Omurilik ve beyindeki motor sinir hücrelerinin ölmesiyle ortaya çıkan amyotrofik lateral skleroz (ALS) hastalığıyla ilgili konuşan Dr. Çiğdem Şen, “ALS hastalığı, genellikle 40 ile 70 yaş aralığındaki kadın ve erkeklerde; toplam nüfusun 100 binde 2 ile 6’sında görülür. Yüzde 3 ile yüzde 10 ailevî, yüzde 90 ile yüzde 95’i ise sportatik, diğer bir ifadeyle tesadüfî olarak ortaya çıkan hastalık, bulaşıcı değildir” dedi.
ALS’nin, kişinin vücudunda bulunan omuriliği tahrip ederek kas erimesine sebep olduğunu belirten Dr. Şen şöyle devam etti:
“İradî kas olarak bilinen, yürüme ve konuşma gibi hareketlerinden sorumlu olan sinir hücrelerinin tahribata uğraması ile hasta pek çok yetisini kaybeder ve hasta, ALS’nin ilerleyen aşamalarında bütün kas hareketlerini kaybeder. ALS, beyin ve omurilikte bulunan motor sinir hücrelerinin tahrip olması, motor nöronların vücutta yer alan kaslara ileti ve uyarı gönderememesi sonucu kaslarda güçsüzlüğe sebep olur. Hastalık her kişide farklı kas gruplarının tutulumuyla başlasa da çoğunlukla, güçsüzlük, kas zayıflığı ve kişinin ellerini kullanırken karşılaştığı zorluk ve kavrama güçlüğü ile kendini gösterir. Bazı kişilerde dilin hareketini sağlayan kasların zayıflaması sonucu konuşamama, kelimeleri yuvarlama gibi belirtilerle de başlayabilir. Ayrıca çiğneme, nefes alma ve yutkunma gibi problemler de ALS hastalığının başlangıç döneminde karşılaşılan problemlerdir. Nöron adı verilen sinir hücrelerinin kaybının artması ile birlikte yavaş yavaş bütün kaslarda güç kaybına yola açarak kişiyi, kendi işini yapamaz hale getiren ALS, ileri dönemlerinde zihnî fonksiyonlarını etkilemeksizin kişiyi tamamen hareket edemez ve vücudunu kontrol edemez hâle getirir. Hastalığın ilerleme süresi ve süreci de kişiden kişiye farklılık gösterse de, hastalığın son aşamasında solunumu etkileyerek, kişinin kendi kendine nefes alabilmesine engel olur” diye konuştu.
Hastalığın başlangıç belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterse de, kademeli olarak ilerleyen ALS’nin temel belirtileri arasında kas güçsüzlüğünün yer aldığını anlatan Dr. Şen, “Bazı kişiler konuşmakta güçlük çekerken, bazıları kaşık tutmakta zorluk yaşayabilir. Progresif bir hastalık olan ALS’nin ilerleme hızı da kişiden kişiye değişmekte ve belirli bir sırayı izlememektedir. Hastaların ortalama olarak hayat süresi 3-5 yıl arasında değişse de, bazı hastaların 10 yıldan fazla yaşadığı da görülür. Hastalığın erken döneminde sıklıkla karşılaşılan belirtiler; yürüme ve merdiven çıkmada zorluk, ince el işlerini yapamama, yutmada güçlük, kas seğirmesi, kramp ve kaslarda incelme, konuşma sırasında karşılaşılan güçlükler, hâlsiz, güçsüz hissetme ve kilo kaybıdır” dedi.
Dr. Çiğdem Şen sözlerini şöyle noktaladı:
“Hastalığın ilerlemesini durdurmaya yönelik iki farklı ilaç dünya piyasasında yer almaktadır. Ancak kişinin hayat kalitesini artırmaya dönük tedavi yöntemleri vardır. Psikolojik destek tedavileri, konuşma terapisi, fizik tedavi ve rehabilitasyon gibi yöntemlerden de faydalanılması gerekir. İyi bir bakım ile birlikte ALS hastaları, önceki yıllara nazaran daha uzun süre yaşamaktadır. Hastanın dengeli bir şekilde beslenmesi, yeterli miktarla sıvı alması ve ideal kilosunun korunması için sık sık fakat hafif beslenmesi, eğer gerekiyor ise kişiye özel olarak hazırlanan mama ile beslenmesi son derece önemlidir. Ayrıca hastalar, hafıza ve zihin fonksiyonları yerinde olduğu, ancak hareket ve kendisini ifade edemedikleri için psikolojik olarak aile fertlerinin desteğine ihtiyaç duyarlar.”
ALS Hastalığına Dikkat
Doruk Sağlık Grubu Nöroloji Uzmanı Dr. Çiğdem Şen, 21 Haziran Dünya ALS Günü vesilesiyle, bütün sinir sistemini etkileyerek kişiyi bakıma muhtaç hale getiren amiyotrofik lateral skleroz (ALS) hastalığı hakkında bilgi verdi.