yılında 2023 yılında iddialı kalkınma hedefi belirlendi. Geçmiş 10 yıldaki performansa bakıldığında 2023 hedeflerinin gerçekleştirilmesi imkansız değil. Ama çok zorlu bir çaba gerektirdiğini de kabul etmemiz gerekiyor” dedi
“50. Yılda Türkiye Ekonomisinin Dönüşümü: Özel Teşebbüs Dinamiği” semineri, İktisadi Araştırmalar Vakfı (İAV) ve İstanbul Ticaret Odası (İTO) işbirliğiyle İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin (İTİCÜ) ev sahipliğinde gerçekleştirildi.
Seminerde “Sürdürülebilir Kalkınmada Türkiye Ekonomisinin Dünü ve Yarını, Özel Sektörün Rekabet Yetkinliği ve Gelecek Perspektifi, Yeni Dönem Türkiye Ekonomisinin Plan Öncelikleri, G-20 Platformunda Yükselen Piyasa Ekonomileri ve Türkiye’nin Rolü, Küresel Tasarrufların Seyri ve Türkiye Ekonomisinin Yeniden Yapılanması, Geçmişten Günümüze Türkiye Ekonomisinin Yapısal Dönüşüm Dinamikleri” gibi başlıklar ele alındı.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Başdanışmanı ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz yaptığı konuşmada, cari açık vermeden geleneksel üretim kapılarının dışına çıkarak büyümenin olması gerektiğini söyledi.
Yılmaz, “Türkiye mevcut büyüme hızına razı olmamalı. Her ne kadar büyüme hızımızı yükseltme hedefimiz de olsa, bu birkaç yıl içinde yapılacak bir iş değildir. Cumhuriyet'in 100. yılında 2023 yılında iddialı kalkınma hedefi belirlendi. Geçmiş 10 yıldaki performansa bakıldığında 2023 hedeflerinin gerçekleştirilmesi imkansız değil. Ama çok zorlu bir çaba gerektirdiğini de kabul etmemiz gerekiyor. Türkiye önüne koyduğu 2 trilyon dolarlık gayri safi milli hasılaya ulaşabilmek için her yıl milli gelirinin yüzde 25'i kadar yatırım yaparak, 2012-2023 dönemini kapsayan 12 yılda kesintisiz olarak yüzde 7, yüzde 8 büyümek zorunda. Her yıl milli gelirin yüzde 25'i kadar yatırım yapacak kadar tasarrufumuz yok. Yüzde 12-13 seviyelerindeki tasarruf oranımızı yabancı tasarruflarla takviye ediyoruz” dedi
“ÖZEL SEKTÖRERE ÖZEL ÇALIŞMA YAPILMALI” Ekonomik dönüşümün zaman içinde ekonomik yapıdaki değişime işaret eden bir konsept olduğunu söyleyen İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazım Erken ise, “Türkiye ekonomisinde özel sektörün gelişim trendinde birkaç konuya ışık tutmak gerekir. İlk olarak ekonomide sektörlerin zaman içinde değişimine bakmak lazım. Mevcut duruma da bakıyorsak gayri safi yurtiçi hasılada oranlarına bakmak lazım. İkinci olarak, fiyatlama mekanizmalarını gözden geçirmek lazım. Değişimin, dönüşümün söz konusu olabilmesi için özel sektörün ve kamu sektörünün ekonomik yapı içinde rol ve fonksiyonlarının nasıl değiştiğine de bakmak gerekir. Bir başka önemli faktör de politikadır. Para ve maliye politikaları nasıl kurgulanıyor. Amaç ve hedef nedir? Özel sektör dostu bir politika olup olmamasına bakılmalı. Son olarak da kurumsal çerçeve diyebileceğimiz ekonomi hukukunun kültürel ve sosyal ortamında özellikle özel teşebbüsün değişim ve dönüşümü için bir ortam sağlayıp sağlamadığı da önemli” diye konuştu
Türkiye ekonomisinin ciddi bir sektörel dönüşüm yaşadığını belirten Rektör Prof. Dr. Ekren, “Ekonominin ihtiyacı olan sektörel farklılaşmaya yavaş yavaş geçiyoruz. Ekonomik istikrarın oluşması ve sürdürülmesi de önemli. Son rakamlar ekonomik istikrarın varlığını işaret etse de, yine bazı kırılganlıklar var. Özel sektöre yönelik özel çalışmalar yapılmalı” dedi.
“GİRİŞİMCİ TEŞVİK EDİLMELİ” Türkiye'nin ihracatını 30 yılda 3 milyar dolardan 150 milyar dolara yükselterek dünyanın en hızlı büyüyen 3 ülkesinden biri haline geldiğinin altını çizen İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Erhan Erken, “2011’de yüzde 8.5’luk büyümeyle tarihi rekorlarımızdan birini kırdık. Dünyada en hızlı büyüyen ikinci ülke olduk. Geçen yıl bir rekor daha kırdık. Tam 1 milyon 300 bin kişiye iş imkânı sağladık. 1 milyon 100 bin kişisi SSK’ya kayıtlı oldu. Bunların ikisi de tarihi rekordur. Hedef; Cumhuriyet'in kuruluşunun 100'üncü yılında 2023 yılında bugüne göre 2,5 kat daha zengin olmak, kişi başına düşen geliri 25 bin dolara yükseltmek ve dünyanın en büyük 10 ekonomi arasında yer almasını sağlamak” dedi.
Özel sektörün dinamik olduğunu ama bu noktada gelişen sektörlere ağırlık verilmesini, inovasyon, markalaşma ve ortaklıkların teşvik edilmesiyle ihracat pazarının farklılaşacağını belirten Erken, sözlerine şöyle devam etti: “Bunun için sistemin yeniden düzenlenmesi lazım. Milletin hâkim olduğu bir sistem gerekli. Bu noktada günümüze uygun, milletin ön planda olduğu yeni bir anayasadan söz ediyorum. Bürokratik refleks azalmalı. Üretim yapan cezalandırılmamalı, dolaylı vergilere yüklenip insanlar bezdirilmemeli, girişimciler teşvik edilmeli, insanımızın eğitim seviyesi arttırılmalı, mesleki eğitime önem verilmeli.”
50. Yılda Türkiye Ekonomisinin Dönüşümü Semineri
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Başdanışmanı ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz, “Cumhuriyet'in 100.