10. Üroonkoloji Kongresi

10. Üroonkoloji Kongresi

26-30 Ekim tarihleri arasında düzenlenen 10.

Üroonkoloji Kongresi`nin basın toplantısı, Antalya, Belekte Cornelia Diamond Otel`de yapıldı. Otelin Quartz salonunda yapılan toplantıya, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Üroonkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Levent Türkeri, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Üyesi, Üroonkoloji Derneği İkinci Başkanı Prof.Dr. Çağ Çal, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi,Üroonkoloji Derneği Genel Sekreteri Prof.Dr. Sinan Sözen, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Üroonkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof.Dr. Sümer Baltacı, Hacettepe Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Üroonkoloji Derneği Üyesi Prof. Dr. Haluk Özen katıldı. Akciğer kanserinden sonra en sık görülen kanser türünün prostat kanseri olduğunu söyleyen Hacettepe Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Üroonkoloji Derneği Üyesi Prof.Dr. Haluk Özen, Sağlık Bakanlığı`nın izniyle Üroonkoloji Derneği tarafından Türkiye genelinde gerçekleştirilen 6 bin 693 kişinin incelendiği saha çalışmasından elde edilen verilere göre, Türkiye`de prostat kanserinin yüz binde 35 oranında görüldüğünü söyledi. Ayrıca, hastalığın erken teşhis ve tedavisi için yıllık prostatmuayenesinin yanı sıra kanda PSA (Prostat Spesifik Antijen) düzeyinin belirlenmesi, idrar tahlili yapılmasının gerekli olduğunu da belirten Özen, `45 yaş ve üzeri tüm erkeklerin yılda bir kez ürolog muayenesi ve kandaki PSA düzeylerini kontrol ettirme gerekiyor` dedi. Prof.Dr. Özen, birinci derece akrabasında prostat kanseri olan kişiler için bu yaşın 40`a düşürülebileceğini de konuşmalarına ekledi. BİR YILDA 4 YENİ İLAÇ Prof.Dr. Haluk Özen, ileri evrede saptanan, teşhisi gecikmiş hastalar için ABD`de Sağlık Bakanlığı`na bağlı Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) onaylı 4 ilacın yıl içinde kullanımına başlandığını müjdeledi. Bir yılda aynı hastalığa ilişkin 4 yeni ilacın geliştirilmesinin pek olağan bir şey olmadığına da değinen Özen, "İleri evre prostat kanseri insanlarımız için çok umutlu sonuçlar var. Bu ilaçlarla onların ömrünün uzatıldığı ortaya kondu. Geciken ve tedavisi başarısız olanlarda bile son bir yıldakigelişmeler onlar adına fevkalade umut verici" diye konuştu.Söz konusu ilaçların özellikle ilerlemiş prostat kanseri hastaları için olduğunu ve erken tanı ve tedaviyle bu ilaçlara ihtiyaç olmayacağının da altını çizen Prof.Dr. Haluk Özen, ilaçların Türkiye`de Sosyal Güvenlik Kurumu`nun (SGK) geri ödeme sistemi içinde yer almasının daha uzun bir sürece ihtiyacı olduğunu söyledi. FDA onaylı bu ilaçların henüz ruhsatlandırılmadığını belirten Prof.Dr. Özen, şöyle konuştu: "Türkiye`de ruhsatlandırmada problem var. Benim bildiğim 400 civarında molekül ruhsatlandırmayıbekliyor. Bu gizli tasarruf politikasıdır. Yeni çıkan ilaçların hepsi yüksek teknoloji gerektiren ve dolayısıyla pahalı ilaçlar. Büyük ihtimalle ruhsatlandırma iki üç sene alacak." EN SIK GÖRÜLEN KANSER MESANE KANSERİ Üroonkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sümer Baltacı, ürolojik tümörler arasında prostat kanserinin ardından en sık görülen kanser türünün mesane kanseri olduğunu söyledi. Mesane kanserinde ölüm riskinin prostat kanserine oranla bir miktar daha fazla olduğunu belirten Prof.Dr. Baltacı, erkeklerin kadınlara oranla mesane kanseri riskinin 3 - 4 kat daha fazla taşıdığını söyledi. Konuşmalarına devam eden Baltacı, İzmir ve yöresinde yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre erkeklerin 10 kat dahafazla risk altında olduğunu ifade etti. Sigara kullananların ciddi risk altında olduğuna da değinen Baltacı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Mesane kanserlerinin erkeklerde yüzde 50`si, kadınlarda yüzde 23`ü sigaradan kaynaklanmaktadır. Mesane kanserlerinin yüzde 20`i mesleki kanserojenlere maruz kalma sonucu oluşmaktadır." BÖBREK KANSERİNDE SİGARA FAKTÖRÜ Derneğin İkinci Başkanı, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Üyesi Prof.Dr. Çağ Çal ise her yıl yaklaşık 10 bin kişiden birinin böbrek kanserine yakalanmakta ve 30 bin kişiden birinin de bu hastalıktan öldüğünü söyledi. Erken evrede teşhisle, hastaların yüzde 90`ından fazlasında 10 yıla varan hastalıksız sağlamlık sağlanabildiğini belirten Çal, sözlerini şöyle sürdürdü: "Böbrek kanserlerinin çoğu kalıtsal sebeplerden değil kansere neden olan kimyasalların ya da dış etkenlerin etkisi ilemeydana gelmektedir." Sigara kullanımının böbrek kanseri riskini yüzde 40 oranında artırdığına dikkat çeken Çal, şunları söyledi: "Sigara dumanındaki kansere neden olan kimyasallar solunum sonrası kan dolaşımına geçmekte ve böbreklerde filtre edilmektedir. Böbreklerdeki filtrasyon sırasında bu kimyasalların böbrek hücresi DNA`sında hasara neden olduğu ve tümör oluşumuna yol açtığı düşünülmektedir."Prof.Dr. Çal, inmemiş testis nedeniyle cerrahi geçiren erkeklerin de testis tümörleri açısından riskli grupta olduğunu söyledi.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile