bölüm oluşturulduğunu, en geç 2 yıl içinde hazırlıkların tamamlanarak şikayetlerin kabul edilmeye başlanacağını bildiren Kılıç, şunları söyledi:
"Mahkememiz bu çerçevede hazırlıklara hızla başlamış ve bireysel başvurunun uygulamaya dönük hukuksal alt yapısının oluşturulması için başta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi olmak üzere bireysel başvurunun uzun zamandır uygulandığı Federal Almanya, İspanya, Avusturya ve Kore'ye beş ayrı meslektaşımız gönderilmiş, bunlardan bir bölümü incelemelerini tamamlayarak yurda dönmüştür. Ay sonuna kadar bitecek olan bu incelemeler sonunda hazırlanacak olan raporlar yasal düzenlemelere esas olmak üzere ilgili
makamlara sunulacaktır. Sistemin sağlıklı ve başarılı bir uygulamaya kavuşturulabilmesi için nitelikli, yetenekli, deneyimli ve evrensel hukuk anlamında gelişmeleri takip edebilecek olgunluğa erişmiş bir raportör kadrosunun varlığına acil ihtiyaç olduğu açıktır. Dünya uygulamalarına bakıldığında mahkememize yapılacak muhtemel bireysel başvuruların yoğunluğunu ve büyüklüğünü tahmin etmek bizler için zor bir öngörü değildir. Çok yoğun ve çetin geçeceğini düşündüğümüz bu iş yükünün mahkeme heyeti, raportörleri
ve yardımcı personeli için özveri isteyen bir iş hayatının biz beklediğini biliyoruz. Hukuksal ve teknik düzenlemelere esas olmak üzere işi kolaylaştıran, bürokratik engelleri en aza indiren, etkin, hızlı yöntemlere ve bunları hayata geçirecek mensuplarımızın çalışma şartlarını motive edecek öneriler bir rapor halinde ilgili yerlere ulaştırılmıştır. Getirilen bu kanun yolunun halkımızın hukuksal sorunlarına adil çözümler öngörerek, insanlık onurunu yücelteceğine olan inancımı bir kez daha belirtmek
istiyorum. "

'ANAYASALAR TOPLUMUN HAYAT SİGORTASIDIR'
Anayasa Mahkemesi'nin asli görevinin bireyin doğuştan ve sadece insan olmasından dolayı sahip olduğu temel hak ve özgürlükleri korumak olduğunu vurgulayan Kılıç, konuşmasını söyle sürdürdü:
"Başka bir anlatımla Anayasa yargısının özü ırk, renk ve inancı ne olursa olsun insan olma ortak paydasına sahip herkesin var olan onurunu yüceltmektir. Bu kutsal görevi başarı ile yürütebilmek, ancak adil ve tarafsız kalmayı becerebilen yargıçların varlığı ile mümkündür. Anayasa yargısı hak ve özgürlüklerin güvencesidir. Bu yargı, gücü elinde bulunduranlara ölçülü ve makul olmayı öğretir. Güçlüleri hukukun içine çekerek bireyi koruma altına alır. Çoğulcu, katılımcı, insan onuru ve hukukun üstünlüğü
temeline oturan, dinsel ve etnik dogmalardan arınmış, değişime açık, toplumun değerleriyle bütünleşmiş, farklılıkları uzlaştıran Anayasalar bir toplumun hayat sigortasıdır. Tüm toplumlarda özgürlük, demokrasi ve daha çok hukuk isteklerine ilişkin güçlü sesler yükselmekte, buna cevap veremeyenler ise yıkılıp gitmektedir. Değişime karşı çıkan çağın nabzını tutamayan statükonun kibirli mensupları artık halkı ikna edememektedir. Anayasaların ve Anayasa Mahkemeleri üyelerinin toplumun bu istekleri karşısında
kayıtsız kalması düşünülemez. Bizler vereceğimiz kararlarla bu alanları genişleterek insanca yaşama arzusuna destek vermek zorundayız. Zira, özgürlük ve demokrasinin tadına varmış insanları susturabilmek ancak zorba devletlerin işi olmuştur. Devletin asıl görevi, yükselen bu sesleri susturmak değil, farklı sesleri ahenkli hale getirerek maskeli ve ikiyüzlü bir ahlakın oluşmasına engel olmaktır. Irkı ve rengi ne olursa olsun, inansın inanmasın, insan olma onuruna sahip herkesi devlet kucaklamak
zorundadır. Hukuk dışı yollarla bu isteklere karşı koyan Devletlerin, güç ve itibar kaybetmekten başka bir kazancı olmayacaktır. Güçlü devletin, kendini koruma hakkı anlayışının arkasına gizlenerek bireylerin hak ve özgürlüklerini yok etme girişimi meşru müdafaa zeminine de oturtulamaz. Zira, devletle birey arasındaki güç dengesizliği buna asla izin vermez. Özgürlük, demokrasi, sevgi ve barış temeli yerine otoriter devlet anlayışı düşman üretmekten başka bir sonuç doğurmamaktadır. Demokratik sistemi
meydan okuyarak, halkı tehdit ederek koruma imkanı da yoktur. Devleti güçlü, ancak özgürlüklerini doya doya yaşamamaktan dolayı halkı mutsuz olan bir ülkenin varlığının anlamsızlığı açıktır. Bu mutsuzluğun toplumsal bir öfkeye dönüşmesi de kaçınılmazdır. Unutmayalım ki demokratik ülkeler gücünü daime özgürlüklerden alır. Kendi özgürlüklerimiz ne kadar önemli ise başkalarının özgürlükleri de o kadar önemlidir duyarlılığı ve bilinci toplumsal çatışmayı önleyecek yegane formüldür. Bu bağlamda her ülke kendi
gerçekleri ile dünya gerçeklerini örtüştürmek zorundadır. Düşmanca duygulardan, öfkeden, kinden arınmış, barışın ve sevginin hakim olduğu bir dünyayı gelecek kuşaklara teslim etmek istiyorsak herkesin hayat tarzına, düşüncesine,inancına, farklılığına ve varlığına saygı göstererek, insanlık onurunu yüceltmek, korumak ve kollamak zorundayız. Zira, tüm dünyada eksik ya da fazla hayata geçirilen tüm hak ve özgürlüklerin üzerini kazıdığınız zaman altından insanlık onuru çıkar. Bunu korumak ve kollamak ise başta
Anayasa Mahkemeleri olmak üzere herkesin değişmez bir görevidir."
Kılıç'ın konuşmasının ardından yeni seçilen iki üye yemin ederek yeni görevlerine başladı. Ardından Kılıç, iki yeni üyeye kisvelerini giydirdi.
(EDA-CC-Y)

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile