Abant Plartformu'nda, 'türkiye'nin Yönü'Tartışılıyor
Akçakoca'da gerçekleştirilen Abant Platformu’nun 33. toplantısında, siyaset bilimciler, ulusal, uluslararası uzmanlar, gazeteciler, akademisyenler ve siyasetçiler, “Türkiye’nin Yönü”nü tartışıyor.
Birinci oturumda Prof. Dr. Seyfettin Gürsel'in moderatörlüğünde Dışişleri eski Bakanı Yaşar Yakış ve Avrupa Parlementosu eski Üyesi Joost Lagendick, Türkiye'nin küresel sistemdeki yerini tartıştı.
Dışişleri eski Bakanı Yaşar Yakış, Türkiye'nin, Suriye, Mısır ve Irak'ta yapılan yanlışlardan dolayı iletişim kanallarını kestiği için o ülkelerde etkili olma imkanını elinden kaçırdığını söyledi.
"Mısır istemediği takdirde Türkiye'nin Ortadoğu'da bir şey yapması hemen hemen imkansız gibidir" diyen Yakış, yönetim ile ihtilafa düşülse bile iletişim kanallarını kesmek zorunda olunmadığını vurguladı.
Dışişleri eski Bakanı Yaşar Yakış, en uzun süre Ortadoğu'da görev yapan diplomat olduğunu ifade etti.
Türkiye'nin Ortadoğu'da çok önemli etkili olmak için çaba sarf eden bir ülke olduğuna dikkat çeken Yakış, çok ciddi rakipleri bulunduğunu ifade etti.
Bunlardan bir tanesinin bölgenin yükselen yıldızı İran olduğunu anlatan Yakış, dünyanın merkezinin Türkiye olduğunun düşünüldüğünü ama dışarıdan bakıldığında pek de öyle olmadığının ortaya çıktığını kaydetti.
Türkiye'nin 'küresel aktördür' diye takdim edildiğini hatırlatan Yakış, "Ortadoğu'yu dünyanın merkezi saymaya başladım. Şu anda Ortadoğu çok önemli. Türkiye Ortadoğu'da etkili olmak için çaba sarf eden bir ülkedir. İran gibi çok güçlü rakipleri vardır. İran bölgenin yükselen yıldızıdır. Nükleer teknolojisi ve güçlü diplomasisi vardır. İkinci rakibimiz Mısır'dır. Arap aleminin tartışılmaz lideridir. Mısır Afrika Birliği'nin en önemli ülkesidir. Türkiye Ortadoğu'da yapacağı her şeyi Mısır ile işbirliği yaptığı sürece çok daha kolay yapar. Mısır istemediği takdirde Türkiye'nin Ortadoğu'da bir şey yapması hemen hemen imkansız gibidir" diye konuştu.
Avrupa Parlementosu Eski Üyesi Joost Lagendick, 2012'de Suriye rejimini iknaya çalışmasının AB tarafından takdirle karşılandığını belirterek, "Türkiye Esad'a karşı sert tepkiler alırken AB'ye uyumlu bir şekilde yaptı. 2011'de AB ile Türkiye Suriye için benzer politikalar yürüttü. Maalesef işler yapısal bir şekilde kötüleşince bu yürümedi. Suriye'de sorun Türkiye'nin Esad karşıtı olmasıyla alakalı değildi. Asıl sorun Türkiye'nin daha fazla şeyler istediği için batıdan muhalifler için silah yardımı istediği için AB'ye bağırmaya başladı ve Suriye de bizi yalnız bıraktınız diyerek diplomasiyi kaybetti. Buda AB ile olan ilişkilerinin olumsuz etkiledi. Biz muhalifleri destekliyordu ama hangi muhalifleri seçmeyi iyi bilmeliyiz dedi AB. Mısırda asker darbe yapılması hataydı ama Türkiye burada da AB'ye yanlış olduğu için eleştirdi.
Türkiye Mısır'da haklıydı, diplomasi gereği haklı olduktan sonra da o ülkeyle diplomasiye devam ettirirsiniz. Birde şunu koyalım AB'nin Türkiye'ye karşı olmasının sebeplerinden biride batı retoriğinden uzaklaşmasıydı. Gezi ve yolsuzluk iddialarından sonra bunların tamamının batıya mal edilmesi AB'yi uzaklaştırdı. Türkiye AB'ye hem Orta Doğu yalnız bıraktınız bizi deyip hem de bizim iç meselelerimizde sizin eliniz var dedi.
bu çok mantıklı bir söylem değil" şeklinde konuştu.