13. Ulusal İç Hastalıkları Kongresi

13. Ulusal İç Hastalıkları Kongresi

Hacettepe Üniversitesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Endokrinoloji ve Metobolizma Hastalıkları Ünitesi Öğretim üyesi Prof.

Dr. Bülent Okan Yıldız, obezitenin 1970 yılından sonra dünyada salgın hastalık konumuna geldiğini hatırlatarak,"2008 yılında 199 ülkede yapılan bir araştırma sonucuna göre dünyada 1.5 milyar fazla kilolu, 502 milyon obez erişkin ve 170 milyon kilolu veya obez 18 yaş altı çocuk bulunmaktadır. Türkiye`de bugün her 10 erişkinin 4`ü fazla kilolu, 3`ü obezdir" dedi

İç hastalıklar konusunda Türkiye`de düzenlenen en geniş ve kapsamlı kongre olan `13. Ulusal İç Hastalıkları Kongresi`, 5-9 Ekim 2011 tarihleri arasında Maxx Royal Otel Kongre Merkezi Belek, Antalya`da devam ediyor. Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği(TİHUD) tarafından düzenlenen 13. Ulusal İç Hastalıkları Kongresi`nde, Tip 2 diyabet tanı tedavi ve takibinde sık yapılan yanlışlıklar, akut karaciğer yetmezliği, gebelik ve sindirim sistemi sorunları, sık görülen enfeksiyon hastalıkları, akılcıantibiyotik kullanımı, KOAH tedavisinde yenilikler, sık görülen romatizmal hastalıklar, kalp yetersizliği-yaşam uzatıcı tedavi` pek çok konuda panel ve konferans düzenlendi. Kongrenin değerlendirme toplantısı ise Conella Diamond Golf Resort Otel`de yapıldı. TİHUD üyesi olan uzman hekimler uzmanlık alanlarında açıklamalar yaptı. Gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Hacettepe Üniversitesi tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Kongre Genel Sekreteri Prof. Dr.İhsan Ertenli, kronik hastalıkların arttığına dikkat çekerken,``Kronik hastalıklardan kaynaklanan ölüm olayları Somali gibi geri kalmış ülkelerde bile enfeksiyonhastalıklarından ölenlerin sayısından daha fazla`` dedi. Ertenli, bel ağrısının şişe çektirme, bel çektirme sülük koyma gibi yöntemlerle tedavi edilmeye çalışıldığını ifade ederken, ``Bu, insanın cildini tahriş etmekten başta işe yaramıyor`` dedi. Erişkin yaş grubunda bel ağrısı sıklığının yüzde 70-80 olduğunu belirten Ertenli, ``Bel ağrılarının yüzde 90-95`i basit bel ağrısı`` dedi. Her bel fıtığında ameliyat gerekmediğini vurgulayan Ertenli, bel fıtığının dinlenme ve ilaç kullanımı ile 4-12 haftaarasında geçebildiğini kaydetti. Erkenli, ``Güç- duyu kaybı varsa ameliyatla tedavisi bu dönem gündeme geliyor`` dedi. GENETİK, TUZ VE KİLO Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bİlim Dalı Nefroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yunus Erdem, erişkin nüfusun üçte birini etkileyen hipertansiyon, ülkemizin önemli sağlık sorunlarından biri olmaya devam ettiğine dikkati çekti. Türkiye`de hipertansiyonun yüksek olmasında kilo ve tuz tüketimin önemli olduğunu kaydeden Erdem, "Hastalarımızın önemli bir kısmı hastalığından haberdar değildir. Bu grup hasta tanı konmadığı için en büyük risk altındadır. Hipertansiyon hepimizinhastalığı en yakınlarımızdan birisinde dahi var. Önemli sorunlarımızdan birisidir. Yarımızın bundan haberi yok. Haberdar olma ve tedavi açısından Batı`nın gerisindeyiz. Türkiye`de ilgili kurum ve kuruluşların aktif olarak bu konu ile uğraşması gerekir. Ama sağlık otoritesi bu günlerde hekimlerle uğraşıyor. İnşallah onlarda kendi asli görevlerine geri dönerler. Bir takım gelişmeler var ama halka inmiş değil. 3 temel faktör var. Genetik, tuz ve kilo. Genetiğe yapacak fazla bir şey yok. Diğeri hızla kilo alantoplumuz. Bir diğer tuz, tüketimimiz çok yüksek. Her yaş gurubunda gelişmiş ülkelerin üstünde tuz tüketiyoruz. Genel önlemleri halka indirmeliyiz. 18 gram tuz tüketimini 8 grama indirmeliyiz" diye konuştu. TÜRKİYE`DE HER 10 ERİŞKİNİN 3`Ü OBEZ Hacettepe Üniversitesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Endokrinoloji ve Metobolizma Hastalıkları Ünitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Bülent Okan Yıldız, obezitenin 1970 yılından sonra dünyada salgın hastalık konumuna geldiğini hatırlatarak," 2008 yılında 199 ülkede yapılan bir araştırma sonucuna göre dünyada 1.5 milyar fazla kilolu, 502 milyon obez erişkin ve 170 milyon kilolu veya obez 18 yaş altı çocuk bulunmaktadır. Türkiye`de bugün her 10 erişkinin 4`ü fazla kilolu, 3`ü obezdir. Obezite insanınanormal çevreye normal cevabıdır. Günümüz toplumlarında bol miktarda ulaşılabilir, ucuz,lezzetli ve yoğun enerji içeren besinlerin tüketiminde artış söz konusudur. Dünyada her 50 kişiye bir hızlı gıda tüketim zinciri şubesi bulunmaktadır. Otomobil, televizyon, bilgisayar gibi etkenlerle değişen sosyal yaşam ve çalışma şartları ile birlikte azalmış fiziksel aktivite ve sedanter yaşam tarzı, obezite gelişimini kolaylaştırmaktadır. Obezitenin önlenmesinde birey kadar özel sektör ve sivil toplum örügtlerine deönemli sorumluluklar düşmektedir" diye konuştu. HEPATİT VE C TAŞIYICILARI ALKOLDEN UZAK OLMALI Başkent Üniversitesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Doç.Dr. Birol Özer de, Hepatit B`nin(HBV) bir DNA virisü olup, dünya genelinde 350 milyon k,işinin bu hastalık ile infekte olduğunu söyledi. Bu bireylerin siroz, karaciğer yetmezliği ve hepatosellüer kanser gelişim risklerinin arttığını kaydeden Özer," HBV bulaşı perinatal,perkutan ve seksüel yolla olmaktadır. Kronikleşme yeni doğanlarda yüzde 90, infant ve çocuklarda yüzde 25-30, erişkinlerde ise yüzde 5 dolayındadır. Bizim ülkemizde 3milyon kişi Hepatit B taşıyor. Buların yüzde 10`u tedavi olması gereken hasta gurubudur. Şuan 39 bin kişiyi tedavi ediyoruz. Başarı oranı yüzde 10`lara düşünce bu oran yüzde birlere düşüyor. Yavaş seyirli bir hastalık. Gerçekten tedaviyi hak eden kişileri tedaviye almalıyız. Çünkü bu hastalık yavaş seyirli. Ülkemizde bir milyon civarında Hepatih C`li var. Hepatit B`ye göre daha şanslıyız. Hepatit C`de tedavi daha kolay ve daha çok başarılıyız. 48 saat içinde yüzde 70 başarıya ulaşıyoruz. Bu virüste aileiçi bulaşma yok. Her iki grup virüs taşıyıcılarının alkol kullanmasını istemiyoruz. 20-25 yılda siroza giden süreç 5 yıla kadar iniyor" ifadelerine yer verdi

Adli Tıp Uzmanı Dr. Nur Birgen ise Türkiye`de tıbbi uygulama hatası ile ilgili iddialar son yılllarda artış gösterdiğini belirterek,"Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kuruluna tıbbi uygulama hatası olup olmadığı yönünde değerlendirilmek üzere çeşitli makamlardan gönderilen dosya sayısı 2004 yılında 295 iken 2005 yılında bu sayı 620`yi bulmuştur. Gönderilen dosyaların yaklaşık yüzde 25`inde sağlık personelinin hatalı bulunduğu saptanmıştır. Bu sayı bize gereksiz yere açılan dava sayısının ne kadaryüksek olduğunu göstermektedir. Kişilerin sağlık personelini dava etmesindeki en büyük etlen iletişim eksikliğidir.Özellikle formlar imzalatılırken hekimlerin hastalarını yapılacak işlem hakkında detaylı olarak ve onların anlayabileceği bir dilde bilgilendirmemeleri nedeniyle, tedavi sırasında ortaya çıkan beklenebilir bir komplikasyon hasta tarafından hata olarak algılanmaktadır" görüşlerine yer verdi. Birgen, sözlerine şöyle devam etti: "Sağlık personelinin dava edilmesinde çevre çok önemli etkenuyguluyor. Yönlendirme yapılan hastalar sağlık personelini dava yoluna gidiyor. Tazminat davalarındaki artışı buna bağlıyorum. Tazminat alabilir miyim, biraz daha zenginleşebilir miyim diyorlar. Bunun yanında tabi ki hatalı olan sağlık personeli de var. Hatalı görülen yüzde 25`lik sağlık personeli gurubunu kadın doğum, çocuk hastalıkları ve kardiyoloji uzmanları şikayet edilenler listesinde en önde yer alıyor."
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile