Erdoğan, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, 1 Temmuz'daki toplantılarıyla AK Parti Grubu olarak cumhurbaşkanı adaylarını duyurduklarını anımsattı.
Tüm milletvekili arkadaşlarına, kendisini Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. Cumhurbaşkanlığı'na aday göstermesi nedeniyle teşekkür eden Erdoğan, 1 Temmuz'daki toplantının hemen ardından kampanyalarını başlattıklarını söyledi.
Erdoğan, bir kez daha Anadolu'nun, Trakya'nın yollarına revan olduklarını ifade ederek, 10 Ağustos'a kadar 32 ili ziyaret edip, mitinglerini gerçekleştireceklerini kaydetti.
Erdoğan, 32 gün içinde gerek iftar sofraları gerek diğer vesilelerle milletle buluşacaklarını, kucaklaşacaklarını belirtti.
Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin ilk mitingini 5 Temmuz'da Samsun'da yaptıklarını anımsatan Erdoğan, Kurtuluş Savaşı'nın meşalesinin yakıldığı Samsun'dan, yeni Türkiye'nin kapılarının aralanacağı, kutlu yürüyüşün ilk adımını attıklarını dile getirdi.
Erdoğan, Samsun'da miting sırasında ve iftar sırasında yağmura rağmen çok büyük coşku, muhabbetle karşılandıklarını anlattı.
Samsun'ndan ikinci durakları Erzurum'a hareket ettiklerine işaret eden Erdoğan, burada da havalimanından mitingin yapılacağı istasyon meydanına kadar büyük coşku içinde yola revan olduklarını kaydetti.
Erdoğan, Ankara'da dün Seçim Koordinasyon Merkezi'ni ziyaret ettiklerini, cuma günü açıklayacakları vizyon belgesi üzerinde de son istişareleri yaptıklarını ifade etti.
Erdoğan, dün Keçiören Kuşcağız Mahallesi'nde, Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin tamamladığı aile yaşam merkezinin açılışına katıldıklarını, Ankaralı kardeşleriyle, Ankara il teşkilatıyla iftar sofrasında bir araya geldiklerini söyledi.
Grup toplantısından sonra Denizli'ye hareket edip, miting yapacaklarını, yarın Tokat, ardından Yozgat'ta olacağını ifade eden Erdoğan, hafta sonu Antalya ve Şanlıurfa'ya gideceklerini anlattı.
-"Bağlayıcı belge haline getiriyoruz"
Erdoğan, İstanbul'da Haliç Kongre Merkezi'nde, cuma günü yapacakları toplantıyla cumhurbaşkanlığı seçimi vizyon belgesini kamuoyuyla paylaşacaklarını bildirdi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Cumhurbaşkanlığı makamına, bu göreve nasıl baktığımızı, halkın cumhurbaşkanı seçmesinin ne anlama geldiğini, cumhurbaşkanı seçilirsek nasıl bir istikamet, vizyon izleyeceğimizi bu belgeyle kamuoyuyla paylaşacağız. Her seçim öncesinde olduğu gibi 10 Ağustos cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde de izleyeceğimiz yol haritasını kamuoyuna duyuruyor, yapacaklarımızı milletimizle paylaşıp, cesaretle yazıya döküyor, kalıcı, bağlayıcı belge haline getiriyoruz. Cuma günü vizyon belgesini açıklarken, kullanacağımız materyalleri, sloganları, kampanya araçlarını da duyuracak, o tarihten itibaren de daha yoğun şekilde alanları dolduracağız."
-"Millete yüklediği faturayı gördük"
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin 10 Ağustos sürecine nasıl geldiğini, hangi badireleri, sıkıntıları aşarak bugünlere ulaştığını hatırlatmakta yarar olduğunu söyledi.
Adaylığının açıklandığı 1 Temmuz'daki toplantıda, tarihten bazı olayları hatırlattığını, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Türkiye'de her zaman sıkıntılı geçtiğini ifade ettiğini anımsatan Erdoğan, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini, bütün siyasi tarihleri boyunca çok güçlü şekilde savunduklarını vurguladı.
Erdoğan, 1993'de yeni cumhurbaşkanı seçilmeden önce İstanbul'da "cumhurbaşkanını halk seçsin" mitingi yaptıklarına işaret ederek, cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesinin, kendileri için 2007'de ortaya çıkmadığını, tarihi daha eskilere dayalı bir konu olduğunu kaydetti.
Başbakan Erdoğan, "Biz siyaset yaptığımız süre boyunca cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ve bu makamın millete yüklediği faturayı gördük. Her zaman cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini savunduk" dedi.
-"Şer cephesi bir kez daha kuruldu"
Turgut Özal'ın 1989'da, 8. Cumhurbaşkanı olmak istediğini anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Dönemin cumhurbaşkanı, darbeden emekli general, Özal'ın cumhurbaşkanı seçilmesine karşı çıkıyor. Başka kim karşı çıkıyor SHP, yani dönemin CHP'si. Merhum Özal'ın cumhurbaşkanlığına aday olmasına karşı çıkıyor. Sayın Deniz Baykal, 1989'da SHP'nin Genel Sekreteri ve merhum Özal'a diktatör, sivil diktatör gibi kavramlarla hakaret ediyor. 'Özal cumhurbaşkanı olursa, onu oradan indiririz' diye de tehdit ediyor. Hatta SHP ve Sayın Baykal, dönemin cumhurbaşkanı, darbeci generalin yanında Özal karşıtı safta yer alıyor. Özal aday olup, cumhurbaşkanı seçiliyor. Farklı bir vizyon ortaya koyuyor, vefatına kadar görevini en güzel şekilde yerine getiriyor.
2007'de biz cumhurbaşkanı seçeceğimiz zaman merhum Özal'a karşı kurulan o şer cephesi bir kez daha kuruldu. Daha 2006'da, cumhurbaşkanı seçimlerine 1 yıl varken, CHP'liler, Meclis'i ve milli iradeyi tehdit etmeye başladılar. Bir CHP milletvekili çıktı, 'bir imam hatip mezununun Türkiye'nin cumhurbaşkanı olmasının hayal olduğunu, bu hayalin de gelip geçici olduğunu' ifade etti.
2007. Yine 2006'da CHP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı'nı göreve davet etti, AK Parti'li bir cumhurbaşkanının krize yol açacağını, laikliği tehdit edeceğini söyledi.
Hatta yapamayacakları, yapamadıkları sine-i millet tehdidini ortaya koydu."
-"Karşımıza haksız, hukuksuz şart çıkardılar"
Erdoğan, Nisan 2007'de Abdullah Gül'ü adayları olarak belirlediklerini, Meclis'te bütün usül şartlarını yerine getirdiklerini, oylamalara başladıklarını anlattı.
CHP'nin, daha birinci turun ardından 367 toplantı yeter sayısına ulaşılamadığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne gittiğini anımsatan Erdoğan, mahkemenin de bu hukuk cinayetini onayladığını, 367 gibi garabeti kabul ettiğini, Meclis'te cumhurbaşkanı seçmelerinin engellendiğini söyledi.
Erdoğan, "Merhum Özal, Sayın Süleyman Demirel, Sayın Ahmet Nejdet Sezer seçilirken böyle bir şart yoktu. Ama biz cumhurbaşkanı seçeceğimiz zaman karşımıza böyle anlamsız, haksız, hukuksuz bir şart çıkardılar" dedi.
-"CHP, tarihi boyunca..."
Başbakan Erdoğan, dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, "Anayasa Mahkemesi 367 ile ilgili iptal kararı vermezse, çatışma olur" diyerek, Anayasa Mahkemesi'ni ve Meclis'i aleni şekilde tehdit ettiğini ifade etti.
Özal'a, 1989'da "diktatör", "sivil diktatör" diyen, "seçilirse indiririz" diye tehdit eden CHP'nin, 2007'de de aynı tehditleri kendileri için savurduğunu belirten Erdoğan, "Tabii CHP tarihi boyunca, milli irade karşısında hiçbir zaman yalnız hareket etmedi. CHP tarihi boyunca ya darbecileri arkasına almış ya da kendisi darbecilerin arkasından gitmiştir. Strateji, taktik budur. 2007'de de CHP, onun yanında bazı yüksek mahkemeler, onların yanında dönemin cumhurbaşkanı, onların yanında emekli bazı hukukçular, akademisyenler ve maalesef Silahlı Kuvvetler içinden bazı darbe heveslileri bizim karşımızda yer aldılar" diye konuştu.
Erdoğan, 27 Nisan bildirisinin, Meclis'in cumhurbaşkanı seçeceği dönemde yayınlandığını anımsatarak, şunları kaydetti:
"Aleni şekilde milli iradeyi, Meclis'i bu bildiriyle aslında tehdit ettiler. 2007'de CHP ve CHP zihniyeti tarafından önümüze çıkarılan engellerin hiçbirine geçit vermedik. 27 Nisan bildirisini geldiği yere geri gönderdik. Milli iradeyi yani milletin emanetini taşıyan, bunun da sorumluluğunu bilen parti olarak, milli iradeye yönelik bu münasebetsiz tehdide gereken en sert cevabı verdik, orada asla geri adım atmadık. Meclis'in hür iradesiyle cumhurbaşkanı seçmesini engelleyenler karşısında hodri meydan dedik, kasımdaki seçimleri temmuza aldık, derhal millete gittik. Bu arada siyasi tarihimiz boyunca savunduğumuz reformun da adımını attık. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, 5 artı 5 şeklinde iki dönem görev yapabilmesi için anayasa değişikliği yaptık, TBMM'den geçirdik. Anayasa değişikliğimiz, dönemin Cumhurbaşkanı tarafından veto edilerek, Meclis'e geri gönderildi. Vazgeçmedik, değişikliği Meclis'te tekrar gerçekleştirdik. Yine dönemin Cumhurbaşkanı'na gönderdik. Böyle olunca halk oylamasına gitmek zorunda kaldık. 22 Temmuz'da genel seçimlerde milletimizden yüzde 47 oy aldık, ardından 21 Ekim'de yapılan halk oylamasında da yüzde 69 ile anayasa değişikliğini gerçekleştirdik. Bugünkü takım, o zaman bütünüyle yine karşımızdaydı. Ama halk bizim yanımızdaydı. 22 Temmuz seçimlerinin ardından cumhurbaşkanı seçmek için Meclisimiz toplandı, Abdullah Bey'i, Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. cumhurbaşkanı olarak seçtik.
Siyasi tarihimiz boyunca olduğu gibi son 12 yıl içinde, defalarca yaptığımız gibi hilelere, tuzaklara, komplolara boyun eğmedik, statüko ve vesayet karşısında geri adım atmadık. Tehditlerin hiçbirine eyvallah demedik. TBMM kurulduğunda duvarında 'egemenlik milletindir' yazıyordu. Halen de böyle değil mi yine böyle. İsmet İnönü döneminde, tek parti CHP'si döneminde, bu ilke Meclis'in duvarından kaldırılmış, Demokrat Parti tarafından adeta kazınarak yeniden oraya konulmuştur. Biz de egemenlik milletindir dedik, millet her şeyin en iyisini, en güzelini bilir dedik, bunun gereğini yapmanın mücadelesi içinde olduk. "
(Sürecek)
Ak Parti Tbmm Grup Toplantısı
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Turgut Özal'a 1989'da "sivil diktatör" diyen, "seçilirse indiririz" şeklinde tehdit eden CHP'nin, 2007'de de aynı tehditleri kendileri için savurduğunu belirterek, "CHP tarihi boyunca, milli irade karşısında hiçbir zaman yalnız hareket etmedi. CHP tarihi boyunca ya darbecileri arkasına almış ya da kendisi darbecilerin arkasından gitmiştir" dedi.