Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Donald Tusk, 3 Şubat'ta Malta'da yapılacak gayri resmi AB zirvesi öncesi, AB'den ayrılma kararı alan İngiltere hariç üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarına birliğin geleceğine ilişkin mektup gönderdi. Mektubunda bölünmeye karşı birlik çağrısı yapan Tusk, AB'nin karşı karşıya olduğu tehditleri sıraladı.
İlk tehdidin dışarıdan geldiğini kaydeden Tusk, bunlar arasında "gittikçe özellikle de denizlerde iddialı hale gelen Çin, Rusya'nın Ukrayna ve komşularına yönelik saldırgan politikası ile "radikal İslam'"ın önemli bir rol oynadığı Ortadoğu'da ve Afrika'daki endişe verici savaşlar, terör ve anarşiyi" sıraladı.
'Trump yönetimi AB'yi zor durumda bırakıyor'
Yeni ABD yönetiminin endişe verici açıklamalarının da Avrupa'daki herkesin geleceğini büyük ölçüde öngörülemez hale getirdiğini belirten Tusk, "Tarihimizde ilk kez, giderek artan bir şekilde çoklu dış dünyada, çok sayıda kişi açıkça Avrupa karşıtı ya da en iyi tabirle Avrupa'ya şüpheyle bakar hale geliyor. Özellikle Washington'daki değişim, AB'yi zor durumda bırakıyor; yeni yönetim, Amerikan dış politikasının son 70 yılını sorgular gibi görünüyor." ifadesini kullandı.
AB Konseyi Başkanı, diğer tehditleri ise içerideki AB karşıtları ile siyasi birliğe olan inancını yitiren Avrupa'daki elitler olarak gösterdi.
Siyasette, "haysiyet" argümanının gereğinden fazla kullanılmaması gerektiğini bildiğini kaydeden Tusk, "Fakat bugün Rusya, Çin, ABD ya da Türkiye ile konuşsak da, haysiyetimiz için, birleşik bir Avrupa'nın haysiyeti için çok açık bir şekilde ayakta durmalıyız." ifadesini kullandı.
'Trump, AB'nin varlığı için tehdit'
Avrupa Parlamentosu'nun (AP) Brexit Müzakerecisi Guy Verhofstadt, ABD Başkanı Donald Trump'ın AB için varoluşsal bir tehdit olduğunu söyledi.Verhofstadt, ABD'ye yaptığı ziyaretin ardından açıklamalarda bulundu.Avrupa'nın Washington'da her zamankinden daha az dostu bulunduğunun artık açık olduğunu kaydeden Verhofstadt, Trump yönetiminin İngiliz Nigel Farage ve Fransız Marine Le Pen üzerinden Avrupa'daki popülist söylemleri ABD'ye taşıdığını savundu.AP'deki Avrupa için Liberal ve Demokratlar İttifakı (ALDE) Grubu Başkanı olan Verhofstadt, "İslami terörizm", Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Putin'in AB karşıtı aşırı sağ partilere verdiği desteğin AB için varoluşsal tehdit olduğunu belirterek, "Şimdi de AB'ye zarar veren üçüncü bir cephe var. O da Atlantik'in diğer tarafındaki aşırı sağcılara katılan Donald Trump." dedi.Eski Belçika Başbakanı Verhofstadt, 17 Ocak'ta yapılan ve aday olduğu AP Başkanlığı seçimi için AB karşıtı İtalyan 5 Yıldız Hareketi ile ittifak yapmak istemiş, ALDE üyelerinin karşı çıkması nedeniyle bunu başaramamıştı.Seçim günü Hristiyan Demokrat grubun adayı Tajani lehine çekilen Verhofstadt, desteğine ilişkin açıklamasında "güçlü AB vurgusu" yapmışı. ALDE Başkanı'nın bu tavrı, tutarsızlık olarak değerlendirilmişti.
'Sadece birlikte, tamamen bağımsız olabiliriz'
Avrupa ülkelerinin öncelikle 2. Dünya Savaşı gibi "başka bir tarihi yıkımı" önlemek kurulduğunu ve birleşik Avrupa'nın, kıtanın en iyi zamanını oluşturduğunu kaydeden Tusk, "AB'nin parçalanmasının, üye devletleri o efsanevi, tam egemenliklerini yeniden sağlamalarına değil, ABD, Rusya ve Çin gibi süper güçlere gerçek ve fiili bağımlılığa götürüreceği çok net şekilde ifade edilmeli. Sadece birlikte, tamamen bağımsız olabiliriz." uyarısında bulundu.
AB ülkelerinin savunma harcamalarını artırması gerektiğini vurgulayan Tusk, ABD ve AB arasınaki serbest ticaret anlaşması konusunda Trump'ın yönetimin gelmesiyle yaşanan değişimin, başka ülkelerle anlaşmalar yaparak değerlendirilmesini istedi.
Trump yönetimin açıklamalarına atıfta bulunan Tusk mektubunu, "Transatlantik bağını zayıflatmak veya geçersiz kılmak isteyenlere teslim olamayız; Amerikan dostlarımıza kendi sloganlarını hatırlatmalıyız: Birleşirsek ayağa kalkar, bölünürsek yıkılırız" ifadeleriyle sonlandırdı.
AB'de 'Trump' endişesi büyüyor
Trump yönetimindeki ABD'den gelen açıklamaların 'endişe verici' olduğunu belirten AB Konseyi Başkanı Tusk, "Washington'daki değişim, AB'yi zor durumda bırakıyor; yeni yönetim, Amerikan dış politikasının son 70 yılını sorgular gibi görünüyor" diye konuştu.