Adalet Bakanı Ergin: Anayasa paketi, Türkiye'yi 'özel koşulları olan ülke' söyleminden kurtaracak (Özel)

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, anayasa değişiklik paketinin, Türkiye'yi "özel koşulları olan ülke" söyleminden kurtaracağını söyledi. 12 Eylül darbesi

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, anayasa değişiklik paketinin, Türkiye'yi "özel koşulları olan ülke" söyleminden kurtaracağını söyledi. 12 Eylül darbesi ürünü Anayasa'da önemli değişikliler öngören anayasa paketinin mimarlarından Bakan Ergin, değişiklikle Türkiye'de demokrasinin ve hukukun standartlarını yükseltmeyi hedeflediklerini dile getirdi. Türkiye'de halkın iradesini zaman zaman dizginleyebilmek için konulmuş kontrol mekanizmalarının olduğuna dikkat çeken Adalet Bakanı, "Türkiye'deki demokratik standartları gelişmiş ülkelerin standartlarının seviyesine çıkartmanın mücadelesini veriyoruz. Bu değişime direnen bir statüko var. Ama bu dünyadaki acımasız rekabette ülkemizin ve milletimizin bu yarıştan geri kalmasını istemiyorsak, mutlaka bu evrensel standartları kendi ülkemize taşımak zorundayız." dedi.

Cihan Haber Ajansı'na konuşan Adalet Bakanı Ergin, 2 Mayıs'ta (yarın) Genel Kurul'da 2. tur görüşmelerine başlanacak olan Anayasa değişikliğine ve bu konuda yaşanan tartışmalara ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Toplam 30 maddelik paketi, 'temel hak ve özgürlükleri genişletme, demokrasi ve hukukun standartlarını yükseltme olarak nitelendiren Ergin, Türk milletinin bunları fazlasıyla hak ettiğini dile getirdi. Bakan Ergin, Türkiye'de özellikle yargının kangren haline geldiğini, değişiklikle onu rehabilite etmeye çalıştıklarını ifade etti. Ergin düzenlemeyi, milletin talepleri ve AB İlerleme Raporu'ndaki tavsiye kararlarına göre yaptıklarını kaydetti

"TÜRKİYE'DE PARTİ KAPATMA GELENEKLEŞTİ"

Adalet Bakanı Ergin, muhalefetin en çok karşı çıktığı maddelerden biri olan siyasi partilerin kapatılması ile ilgi düzenleme olduğunu hatırlattı. Tüm Avrupa'da son 50 yılda toplam 6 parti kapatılmasına karşın Türkiye'de 26 parti kapatıldığını hatırlatan Ergin, "Bu tabloyu gören AB Konseyi, Venedik Komisyonu'ndan Türkiye ile ilgili bir rapor hazırlamasını istedi. Komisyon, uzunca bir çalışmanın ardından 3 temel tespit yaptı ve 2009 yılında bu raporu yayımladı. Birincisi, parti kapatmaya sebep olarak çok fazla kriter var. Bunların sınırlanması lazım diyor. İkincisi, başsavcının dava aşamasında herhangi bir demokratik kontrol mekanizması yok ve keyfi olarak dava açabiliyor. Son olarak da çok istisnai olarak kapatılması gereken parti kapatmalar, Türkiye'de kural haline gelmiştir." diye konuştu.

Bakan Ergin, Venedik Komisyonu'nun parti kapatmanın önüne geçmek için ise şunları sıraladığını aktardı: "Başsavcının dava açmasının önüne demokratik bir kontrol mekanizması koyun. Bizim parti kapatmada Parlamento'da kurulan komisyonun izin vermesini içeren düzenlemeyi, Venedik Komisyonu'nun kabul ettiği rapora üstelik Türkiye'ye özel raporundan aldık." dedi.

Parti kapatmaların İspanya ve Almanya başta olmak üzere AB ülkelerinin hemen tümünde Meclis Genel Kurulu'nun iznine tabi olduğunu hatırlattı. Bakan Ergin, taslakta Parlamento yerine her partiden 5 üyenin yer aldığı bir komisyon öngörmelerini ise şöyle izah etti: "AK Parti 'Meclis'te çoğunluğu bulunduğu için kendileri için böyle ir düzenlemeyi yapıyorlar' denmesin diye ciddi bir özveride bulunduk. 20 milletvekili olan bir grup da 5 üye verecek, 336 milletvekili olan AK parti de aynı sayıda üye verecek. Ve daha da önemlisi muhalefet partileri bir araya gelerek iktidar partisini kapatılması için şu anki tabloda izin çıkartabilecekler. Ama AK Parti hiçbir komplekse girmeyerek bu değişikliği getirmiştir. Bu rejimin de bu ülkenin de sahibi bu millettir."

Adalet Bakanı, parti kapatmaların neden bu kadar itiraz edilen maddelerden biri olduğu yönündeki soruya şu tespiti yaparak cevap verdi: "Türkiye'de halkın iradesini zaman zaman engellemek ve onu dizginleyebilmek için konulmuş kontrol mekanizmaları var. Burada milli iradenin önüne konmuş en büyük engellerden biriydi siyasi partiler yasası. Kapatma davalarının bir tek savcının iki dudağı arasına bırakılmasıdır. Anayasa'nın 68. maddesindeki fiillerin odağı haline gelen parti kapatılsın. Ama bu keyfi kullanılmasın, sandıkta galip gelemedikleri ve istemedikleri siyasi bir oluşumun tasfiye etmek için bir gerekçe olarak ortaya konulmasın. Sudan bahanelerle, milletin vicdanını yaralayan kanatan Anayasa ve yasaları kanırtarak oluşturulmaya çalışılan suni kararlar çıkmaz bu parlamentodan."

"HSYK VE YÜKSEK YARGIDA KAST SİSTEMİ VAR"

Bakan Ergin, muhalefet başta olmak üzere bazı kesimlerin en çok karşı çıktığı HSYK'ya ilişkin ise şu değerlendirmeleri yapıyor: "Kurul üye sayısı 22'ye çıkartılıyor. Bunlardan 10'u kürsü hâkimleri tarafından demokratik yöntemlerle seçilecek. Bir çok AB ülkesindeki örneklerle uyumlu bir model. Bir eksiği var, o da parlamento üye seçemiyor. Benim de içimi sızlatan bir konudur. Maalesef Türkiye'de siyaset kurumu kendi kendisini akredite edemiyor. Düşünebiliyor musunuz, parlamentodaki ana muhalefet partisi ve MHP Meclis'in üye seçimine karşı çıkan bir tavır ortaya koyuyor. Yürütme ve yargı erkinden bir seçim olursa buna itiraz yok ama milletin doğrudan oluşumuna katkı verdiği tek organ olan Parlamento bir seçim yapacak olsa aman yargı siyasallaşır diye feryadı kopuyor. Oysa tüm Batı'da bu var. Kötülükler milletin seçtiği temsilcilerin oluşturduğu parlamento kaynaklı değil ki! Meclisin seçtiklerinde hata olur da yargının, yürütmenin seçtiklerinde olmaz mı? Bugüne kadar yaşadığımız sıkıntılar görülmüyor mu? Biz niçin yargı reformu yapıyoruz? AB, hala İlerleme Raporu'nda Türkiye'deki yargıyla ilgili eleştirilerini somut olaylarla dile getiriyor. Bunların oluşumunda parlamento mu vardı? Yoktu, ama sıkıntıları gideremediler. Yapılan anketler, bunların yüzde 80'ni Kurul'un mevcut yapısından son derece rahatsız olduğunu ortaya koyuyor."

YANDAŞ YARGI KONUSU

Adalet Bakanı, HSYK ve YARSAV ve yüksek yargıdan gelen eleştirileri anlamanın zor olmadığını söyledi. "Bir kast sitemini çözüyorsunuz. Ve geniş tabanlı bir yargı erki oluşturuyorsunuz." diyen Ergin, "HSYK'nın oluşumu Yargıtay ve Danıştay'dan gelen üyeleri bakan ve müsteşar katılıyor. Yargıtay ve Danıştay HSYK'yı oluşturuyor. HSYK da bu kurumları oluşturuyor. HSYK'da 4 yıl çalışan bir üye tekrar ana görevine dönüyor. Ve orada kendi seçtiği üyeler tarafından daire başkanlığı genel kurul başkanı, başsavcılık gibi makamlara aday oluyor. Böyle bir yapı dünyada yok. Şimdi bu devam etsin deniyor. Peki, bir tane örneği var mı başka bir yerde?" dedi.

Bunun için Türkiye'nin kendine özgü koşullarının olduğu bahanesine sığınıldığını ileri süren Bakan, "İşte şu kadar darbe yaşamış, darbe girişi olmuş, şu kadar muhtıra verilmiş, bu kadar yürütme ve yargının yetki aşımına yasama ve yürütmenin alanına girdiği olaylar var. Bütün bunları topladığınız zaman Türkiye'nin kendine özgü koşulları çıkıyor ortaya. Biz de tam şunun altını çiziyoruz. Artık Türkiye'nin kendine özgü koşulları olmasın. Türkiye gelişmiş demokrasiler ve evrensel standartlara yakalayarak, kendine özgü koşullardan kurtulmak zorunda. Bundan kurtulamadığımız sürece bizi ne AB'ye, ne de amansız rekabet dünyasında rekabet etmemiz mümkün." şeklinde konuştu.

ANAYASA MAHKEMESİ VE KAMU DENETÇLİĞİ

Bakan Ergin'in üzerinde önemli durduğu düzenlemelerden biri de kamuoyunda ombudsmanlık olarak bilinen Kamu Denetçiliği düzenlemesi. Ergin, bu kurumun hukuki ihtilaf çıkmadan vatandaşa hakkını arama mahkemeye düşmeden hakkıyla buluşma imkânı sağladığını hatırlatırken, bunun Anayasa Mahkemesi'nin yapısı ile de doğrudan bağlantılı olduğunu söyledi. Böylece insanların AHİM kapılarında sürünmekten kurtulacağını anlatan Ergin, şöyle devam etti: "Davların azalması yanında gelişmiş toplumlarda demokratik hak arama yöntemlerinden biridir. Bizim insanlarımız da buna layıktır. Türkiye'de Anayasa Mahkemesi'ne başvurma imkânı getiriyoruz. Bu hem AİHM yükünü azaltacak. Hem de burada oraya gidip hakkını kullanma imkânı bulamayan insanların hak arama noktasında çok önemli bir imkân getiriyor. Zaten Anayasa Mahkemesi'nin aritmetiği ile ilgili değişiklik bireysel başvuru hakkıyla ilgili değişiklik bireysel hakların aranması için konmuştur. Yoksa Anayasa Mahkemesi'nin nitelik itibariyle değiştirilmesi söz konusu değildir. 11 asıl 4 yedek üyesi vardı, yedek üyeler asıl üye oldular. Yeni iki üye geliyor. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi'nin dokusu aynen yerinde duruyor. Sadece bireysel başvurular için daireler ve genel kurul şeklinde çalışması gerekiyordu. 11 üye ile bu mümkün değildi, onun için 17 üyeli bir Anayasa Mahkemesi öngördük."

Ergin, AHİM'de bekleyen ve Türkiye'nin başını en çok ağrıtan taş atan çocuklarla ilgili 700 dosyanın mevzuatla düşürmek mümkün olduğunu ifade etti.

"DEĞİŞİME DİRENEN STATÜKO İŞİMİZİ ZORLAŞTIRIYOR"

Bakan Ergin, AK Parti'nin muhalefetin ve bazı kesimlerin baskıları nedeniyle yeterince cesur adımlar atamadığı yönündeki eleştirilere ise şu karşılığı verdi: "Türkiye bir çizgiden geliyor. Türkiye bu noktalara kolay gelmedi. Çok sıkıntılar yaşadı, düşe kalka mesafe alıyoruz. Türkiye eski Türkiye değil. Belli bedelleri, ödeyerek gelişiyor, değişiyor. Türkiye'nin bu gelişim ve değişim sürecinde tabii seyri de çok fazla zorlamamak lazım. Biz Türkiye'deki demokratik standartları gelişmiş ülkelerin standartlarının seviyesine çıkartmanın mücadelesini veriyoruz. Bunu yaparken de doğrusu zorlanıyoruz. Çünkü değişime direnen bir statüko var. Kimse kendi elindeki imkânı demokrasi lehine bir miktar olsun sarfı nazar ederek yanaşmıyor. Ama biz bunu yamak zorundayız, buna mahkûm ve mecburuz. Çünkü dünyada acımasız bir yarış var. Ekonomi anlamda, ticaret pastasından daha fazla pay alma dünya kaynaklarından kendi toplumun daha fazla yararlandırma istifa ettirme yarışı var. Türkiye bu acımasız rekabette ülkesinin ve milletinin bu yarıştan geri kalmasını istemiyorsa mutlaka bu evrensel standartları kendi ülkesine taşımak zorundadır. "

Bakan Ergin, Türkiye'de öteden beri devletin gerçek sahibi gibi kendine muamele yapan ve yaptırtan unsurların olduğunu ifade etti.

"DÜNYADA MİLLETİN KARARINI MAHKEMEYE TAŞIYAN BİR MUHALEFET VAR MI?"

Bakan Ergin, iç siyasete ilişkin değerlendirmelerde de bulundu. Baykal'ın kendisine yönelik sarf ettiği "ahlaksız teklif" ve "AK Parti içindeki bir avuç vatansever bu işi engeller" önündeki sözlerinin hatırlatılması üzerine Adalet Bakanı, "Sayın Baykal'ın ima ettiği şey siyaset açısından çok çirkin bir tekliftir. Ayrıca siz nasıl olur da bize Anayasa Mahkemesi'ne gidilmemesini teklif edersiniz? diyor. Ama bir TV programında bir gazeteci 'şayet CHP, Anayasa Mahkemesi'ne gitmeyeceğim derse, siz paketteki şu maddeleri ayırır mısınız?' diye bir soru sordu. Ben de tavrı ortaya koymasının süreci kolaylaştırabileceğini söyledim. Sayın Baykal, ' böyle bir bakan örneği var mı dünyada?' diye bir çıkış yaptı. Ben de kendisine şunu soruyorum. Dünyada, halka gidecek olan bir yasal düzenlemeyi, halkın kakarından sonra mahkemeye taşıyacak bir muhalefet lideri var mıdır?" diye sordu.

"SAĞLIKLI BİR HUKUK ALTPASISI İLERLEMENİN ANAHTARIDIR"

Ergin, muhalefete yüklenmeye devam etti: "Demokratik altyapının güçlendirilmesi, temel hak ve özgürlüklerin güçlendirip genişletilmesi bütün bunlar elbette ki günlük ihtiyaçlarla bir kefeye konulup tartılamaz. Bu paket, pancar ürecilerinin sorunlarını çözecek mi? gibi gayri ciddi bir takım tutumla karılaşıyoruz. İddia ediyorum, Türkiye'nin hem idari hem sosyal hem de ekonomik açıdan ilerlemesinin anahtarıdır hukuki altyapısını kurmasındadır. Biz bu ülkede güvenli bir hukuk sistemi kurmadıkça yabancı yatırımcı da gelmez. Türkiye'nin AB üyeliğine katkı sağlayacak. Uluslararası sermayenin Türkiye'ye gelmesini kolaylaştıracak. Orta vadede muhalefetin dile getirdiği sorunlara da çözüm getirecek."

"SÜRECİ TIKAMA GAYRETLERİ OLABİLİR AMA TÜRKİYE KARARLI OLMALI"

Bakan Ergin, geçmişte demokratikleşme temel hak ve özgürlükler alanında her adım atıldığında Türkiye'de istemeyen olayların yaşandığını, Anayasa değişiklik paketinin Genel Kurul'da görüşülmesiyle birlikte bunun ipuçlarının görüldüğünü söyledi. Bu durumun Türkiye'yi kararlı olduğu bu yoldan ayırmaması gerektiğine işaret edene Bakan Ergin, "Tabi Türkiye eski Türkiye değil artık. İnsan artık bir takım şeyleri öngörüp tartabiliyorlar. Yaşadığımız tecrübeler acılar, bu ülkeye şimdi daha sağlıklı değerlendirme imkânı sağlıyor. Hatırlarsanız, 2007'nin yazında bazı sıkıntılar yaşandı. Bir takım hepimizin bağrını yaralayan bazı olaylar yaşandı. Tüm bunlar kamuoyunu olumsuz yönde etkileme girişimleri olarak iç-dış servislerin, uluslararası dış odakların ihtimaller terör örgütlerinin organizasyonlar olabilir. Ama bütün bunlar, Türkiye'nin kararlı bir şekilde yürüdüğü güçlü demokrasi, insan hakları düşünce özgürlüğü hedefinden ayırmamalı. Eğer ayırır ise terör örgütleri amacına ulaşmış olur. Türkiye'de bu ikilimin oluşturulması çok kolay olmadı. Hala da işler bitmiş değil. Çünkü henüz standartlarımız gelişmiş demokrasiler seviyesine yükseltemedik. Ama zaman ihtiyaç var süreç içinde eksiklerimiz tamamlayıp bizim güzel insanımızın hak ettiği kusursuz temel insan hakları ve özgürlükleri yaşatmak istiyoruz."

KISA KISA

"FERHAT SARIKAYA OLAYINI KİMSEYE ANLATAMADIK, ANLATAMIYIZ DA"

Ferhat Sarıkaya olayı 2006 yılının başında oldu ama 2010 yılındayız ve süreç içinde hala bunu ne Türkiye'ye ne de dünyaya anlatabildik. Bunu anlatamayız da. Bunun gibi Erzincan'daki, İstanbul'daki olay gibi bir sürü örnek verebiliriz. Çünkü sistem, arıza üretmeye, müdahaleye açık bir yapı. Arıza çıkmıyorsa da uygulayıcının o andaki insafına kalmış. Yargı gibi temel erk, orada çalışanların insafına bırakılamaz. Anayasada bir güvenceye kavuşturmak zorundasınız. Bunun için kurumsal olarak yargı bağımsızlığını zedeleyen kürsüdeki hâkim ve savcının özgür iradesi ile karar vermesini engelleyen ne tür engeller varsa kaldırmamız lazım. Bu Bakanlık, korkusu olabilir. Kuruldan, Yargıtay'dan, Danıştay'dan olabilir. Şuanda teftiş kurumunu, oluşacak Kurul'a devrediyoruz. Dolayısıyla Kurulun da hâkim ve savcılar üzerindeki baskıları kaldıracak tedbirler öngörüyor. Amaç bir hâkim ve savcı karar verirken 'başka kurumlar ne düşünür?' şeklinde davranmamaktır. Anayasa ve yasalara göre kendi vicdani kanaatleriyle karar vermelerini sağlamaktır. Şuan hâkim ve savcıların kendi özgür iradeleri ime karar vermeleri çok kolay değil. Geçmişte yaşanan hadiseler kürsüdeki hâkimleri etkiliyor. Çünkü arkadaşları ceza aldılar, mesleklerinden oldular. Onun için mekanizmanın rehabilite edilmesi gerekiyordu, biz de onu yapmaya çalışıyoruz."

ÇOCUK ISLAH EVLERİ

Çocuklarla ilgili Bahçeli'nin çıkışı ıslahevleri konusunda AB normlarına kavuşturmak için çocuk yargılama özel bir statüye kavuşuyor. Islah evleri oluşturuyoruz. Tek kişilik odalarda spor ve eğitimle geleceğe hazırlayacak. Yine çocuk cezaevlerinde çocukları barındıracak gene onların ıslahını topluma kazandıracak bir sisteme geçiyor. Bunlarla birlikte çocuk adalet sisteminde önemli yapılanmalar öngörülüyor. Bunu ise Anayasa değişikliğinden sonra ele alacağız. Hâkimlerin cübbesi bile değişecek. Kasım başında yapılacak toplantıda ele alınıp kararlaştıracağız. Bizim infaz evlerimizde cezasını çekmek isteyen mahkûmlar var. 98 kişi. Yine model kampus kadın ve çocuk cezaevleri yapılıyor. 115 bin tutuklu var. Sistem yavaş çalışıyor. Eleştirisi var. Personel noktasında önemli artışlar sağlandı. UYAP ile alt yapı kuruldu, çok yol aldık. Makas daraldı.

"MUHALEFET İSTESE İKTİDARA KAPATMA YOLU AÇABİLİR"

Birinci turda 331 ile 340 aralığında oyla Melis'te kabul edilen 30 maddelik Anayasa değişikliği teklifinin 2. tur oylamalardan son drece eminim. Paket ile ilgili grubumuza güvenmesek böyle bir yola çıkmazdık. Partimizde görev yapan her arkadaşımız aşk ve şevkle çalışıyor. Herkes aynı şekilde düşünmek zorunda değil ama aynı konuyu istişare ederek aldığımız bir tekliftir bu. Bundan sonra oylarını kendi vicdanı ile baş başa kullanacaklar. Oy kullanmasına müsaade etmeyen CHP'dir. 'Hayır' deme hakkını bile esirgiyor. Katılırsın ama kullanmasın. Mesela MHP katılıyor ama hayır oyu kullanıyor

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile