Bakan Gül, Türkiye Adalet Akademisi’nin (TAA) düzenledigi yarismalarda dereceye giren hakim ve savci adaylarinin ödül törenine katildi.
Törende genç hakim ve savcilarla bir araya gelen Gül, her zaman adalet duygusuyla ve evrensel degerlerle ayni hizada durmalari gerektigini vurguladi. Konusmasinda adil yargilama vurgusu yapan Bakan Gül, “Durusma adil yargilamanin temelidir. Durusma egitimi ve bilgisi, yargilamanin üç sacayagini bütün olarak görmeyi saglar. Vatandasin adalete erisiminin her anlamda saglanmasi, iddia-savunma-hüküm diyalektiginin etkin bir sekilde hayata geçmesi ile mümkündür. Bunun mesleki inceliklerini de, mahkeme ve durusma yönetimini de içerdigini biliyorsunuz. Yine, zaman yönetimi de bu konunun bir parçasidir. Durusma belli gün ve saattedir. Sabah saatlerine yazilmis durusma ögleden sonraya sarkiyorsa burada vatandasin da, onu temsil eden avukatin da hakkini ihlal etmis olursunuz. Bir yil sonrasina durusma günü verirseniz, adil yargilanmanin gereklerinden olan makul süre hakkini çignemis olursunuz. Vatandasla, dava taraflariyla iletisim, sabir ve incelik ister; dikkat ve saygi gerektirir. Bunlar belki kitaplarda yazmaz ama iste pratik bilgilerle donatilmis verimli bir staj döneminde bunlarla karsilasilabilirsiniz. Hukuk sisteminin iyi islemesi, hukuk kurallarinin etkinligi kadar, sistemi çalistiran uygulamacilarin dogruluk ve dürüstlük gibi degerleri bihakkin temsil etmesine baglidir. Hukuk sistemimizde hakimler, Anayasa ve kanunlardan aldiklari yetki çerçevesinde hür vicdanlari ile evrensel degerleri siar edinerek bagimsiz ve tarafsiz olarak görevlerini yürütürler. Yargi mensuplari, bütün karar ve davranislarinda insan ve toplum hayatina dogrudan tesir edeceklerinin bilincinde olmalidir. Yargi mensubunun toplum nezdindeki sayginliklarinin korunmasi, yarginin itibarini da yükseltecektir, her hakim savci bu suuru tasimak durumundadir. Unutmayalim ki yarginin ve yargi mensubunun itibarini korumak, yarginin kendi iktidarindadir ve en basta kendi sorumlulugu altindadir. Bu noktada Türk Yargi Etigi Bildirgesi, yarginin millete etik taahhüdü olarak müstesna bir yer tutmaktadir. Bu noktada adil olmak da, adil görünmek de önemlidir. Sosyal münasebetleriniz hem içinde yasadiginiz zamanda hem de gelecekte meslek vakarini korumalidir. Hâkimin, savcinin en büyük imtihani da burada baslar” ifadelerini kullandi.
“Adil olmak, adil kalmak ve adil görünmek asil vazifedir”
Toplumun huzur ve güven duygusunun teminatinin adalet oldugunu belirten Gül, “Sizler belli sinavlari asarak, belli basarilari saglayarak buralara geldiniz. Ancak asil sinaviniz meslek içinde, meslek süresince, hatta ömür boyu sürecek. Ödülü ‘adaleti tesis’ olan asil büyük yarismaya da meslek hayatiniza adim attiginiz gün gireceksiniz. Dosyalar gelir geçer, evraklar tamamlanir, isler çikar. Adil olmak, adil kalmak ve adil görünmek ise asil vazifedir. Dogrusu, yarginin gerçek is yükü de budur. Her zaman ve her kosulda hak ve adalet duygusuyla, dogrulukla, erdemle, evrensel degerlerle ayni hizada durmalisiniz. Hangi degerler veya hangi sembollerle ayni hizada durdugunuza dikkat etmezseniz, durumu ve hakliliginizi izah mecburiyetinde kalirsiniz. En iyisi izah gerektiren her hal ve ortamdan uzak durmaktir. Toplumlarin huzur ve güven duygusunun teminati adalettir. Bu topraklarda adalete duyulan hürmet, ‘Adalet mülkün temelidir’ sözüyle hafizalara islenmistir. Türk yargisi, böylesi bir kültürel kodun üzerinde yükselmektedir. Milletimizin gönlünde hakimin, savcinin yeri her zaman ayridir. Hepiniz yarin-öbür gün göreve yeni baslayan genç bir hakim-savci olarak halkin sevgisi, saygisi, engin alicenapligi ile karsilasacaksiniz. Ilk günlerin heyecanini da yine bu sayede asacaksiniz. Hakime-savciya duyulan bu derin hürmet ve sevgi, toplumsal adalet duygusunun güzel bir tezahürüdür. O halde bu meslege duyulan bilgelik dolu saygiyi muhafaza edecek tedbirleri bir an olsun gündemimizden çikarmamaliyiz. Unutmayin; sizin itibarinizi sizden baska koruyacak yoktur” seklinde konustu.
Aklini kiraya vermis, vicdanini hukuk disinda bir merci ya da kisiye emanet etmis kisinin yargi mensubu olamayacaginin altini çizen Gül, söyle devam etti:
“Tarafsizligin ve bagimsizligin temel sarti akli ve vicdani hür bireyler olarak, bu meslegi yalnizca hukuka, anayasaya ve kanunlara baglilikla sürdürmektedir. Türkiye FETÖ’nün aklini kiraya vermis militanlarindan çok çekti. Onlarin bagimsiz yargida açtigi yaralari halen tümüyle sarabilmis degiliz. Adaletin, ancak ve sadece ona sadakat gösterenlerin ellerinde yükselebilecegini milletçe tecrübe ettik. Adalet, hukuka baglilik disinda her türlü bagliligi reddeden hakiki hukukçularin sayesinde tecelli edecektir. Her platformda söyledim, yine söyleyecegim: Yarginin yegane ideolojisi adalettir. Anayasamizda mahkemeler; su grubun, bu zümrenin adina demiyor, millet adina karar verir diyor; sadece millet adina. Baska fihristlerin, baska hedeflerin etkisi altina girmenin, yargiya verdigi tahribati hep beraber gördük. Bu aci tecrübeden ve kararlilikla devam eden mücadele sürecinden çikarmamiz gereken dersler de vardir. Bana göre bu derslerin en basinda, yarginin gerçek anlamda bagimsizlik ve tarafsizliginin ne kadar kiymetli oldugu gelir. Aklini kiraya vermis, vicdanini hukuk disinda bir merci ya da kisiye emanet etmis kisi yargi mensubu olamaz. Adalet insanligin en yüce erdemidir. Toplumu bir arada tutan ortak deger adalettir. Devletin bütün fonksiyonlari gibi Yarginin da temeli millettir. Yargi, milletin yargisidir; Türk milleti adina karar vermektedir. Yargi ele geçirilecek bir merci degil, el degmeyecek bir mercidir. Yargi, adalet arayan herkesin en nihayetinde siginacagi tek limandir. Bu yönüyle bagimsizlik ve tarafsizlik içinde hiç kimsenin dosyaniza, akliniza, vicdaniniza tesir etmesine müsaade etmeyiniz. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde yargi yetkisi mahkemelerindir. Hakim ve savcilarimiz ister hukuk davasi, ister ceza davasi olsun, kararlarini bagimsiz ve tarafsiz olarak Milletimiz adina vermektedir. Kimse anayasadan ve kanunlardan almadigi yetkiyi kullanamaz. Kimsenin mahkemeleri etkilemeye veya tesir altinda tutmaya hakki ve yetkisi yoktur. Adaletin tecelli edecegi yer bagimsiz ve tarafsiz mahkemelerdir, hakim ve savcilarimizin akli ve temiz vicdanidir. Milletimiz nezdinde, adalet nezdinde adil karardan daha üstün bir deger yoktur.”
Adaletin ancak anayasanin isaret ettigi kurumlar ve kurallarla aranmasi gerektigini söyleyen Gül, “Hukuk devleti, her türlü kamusal faaliyetin sinirini hukukun belirledigi rejimdir. Hukuk devleti haklarin ve yükümlülüklerin öngörülebilir güvencelere bagli oldugu devlettir. Sürprizin, istisnanin, kuralsizligin hükümferma oldugu bir rejim degil, güvenin, güvenligin ve huzurun hakim oldugu bir rejimdir. Vatandasin güven duygusu, huzuru ve güvenligi en basta varligina ve haklarina saygiyla saglanir. Hukuk devleti, ayni zamanda her tasin yerinde agir oldugu bir rejimin adidir. Yasama kurali koyar, yürütme onu hayata geçirir, yargi da denge ve denetim islevi görür. Yargi milletin, toplumun ve vatandaslarin hukukunu korumada kritik bir görevi yerine getirir. Hukuk devleti düzeninde adaletin kapisi her zaman ve her kosulda açiktir. Savcilar her ciddi olayin ve iddianin takipçisi olur. Iddiasi olan herkesin basvuracagi yer de adliyedir, savcilik makamidir. Adalet, ancak anayasanin isaret ettigi kurumlar ve kurallarla aranmalidir. Bagimsiz mahkemelerin verecegi hükme tesir edebilecek, tavsiye veya telkin anlamina gelebilecek dolayli-dolaysiz her türlü açiklamadan kaçinmak gerekir. Bu, Anayasa’nin açik emridir. Adalet, mahkeme salonlarinda tecelli eder, hakimin hükmünde hayat bulur. Bunun disindaki her arayis beyhudedir, büyük yanilgidir. Begenmeyebiliriz, elestirebiliriz, demokratik tepki de ortaya koyabiliriz, ilgili taraflar hukuki yollara da basvurabilir. Ama bunlarin hepsi yargi kararina saygi çerçevesinde olmalidir. Eger hukukun üstünlügüne inaniyorsak, delilden saniga giden yargi yolunu benimsemeliyiz, içsellestirmeliyiz. Yarginin bagimsizlik ve tarafsizligini benimsemeliyiz, içsellestirmeliyiz. Sanigin kesin hüküm olmadan damgalanmama hakkini, magdurun da mahremiyet ve ifsa edilmeme hakkini benimsemeliyiz, içsellestirmeliyiz” dedi.
“En büyük gücümüz adaletin kendisidir”
Suçun kim tarafindan islendigi degil, dosyadaki delilin önemli oldugunu vurgulayan Bakan Gül, “Adalet figürünün gözü kapalidir. Bu figürün gözünün açilmasina müsaade etmeyiniz, meslek hayatinizda. Hangi suç kim tarafindan islenirse islensin, failin, dini, dili, rengi ne olursa olsun yargi mensubu dosyasindaki delile bakar. Ne dosyadan ne de delilden haberi olmayanlarin olusturdugu yaygin kampanya adil kararinizi etkilemesin. Bu kabil kampanyalarin adaletin tecellisine bir faydasi olmadigi gibi, yargiyi yipratma gayretlerine hizmet ettigi de açiktir. Çünkü sunu biliyoruz ki; ister magdur, ister suçlu hakkinda yürütülsün kampanya ile olusan pesin hüküm; delile ve gerekçeye dayanan adil kararin yerini asla tutmaz. Filanin hosuna gitsin diye karar verilmez, hakikat ve adalet bunu gerektirdigi için karar verilir. Ve verdiginiz karar taraflar açisindan “ben olsaydim ayni karari verirdim” dedirtebiliyorsa kalpleri tatmin eder. Yargisal kararlarin denetimi kendi içinde yürümektedir. Türkiye’de isleyen bir yargi sistemi vardir. Dereceden istinafa, oradan Yargitay’a hak arama yollari, itiraz yollari, kanun yollari açiktir; ihlal yönünden AYM’den AIHM’e kadar açiktir. Bilerek veya bilmeyerek yargiya karsi ‘yargisiz infaz’ sonucu doguracak her türlü girisimi basarisiz kilacak olan milletimize yasatacagimiz ‘adalet’ duygusudur. En büyük gücümüz adaletin kendisidir ve vereceginiz adil karardir. Zira milletimizin yargi teskilatindan yegane beklentisi adil kararin makul sürede verilmesidir” diye konustu.
“Bu ülkede 84 milyon esit vatandas, birlikte Türkiye’yiz”
Adaletin hak ve esitligin güvencesi oldugunu belirten Gül, “Bugün bu toplantida bulusmamiza vesile olan uygulama yarismalarinin bir baska konu basligi da insan haklari idi. Bu konuyu seçen arkadaslarimiza özellikle tesekkür ediyorum. Çünkü insan haklari konusuna kapi açmak için her firsati gözeten ve degerlendiren bir yaklasima sahibiz. Çünkü ‘güven veren adalet’ vizyonumuzun kurucu unsuru insandir. Bu ülkede 84 milyon esit vatandas; birlikte Türkiye’yiz. Bu ülkenin adaletinde; insan onuru vardir, insan hak ve özgürlükleri vardir; kanun önünde esitlik vardir; milleti bir bütün olarak kucaklamak vardir. Biz, insani adaletin nesnesi degil, öznesi haline getirmeyi hedefledik. Bu hedef dogrultusunda, toplumun her kesiminin, istisnasiz bütün vatandaslarimizin hukukuna sahip çikmaktan, farkliliklarimizi bereketli bir zenginlik olarak görmekten asla vazgeçmeyiz. Herkes öz varligini, inancini, kimligini ve kisiligini yasam tarzina yansitmak hakkina sahiptir. Kimseye karsi dünya görüsü, inanci, tercihleri ve kiyafetinden dolayi ayrimcilik yapilamaz. Adalet, hak ve esitligin güvencesidir. Bu nedenle Türkiye’nin yönü daima reformdur, insan haklarinin gelistirilmesidir, hukukun üstünlügüdür, hukuk güvenligidir. Biz bu mevziyi asla terk etmeyecegiz. O yüzden daha fazla demokrasi diyoruz, yeni anayasa diyoruz, o yüzden özgür birey diyoruz, güçlü toplum diyoruz ve demeye de devam edecegiz” ifadelerini kullandi.
Adalet Bakani Gül Açiklamasi 'Adil Olmak, Adil Kalmak Ve Adil Görünmek Asil Vazifedir'
Adalet Bakani Abdulhamit Gül, hakim ve savci adaylarina adil yargilama vurgusu yaparak, "Adil olmak, adil kalmak ve adil görünmek asil vazifedir. Dogrusu, yarginin gerçek is yükü de budur. Her zaman ve her kosulda hak ve adalet duygusuyla, dogrulukla, erdemle, evrensel degerlerle ayni hizada durmalisiniz" dedi.