Hatip Dicle'nin durumu Erdoğan'dan farklı

Hatip Dicle'nin durumu Erdoğan'dan farklı

AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, YSK'nın Hatip Dicle kararı ve bağımsız milletvekillerinin boykot kararıyla ilgili açıklamalarda bulundu.

Hatip Dicle‘nin milletvekilliği düşürüldü (Son Detaylar)

AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, ''Yüksek Seçim Kurulu, AK Parti'ye veya yürütmeye veya yasamaya bağlı bir kuruluş değildir. Üyelerini hükümet atamamaktadır, alınan kararlarda tamamen Anayasa'nın 79. maddesi gereği, bu kurumun yetkisi ve tasarrufu dahilinde olan kararlardır. YSK kararlarını AK Parti ile veya hükümetle ilişkilendirmek büyük bir yanlıştır, partimize ve hükümete dönük insafsızlık ve haksızlıktır'' dedi.

Anayasada ve yasalarda beğenilmeyen pek çok hüküm olabileceğini ve bunların değiştirilmesinin istenebileceğini ifade eden Bekir Bozdağ, ''Ama demokratik bir ülkede, hukuk devletinin olduğu bir yerde bunları eleştirmek, bunları değiştirmek ve bunlara ilişkin tavırlar ortaya koymanın da demokrasinin ve hukukun sınırları içerisinde olması gerektiği de aşikardır. Tehditle veya şiddet çağrıları yaparak veya kriz çağrıları yaparak veya kaos ortamına dönük bir takım eylem ve davranışlarda bulunarak demokrasinin alanını, hukuk devletinin alanını genişletme imkanı bulunmaz, bugüne kadar da bulunmamıştır'' dedi.

Bozdağ, bağımsız milletvekillerinin hepsini demokrasi içinde mücadelelerini yapmaya, demokrasinin kalbi olan TBMM'deki çalışmalara katılmaya davet ettiklerini belirtti.

AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ şunları söyledi;

YSK kararlarını AK Parti ile veya hükümetle eşitlemek büyük bir insafsızlık ve haksızlıktır. Hatip Dicle kararının sayın Başbakanımız ve Genel Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın yaşadığı durumla bir alakası yoktur. Yüksek yargının araya girmesi ve yargının müdaheleleriyle sayın Başbakanımızın milletvekilliği adaylığı engellenmiştir. Burada yapılan itiraz hukuka ilişkindir fakat Başbakanımızın olayında hukuk çiğnenmiştir.

Dicle'nin milletvekilliğinin düşmesinin AK Parti'nin başvurusu üzerine yapıldığı söyleniyor buda tamamen asılsız bir söylentidir. YSK'nın gerekçeli kararını okuduğunuzda bunun zaten bu şekilde olduğunu göreceksiniz, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazı üzerine YSK bir değerlendirme yapmış ve mazbatanın iptaline karar vermiştir. Bu değerlendirilen itiraz AK Parti'nin değil Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazıdır. AK Parti Hatip Dicle'nin davasının karara bağlanmadan mazbata verilmesini itiraz etmiştir. Biz AK Parti olarak hukuka aykırı biçimde verilen mazbataya itiraz ettik AK Parti'nin hukuk zemininde hakkını araması doğal bir hakkıdır. Seçim sürecinde bir çok parti itirazlarda bulunurlar ve buna göre hak arama yoluna giderler AK Parti'ninde yaptığı buna dayalı bir itirazdır.

Altını çizmek istiyoruz özellikle bu karar AK Parti'nin değil Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başvurusu üzerine gerçekleşmiştir. BDP hem YSK'nın kararından hemde medyaya yansıyan haberlerden anlıyoruz ki milletvekili aday listeleri 11 Nisan 2011'de YSK'ya verilmiştir. 22 Mart'tan 11 Nisan'a göre bir süreç var ve bu kararın tebliğinin yapıldığını kamuoyu veriyor, bir mahkumiyet kararı var ve bunu tüm kamuoyu biliyor. Aday olma ehliyeti olmayan birinin aday gösterilmesi ve bu mahkumiyet kararının hem Türkiye kamuoyundan hemde medyadan saklanması ilginçtir.

İkinci bir hususta Anayasa ve yasaları eleştirebiliriz, Anayasa'da beğenmediğimiz pek çok hüküm olabilir biz bunların değişmesini isteriz, demokratik bir ülkede bunları eleştirmek, tavırlar ortaya koymanında hukuk sınırları içinde olması aşikardır. Şiddet, tehdit çağrıları yaparak veya kaos ortamına dönük eylem ve davranışlarda bulunarak hukuk devletinin geliştirmek imkanı bulunamaz. Hukuk içinde mücadele yapmaları isabetli olan bir davranıştır ancak gelişen olaylara baktığımızda bunları göremiyoruz buda son derece yanlış bir tutumdur.

Biz BDP'li tüm vekillere demokrasi için mücadelelerini devam ettirmelerine ve demokrasinin ana çatısı olan parlamentoya çalışmaya gelmelerini söylemek istiyoruz. En uygun zemin parlamento zeminidir, bugüne kadar böyle oldu bundan sonrada böyle olacaktır. Biz AK Parti olarak bugüne kadar antidemokratik her konuya karşı mücadeleci olduk ve bundan sonrada bu tavrımızı sürdüreceğiz. Bunları yaparken mevcut mevzuata dayalı olarak kaldık, gelinen noktada demokrasinin alanıda, siyasetin alanıda o günden bugüne oldukça genişlemiştir. Biz, bütün partileri, bütün seçilen milletvekillerini, milletimizin her bir ferdini önemsiyoruz. Bu öneme mütenasip bir şekilde olarak ülkemizin daha ileri adımlar atması için gerekeni yapmaya davet ediyoruz.

Her sıkıntıda BDP'nin tehdit etmesi, şiddet çağrısı yapması demokrasimiz için son derece kötü bir durumdur. AK Parti bugüne kadar bir çok sıkıntıyla karşı karşıya kalmış ancak Anayasa'ya bağlı olarak mevzuatları değiştirerek reformlar yapmıştır. Biz AK Parti olarak sivil siyasetin genişletilmesini, her çözüm için parlamentonun görülmesini düşünüyoruz. 12 Haziran seçimlerinden sonra önümüzde önemli fırsatlar bulunmaktadır. Özellikle Anayasa konusunda, bu tarihi fırsatı geri tepmemek için herkesin daha dikkatli olması gerekir. AK Parti tüm partileri ve milletvekillerini önemsemekte, yeni dönemde yeni misyonlar yükleneceğine inanmaktadır.

Sivil siyasetin genişletilmesi için adımlar atıldığına dikkat çektiniz, bu açıklamanızdan yola çıkarak BDP'lilerin çağrıları var 'TBMM'de Anayasa değişikliği yapılması' konusunda bu noktada hem Anayasa ve yasa değişikliklerine nasıl bakarsınız? Başbakan'ın ve Hatip Dicle'nin konusunda eleştiriler yapılıyor bunu biraz daha açar mısınız?


Başbakanımızla Dicle'nin durumu kıyaslanamaz dedik, sayın Başbakanımız Milli Eğitim'in kitaplarında da yazan bir şiiri okudu ve ceza almıştır. Memnu haklarını almış ve bunları aldığı halde YSK'ya başvuruda bulunmuştur. Bu arada hukukun yargı eliyle çiğnendiğini ifade ederken bu arada yüksek yargı araya giriyor ve sayın Başbakanımızın avukatı aracılığıyla açtığı davayı reddedince ona itirazda bulunuyor ve bu itiraz üzerine hakları iade ediliyor. İtiraz üzerine verilen karar kesindir deniliyor ve nokta konuluyor, bu arada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı araya giriyor ve temiz olarak görünüyor. Dosyayı uçakla Diyarbakır'dan Ankara'ya getiriliyor dosya ve Yargıtay hemen toplanıyor Başbakanımız hakkında verilen kararı reddediyor ve YSK'ya götürülüp bu karar ibraz ediliyor, baktığınız zaman burada bir keyfilik var ve yargı eliyle işleniyor yani bir kişi infaz ediliyor.

Hatip Dicle hakkında mahkumiyet var mı? Var, kesinleşmiş mi? Kesinleşmiş, açık bir adaylık tehlikesi var bunu tüm herkes biliyor ailesinden tutunda destekleyen partiye kadar, bu engeli ortadan kaldırıcı mekanizmaların hiç biri ortadan kaldırılmamış durumda yani bu durum ikisiyle bağdaştırılamaz, değerlendirilemez. Hatip Dicle engeli bilmesine rağmen aday oldu. Aday olma ehliyeti halen yok ortada, Anayasa ve yasayı değiştirmek üzerede bir ehliyet verme imkanıda zaten görünmüyor. Burada tabi bunu farklı şekilde yorumlayanlar olacaktır ama Anayasa'yı iyi okumak, mevcut durumu iyi tespit etmek gerekir.

Mehmet Haberal ve diğer adaylar için mahkeme bugün kararını açıkladı, onlarda tehlikeye girdiler bu konuda görüşleriniz nelerdir?


Adaylık ehliyeti olmayan o kadar aday adayı vardı, pek çok insan adaylık ehliyeti olmadığı için çekildi. Adaylık ehliyeti olmayan birine, ehliyet vermek suretiyle böyle bir yol açmaya gidilmesi suretiyle daha önceki adaylık ehliyeti olmayanlar ve çekilenler arasında bir haksızlık olacaktır. Bunun ben mümkün bir yol olduğunu şahsen düşünmüyorum, sayın Haberal ve diğer seçilenlerle ilgili mahkeme kararını bugün bizde duyduk inceledikten sonra bizde icap ederse bir değerlendirme yapacağız.

Demokrasiye inanan insanların yapacağı şey demokrasi ve hukukun alanını genişletecek şeyler yapmaktır, bizim tavsiyemiz hukuk içinde mücadelenin yapılması ve bunun en meşru zeminide tekrar söylüyorum parlamentodur. BDP'nin desteklediği bağımsız adaylara oy verenler görüşlerini desteklemeleri için oy verdiler ve parlamentoya gönderdiler. Bizim çağrımız bunun hukuk içerisinde demokrasinin gerekleri içerisinde ve parlementoda yapılmasıdır tabi ki hukuk sınırları içinde kalmak kaydıyla.

Adaylar gelmeyeceklerini açıkladılar, onlar bu kararlarını açıkladı TBMM açılacak onların gelmediği bir mecliste açılış tartışmalı olabilir mi?


TBMM'de temsilin nasıl olacağı, çalışmaların nasıl olacağı TBMM İç Tüzüğü gereği yapılmıştır. Bir grubun veya bir partinin gelmemesi olsa dahi TBMM İç Tüzüğe göre çalışmalar devam edecektir. Parlamento birilerinin dayatması yada hukuk dışı dayatmalarıyla çalışmalarına ara vermemiştir, bugünden sonrada böyle devam edecektir. Milletimizin iradesi parlamentoya yansımıştır, biz BDP'lilerin parlamento çalışmalarını istiyoruz ama gelmezlerse parlamento çalışmalarına devam edecektir.

Bu gelişmelerle ilgili olarak ara seçimler olabilir mi?

Ara seçimler Anayasa'da açık şekilde yazıyor, gereği neyse o yapılacaktır.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile