Avukat Şerife Köse, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, her ne kadar yazılı kanunda bu hükümlere yer verilmişse de maalesef uygulamada bu hükümlerin yer bulduğunu göremediklerini anlattı. Bunun en temel iki etkeni vatandaşın bu hükümlerden haberdar olmaması, ilgili mercilerin de haberdar olmamış gibi davranması olduğunun çizen Köse, "Kadına ve aile bireylerine şiddet olaylarının gündemden düşmediği bu günlerde hukukumuzun bu konuya bakış açısından biraz bahsetmek gerekmektedir. Birçok vatandaşımız özellikle boşanmalar vesilesiyle Medeni Kanuna bağlı aile hukuku hükümleri hakkında az çok bilgi sahibidir. Yine halkımız şiddet halinde ’uzaklaştırma’ adı altında 6284 Sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna ilişkin uygulama yönetmeliği hakkında da bir kısım fikir sahibidir. Bbunlar uygulamada olan hükümlerdir. Bildiğimiz üzere aile toplumun en küçük birimidir, yapı taşıdır. Böylesine önemli bir kurum hem özel hukukta hem de ceza hukukunda kendine yer bulmuştur. Yalnız ailenin ceza hukukundaki yeri 6284 Sayılı Yönetmelikle sınırlı değildir, bilakis bizim temel kanunumuz 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda aile düzeninin korunmasına yönelik hükümler bulunmaktadır. Az sayıda olan bu hükümler incelendiğinde ve bana kalırsa uygulamada kendine yer bulduğunda aslında aile düzeninin bir nebze daha iyileştirildiğine şahit olabiliriz. 5237 Sayılı Kanunun 230-234. maddeleri aile düzenine karşı suçları düzenlemiştir. Burada düzenlenen suçlar bildiğimiz aile içi şiddet suçları değildir. Aile bireylerine karşı işlenen suçlar genel olarak ilgili suçun nitelikli kapsamına dâhil edilmiştir. Bahsettiğim hükümler ise direkt olarak aile hukukundan kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmeme halinde ortaya çıkan sonuçları kapsamaktadır."
“Şikâyet üzerine bir yıla kadar hapis cezası”
Avukat Şerife Köse, açıklamasının devamında, "Bahsettiğim hükümler içinde yer alan en önemli madde TCK m.233/1 düzenlemesidir ki kanun koyucu burada, ’Aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi, şikâyet üzerine, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır’ der. Örneğin, kız çocuğunu zorunlu örgün eğitime göndermeyen baba hakkında anne bu madde hükmünce kendisinden şikâyetçi olabilir. Yine kanser hastası bir koca eşinin kendisiyle ilgilenmediğinden bahisle eşinden şikâyetçi olabilir. Aynı şekilde alkol, kumar, iddia gibi kötü alışkanlıklar nedeniyle evin geçimine katkı sağlamayan ve bakım yükümlülüğünü yerine getirmeyen baba hakkında eşi şikâyetçi olabilir" dedi.
“Tarafların boşanmış ya da birbirinden ayrı olması gerekmiyor”
Avukat Köse, kanun koyucu burada direkt olarak aile kurumuna müdahale ettiğini, bir nevi ‘siz birbirinize karşı kendinizi koruyamıyor ya da ifade edemiyorsanız o takdirde devlet korur’ ifadelerinin yer aldığını anlatarak, "Bu hükümlerin uygulanabilmesi için tarafların boşanmış ya da birbirinden ayrı olması gerekmiyor. Tarafların evli olması da gerekmiyor bizim hukukumuzda evlilik aile kurumunun oluşmasının bir şartı değildir. Evli gibi hayat süren çiftler de bu hükümlerden faydalanabilirler, boşanma davası süren ancak fiilen evlilik birliği sona eren kişiler de bu hükümlerden faydalanabilirler" dedi.
“Zamanaşımı süresi içerisinde şikâyeti geçerlidir”
Avukat Köse, bu hükümlerin bilinmesi gereken özelliği suçun şikâyete tabi olmasıdır yani devlet bu suçları re ’sen takibe almama olduğunu söyleyerek, "Şikâyetçi olacak aile bireylerinin şikâyet zamanaşımı süresi içerisinde şikâyette bulunması gerekmektedir. Bu süre bizim hukukumuzda aksine bir düzenleme yoksa mağdurun fiili öğrendiği tarihten itibaren 6 aydır. Örneğin evlilik dışı ilişki yaşayıp da hamile kalan bir bayan partnerinin kendisini bu durumu bile bile terk edip çaresiz bırakması halinde terkten itibaren 6 ay içerisinde şikâyetçi olması gerekmektedir. Her ne kadar yazılı kanunda bu hükümlere yer verilmişse de maalesef uygulamada bu hükümlerin yer bulduğunu göremiyoruz. Bunun en temel iki etkeni vatandaşın bu hükümlerden haberdar olmaması ilgili mercilerin de haberdar olmamış gibi davranmasıdır. Nitekim bizler bu hükümlerden doğan şikâyetlerde yüksek bir çoğunlukla adli mercilerin gerekli işlemi yapmadıklarını görüyoruz" ifadelerine yer verdi.
“1 yıla varan cezalar caydırıcı olabilir”
Avukat Köse, son olarak, bu hükümlerin üzerine gidilerek, vatandaşın da adli mercilerin de bu hükümleri daha iyi şekilde anlamaya çalışması gerektiğini belirterek, "1 yıla varan ceza süreleri oldukça caydırıcı bir araçtır. Bugün bu hükümlerin nafaka yükümlülüğüne aykırılıktan doğan ceza hükümlerinden bile çok daha etkili olduğu ortadadır. Bir şeyleri uygulamaya almak gerekli değeri vermek için illaki en üst seviyede mağduriyet yaşanmasını beklemek doğru bir yaklaşım değildir. Vatandaşlarımın bu hükümlere dayanarak kendilerini koruma ve savunma hakları mevcuttur. Adli mercilerin de bu konuda gerekli hassasiyeti göstermeleri şarttır. Ancak bu şekilde bir kısım sorunların önüne geçebilmemiz mümkündür ” dedi.
Aile Hukuku Hükümleri Hakkında Az Çok Bilgi Sahibiyiz
Bilecik Barosu avukatlarından Şerife Köse, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda ’Aile hukukundan doğan bakım, eğitim veya destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi, şikâyet üzerine, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır’ maddesinin yer aldığını ve bu maddenin birçok kişi tarafından bilinmediğini gerektiğini söyledi.