Bugün Taksim Meydanı'na gelecek olanların büyük bir kısmı AK Parti'ye ideolojik olarak karşı sloganlar atacaklar. Ancak bütün bunlara Başbakan bir jest yaparak bizatihi meydana çıkarak, Kazancı Yokuşu'nun başına çelenk bırakarak en güzel cevabı verebilir. Çünkü AK Parti, bütün eksikliklerine rağmen, bütün zaaflarına rağmen; meydanlarda atılacak sloganları, ifade edilecek talepleri gerçekleştirmeye en yakın siyasal kitle hareketi olacaktır.
Türkiye 32 yıl aradan sonra 1 Mayıs'ı bugün Taksim'de kutlayacak. 1 Mayıs 1977'de yaşanan karanlık katliam sonrasında ilk 1 Mayıs'ta yeniden Taksim Meydanı'nda olacak. Ancak 1 Mayıs'ta sadece sendikalar, işçiler Taksim'e çıkmayacak, toplumun her kesiminden mağdurlar da Taksim'de olacak.
Tabi taksim'e çıkarken herkesin kafasında 1 Mayıs 1977 olacak. 1 Mayıs 1977'de yaşananlar karanlık bir sürecin parçasıydı. Son yıllarda ortaya çıkan bütün bilgi ve belgeler, o gün yaşananların 1980 darbesine giden yolda önemli bir basamak olduğunu artık daha açık biçimde seziyoruz. Sadece 1 Mayıs 1977 değil, Savcı Doğan Öz'ün öldürülmesi, Abdi İpekçi'nin öldürülmesi de. İşte Türkiye son yıllarda ortaya çıkan bilgi ve belgelerle bu karanlık tarihi sorguluyor. Geçtiğimiz günlerde sabaha karşı 4 sularında TBMM'de kabul edilen Anayasa değişikli kabul edilirse bu karanlık tezgâhın uygulayıcıları yargılanacaklar. Geçte olsa bu çok çok önemlidir.
GERÇEK NİYETLER ORTAYA ÇIKACAK
Bugün Tasksim'de olmak toplumsal barışa giden yolda önemli bir adımı ifade etmektedir. Çünkü bu gerçek şenlik havasında kutlamalı ve karanlık güçlerin oyunlarını bozmalıyız. Çünkü Taksim Meydanı farklı kesimler için farklı anlamlar ifade ediyor. Birileri için sembolik anmanın mekanı, birileri için bir günlüğüne olsa da fethedilecek bir mekan, birileri için eğlenerek gösteri yapacakları bir mekan, birileri için de provokasyon uygulayacakları bir ortam. En çok korktuğumuz da bu sonuncusu. Çünkü onlar için bu tür ortamlar bir nefes alma, hayatta kalma ortamları. Karanlık hedeflerini gerçekleştirdiklerinde hayatlarını biraza daha uzatacaklarını biliyorlar.
TBMM'de görüşülmekte olan anayasa değişiklik paketinin yarattığı elektrikli ortamı topluma yaymak, toplumu yeniden provoke etmek isteyenlere özellikle meydanda olmak isteyecek. Bu açıdan bugün Türkiye'yi büyük bir sınav bekliyor. Bu yüzden sorumluluk sadece emniyete düşmüyor. Belki ondan daha fazla sorumluluk samimi olarak hak ve özgürlükleri için meydanlara çıkan sendikalara, sosyalizm isteyen, devrim isteyen tüm sosyalist ve devrimcilere de sorumluluk düşüyor. Çünkü ideolojik olarak AK Parti'ye karşı olan bu grupları, sahip oldukları iktidar alanlarının kaybetmek istemeyen, AK Parti'ye "gerçekten" karşı olanlar her türlü provokasyonun içine çekebilirler. Bunun örneklerini, bu karanlık ilişkileri Ergenekon iddianamelerinden görüyoruz. Bu yüzden samimi olan sosyalistlere, komünistlere, devrimcilere büyük sorumluluk düşmektedir. Çünkü Türkiye'yi karanlıklara sürüklemek isteyenlerin bir numaralı hedefleri ve kullanmak istedikleri örgüt ve yapılar bunlardır. Eğer böyle bir provakasyon olursa kaybeden Türkiye olur.
Bugün Taksim'de herkes olacak. 1977'yi anan da, meydandaki coşkuya ortak olmak isteyen de, mağduriyetinin sesini duyurmak isteyen de. Herkese büyük sorumluluk düşüyor. Son iki yılda Türkiye'de 1 Mayıs kutlamalarında parlak bir sınav vermedi. 1 Mayıs 2008'i hoş olmayan görüntülerle geride bıraktı. Mart 2008'de kapatılma davası açılan AK Parti 1 Mayıs'ı bayram ilan etmiş ancak Taksim'de kutlamalara valilik izin vermemişti. Alana çıkmak isteyenlere ise sert müdahalelerle karşılık verilmişti. 2008 1 Mayısı'ında yaşananlar gerçekten talihsizdi ama bence bir o kadar talihsiz olan ise AK Parti'nin açıklaması güç olan "devletçi" bakışı ve inadı idi. O günlerde bu sayfada şu satırları yazmıştım; "Şöyle bir tablo hayal etmek çok mu zor: Kortejin önünde Başbakan Erdoğan, ilgili bakan ve sendika temsilcileri arkalarında belli sayıda işçi ile Atatürk Kültür Merkezi önünden ya da Galatasaray Meydanı'ndan İstiklal Caddesi boyunca Taksim Meydanı'na yürüseydi sizce nasıl bir Türkiye tablosu ortaya çıkardı. Düşünmesi bir güzel hani derler ya "Geçmiş zaman olur ki hayali cihana değer". Peki böyle bir tablo için gerekli güvenlik tedbirleri alınamaz mıydı? Mümkün olduğu gayet açık. Ama Başbakan nedense bu yönde bir irade gösteremedi ve kaybetti. Üstelik ne uğruna?
BAŞBAKAN TAKSİM'E ÇIKAR MI?
Evet 2008'de Başbakan Erdoğan bunu yapamamıştı ama bunu bugün yani 2010'un 1 Mayıs'ında pekala yapabilir. Böyle bir jesti, güvenlik kaygısı ile yapmamak olmaz.
Bugün Taksim Meydanı'na gelecek olanların büyük bir kısmı AK Parti'ye ideolojik olarak karşı sloganlar atacaklar. Kendisine sol diyen gruplardan sendikalara, çocuklara af isteyenlerden çalışma şartlarının iyileştirilmesini isteyenlere, işçilerin hak ve özgürlerinin alanının genişletilmesini isteyenlerden Kürt sorununun çözülmesini isteyenlere, başörtüsü mağdurlarından meslek liseleri öğrencilerine kadar herkes AK Parti'yi hedef alacak ve slogan atacaklar. Ancak bütün bunlara Başbakan bir jest yaparak bizatihi meydana çıkarak, Kazancı Yokuşu'nun başına çelenk bırakarak en güzel cevabı verebilir. Çünkü AK Parti, bütün eksikliklerine rağmen, bütün zaaflarına rağmen; meydanlarda atılacak sloganları, ifade edilecek talepleri gerçekleştirmeye en yakın siyasal kitle hareketidir.
Bugün 1 Mayıs, işçilerin, mağdurların bayramı. Ama aynı zamanda devletin yasaklı çocuğu olarak AK Parti'nin de bayramı bugün. Bu yüzden 1 Mayıs'a en fazla AK Parti sahip çıkmalı ve her türlü güvenlik önleminin alınmasını sağlamalıdır
Ankarahaber
32 yıllık 1 Mayıs Tarihi!
1 Mayıs 1977'de yaşanan 1 Mayıs Kanlı Taksim olaylarının ardından tam 32 yıl sonra tekrar 1 Mayıs bayramı 1 Mayıs 2010'da Taksimde kutlanıyor.



















