10 Ülkeden 77 Bilim Insaninin Katildigi 'Irfan Gelenegi' Sempozyumu Basladi

10 Ülkeden 77 Bilim Insaninin Katildigi 'Irfan Gelenegi' Sempozyumu Basladi

Hitit Üniversitesi tarafindan düzenlenen "II. Uluslararasi Türkistan’dan Anadolu’ya Irfan Gelenegi: Abdal Ata Sempozyumu"nda konusan Düzenleme Kurulu Baskani Doç. Dr. Zekeriya Isik, "Bugün, Yunus Emre, Haci Bektas-i Veli, Mevlana ve Koyunbaba’nin kucaklayici anlayisina ihtiyaç var" dedi.

Türk Tarih Kurumu’nun katkilari ile Çorum Hitit Üniversitesi’nde düzenlenen “II. Uluslararasi Türkistan’dan Anadolu’ya Irfan Gelenegi: Abdal Ata Sempozyumu”na Misir, Kazakistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Fransa, Iran, Tataristan Özerk Cumhuriyeti, Avusturya, Rusya olmak üzere 10 farkli ülkeden 77 bilim insani katildi.

Sempozyumda 52’si sözlü, 12’si çevrimiçi, 2 video konferans olmak üzere 66 bildiri sunulacak. Sempozyumda tüm bilimsel oturumlar karekod uygulamasiyla yurt içi ve yurt disindan interaktif olarak takip edilebilecek.

Sempozyum açilisinda konusan Düzenleme Kurulu Baskani Doç. Dr. Zekeriya Isik, Türkistan, Horasan, Irak’tan Anadolu’ya, Balkanlar’a kadar uzanan irfan geleneginin 13 ve 14. yüzyillarda dini ve manevi oldugu kadar siyasi, askeri, sosyal, ekonomik ve kültürel gelismeler üzerinde de belirleyici bir etkiye sahip oldugunu söyledi.

Irfan gelenegini temsil eden Türkmen ata, baba, seyh ve dervislerinin “Fütüvvet ve Melamilik” ile olan güçlü bagin olusmasinda rol oynadigini dile getiren Doç. Dr. Isik, “Onlar fethedilen gerçek manada bir Türk yerleskesinin nihayetinde yurduna dönüsmesinde etkili oldular. Bugün onlar tekke, zaviye, türbeleri, mescit, cami, medrese, kütüphane, çesmeleri, dini ve tasavvufi eserleri ve dahi mesajlariyla gönüllerimizde ve zihinlerimizde yer tutmaktadir” dedi.

Isik, bugün modernitenin ayristirdigi, dagittigi, kutuplastirarak çatistirdigi farkliliklari bir tehdit olarak görmek suretiyle aynilasmayi dayattigi, din, inanç, gelenek ve örf namina yerel ögeleri çag disilikla damgalayarak itibarsizlastirdigi, saf disi biraktigi bir dönemde olunduguna dikkat çekti.

"Modern insanin bütün varliga, kendi irkina dahi acimayacak kadar insafsizlastigi bir çagdayiz"

Insan egosunun hormonlu bir sekilde beslendigi, suni, orantisiz, kibir ile ilahi ve beseri nizamin üstünde kendisine roller biçtigi arizi bir dönemde oldugumuzu dile getiren Doç. Dr. Zekeriya Isik, "Kadim erdemlerin yok sayildigi tüm alemin, insanin sonsuz ve sinirsiz hazlarina, ihtiraslarina hasredildigi, öyle ki aç gözlülükte modern insanin bütün varliga, kendi irkina dahi acimayacak kadar insafsizlastigi bir çagdayiz. Tüm patolojik arizali anlayisin hayati kusattigi, adina rasyonel, pratik, pragmatik, diplomatik ve benzeri sekillerde ifade edilen etik ve ahlaki temelden yoksun bir takim yaklasimlarla mesrulastirilmaya çalisildigi talihsiz bir zamandayiz. Böylesi bir zamanda ve durumda Yunus Emre ile vücut bulan yaratilani yaratanindan ötürü seven, yetmis iki milleti bir nazar gören, Hünkar Haci Bektas-i Veli’nin aslan ile ceylana ayni zaman ve mekanda adalet ve hakkaniyet semsiyesi altinda hayat bulunduran, Mevlana’nin kurulu düzene meydan okuyan, tüm dünyevi siniflari ve sinirlari kaldirarak ’ne olursan ol yine gel’ diyen, Koyunbaba’nin ’dirlik odunu yakin, geleni gideni hos tutun’ himmetiyle güçlü bir sekilde ortaya konulan temelinde ask ve sevgi bulunan bu birlestirici, kucaklayici ontolojik ve epistemolojik anlayisa olan ihtiyaç ortadadir. Bununla birlikte söz konusu irfan gelenegimizin emek, alin teri, zanaat, fedakarlik, paylasmak, helal kazanmak, ahlakli olmak gibi erdemlerinin islenmesine de ziyadesiyle ihtiyaç oldugu da gözden kaçirilmamalidir" diye konustu.



"Aleviligi dogru sekilde anlatmayi önemsiyoruz"

Alevi-Bektasi Kültür ve Cemiyeti Baskani Ali Riza Özdemir de yaptigi konusmasinda, bilgi kirliliginin önüne geçerek Aleviligi dogru sekilde anlatmayi önemsediklerini belirtti.

Mogol istilasindan sonra meydana gelen göçlerle birlikte Anadolu için yeni bir dönem basladigini hatirlatan Özdemir, "Horasan bölgesinden Anadolu’ya akan Türkmen asiretlerinin içinde baba, ata, dervis ve seyh olarak tanimlanan irfan ehli kimseler de yer almaktaydi. Bu dönemde Anadolu’nun Türklesmesi ve Islamlasmasi, asayis, fütuhat ve iskan konularinin çözülmesi, imar faaliyetleriyle topraklarin senlenmesi bahsedilen seyh ve dervislerin öncülügünde olmustu. Osmanli sosyal hayati için oldukça mühim olan zaviyeler, manevi temellere dayali kurumlardi. Öyle ki issiz beldeler ve stratejik noktalar ’gazi dervisler’ tarafindan kurulan tekke ve zaviyeler eliyle birer yurda dönüsmüs ve kalkinmistir. Iste Abdal Ata, bu dervisler arasinda oldugu gibi, onun tabi oldugu Abdallar zümresi de Türk nüfusunun önemli unsurlarindan biri olarak varligini sürdürmekteydi. Anadolu’yu Türkiye yapan öncü sahsiyetler de bu kisiler ve bu Türk kitlelerdi" seklinde konustu.

Baskanlik olarak, bugüne kadar Alevi ve Bektasi tarihinin semsiyesi altinda toplanmis olay, olgu ve sahsiyetleri arastirmak, Türk tarihindeki yerini ortaya koymak ve yarina aktarmak amaciyla pek çok panel, konferans ve sempozyum tertip ettiklerini anlatan Özdemir, sunlari kaydetti:

"Bilgi kirliliginin önüne geçerek Aleviligi dogru sekilde anlatmayi çok önemsiyoruz. Alevilik ve Bektasilik Ansiklopedisi ile Aleviligin Yazili Kaynaklari çalistaylari basta olmak üzere Subat ayinda gerçeklestirdigimiz bes büyük çalistayimiz da bu amaca hizmet etmektedir. Baskanligimizda birçok konferans, panel ve temali konserler düzenledik. Bundan sonra bu çalismalarimizi artirarak sürdürecegiz. Temali konserlerimi 2024 yili içinde 50 ilimizde halkimizla bulusturacagiz. 2024 ve 2025 yillari içinde Sah Ismail Hatayi, Anadolu’nun Horasani Tunceli, Balkanlarda Alevilik ve Bektasilik, Cemevleri: Dünü, Bugünü, Yarini, Aleviligin Yazili Kaynaklari, Davut Sulari, Pir Sultan Abdal gibi birçok baslik altinda yapacagimiz sempozyumlari planlamis bulunuyoruz. Kün-Ay isimli hakemli dergimiz yil içinde yayin hayatina baslayacaktir."

"Hedefimiz milli birligimizi güçlendirmektir"

Aleviligin yakin tarihinin kayit altina alinacagi sözlü tarih projesini bu yil içinde baslatacaklarini aktaran Özdemir, "Bilimin namusuna sahip çikan tüm akademisyenlerimizi, bu vesileyle çalismalarimiza omuz vermeye çagiriyorum. Her zaman belirttigim gibi pek çok alanda Alevi ve Bektasi toplumuna hizmet götürmeyi görev edinmis baskanligimizin iki ana hedefi vardir. Bunlardan ilki her is ve eylemde Alevi ve Bektasi toplumunun rizaligini almaktir. Bu dogrultuda istisare etmekten bir an geri durmadigimizi gönül rahatligiyla ifade edebilirim. Ikinci ana hedefimiz ise milli birligimizi güçlendirmektir. Baskanlik olarak bizi, biz yapan degerlerimize bagli kalmak ve sahip çikmak disinda; onu aktarmanin da pesindeyiz. Tüm islerimizin temel motivasyon kaynagini iste bu iki ana hedef teskil etmektedir. Alevi-Bektasi toplumu için tarihi ve degerli bir süreçte bulundugumuzun farkindaliginda olarak çalismalarimizi sürdürmekte oldugumuzu belirtmek istiyorum. Insallah kararlilikla yürüdügümüz bu yolda daha çok is üretecek ve daha fazla Can’imiza ve cemevimizin kutlu esigine hizmette bulunacagiz" ifadelerini kullandi.

Sempozyum açilisina; Vali Zülkif Dagli, Belediye Baskani Dr. Halil Ibrahim Asgin, Il Jandarma Komutani J. Alb Naim Çetinkaya, akademisyenler ve ögrenciler katildi.

Konferans sonunda Çorum Valisi Zülkif Dagli, Islam Isbirligi Teskilati Islam, Tarih, Sanat ve Kültür Merkezi Orta Asya Bölge Danismani Prof. Dr. Ashirbek Müminov’a plaket verirken, Müminov ise Vali Dagli’ya kaftan hediye etti.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile