Ak Parti Tbmm Grup Toplantısı

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İmralı'ya kimin gideceğine, Hükümet'in karar verdiğini vurgulayarak, "İster gönderir, ister göndermez. Hiçbir zaman şu veya bu nedenle kalkıp da Hükümet'e veya Adalet Bakanlığı'na kimsenin rota çizme yetkisi yoktur. Onun için herkes haddini bilecek, haddini bilmesi halinde de hukuk içinde bundan istifade etme fırsatını bulacak" dedi.


Erdoğan, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, Bosna Hersek'in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç'i, vefatının 10| yılında rahmet ve minnetle andığını söyledi.

İzzetbegoviç'in, geniş coğrafya ve medeniyet havzalarının en önemli simalarından, 20| yüzyılın büyük fikir ve aksiyon insanı, devlet adamı olduğunu belirten Erdoğan, İzzetbegoviç'in, mekanının cennet olması için dua ettiklerini kaydetti.

Erdoğan, İzzetbegoviç'in, Balkan coğrafyasının, özellikle Bosna Hersek'in zor zamanlarına şahitlik ettiğini, bu zor zamanlarında dik duruş sergilediğini, mücadelesi ve liderliğiyle sadece Bosna Hersek'in değil, tüm dünyanın gönlünde mümtaz bir yer edindiğini vurguladı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Baskılara, zulümlere, asimilasyona, özellikle inancının, kimliğinin, bir millet olarak var olabilme iradesinin üzerindeki ağır tazyiklere, yıllarını hapislerde geçirmesine rağmen çizgisini hiç bozmamış, ülkesi ve milleti için çalışmaktan bir an geri durmamıştı. Bosna Hersek'in son bağımsızlık savaşında gösterdiği dirayet ve liderlik, onu 20| yüzyılın ve tarihin en büyük devlet adamlarından biri yaptı.

19 Ekim'de, vefatından hemen önce, Saraybosna'da tedavi gördüğü hastanede, yurt dışından dönerken durumunun ağır olduğunu öğrenmiş ve ben de kendilerini Sarayova'ya uğrayıp ziyaret etmiştim. O ziyaretimin hemen öncesinde, daha sonra oğlundan da öğrendiğim gibi 'Şuuru kapalıydı, siz ziyarete geldiğinizde açıldı ve sizlerle o sohbeti gerçekleştirdi' dedi.

Orada ellerimi tutarak, bana fısıldadığı bir kaç cümle oldu. Şu vasiyetini tekrar etmekte, özellikle sorumluluğumuz itibariyle görev telakki ediyor, fayda görüyorum. Merhum İzzetbegoviç, orada bana, 'Dualarımız sizinle' dedikten sonra, 'Bu topraklar Osmanlı bakiyesidir, Bosnamı koruyun, sahip çıkın, o size emanet' dedi.

Vetafının 10| yılında İzzetbegoviç'in bu vasiyetine sahip çıktığımızı ve her daim de sahip çıkacağımızı hatırlatıyor, Saraybosna'da Bosna şehitlerinin arasında yatan merhum Aliya İzzetbegoviç'e Rabbim'den tekrar rahmet niyaz ediyorum."

-"Tedbirlerimizi daha da artırdık"

Başbakan Erdoğan, Kurban Bayramı'nda, milletçe sevinçlerini çoğaltan güzel bir olay yaşadıklarını dile getirdi. Erdoğan, Lübnan'da kaçırılarak, 72 gün rehin tutulan pilotlar Murat Ağca ve Murat Akpınar'ın, uzun uğraş ve çok dikkatli, hassas çabalarının sonucunda serbest kaldıklarını, cumartesi günü İstanbul'a ulaştıklarını anımsattı.

Pilotların ailelerini bir gün önce arayıp, olumlu gelişmelerden haberdar ederek, "Artık sona yaklaştık" dediğini aktaran Erdoğan, cumartesi günü pilotların ve ailelerinin tarifsiz sevincini birlikte yaşadıklarını anlattı.

Erdoğan, pilotların kaçırıldığı andan itibaren Hükümet olarak tüm imkanlarıyla seferber olduklarını, pilotların bulunarak, serbest bırakılması büyük bir gayret ortaya koyduklarını belirtti.

Erdoğan, şunları kaydetti:

"İşin hassasiyeti bakımından meseleyi gizli tutmak, çalışmaları gizli ve çok dikkatli yürütmek gerekiyordu. Siyasetçilerin ve kimi medya kuruluşlarının meselenin hassas boyutunu dikkate almadan yaptıkları açıklama ve yayınlar, zaman zaman işimizi zorlaştırsa da konuyu mutlu sona ulaştırdık. Dışişleri Bakanlığımız, MİT'in başkan ve elemanlarına, diğer ilgili tüm kurumlarımıza, bu hassas ama başarıyla sonuçlanan çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum. Lübnan, Katar devletlerine, bizimle aynı hassasiyeti paylaştığı ve işbirliği yaptıkları için şükranlarımı sunuyorum. Bize bayram içinde bayram yaşatan iki pilotumuza, onların gösterdiği sabıra, metanete, ailelerine, THY'nin tüm çalışanlarına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Bir daha böyle üzücü hadiselerin yaşanmaması için tedbirlerimizi daha da artırdığımızı hatırlatmakta fayda görüyorum."

-"Külfetten korkanlar, nimete kavuşamazlar"

"Büyük devlet olmanın, büyük ve iddialı hedeflere sahip olmanın, nimet olduğu kadar hiç şüphesiz zaman zaman külfetleri de var" diyen Başbakan Erdoğan, külfetten korkanların, nimete kavuşamayacaklarını söyledi.

Erdoğan, meyve veren ağacın taşlanacağına işaret ederek, Türkiye'nin bölgedeki etkisi artıkça, Türkiye'nin ekonomisi ve demokrasisiyle daha da büyüdükçe, bu büyümeyi çekemeyenlerin, hazmedemeyenlerin farklı yollara başvurarak, Türkiye'yi hedef alacaklarını anlattı.

Bu bölgede güçlü bir Türkiye istemeyen, bunu hazmedemeyen, içine sindiremeyen, engellemek için her yola başvuran odakların bulunduğunu belirten Erdoğan, "Bizim ülke olarak 30 yıldır yaşadığımız kanlı terörün, sosyal, siyasi, ekonomi boyutuyla olduğu kadar diplomatik boyutuyla da değerlendirmemiz, uluslararası boyutunu da dikkate alarak analiz etmemiz gerekiyor. Aynı şekilde bizim, demokrasimizde on yıllardır yaşanan aksaklıkları, sosyal, siyasal ve ekonomik boyutların yanında uluslararası boyutuyla da mutlaka ele almamız gerekiyor" diye konuştu.

-"Dışarıda pişirilen zehirli aşlar, içeride servis edildi"

Erdoğan, Türkiye'nin büyümesini engellemek, kalıcı huzur ve istikrara kavuşmasını önlemek amacıyla içeride olduğu kadar dışarda da tuzaklar kurulduğunu, dışarıda pişirilen zehirli aşların, içeride servis edildiğini vurguladı.

Başbakan Erdoğan, 11 yıldır sadece içerideki karanlık odaklarla mücadele etmediklerini dile getirerek, şöyle devam etti:

"Ama bunun dışında içeride olduğu gibi buna paralel, dışarıda da yoğun mücadele halindeyiz. Türkiye'ye kast eden, terörü besleyen, kanlı terör örgütlerini koruyan, kollayan, çeşitli araçlarla Türkiye içinde tahriklere girişen, ülke içinde toplum ve siyaset mühendisliği yapmak isteyen odaklara karşı da hukuk içinde, diplomasi kuralları çerçevesinde çok yoğun mücadele veriyoruz. Şunu herkesin bilmesini istiyorum: Türkiye, üzerinde ameliyat yapılacak ülke değildir. Bugüne kadar buna asla müsade etmedik, bundan sonra da etmeyiz. Malum çevreler, özellikle sistemli şekilde yürütülen kampanyaları ve onların ardındaki asıl niyetlerini bilmediklerimizi zannediyorlar. Hepsini biliyoruz. Türkiye, bu kampanyalara boyun eğecek, bu tuzaklara düşüp, rotasını değiştirecek ülke değildir. Gerek Türkiye içinde gerek bölgemizde adaletten, hakkaniyetten, insan hak ve özgürlüklerini yüceltmekten başka bizim hiçbir gayemiz yok.

Şunu da buradan açık söylemem lazım; birileri çıkıp da 'İmralı'ya kim gider, kim gelir...' Bunun kararını vermek, tamamen Hükümet'e aittir. İster gönderir, ister göndermez. Hiçbir zaman şu veya bu nedenle kalkıp da Hükümet'e veya Adalet Bakanlığı'na kimsenin rota çizme yetkisi yoktur. Bu yetki tamamıyla Hükümet'indir, Adalet Bakanlığımızındır. Yeri gelir gönderilir, yeri gelir gönderilmez. Onun için herkes haddini bilecek, haddini bilmesi halinde de hukuk içinde bundan istifade etme fırsatını bulacak. Bunu her fırsatta ifade ettik. Hiçbir ülkenin içişlerinde bizim bir yetkimiz veya gözümüzün olmadığını bildiğimiz kadar, Türkiye'de de bizim yetkilerimizin ne olduğunu çok iyi biliriz. Onun için orayla burayla bağlantılar, şunlar, bunlar bilinmiyor zannedilmesin. Her şey gayet iyi biliniyor. Ülkemizin hassasiyetleri nedeniyle eğer bazı konularda sessiz kalıyorsak, bu sessizliğimiz, bazılarına prim olarak da asla kabul edilmesin. Bu ülkemizin huzuru içindir."

Erdoğan, bölgenin hassasiyetlerinin ortada olduğunu belirterek, hiçbir ülkenin zararını, kendi karları olarak görmediklerini, hiçbir ülkenin, milletin kaybı, üzüntüsü, felaketinden çıkar devşirme gibi süfli çabaların içine asla girmediklerini vurguladı.

Başbakan Erdoğan, 11 yıl boyunca hem içeride hem dışarıda sadece ve sadece hakkı savunduklarını ifade ederek, "Bugün de hakkı savunuyoruz. Varolduğumuz sürece de hiç sarsılmadan hakkı savunacağız" dedi.

-"Petrol, elmas, altın için..."

Türkiye'de yaşanan küçük olumsuzluklara rağmen huzur, sevinç içinde bir bayram yaşadıklarına işaret eden Erdoğan, bayram sabahı Türkiye'nin her köşesinde insanların camilere akın ettiğini, bayram namazını eda ettiklerini, bir çok vatandaşın kurbanını kestiğini söyledi.

Erdoğan, Kurban Bayramı'nın, sadece kendilerinin değil, dünya sathına yayılan tüm Müslümanların bayramı olduğunu belirtti.

Erdoğan, şunları kaydetti:

"Biz burada ailelerimizle, çocuklarımızla, sevdiklerimizle bir bayramı idrak etmeye çalışırken bizimle aynı bayrama sahip olan başka insanlar, başka cemiyetler, milletler, insanlık dışı zulümlere maruz kalmaya devam etti. Myanmar'da anneler, köle olarak satılan çocuklarının ardından gözyaşı döktüler. Somali'de insanlar bir avuç pirinç bulabildilerse, buna şükrettiler. Daha geçen hafta bir bombalı saldırıda, yine insanlık dışı bir saldırıda 20 masum insanı yitirdiler. Irak'ta camilerde, kahvehanelerde, sokaklarda masum insanlar, kurban kanı değil, insanlık dışı çatışmalarda yitirdikleri kardeşlerinin kanına şahit oldular. Biz mezhep çatılması adına. Mısır'da binlerce aile, onurlu bir direnişte kaybettikleri aile fertlerinin yokluğunda ilk bayramı, çok büyük boşluk, burukluk hissiyle idrak ettiler. Bundan çok daha acı hadiselerin yaşandığı bir bayramı, geride bıraktık. Suriye'de, Şam ve çevresinde çok büyük bir açlıkla imtihan edilen kardeşlerimize, eşek, kedi, köpek eti yenilebileceğine dair fetvaların verildiği, çarenin artık buralarda arandığı manzaralar yaşanıyor. Bir paket sigarasına hamile kadınların hedef alındığı, hamile kadınların karnındaki bebeklerin nişan alındığı bir vahşet manzarası yaşanıyor.

Biz Türkiye olarak, bu milletin evlatları olarak Kurban Bayramı'nı huşu ve sevinç içinde eda ederken, kalbimizin bir yarısı bu geniş coğrafyadaydı. Kalbimizin bir yarısı bayram coşkusu yaşarken, diğer yarısı bölgede akan kanın, gözyaşının hüznünü yaşıyordu. Bizim vicdanımız, kalbimizden bu paylaşma duygusunu hiçkimse söküp atamaz, tarih boyunca atamadığı gibi. Bu vicdan, on yılda, yirmi yılda değil, yüzlerce yıllık tarih içinde yaşanan acı, tatlı olayların sonucunda şekillendi. Biz bir varil petrol için, bir avuç elmas için, bir çuval altın için iktidar ve güç hırsı için kardeşini satacak, kardeşini arkadan hançerleyecek, kardeşine sırtını dönecek bir millet değiliz. Bu böyle bilinsin. Dostumuza dost oluruz, bize düşmanlık taslayana da gerekeni hiç tereddüt etmeden yaparız. Bu geniş coğrafyada her ülke, herkes, her millet bizim dostluğumuzdan emin olsun. Ama bu coğrafyadaki herkes bizim her şart altında, hakkı, adaleti savunacağımızı, barışı savunacağımızı da bilsin. Türkiye, eski Türkiye değildir. Türkiye'nin söylecek sözü, hedefleri, idealleri, tezleri var. Türkiye'nin tarihten süzülüp, bugünlere ulaşan, değişmez insani, vicdani ilkeleri var. Geçmişte zaman zaman kimi iktidarlar döneminde Türkiye sözünü saklamış olabilir, hedeflerinden, ideallerinden, tezlerinden vazgeçmiş olabilir, insani ve vicdani ilkelerini geri plana da atmış olabilir. Ama bugün AK Parti iktidarı yönetiminde Türkiye, tarihten ve ecdadından aldığı güçle, söylecek sözü olan bir ülke konumuna yükseldi. Onun için hiçkimse bu ülke üzerinde ameliyat yapmaya özenmesin, yeltenmesin. İçerde ve dışarda, koro halinde, senkronize şekilde yürütülen kampanyalar, yeni Türkiye'ye asla zarar veremez. Biz hak, adalet, barış için mücadale etmeye, her ortamda hakkı savunmaya, güçlünün değil, haklının; zalimin değil, mazlumun yanında durmaya devam edeceğiz. Biz hesabımızı önce Allah'a, sonra millete veririz. Farkımız bu. Bu iki makam dışında hiçkimseye hesabımız yok. Hiç kimsenin de karanlık senaryoları karşısında boynumuzu eğmeyiz. Bunun da bilinmesi gerekir."

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile