Türkiye Yazarlar Birliği Bursa Şubesi'nin daveti üzerine Bursa'ya gelen Altan, Seyyid Usul Kültür Merkezi'nde konferans verdi. Yazarın, son yazdığı kitabı 'Kent Dindarlığı' ile Türkiye gerçeklerini anlattığı konferansa, Bursalılar yoğun ilgi gösterdi.
Türkiye'nin çok büyük bir propaganda ile dünyada çok güçlüymüş gibi gösterildiğini hatırlatan Altan, bunun arkasında arzulanan, kendi derinliği ile barışık, estetik değerleriyle iç içe, bunu bir kültür olarak algılamış, iç yolculuğunun aracı olarak bakmış, yani kent dindarlığına yönelik de bir arantı olduğunu dile getirdi. Altan, kent dindarlığının, başkasına baskı yapmamak, ama kendi dindarlığına ve inancına da kimsenin baskı yapmasına izin vermeden, çok farkla yaşamlarla bir arada yaşayabilen bir davranış kalıbını beraberinde getirdiğini kaydetti. Türkiye'de tek parti dönemi ideolojisinden şikayet ederken, son zamanlarda, 'bana benzemeyen adamlar buralarda hayat bulmasın' noktasında bir rovanşit yaklaşım oluştuğuna dikkat çeken Altan, esas istenilenin benzeşme olduğunu ifade etti.
İnsanı besleyenin benzeşmeme olduğunu vurgulayan Altan, şöyle konuştu: "Biz Türkiye'de tek parti rejiminin herkesi tornadan çıkmış gibi tek kalıba dökmesinden şikayetçiydik, bu kalıp şimdi başka bir nedenle bir başka benzeşmeyi dayatmaya başlarsa... Mesela bir tane Nobelli yazar davet ediliyor. Herkes ayağa kalkıyor. Senin istediğin tipte birisi gelirse, bir tane Nobel almış çift koruma ile gezen bir yazar. Hiç Nobel almamış bir toplumun, kendi beğenilerine göre dünyadaki yazarı çizeri belirleyeceği bir nokta, bir tek sesliliğe, benzeşmeye ve senin algın kadar bir dünyada yaşamaya neden olur. Senin gibi düşünmeyen hiçbir nobelli yazar, ünlü senaristi buraya sokmamaya yönelik bir doğal eğilim belirliyorsun. 'bu adam gelmesin' niye, 'canımızı sıktı' Fikir özgürlüğü senin canını sıkacak adama göstereceğin müsamahayla ilgili bir şey. Gözüne iğne sokmuş gibi, 'ne dedi' diye tepki göstersen de, buna fikir özgürlüğü içinde bunu kabullenerek, şiddet dışı her türlü düşünceye açık olabilme."