AK Parti TBMM Grup Toplantısı
AK Parti Genel Başkanvekili ve Başbakan Yıldırım: (1)'(AK Parti'nin olağan kongreleri) Bir kez daha gördük ki AK Parti teşkilatında metal yorgunluğu falan yok, dimdik ayakta, heyecan dorukta' 'Herkese olduğu gibi Avrupa Birliği'ne karşı da hep açık ve dürüst davrandık. Varna'da da aynısını yaptık. Cumhurbaşkanımız tüm gerçekleri muhataplarımızın yüzüne bir kez daha söyledi, belgeleri, bilgileri kendilerine takdim etti. Bütün bunlara rağmen zirvede Avrupa Birliği'nin ülkemize yönelik yaklaşımının hakkaniyetli bir zemine oturacağına dair bir işaret göremedim' '(ABTürkiye ilişkileri) Türkiye'nin FETÖ'den PKK/PYD/YPG'ye kadar her tür terör örgütüne karşı verdiği mücadelenin, ilişkilerimizin önünde bir engel gibi gösterilmesi doğrusu bizi çok rahatsız ediyor'
Yıldırım, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasının başında olağan kongreler ve programları içeren yoğun bir haftanın geride kaldığını dile getiren Yıldırım, gerek Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan gerekse kendisinin katıldığı kongrelerin heyecan ve coşku dolu geçtiğini söyledi.
Kongrelere yoğun katılım olduğunu belirten Yıldırım, "Bir kez daha gördük ki AK Parti teşkilatında metal yorgunluğu falan yok, dimdik ayakta, heyecan dorukta." ifadesini kullandı.
Yıldırım, dün Bulgaristan'da düzenlenen Türkiye-AB Zirvesi'ni hatırlatarak, Türkiye-AB ilişkileri bakımından önemli sayılan toplantıda, gündemde yer alan konuların enine boyuna ele alındığına dikkati çekti.
Türkiye'nin, AB tam üyelik müzakerelerine başladığı 2005'ten bu yana yaşanan tıkanıklıklar, krizler, verilen ancak yerine getirilemeyen sözlerin Varna'da bir kez daha değerlendirildiğini aktaran Yıldırım, "Türkiye'nin Avrupa Birliği karnesi, tüm taahhütlerin yerine getirildiği, sadece AB tarafından kaynaklanan sıkıntılar ve siyasi engellemeler sebebiyle beklemeye alınan hususlardan oluşuyor. Buna karşılık AB'nin karnesi en başından beri ciddi kırıklarla tutarsızlıklarla ve yalpalamalarla doludur." diye konuştu.
Yunanistan ile eş zamanlı başlayan Türkiye'nin AB serüveninin bir süre sonra bilinçli olarak ayrıştırıldığını ve ilk güven kaybının burada yaşandığını belirten Yıldırım, daha sonra Türkiye'nin tutarlı hiçbir neden olmadan uzun süreli beklemeye alındığı dönemin yaşandığını anlattı.
Binali Yıldırım, 1996'da Gümrük Birliği sürecinin başladığını anımsatarak, Türkiye ekonomisinin küresel rekabet gücünün gelişmesine önemli katkı sağlayan Gümrük Birliği'nden, Avrupa ülkelerinin de Türkiye kadar yararlandığına işaret etti.
AK Parti'nin, hükümete geldiği dönemde AB üyelik sürecine önem verdiğini ve tam üyelik müzakerelerinin başlaması kapsamında gereken adımları süratle ve kararlılıkla attığını vurgulayan Yıldırım, şöyle konuştu:
"AK Parti'nin iktidara geldiği ilk günlerde Sayın Cumhurbaşkanımız daha Başbakan değilken neredeyse bütün Avrupa başkentlerini dolaşarak bu konudaki samimi düşüncelerimizi onlarla paylaştı. Brüksel'de 17 Aralık 2004'te yapılan AB Zirvesi ilişkilerimiz bakımdan önemli bir tarihtir. Bu zirvede AB'nin ikircikli tavrına tepki olarak ortaya koyduğumuz kararlı duruş karşısında 3 Ekim 2005 tarihini tam üyelik müzakere takvimi olarak belirlediler ancak bu tarihten sonra AB, geçmişte ve daha sonra örneği görülmeyen birtakım uygulamalarla ülkemizin tam üyeliğini tabiri caizse tekrar belirsizlik sürecine sokmuştur. Önümüze, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin birliğe tek taraflı kabulüyle başlayan o kadar çok engeller çıkmıştır ki konu artık üzüm yemek değil bağcıyı dövme noktasına kadar gelmiştir. 2006 Aralık ayındaki zirvede açılan fasıllarla ilgili müzakerelerin askıya alınmasına, yeni fasılların açılmamasına karar verilmiş, böylece görüşmeler de çıkmaza girmiştir."
- "14 fasıl halen bloke haldedir"
Daha sonraki yıllarda müzakereye açılan bazı fasıllar olsa da müzakeresi süren kritik fasıllar bloke edildiği için görüşmelerin anlamı olmadığının altını çizen Binali Yıldırım, "Halihazırda tam üyelik için 35 fasıldan 16'sı açılabilmiş, bunlardan bir tanesi kapanırken diğerleri beklemeye alınmış ve 14 fasıl da halen bloke haldedir." dedi.
Bu dönemde Suriye ve Irak'ta başlayan karışıklık, yönetim boşluğu ve iç savaş nedeniyle Avrupa'ya yönelik mülteci akını yaşandığını hatırlatan Yıldırım, bunun üzerine AB ile Türkiye arasında 18 Mart 2016'da anlaşma imzalandığını, anlaşmanın vize serbestisini ve Geri Kabul Anlaşması'nı içeren sürecin başlangıcı olduğunu söyledi.
Anlaşmanın, haziran sonunda vize serbestisi sağlanmasını içerdiğini belirten Yıldırım, şöyle devam etti:
"Alınan bütün tedbirlere, bizim bakımımızdan taahhütlerimizi yerine getirmemize, Avrupa'ya bir günde 7 bine kadar mülteci geçişini 50'nin altına düşürmemize rağmen maalesef bu anlaşmada yine muhatabımız Avrupa Birliği üzerine düşen vecibeyi, görevi yerine getirmemiş, sözünü tutmamış ve bugünlere gelinmiştir. Aynı şekilde mülteci akınının önüne geçmesi karşılığında ülkemizdeki Suriyeliler için taahhüt edilen 3+3 milyar avroluk maddi desteğin kullanılmasında da birçok bürokratik zorluk ve engellemeler nedeniyle beklenen ilerleme sağlanamamıştır."
- "İşi iyice yokuşa sürmeye başlamışlardır"
Bu arada Türkiye'nin 15 Temmuz darbe girişimiyle karşı karşıya kaldığına dikkati çeken Başbakan Yıldırım, şu değerlendirmede bulundu:
"Demokrasinin, özgürlüklerin, insan haklarının sürekli müdafisi olduğunu iddia eden Avrupa Birliği, darbe girişimiyle beraber yasak savma kabilinden cılız açıklamalar dışında Türkiye'ye ciddi bir destek vermemiştir. Tam tersine bu darbe girişimine karşı aldığımız tedbirleri fırsat bilerek işi iyice yokuşa sürmeye başlamışlardır. Hatta Türkiye, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından denetim sürecine sokularak, 2004 öncesi duruma getirilmiştir. Diğer taraftan her iki tarafın da menfaatine olan Gümrük Birliği'nin güncelleşmesi çalışması da anlamsız bir şekilde beklemeye alınmıştır. Ülkemizin sınırlarının güvenliğini sağlamak, topraklarımız üzerinde yaşayan sığınmacıların huzur içinde evlerine, yurtlarına dönüşünü temin için yürüttüğümüz operasyonlar da Avrupa Birliği tarafından sürekli eleştiriye tabi tutulmuştur."
Böyle bir iklimde Varna'da toplantı gerçekleştirildiğine işaret eden Yıldırım, şunları kaydetti:
"Biz herkese olduğu gibi Avrupa Birliği'ne karşı da hep açık ve dürüst davrandık. Varna'da da aynısını yaptık. Cumhurbaşkanımız tüm gerçekleri muhataplarımızın yüzüne bir kez daha söyledi, belgeleri, bilgileri kendilerine takdim etti. Bütün bunlara rağmen zirvede Avrupa Birliği'nin ülkemize yönelik yaklaşımının hakkaniyetli bir zemine oturacağına dair bir işaret göremedim. Her ne kadar zirveye katılanlar iyi niyetli de olsa sonuçta meydana gelen uygulamalar bu iyi niyeti doğrulayan nitelikte değil. Türkiye'nin FETÖ'den PKK/PYD/YPG'ye kadar her tür terör örgütüne karşı verdiği mücadelenin, ilişkilerimizin önünde bir engel gibi gösterilmesi doğrusu bizi çok rahatsız ediyor."
(Sürecek)