İngiltere’nin Irak’ın işgalinde öncü rol almadan bir yıl önce, İngiliz bakanların ve dünyanın en büyük petrol şirketlerinin temsilcilerinin bir araya gelerek Irak’ın petrolünün nasıl sömürüleceğini konuştukları ortaya çıktı. Söz konusu toplantılar, İngiliz hükümetine ait belgeler tarafından da doğrulandı.
İngiliz Independent gazetesi tarafından ortaya çıkarılan ve bugün ilk kez yayınlanan belgeler, İngiltere’nin Irak Savaşı’na neden girdiğine ilişkin soruları tekrar gündeme getirdi. Dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair’in savaşa girmek istemesi kabineyi bölmüş ve ancak Blair, Saddam Hüseyin’in kitle imha silahları olduğunu söyledikten sonra kabine savaşa girilmesini onaylamıştı.
Gazetenin ortaya çıkardığı belgeler, petrol şirketlerinin yöneticilerinin bakanlarla yaptıkları toplantıları kanıtlıyor. Ancak bu toplantılar, o dönemde hem bakanlar hem de şirketler tarafından kamuoyu karşısında yalanlanmıştı.
İngiltere savaşa girmeden kısa bir süre önce Mart 2003’te bir açıklama yapan Shell, İngiliz hükümeti ile görüşmeler yaptığını yalanlamış ve iddiaların “tamamen asılsız” olduğunu savunmuştu. BP ise Irak’ta “stratejik bir çıkarı olduğu” iddialarını yalanlamıştı. Tony Blair ise “petrol teorileri” diye tanımladığı bu iddiaların “saçma” olduğunu söylemişti.
Söz konusu belgeler, İngiltere’nin Irak Savaşı’na katılıma ilişkin yürütülmekte olan Chilcot Soruşturması’na da delil olarak sunulmadığı belirtildi.
Söz konusu belgelere göre savaştan bir yıl önce Ekim ve Kasım ayında gerçekleştirilen toplantılarda ise tablo tamamen farklı gözüküyor. Mart 2003’teki işgalden beş ay önce dönemin Ticaret Bakanı Baroness Symons, BP şirketinden bir yetkiliye, Blair’in Irak’taki rejim değişikliği için ABD’ye verdiği desteğe karşılık olarak hükümetin Irak’taki petrolden İngiliz petrol şirketlerine pay verilmesi gerektiğini düşündüğünü iletiyor.
Belgelere göre BP, Irak’taki petrol paylaşımında “dışarıda kalmaktan korktuğuna” dair endişeleri ilettiği Bakan Symons, BP adına ABD nezdinde lobi çalışması yapmayı kabul ediyor. O dönemde Washington’ın, özellikle Fransız, Amerikan ve Rus petrol şirketleriyle görüştüğü vurgulanıyor.
31 Ekim 2002’de BP, Shell ve BG (o zaman British Gas) arasındaki bir toplantıda tutulan nottan Symons’un lobi yapmayı kabul ettiği ve Noel’den önce şirketlere lobi çalışmaları hakkında bilgi vermeyi taahhüt ettiği aktarılıyor.
6 Kasım 2002’deki bir başka toplantı ise Dışişleri Bakanlığı’nın BP’yi davet etmesi üzerine gerçekleşiyor. Bu toplantıda alınan not ise şöyle: “Irak büyük bir petrol beklentisi. BP, Irak’tan pay alma konusunda çok umutsuz ve siyasi anlaşmaların kendisine bu fırsatı tanımamasından dolayı çok kızgın.”
Ekim 2002’de dışişleri bakanlığında gerçekleştirilen bir başka toplantıda ise bakanlığın Ortadoğu Dairesi Başkanı Edward Chaplin şu notu düşmüş: “Shell ve BP, uzun vadeli gelecekleri adına (Irak’ta) pay almamayı sağlayamadı. Saddam sonrası Irak’ta İngiliz şirketleri için adil bir hisse almaya kararlıyız.”
Kamuoyu önünde “Irak’ta stratejik çıkarı olmadığını” açıklayan BP’nin, diğer yandan özelde Dışişleri Bakanlığı’na “Irak, çok uzun süredir gördüklerimizden çok daha önemli” mesajı verdiği açıkça görülüyor.
Diğer yandan BP’nin de Washington’ın, Fransız şirketi TotalFinalElf’in Saddam ile olan anlaşmalarının sürmesine izin vermesi halinde şirketin dünyanın en büyük petrol şirketi olacağından endişelendiği ifade ediliyor. Bu yüzden BP, İngiliz hükümetine dünyanın en büyük ikinci petrol rezervlerine sahip olan Irak’ta pay sahibi olmak için “her türlü riski almaya hazır olduğunu” iletiyor.
Irak’ta işgalden önce 20 yıllık anlaşmalar imzalanmıştı. Bu anlaşmalar petrol tarihinin en büyük anlaşmaları olarak tarihe geçmişti. Bu anlaşmalar, Irak petrolünün yarısını, yaklaşık 60 milyon varil petrolü kapsıyordu. Bu petrol ise BP ve CNPC (Çin Ulusal Petrol Şirketi) gibi şirketler tarafından satın alınmıştı. Bugün sadece BP ve CNPC’nin kurdukları konsorsiyum, Irak’ın güneyindeki Rumeyla petrol bölgesinde yıllık 658 milyon dolar kâr elde ediyor.
Irak geçtiğimiz hafta petrol üretim seviyesini son 10 yılın en yüksek seviyesine, günlük 2,7 milyon varile yükseltmişti. Amerika’nın Irak’ın işgalinde niyetinin petrol olduğu birçok kez söylenmiş; ama Washington yönetimi amacının “demokrasi getirmek” olduğunu savunmuştu.
İŞGALDEN ÖNCE KİM NE SÖYLEDİ?
İngiliz Dışişleri Bakanlığı açıklaması (13 Kasım 2002, BP ile gerçekleştirilen toplantının ardından): “Irak büyük bir petrol beklentisi. BP, Irak’tan pay alma konusunda çok umutsuz ve siyasi anlaşmaların kendisine bu fırsatı tanımamasından dolayı çok kızgın.”
Tony Blair, (6 Şubat 2003): “Şimdi şu petrol meselesine gelelim çünkü…petrol hakkındaki komplo teorisi dürüstçe söylüyorum analiz ettiğinizde en saçma şeylerden biri. Gerçek şu ki eğer bizim endişemiz Irak’ın petrolü olsaydı ertesi gün Saddam’la bir petrol anlaşması imzalayabilirdik. Mesele petrol değil, mesele silahlar…”
BP şirketi (12 Mart 2003): “Irak’ta stratejik bir çıkarımız yok. Eğer kim olursa olsun yönetime gelen kişi savaş sonrası Batılı müdahalesini isterse, eğer bir savaş varsa, söylediğimiz tek şey bunun eşit şartlarda olmasıdır. Müdahale konusunda kesinlikle ısrarcı değiliz…”
Shell şirketi (12 Mart 2003): “(İngiliz hükümeti ile petrol görüşmeleri yaptığı iddiası reddedilerek) Irak konusunda İngiliz hükümeti temsilcileri ile ne görüştük ne de toplantı yaptık. Bu konu sadece normal toplantılarda günlük konuşmalar sırasında gündeme geldi. Hiçbir zaman “petrol anlaşması” talebinde bulunmadık…”
Irak İşgalinin "Petrol Amaçlı" Olduğu Resmen Belgelendi
İngiltere’nin Irak’ın işgalinde öncü rol almadan bir yıl önce, İngiliz bakanların ve dünyanın en büyük petrol şirketlerinin temsilcilerinin bir araya gelerek Irak’ın petrolünün nasıl sömürüleceğini konuştukları ortaya çıktı. Söz konusu toplantılar, İngiliz hükümetine ait belgeler tarafından da doğrulandı.