10'Uncu Kurumsal Yönetim Zirvesi'nde Önemli Mesajlar Paylaşıldı

Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) tarafından düzenlenen 10’uncu Kurumsal Yönetim Zirvesi gerçekleştirildi. Zirvede TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, Borsa İstanbul BaşkanıHimmet Karadağ ve Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Dr. Vahdettin Ertaş önemli mesajlar verdi.



Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği’nin (TKYD) düzenlediği’10’uncu Kurumsal Yönetim Zirvesi’ gerçekleştirildi.

Zirvenin açılışına TKYD Başkanı Hurşit Zorlu, TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, Borsa İstanbul BaşkanıHimmet Karadağ, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Dr. Vahdettin Ertaş katıldı.

Zirvede açılış konuşması yapan TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, kurumsal yönetimi iş yapma biçimi haline getiren Kurumsal Yönetim Zirvesi, ülkemizde kurumsal yönetim bilincinin yerleşmesinde ve gelecek vizyonunun çok önemli bir rol oynamaktadır. Bu Zirve’de bizleri buluşturarak ülkemizde başarılı kurumsal yönetim uygulamalarının artmasına katkı sağlayan TKYD’ye ve Zirve’nin hazırlanmasında da emeği geçen herkese teşekkürü bir borç biliyorum" dedi.

2016 yılının oldukça yoğun bir gündemle son bulduğunu belirten Bilecik, "Geride bıraktığımız 2016 yılı oldukça yoğun bir gündemle son buldu. Bizleri 2017 yılında da hem ekonomik hem de siyasi gündemin en az bir önceki yıl kadar yoğun olacağı bir dönem bekliyor. Dünya ve ülke gündeminin her gün baş döndürücü bir hızla değiştiği bu günlerde belki de kurumsal yönetimden bahsetmek için en doğru zaman" şeklinde konuştu.

Kurumsal yönetim anlayışının, şirketlerin, ekonominin ve Türkiye’nin sürdürülebilir bir geleceğe kavuşmasının anahtarı olduğunu söyleyen Bilecik, "Kökleri itibarıyla yenilikçi olan bu anlayış, hesap verebilirlik, şeffaflık, eşitlik ve sorumluluk başlıkları altında toplanan temel bileşenlerini dünyadaki gelişmelere göre sürekli olarak yenilemesiyle fark yaratmakta ve sürdürülebilirliğe tüm boyutlarda katkı vermektedir. Kurumsal yönetim anlayışı, organizasyonların dahili yapılanmalarının yanı sıra sosyal ve kurumsal paydaşlarıyla olan ilişkilerini bu dört temel ilke etrafında şekillendiren bir nevi anayasadır. Fakat bildiğimiz anayasalardan farklı olarak yaşayan, sürekli gelişen adeta canlı bir organizma gibi çevresel değişimlere uyum sağlayan bir ilkeler topluluğudur. Dünyanın gidişatına yönelik önemli temas noktaları olan dijitalleşme, çevre, girişimcilik, Sanayi 4.0, yeni nesillerle etkileşim ve daha birçok konu kurumsal yönetim anlayışının önümüzdeki dönemde en önemli gündem maddeleri olacak. Bugün biraz bu değişimlerden bahsetmeyi yararlı görüyorum" ifadelerini kullandı.

"Köklü ve büyük şirketlerin hakimiyetinde olan bir rekabet ortamı sona erdi"

Sadece köklü ve büyük şirketlerin hakimiyetinde olan bir rekabet ortamının sona erdiği sözlerini belirten Bilecek şunları kaydetti: "Bugün, sadece köklü ve büyük şirketlerin hakimiyetinde olan bir rekabet ortamının sona erdiği; yenilikçi ve atak KOBİ’lerin ve yeni girişimlerin büyük şirketleri tahtından edebildiği bir dönemdeyiz. İş dünyasına baktığımızda; dijitalleşme ve internet ile sağlıktan finansa, enerjiden gıdaya tüm sektörlerin üretim metotları ve iş yapış biçimlerinin değiştiğine tanık oluyoruz. Teknoloji, önce insanları, ardından makineleri ve nesneleri birbirine bağladı. Yakın gelecekte ise yüz milyarlarca makinenin birbirleriyle iletişimde olup, veri ürettiği bir dünyaya tanıklık edeceğiz. Yaşamın her noktasında bu bilgilerin; insanların ve kurumların iş yapma biçimlerini, yaşam beklentilerini nasıl değiştirdiğini gözlemleyeceğiz. Hayallerimizin de ötesinde akıllı endüstriler, akıllı şehirler ve sonunda daha akıllı bir yeryüzü ile tanışacağız. Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan 2017 Küresel Risk Raporu, bu yıl için geçerli beş ana risk unsurunu ’artan gelir ve servet eşitsizliği’, ’iklim değişikliği’, ’toplumsal kutuplaşmalar’, ’artan siber bağımlılık’ ve ’nüfusun yaşlanması’ olarak tanımlıyor. Dünya, bu konular üzerine elbet eğilecektir.

Tüm bu bahsettiğim dinamikler karşısında yönetim kurullarının sorumluluğu ve kendilerinden beklentiler de hiç şüphesiz değişecek, evrilecek. Yönetim kurullarının bu beklentileri ve değişimi nasıl yöneteceği şirketlerinin de geleceğini belirleyecek. Kısa vadeli kazançlarını en üst düzeye çıkarmaktan ziyade uzun süreli ve sürekli değer yaratmaya odaklanan kurulların bu süreçten daha kazançlı çıkacaklarına inanıyorum.

Dünyadaki gelişmelere paralel olarak Türkiye’de de kurumsal yönetim mevzuatı sürekli gelişiyor ve bu anlamda uluslararası gündemi oldukça yakından takip ediyor. Denetim ve risk yönetimine, yönetim kurullarının yapısına, ilişkili taraf işlemlerinden kamuyu aydınlatmaya kadar birçok alanda değişiklikler yakın zamanda hayatımıza girdi. Bunlardan bazıları ilk kez ilkelere konu olan uygulamalar iken bazıları ise mevcut uygulamaların güçlendirilmesi niteliğinde. Bununla birlikte, biliyoruz ki tek başına mevzuat, ülkemizde kurumsal yönetim kültürünün oluşturulmasında maalesef yeterli değil. Bugün kurumsal yönetim, büyük bir kesim tarafından sadece halka açık şirketlerin uyması gereken bir takım yasal zorunluluklar olarak görülüyor. Bununla birlikte, kurumsal yönetim sadece şirketleri ilgilendiren bir anlayış olmaktan öte, çağdaş dünyanın hukuki, siyasi ve ekonomik düzeninin bir gerekliliğidir. AB standartlarında bir kurumsal yönetim ve bu standartları sürekli daha ileri taşıma yaklaşımı demokratik toplumsal düzenin de temel taşıdır. Ülkemizde güven ortamını yeniden tesis edilmesi için kurumsal yönetimin “adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk” ilkelerine ilişkin bugüne kadar ertelediğimiz birçok reformun ivedilikle hayata geçirilmesi şart. Ayrıca gerçekçi olalım: şirketlerimizin başarısı aynı zamanda hukuksal ve siyasal sistemin de aynı şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkelerine göre işlemesini gerekli kılıyor. Bu Türkiye için bir demokratik saygınlık ve küresel rekabet gücü meselesidir".

Zirvede konuşma yapan Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Karadağ, kör havuz konusunda ara bir çözüm kullanacaklarını belirtti.

Karadağ son 15 yılda, Türkiye’nin çok büyük bir ekonomik başarı hikayesi yazdığını söyleyerek "Bildiğiniz üzere son 15 yılda, çok büyük bir ekonomik başarı hikayesi yazan ülkemiz, kendisini 2023 içinde önemli iktisadi hedefler koymuş durumda. Türkiye’nin bu hedeflere ulaşması için hiç kuşkusuz sürdürülebilir güçlü bir büyümeyi gerçekleştirmesi gerekiyor. Söz konusu büyüme ise ancak kurumsallaşmayı başarmış, mali ve insan kaynaklarını en verimli şekilde yöneten şirketlerle gerçekleştirilebilir. Öncelikle piyasalardan uzaklaşan yatırımcıyı tekrar borsa ile barıştırmayı hedefliyoruz. Her ne kadar niyet doğru olsa da 2011 yılında başlayan halka arz seferberliği, olumludan ziyade negatif sonuçlar doğurdu. Arkadaşlarımızla analiz ettiğimizde, maalesef işlem hacmi 20 milyonun altında, 100’e yakın şirketimiz var" dedi.

"İSO 500’ün içerisinde bulunan büyük ölçekli şirketleri borsamıza getirmek için adımlar atıyoruz"

"Sermaye piyasalarında veya kurumsallaşmakta, kurumsal yönetimde, başarıyı yakalamamız için olmazsa olmazın ölçeği göz ardı etmemek olduğunu düşünüyoru" diyen Karadağ,"Bu sebeple küçük ölçekli şirketler yerine daha fazla yatırımcıyı borsaya çekecek olan özellikle İSO 500’ün içerisinde bulunan büyük ölçekli şirketleri borsamıza getirmek için adımlar atıyoruz. Küçük yatırımcının güvenini de kazanacak şekilde önümüzdeki dönemde pilot olarak kurumsal şirketlerimizde küçük yatırımcılarımıza neler sunabiliriz ile başlayan loyalty programları yapacağız. Buradaki hedefimiz ne? Büyük kurumsal şirketlerimiz var. Marketing tarafında kurumsal müşterilerine loyalty programı çerçevesinde sundukları çok nitelikli, belki yatırımcısına sunduklarında yatırımcı ilgisini yükseye taşıyabilecekleri ürün ve uygulamaları küçük yatırımcıyla paylaşacağız" diye konuştu.

Karadağ, Borsa İstanbul Grubu olarak Türkiye’de kurumsal yönetimin gelişimine dair her türlü çalışmaya destek verecekleri sözlerine ekledi.

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Vahdettin Ertaş ise zirvesinin açılışında yaptığı konuşmada, 2016 yılında küresel piyasalardaki gelişmelere ilişkin bilgi verdi. Geçen senenin finansal piyasalar açısından küresel ölçekte risklerin arttığı bir yıl olarak kayıtlara geçtiğini ifade eden Ertaş, "Hepimizin yakından izlediği gibi 2016 yılı finansal piyasalar açısından küresel ölçekte risklerin arttığı bir yıl olarak kayıtlara düştü. Dünya genelinde sadece finans dışı kesimin brüt borç stokunun 160 trilyon doları aştığını aktaran Ertaş, "Küresel ölçekte borç yükünden kurtulmanın yolu firmaların kredi piyasası yerine sermaye piyasalarıyla ve özellikle de öz kaynakla finansmana yönelmeleri katılım bankacılığı, sukuk gibi ortaklık ya da kazan kazan formülüne dayalı alternatif fonlama kaynaklarının daha yoğun kullanılmasıyla kısmen de olsa giderilebilir" diye konuştu.

Ertaş, Türkiye’nin tüm dünyaya örnek teşkil edecek bir teşvik sistemini 7 Nisan 2015’de çıkardığı bir kanun ile yürürlüğe koyduğunu anımsatarak, "Artma eğilimi gösteren petrol fiyatları, Çin’deki hızlı kredi büyümesi ve daha az denetime tabi olan gölge bankacılık sisteminin artan faaliyetleri, Çin borsalarındaki endesklerde hızlı değer kayıpları, bu yılın belirsizlik alanlarından bazılarıdır diye düşünüyoruz" dedi.

2016 yılına 4 faiz artırımı öngörüsüyle başlayan Fed’in, faizleri 25 baz puan artırarak 2015’te olduğu gibi tek faiz artışıyla yılı tamamladığını belirten Ertaş, "2017 için de daha önce 2 olan faiz artırım öngörüsünü 3’e yükseltti. Yeni faiz kararı açıklamasında ‘ölçülü’ ifadesi yerine ‘kademeli’ ifadesinin kullanılması, faizin daha uzun vadeye yayılarak yükseltileceği, bir başka ifadeyle belirsizlik sürecinin de uzayacağı şeklinde değerlendirilebilir"

Birleşik Krallık’ta yapılan referandumdan İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılması kararı çıktığını hatırlatan Ertaş, bu tablonun AB’nin geleceğinin de sorgulandığı bir süreci başlattığını, referandum sonuçları ile pek çok küresel finans kuruluşunun ve şirketin, kendilerine alternatif yeni merkez arayışına girdiğini dile getirdi. Ertaş, 2016 yılının ocak ayında Brent petrolün varil fiyatının 27,08 dolarla son 13 yılın en düşük seviyesini görmesinin ardından, OPEC’in petrol üretimini kısma kararıyla 55 doların üzerine çıktığını ve bundan sonra izleyeceği trendin bu yılın izlenecek önemli konuları arasında yer aldığını belirtti.

"Reel sektöre 250 milyar liraya varacak kredi desteği, büyüme, istihdam ve ihracat rakamlarına pozitif olarak yansıyacaktır"

Türkiye açısından 2017’nin 2016 yılından daha olumlu geçmesini beklediklerini sözlerine ekleyen Ertaş, "Özellikle Rusya ile yeniden başlayan ticaret, Suriye ve Irak başta olmak üzere jeopolitik risklerde azalma eğilimi, Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nda alınan kararı takiben TBMM’de yasal alt yapısı hazırlanan, reel sektöre 250 milyar liraya varacak kredi desteği, bu yılın büyüme, istihdam ve ihracat rakamlarına pozitif olarak yansıyacaktır" şeklinde konuştu.

2017 yılının sermaye piyasaları açısından da çok önemli gelişmelere sahne olacağına dikkat çeken Ertaş, "Yasal altyapı çalışmaları 2016’da tamamlanan iki büyük reformun hayata geçirileceği yıl olacak. İlk olarak otomatik katılımlı BES yürürlüğe girdi. Yaklaşık 7 milyon ile 10 milyon katılımcının sisteme girmesi ve önümüzdeki 5-10 yıl arasında bugünkü kurumsal yatırımcılarımızın çok daha üzerinde kurumsal portföye ulaşmamız artık imkan dahilinde. Bununla birlikte tasarruf oranımızı önemli ölçüde yükselmesi, sermaye piyasalarımızın büyümesi ve derinleşmesi önümüzdeki günlerde bizler için ümit verici olacaktır" dedi.

"Çevresel, sosyal ve kurumsal yönetime ilişkin faktörlerin bir bütün olarak şirket yönetiminde gözetilmesi ve bu faktörlere bağlı risklerin ve fırsatların etkin bir biçimde yönetilmesine ilişkin eğilimler de ivme kazanıyor." diyen Ertaş "Yaklaşık 65 trilyon dolar tutarındaki aktif varlıkları temsil eden bin 500’den fazla kurumsal yatırımcı, çevre, sosyal ve yönetim endişelerini yatırım hedeflerine entegre etmek isteyen BM Sorumlu Yatırımlar İlkelerine imza attı. Bu nedenle, sürdürülebilirlik konusuna ilgi giderek arttı. Özellikle bağımsızlık, kompozisyon çeşitliliği ve yönetim kurulu üyelerin rollerine dikkat ederek etkili bir yönetim kurulu yapılanmasına ve performansa göre değerlendirilen ücret yapısının oluşturulmasına, ücretler ve önemli kurumsal işlemler için pay sahiplerinin onayının aranmasına ilişkin tavsiyeler/düzenlemeler de arttı. Ülkemizde Kurumsal Yönetim İlkelerine uyum konusunda en önemli aksaklıklardan biri olarak kabul edebileceğimiz Genel Kurul uygulamalarının şirketler ve yatırımcılar tarafından önemi tam olarak anlaşılamamıştır. Şirketler tarafında hissedarları bilgilendirmede isteksizlik yaşanırken, yatırımcıların da bilgi alma ve oy kullanma hakkına yeterince sahip çıkmadıkları görülüyor. e-GKS öncesi döneme göre genel kurullara katılım sayısı yüzde 200 arttı ve yatırımcıların neredeyse tamamı e-GKS’yi tercih eder hale geldi, ancak bunu yeterli görmüyoruz, daha fazla katılım ve bilgilendirme kısaca paylaşım istiyoruz" şeklinde konuştu.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile