29. Kalite Kongresi

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski: “Son günlerde ekonomik istikrar, demokrasi ve hukuk devleti konusunda altı çizilen güçlü mesajların, kararlı politikalar eşliğinde güven ve öngörülebilirliği artırması ülkemiz için büyük önem taşıyacak” “Bu politikaların kararlılıkla uygulanması Avrupa Birliği ve ABD ile ilişkilerimizde yeni açılımlar sağlayacak, küresel ve bölgesel ekonomik iş birliklerimizdeki konumumuzu olumlu yönde etkileyecektir” “Salgın sonrası yeni normalde dijitalleşmenin getirdiği kolaylıklar ve çalışma biçimlerinden tamamen vazgeçip eski usuller ve kalıplar içine sığmanın mümkün olmayacağını görebiliyoruz. İnsanların beyin gücünü fiziksel sınırlar olmadan işe katabildiği yenilikçi çalışma modelleri, çalışma kültürümüzü dönüştürmemiz gereken bir alan olacak” “Dijitalleşme sürecinin yaratacağı dönüşümün yeni yatırım ve yeni iş alanlarını doğurması fırsatı ile de karşı karşıyayız. Bu fırsatı yakalayabilmek için ihtiyaçlar belli, analitik düşünme, interdisipliner yaklaşım ile yeni nesillerin eğitimi ve mevcut çalışanların dönüşümü konularında adımlarımızı hızlandırmamız gerekiyor”

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, son günlerde ekonomik istikrar, demokrasi ve hukuk devleti konusunda altı çizilen güçlü mesajların, kararlı politikalar eşliğinde güven ve öngörülebilirliği artırması Türkiye için büyük önem taşıyacağını belirterek, “Bu politikaların kararlılıkla uygulanması Avrupa Birliği ve ABD ile ilişkilerimizde yeni açılımlar sağlayacak, küresel ve bölgesel ekonomik iş birliklerimizdeki konumumuzu olumlu yönde etkileyecektir.” dedi.

Türkiye Kalite Derneği (KalDer) tarafından bu yıl “Yeni Yönler Yeni Ufuklar” ana temasıyla düzenlenen 29. Kalite Kongresi video konferans yöntemiyle gerçekleştirildi.

Kongrenin açılışında konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Kaslowski, dünya genelinde oyunun kurallarının yeniden yazıldığı, gelecek yüzyılı belirleyecek değişimlerin yaşandığını belirtti.

Kaslowski, Kovid-19 salgınının devam ettiği ve sağlık endişelerinin giderek arttığı bugünlerde çalışma ortamlarının sağlıklı ve güvenilir olmasının iş dünyası için öncelikli olmaya devam ettiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

“Bu noktada sağlık sektörümüz artan vaka yükü ile mücadele ediyor. Sağlık çalışanlarına özverili çalışmaları için müteşekkiriz. Bir yandan da aşının geliştirilmesi ve insanlara erişimi ile ilgili umut verici haberlerin öne çıktığını görüyoruz. Normalleşme yönünde bu gelişmeler bizi heyecanlandırırken, çalışma ve yaşam biçimlerimizde yaşadığımız tecrübeler ışığında yeni normalin eskisi ile aynı olmayacağını da öngörebiliyoruz. Örneğin, 2015 yılından bu yana ana çalışma alanlarımızdan biri olarak konumlandırdığımız sanayinin dijital dönüşümü ve girişimcilik konularının, özellikle salgın döneminde hem şirketlerin hem de ülkelerin rekabetçiliği için hayati önemde olduğu bariz şekilde ortaya çıktı.

Pandemi sürecinde solunum cihazı, maske, dezenfektan gibi ülkemizin acil ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik kurulan iş birlikleri, çok kısa sürede dünyaya ihraç ettiğimiz çözümler haline geldi. Bugün Pfizer ile iki Türk bilim insanının kurduğu Biontech’in birlikte geliştirdiği koronavirüs aşısının pandemiyi sonlandırabileceğini konuşuyoruz.”

- “Uzaktan çalışma modeli artık hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldi”

Kaslowski, hem dijital teknolojileri üretim modeline sağlıklı bir şekilde entegre edilmesi hem de bu teknolojileri Türkiye’de üretecek altyapının kurgulanması gerektiğini vurgulayarak, “Bir yandan teknoloji üretimi ve kullanımını yaygınlaştırmak için inovasyon çalışmalarına yatırım yaparken, diğer yandan da girişimcilik ekosisteminin gelişimini desteklememiz gerekiyor. TÜSİAD bünyesinde kamu ile iletişimimizden rapor çalışmalarımıza, etkinliklerimizden projelerimize kadar dijital dönüşüm ve girişimcilik odaklı her çalışmamızı da bu inanç doğrultusunda eşgüdüm içerisinde hayata geçiriyoruz.” diye konuştu.

Salgın öncesinde ürkek adımlarla ilerledikleri uzaktan çalışma modelinin artık hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldiğine işaret eden Kaslowski, şunları kaydetti:

“Dijital dönüşümün çalışma ortamı, çalışma mevzuatı, şirket içi iletişim ve paydaş ilişkilerini bu kadar etkilediği bir dönem yaşamamıştık. Salgın sonrası yeni normalde dijitalleşmenin getirdiği kolaylıklar ve çalışma biçimlerinden tamamen vazgeçip eski usuller ve kalıplar içine sığmanın mümkün olmayacağını görebiliyoruz. İnsanların beyin gücünü fiziksel sınırlar olmadan işe katabildiği yenilikçi çalışma modelleri, çalışma kültürümüzü dönüştürmemiz gereken bir alan olacak.

Yaratıcı, özgün, karmaşık yeni işler ve yüksek nitelikli çalışan ihtiyacı, düşük nitelikli ve monoton işlerin otomatize olma eğilimi de her geçen gün artıyor. Bununla birlikte, dijitalleşme sürecinin yaratacağı dönüşümün yeni yatırım ve yeni iş alanlarını doğurması fırsatı ile de karşı karşıyayız. Bu fırsatı yakalayabilmek için ihtiyaçlar belli, analitik düşünme, interdisipliner yaklaşım ile yeni nesillerin eğitimi ve mevcut çalışanların dönüşümü konularında adımlarımızı hızlandırmamız gerekiyor.”

Kaslowski, uluslararası sistemin geleceği açısından da kritik bir dönemde olunduğunu belirterek, “Sistemdeki aksaklıklardan dolayı popülist ve korumacı eğilim dünyada başlamıştı. ABD başkanlık seçiminde bu eğilim kaybetse de bundan sonrası için önemli bir karşı ağırlığının olacağını gösterdi. Bu eğilimlerin ileride daha güçlenmemesi için kurallara dayalı liberal demokratik düzenin temelini oluşturan küreselleşmenin daha adil ve kapsayıcı bir yönde reform edilmesi siyasal boyutta da çoktaraflılığın ve transatlantik ittifakın güçlendirilmesi gerekiyor.” dedi.

Salgının küresel tedarik zincirlerinde değişimleri de gündeme getirdiğini anlatan Kaslowski, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tedarik zincirlerinin genel olarak batıya, Avrupa’da ise yakın çevresine kayması hedefleniyor. Coğrafi konum burada tek başına bir avantaj teşkil etmiyor. İstikrarlı ekonomiye ve nitelikli işgücüne sahip olmak, hukukun üstünlüğünü önceliklendiren demokratik bir ülke olarak müşterek değerlerde buluşmak artık çok daha önemli. Finansal istikrarın sağlanması için serbest piyasa ilkelerinin gözetilmesi ve ekonomi politikalarında öngörülebilirliğin artırılması öncelikli bir konu. Mali disiplin ve ekonomik istikrarı önceliklendiren, yatırımcılara güven veren ve yapısal reformları içeren kapsamlı bir programın uygulanması yatırım ortamını güçlendirecek, ekonomide güveni artıracak ve istihdamın gelişmesine katkı sağlayacak.”

Kaslowski, kural temelli bir düzeni, demokrasiyi ve hukuk devletini sağlam temeller ve istikrarlı bir uygulama ile hayata geçirmenin, Türkiye’yi hem içerde hem de uluslararası ilişkilerinde güçlendireceğine işaret ederek, “Bu anlamda son günlerde ekonomik istikrar, demokrasi ve hukuk devleti konusunda altı çizilen güçlü mesajların, kararlı politikalar eşliğinde güven ve öngörülebilirliği artırması ülkemiz için büyük önem taşıyacak. Bu politikaların kararlılıkla uygulanması Avrupa Birliği ve ABD ile ilişkilerimizde yeni açılımlar sağlayacak, küresel ve bölgesel ekonomik işbirliklerimizdeki konumumuzu olumlu yönde etkileyecektir.” değerlendirmesinde bulundu.

- Çevresel değerler ve iklim değişikliği

Yeniden yapılanmakta olan küresel tedarik ağının bir unsurunun da çevresel değerler ve iklim değişikliği ile mücadele olduğunu belirten Kaslowski, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İklim değişikliği, temiz ve yenilenebilir enerji, döngüsel ekonomi gibi yeni değerler önümüzdeki dönemde uluslararası ticarete yön verecek önemli kriterler olacak. İklim değişikliği ve doğal kaynak kullanımındaki hızlı artış küresel ölçekte büyük riskler doğuruyor. Öte yandan, iklim değişikliğiyle mücadelede azaltım ve uyum çalışmaları tüm dünyada hızlanıyor. AB, Japonya, İngiltere 2050'de iklim nötr olma yani net sıfır emisyona ulaşma hedefini açıkladılar. Bu hedeflerin diğer ülkelerin hedeflerini artırma azimlerine de katkı sağlayacağına inanıyorum.

TÜSİAD olarak, çevresel sürdürülebilirliğin ekonomik sürdürülebilirlik için en önemli ön şart olduğu bilinciyle iklim değişikliği ile mücadele konusunu kritik çalışma alanlarımız arasında görüyoruz. Önemli bir mutabakatın ürünü olan Paris Anlaşması’nın hedeflerini stratejik öncelik olarak benimsiyoruz. Tüm çalışmalarımızda ve politika önerilerimizde düşük karbonlu ekonomi yaklaşımını önceliklendiriyoruz. En önemli ticaret ortağımız Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat çalışmalarını da yakından takip ediyoruz.”

Kaslowski, mutabakatın Türkiye üzerine etkilerini değerlendirmek hedefiyle de eylül ayında bir rapor yayımladıklarını anımsattı.

Kaslowski, pandemi krizi ve İzmir’de meydana gelen depreme değinerek, “Bizleri önümüzdeki dönemde bekleyen tüm krizlere karşı direncimizi artırabilmek, insani ve ekonomik kayıpları en az seviyeye indirebilmek için iş birliği yapmalı ve afetlerin gerçekleşmesini beklemeden bugünden adımlar atmalıyız. ” dedi.

- “Ev içi şiddet ve artan bakım yükü öne çıkan sorunlar"

Kaslowski, TÜRKONFED ve UNDP ile birlikte kurucusu oldukları Hedefler için İş Dünyası Platformu’nun, doğal afet ve acil durumlara karşı işletmeleri güçlendirmek amacıyla faaliyetler yürüttüğünü anlatarak, “Platform, Kovid-19 salgınının başından bu yana KOBİ’ler ağırlıklı olmak üzere şirketlerin risk algısı, hazırlık durumları ve beklentilerini sürekli ölçüyor. Anket çalışmalarında gördük ki, pandemiden en fazla mikro ve küçük ölçekli firmalar etkileniyor. Pandeminin ilk günlerine kıyasla işletmelerin adaptasyonlarının ve krizle baş edebilme kapasitelerinin az da olsa iyileştiği bir tablo gördük. Bununla birlikte pandemide ikinci dalganın söz konusu olduğu bu dönemde özellikle işyeri kapatmaların ve istihdam kayıplarının en az seviyede tutulması için çalışma hayatının derinden etkilendiği sektörlere desteklerin devam etmesi önem arz ediyor.” diye konuştu.

TÜSİAD, TÜRKONFED, UN Women olarak yeni açıkladıkları bir araştırmada da salgının kadın çalışanlar üzerindeki etkisini incelediklerini ifade eden Kaslowski, “Ev içi şiddet ve artan bakım yükü öne çıkan sorunlar. Şirketlerin krizi eşitlikçi yönetmesi gerekiyor, bunun için bir rehber hazırlığına da başladık. Toplumsal cinsiyet eşitliği, tüm şirketlerin politika ve uygulamalarında yer alması gereken bir konu, sürdürülebilir kalkınmanın da ayrılmaz bir parçasıdır.” değerlendirmesinde bulundu.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile