ANALİZ - ABD-Taliban Anlaşması Sonrası Afganistan'da Barış Sürecinin Seyri

Afganistan’da hükümetle Taliban arasında 10 Mart’ta başlaması planlanan, doğrudan müzakerelerde seçim sonuçlarının açıklanmasıyla başlayan tartışma üzerine yaşanan gecikme, barış sürecinin bundan sonraki aşamalarının ne kadar zorlu olacağının bir göstergesi Son on yıldır süregelen ABDAfgan hükümetleri dinamiği Afganistan’da iktidarda veya yakın olan grupların barış sürecinde yalnızca ABD’nin istekleri doğrultusunda hareket etmeyeceklerini ve süreci sekteye uğratabilecek ciddi kozları olduğunu gösteriyor Pentagon’dan Taliban’a güvenilmeyeceği ve Taliban’ın anlaşmada zikredilen birçok hususa şimdiden uymadığı yönünde iddialar gelmeye başlaması, barış sürecinde oyunbozanların sadece Afgan toprakları içinden ve/veya bölgeden değil, ABD kanadından da gelebileceğini ortaya koyuyor Barış müzakerelerini yakından etkileyebilecek, daha önce öngörülemeyen bir faktör de Kovid19 salgını olacak. İran sınırında Herat’tan Afganistan’a giren ve yayılmaya devam eden virüs nedeniyle, ülke dışı seyahatler, yüz yüze görüşmeler zora girebilir

İSTANBUL -ÖMER ASLAN- ABD ile Taliban’ın 29 Şubat’ta ABD’nin Afganistan’dan kademeli, tedrici şekilde ve şartlara bağlı olarak çekilmesini öngören barış anlaşması imzalamasının ardından Afganistan’da barış sürecinin asıl zorlu kısmı olan Afgan gruplar arası müzakereler aşamasına geçildi. Afganistan’da hükümetle Taliban arasında 10 Mart’ta başlaması planlanan, doğrudan müzakerelerde seçim sonuçlarının açıklanmasıyla başlayan tartışma üzerine yaşanan gecikme, barış sürecinin bundan sonraki aşamalarının ne kadar zorlu olacağının bir göstergesi olarak okunabilir.

- Doğrudan müzakerelerde gecikme

Afgan hükümetiyle Taliban arasındaki görüşmelerde gecikmeye sebep olan ilk gelişme Eylül ayında gerçekleştirilen seçimlerin sonuçlarının aylar sonra ilan edilmesiyle ortaya çıktı. Devlet Başkanı Eşref Gani’nin seçim zaferi rakip aday Abdullah Abdullah tarafından reddedildi. Her iki aday da “göreve başlama törenleri” gerçekleştirince bir anda iki rakip yürütme erki ortaya çıktı. Taliban’la doğrudan müzakerelerin belirlenen tarihte başlayabilmesi için hükümetin bir müzakereci ekip belirlemesi gerekiyordu ve ülkede Peştunlar dışındaki gruplar tarafından desteklenen Abdullah Abdullah kanadının onaylamadığı bir müzakere ekibinin başarılı olması mümkün değildi. Bu nedenle ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, durumun vahametine binaen ülkesindeki Kovid-19 salgınına rağmen 23 Mart’ta Afganistan’a beklenmedik bir ziyarette bulundu. Pompeo özellikle Abdullah Abdullah’ı Taliban’la doğrudan görüşmelere engel olmamaya zorladı. Hükümet nezdinde birliğin sağlanmaması durumunda ABD’nin 2020 ve 2021 yılları için Afganistan’a ayırdığı fondan birer milyar dolar kesmekle tehdit etti.

Aynı sıralarda Devlet Başkanı Eşref Gani ise ABD-Taliban anlaşması imzalanana dek dışında bırakıldığı sürecin artık etkin bir parçası olmak için harekete geçti. Bunu ise kendisinin imzası olmayan anlaşmada yer alan, hükümet ile Taliban arasındaki tutuklu değişimi konusunda bazı şartlar öne sürerek yapmayı denedi. Seçim sonuçlarının tartışıldığı ortamda Gani’nin göreve başlama törenine başta ABD’nin Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad olmak üzere çok sayıda uluslararası temsilci katıldı ve Gani’ye meşruiyet sağlandı. Gani ise ABD-Taliban anlaşmasında güven arttırıcı önlem olarak yer alan, doğrudan müzakerelerin başlamasından önce en fazla 5 bin tutuklu için gerçekleştirileceği sözü verilen ve kendisinin daha önce reddettiği tutuklu değişimi konusunda esneklik göstermeye başladı.

Gani, tutuklu değişiminin “Taliban’ın şiddeti ciddi oranda azaltmasına bağlı olarak” nasıl yapılabileceğine dair bir kararname yayınladı. Bu kararnameye göre; salıverilecek Taliban mensubu tutukluların biyometrik verilerinin alınacağını ve Afgan hükümetine karşı savaşa geri dönmeyeceklerine dair bir belge imzalatılacağını söyledi. Daha da önemlisi, önce bin 500 tutuklunun, müzakerelerin başlamasından önce her gün 100’erli gruplar halinde salıverileceğini, hükümetle Taliban arasında müzakerelerin başlamasından sonra da her iki haftada bin 500 tutuklunun salıverileceğini söyledi. Hükümetin serbest bırakacağı tutukluları da yaşlarına, geriye kalan ceza sürelerine ve sağlık durumlarına göre seçeceğini belirtti. Gani “sağlık, geriye kalan ceza ve yaş” kıstasını tutuklu değişimi konusunda koz olarak ortaya koyarken, Taliban ise ABD’ye verdikleri listedeki tutukluların salıverilmesini, bir Taliban delegasyonunun verilen listedeki isimlerle salınan kişilerin kimliklerini karşılaştıracağını söyledi. 2 Nisan tarihinde yapılan son açıklamaya göre, Taliban’a mensup bir ekip Kabil’e geldi ve yüz kişilik ilk tutuklu Taliban grubunun çok yakında serbest bırakılacağı söylendi.

- Afgan hükümeti müzakere ekibi

Devlet Başkanı Gani ile seçimlerdeki rakibi Abdullah Abdullah arasında Gani’nin belirlediği müzakereci ekip konusunda yaşanan tartışma Pompeo’nun müdahalesi sonrası şimdilik durulmuş gibi. Gani beşi kadın olmak üzere 21 kişiden oluşan bir müzakereci ekip oluşturdu. Ekibe, Taliban karşıtı eski Kuzey İttifakı’nın fiili liderliğini de yapmış olan ve 2011 yılında dönemin Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai’nin Taliban’la müzakere için görevlendiği Yüksek Barış Konseyi’nin lideri Burhaneddin Rabbani’nin Taliban tarafından öldürüldüğü canlı bomba saldırısında ağır yaralanan Peştun Masum Stanekzai liderlik ediyor. Stanekzai daha önce Afgan istihbaratının başkanlığını da yapmıştı ve Gani’nin destekçilerinden. Bunun dışında Abdullah Abdullah’a yakın Abdürreşit Dostum’un oğlu Batur Dostum’un da müzakere ekibinde olduğu söyleniyor. Taliban’a muhalif ve kadın hakları savunucusu, etnik olarak Tacik, Afganistan’ın ilk kadın milletvekili ve daha önce Afgan Barış Konseyi’nin az sayıdaki kadın temsilcilerinden biri olarak Taliban ile müzakerelerde bulunmuş Fevziye Kûfî ve ülkedeki Şii Hazaraları temsilen Habibe Sarabi’nin de ekipte yer aldığı belirtiliyor.

Bu isimler dışında ekipte eski siyasetçiler ve sivil toplum temsilcilerinin olduğu söyleniyor ama kim oldukları henüz belli değil. Gani’nin oluşturduğu müzakere ekibinin Abdullah Abdullah tarafından kabul edilmediği günlerde Taliban da bir açıklama yaparak, bu grubu Afganistan’ın tamamını temsil etmediği için kabul etmemişti. Yukarıda bazı isimleri verilen müzakereci ekibin Abdullah Abdullah’ın itirazından sonra mı güncellendiği ve Abdullah Abdullah’ın bunun üzerine mi ekibe onay verdiğini bilmiyoruz. Bunun dışında barış sürecini etkileyecek kritik hususlardaki şu soruların da henüz cevabı yok: A) Müzakereci ekip hangi yetkilerle donatılacak? Herhangi bir vaatte bulunabilecekler mi? B) Bu ekip müzakereleri kime/kimlere ve hangi şekilde rapor edecek? Her hükümet-silahlı grup arasındaki barış sürecinde olduğu gibi, doğrudan müzakereler başladıktan sonra, karşılıklı taleplere ve vaatlere dair sızıntılar da olacaktır. Bu da hem ülke içi hem de bölgede oyunbozanlara, farklı grupların barış sürecinden çıkarlarını yeniden değerlendirmesine imkân tanıyacaktır.

- Olası oyunbozanlar

Başta hükümet olmak üzere Taliban dışındaki irili ufaklı Afgan gruplar bu süreçte zayıf aktörlermiş gibi durabilirler ama masanın devrilmesine neden olabilecekleri Gani-Abdullah çekişmesiyle ortaya çıktı. 2019 seçimlerinde yarışan bu iki aday arasında yaşanan tartışma, Afganistan’da ABD yönetimleriyle Afgan hükümetleri arasında 2009 yılından bu yana bir patron-vekil dinamiğinin ötesine geçen ilişkiyi bir kez daha gözler önüne serdi. Bu senaryonun benzeri daha önce de yaşanmıştı. 2009 yılı Devlet Başkanlığı seçimlerinden sonra dönemin Obama yönetiminin Afganistan özel temsilcisi Richard Holbrooke, ABD’nin Afganistan politikasını değiştirmek için Afganistan Devlet Başkanı Hamit Karzai’nin seçimi kaybetmesini sağlamaya çalışmış, önce bugün de gündemde olan Abdullah Abdullah ve Eşref Gani’yi Karzai’ye rakip adaylar olarak yüreklendirmişti. Karzai seçimleri kazandığını açıkladığında rakip adayların silahlı destekçileri arasında çatışma olasılığı konuşulur olunca, Karzai’yi ikna edip seçimleri ikinci tura bıraktırmayı denemişti. Karzai devre dışı bırakılacağını ve isteklerinin göz önünde bulundurulmadığını düşündüğünde tam bir oyunbozan gibi davranmaya başlayarak bazı bölge ülkeleriyle ABD’ye karşı tavır almaya girişti.

Abdullah Abdullah ile Eşref Gani’nin yarıştığı 2014 seçimleri de aynı şekilde geçti. Seçimlerde sistematik usulsüzlük yapılınca, dönemin Dışişleri Bakanı John Kerry, Abdullah Abdullah’ın özellikle ülkenin kuzeyindeki destekçilerinin Kabil’i zorla ele geçirme veya kendi alternatif hükümetlerini kurma girişimleri üzerine, tam olarak bugün Pompeo’nun yaptığı gibi, acilen Kabil’e gitti ve Abdullah Abdullah’ı seçim sonuçlarını kabullenmesi için ikna etmeye çalıştı. Ve yine aynı Pompeo’nun yaptığı gibi, “kendi aralarında anlaşamazlarsa ABD’nin Afganistan’ı destekleyemeyeceği” tehdidinde bulundu. Bu sayede Gani devlet başkanı olabilmiş, günlük siyasetten sorumlu olarak üzere de Abdullah Abdullah’ı bir nevi başbakan olarak atamıştı. Afganistan’daki yerel aktörlerin aynı zamanda bölge ülkeleriyle Afgan iç savaşından bu yana hayatta kalabilmek için doğal olarak kurdukları ilişkiler de unutulmamalı. Örneğin, 1990’lı yıllarda Taliban’a karşı İran ve Tacikistan’la birlikte Kuzey İttifakı’nı, özellikle de Tacik lider Ahmet Şah Mesut’u desteklemiş olan Hindistan’ın, Şah Mesut’un etrafındaki ikinci kademe liderler arasında Abdullah Abdullah ve Emrullah Salih’le de yakın ilişki kurduğu iddia edilir. Hatta Hindistan Afgan iç savaşı sırasında Abdullah Abdullah’ın ailesini konuk etmişti. Kısacası, son on yıldır süregelen ABD-Afgan hükümetleri dinamiği Afganistan’da iktidarda veya yakın olan grupların barış sürecinde yalnızca ABD’nin istekleri doğrultusunda hareket etmeyeceklerini ve süreci sekteye uğratabilecek ciddi kozları olduğunu gösteriyor.

- Önümüzdeki süreç

ABD-Taliban anlaşmasıyla birlikte Afgan hükümeti ile Taliban arasında doğrudan müzakerelerin başlayacağı açıklandığından bu yana Pentagon’dan Taliban’a güvenilmeyeceği ve Taliban’ın anlaşmada zikredilen birçok hususa şimdiden uymadığı yönünde iddialar gelmeye başladı. Bu da barış sürecinde oyunbozanların sadece Afgan toprakları içinden ve/veya bölgeden değil, ABD kanadından da gelebileceğini ortaya koyuyor. Bu arada ABD-Taliban anlaşmasının gizli iki ek belgesinin olduğundan bahisle bazı ABD Kongre üyeleri de anlaşmanın umulan şekilde yürüyeceğinden ümitsiz. Taliban’ın Afgan hapishanelerinden salıverilmesini istediği üyelerinin olduğu listenin de bu eklerde yer aldığı iddia edildi. Ayrıca, her iki taraf için de bazı saldırı türlerine ve belli hedeflere saldırmaya getirilen yasakların bu gizli belgelerde kayıt altına alındığı da söylendi. Kesin olarak bilinmese de ABD medyası bu yasakların Taliban’ın intihar bombacısı veya bomba yüklü araç saldırılarını, ABD’nin de insansız hava aracı saldırılarını durdurmasını ve Taliban’ın ABD ve koalisyon askerlerini hedef almasını içerdiğini iddia etti. Anlaşmadan bu yana görüldüğü gibi, Taliban ile Afgan güvenlik güçleri arasındaki çatışmalar ise devam ediyor. İddialara göre, Taliban’ın hedef almaması için ABD askerlerinin bulunduğu bölgelerin Taliban’la nasıl paylaşılacağı, ABD Afganistan’dan tamamen çekilirse hangi askeri üslerin Afgan kontrolünde kalacağı da bahsi geçen gizli iki ek belgede belirtilmiş durumda.

Barış müzakerelerini (eğer başlarsa) yakından etkileyebilecek, daha önce öngörülemeyen bir faktör de Kovid-19 salgını olacak. İran sınırında Herat’tan Afganistan’a giren ve yayılmaya devam eden virüs nedeniyle, müzakerelerde dış müdahale gerektirecek bir tıkanıklık olursa ülke dışı seyahatler, yüz yüze görüşmeler çok zor olacaktır. Virüs daha şimdiden bazı planlarda henüz ciddi olmasa da değişiklik yapılmasını gerektirdi. Örneğin, Taliban sözcüsü, tutuklu değişimini gözlemlemek için Kabil’e önce 10 kişilik bir ekip göndermeyi planladıklarını ama Kovid-19 salgını nedeniyle sayıyı üçe düşürdüklerini söyledi. Doğrudan müzakerelerin yine salgın nedeniyle videokonferans yöntemiyle yapılma ihtimali var. Yılların güvensizliğini aşması gereken, “katil” ile “maktulün yakınını” bir araya getiren ve nihayetinde bir şekilde yeniden birlikte yaşama anlaşması yapılacak bu tür zorlu süreçlerde fiziki uzaklık, diyaloğu daha zor hale getirebilir. Taliban’ın şimdiye kadar dile getirdiği ve terk ettiğine dair de bir emare gözükmeyen “şeriat”, “emirlik” gibi ilkeleri üzerinde pazarlık, bunlarla doğrudan bağlantılı olarak Afganistan’ın gelecekteki anayasası, kadın hakları, demokrasi, siyasi sistemi, meclisin ağırlığı, seçimler ve azınlık hakları gibi çok daha çetrefilli konular ise ancak tüm bu ilk zorluklar aşıldığında gündeme gelebilecektir.

[Dr. Ömer Aslan Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde görev yapmaktadır]
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile