ANALİZ - Geleceğin Savaşlarında 'Drone/İHA Takımı' Saldırıları
Gelecekteki savaşlar açısından, diğer teknolojik gelişmelerin ve diğer elektronik alt sistemlerin de nasıl gelişeceğine bağlı olarak drone/İHA’ların savaş/çatışma sahasını nasıl şekillendireceği değişkenlik gösterebilir Bu sistemler, yapay zekâ ve ağ merkezli harp konseptleriyle bir arada uygulanınca, büyük kırılma gerçekleşecek Hedefine çok yaklaşan drone sürüsü, radar ikazı algıladığı zaman GPS’ini kapatıp birlikte hareket ettiği drone ve karargâhla olan irtibatını kesip hedefe dalışını gerçekleştirebilir Hava aracının, bir unsurun dost mu düşman mı olduğuna karar verme aşamasında karargâha ortak olması, insan merkezli karar alma konseptinden, algoritmik karar alma konseptine geçiş sürecini hızlandıracaktır Ve ilginç bir soru; birkaç bin dolarlık bir mini hava filosu için milyonlarca dolar tutan bir füzeyi kaldırıyorsunuz. Bu 1,5 milyon dolarlık füzenin, başarılı bir şekilde birkaç bin dolarlık drone sürüsünü vurmasını başarı olarak mı kabul edeceksiniz yoksa başarısızlık mı?
Gelecekteki savaşlar açısından, diğer teknolojik gelişmelerin ve diğer elektronik alt sistemlerin de nasıl gelişeceğine bağlı olarak drone/İHA’ların savaş/çatışma sahasını nasıl şekillendireceği değişkenlik gösterebilir. Fakat büyük kırılma, bu sistemlerin yapay zekâ ve ağ merkezli harp konseptleriyle bir arada uygulanmasıyla gerçekleşecek. Yani hava aracının, bir unsurun dost mu düşman mı olduğuna karar verme aşamasında karargâha ortak olması, yahut bir başka tabirle "şirk koşması", insan merkezli karar alma konseptinden, algoritmik karar alma konseptine geçiş sürecini hızlandıracaktır ki bu süreç 1991’de başlamıştı.
Elektronik harp birliklerinin önleme kabiliyetlerinin, bu silahları önleme imkân-ihtimali var mı diye soracak olursanız, teknik olarak evet, var. Fakat elektronik önleme veya elektronik karıştırma yapabilmesi için önce ‘drone’ların tespit edilebilmesi lazım. Bu da şu andaki radarlarla çok ama çok zor. Sadece X Band gibi çok yüksek kabiliyetli radarlar bunu yapabiliyor. Ama bu radarları da bu gibi küçük hava aracı saldırıları ihtimali olan her yere koymak çok zordur. Dağ, tepe, her yere bu radarı kuramazsınız. Bu da harbin sürdürülebilirliğinin bu anlamda önünü kesiyor. Ayrıca elektronik harp yapabilmeniz için drone/İHA’ların hedefe dalış anında (terminal fazı) GPS vericilerini kapatması durumunda elektronik önleme veya karıştırma da yapamazsınız. Pekala hedefine çok yaklaşan drone sürüsü, radar ikazı algıladığı zaman GPS’ini kapatıp, birlikte hareket ettiği drone ve karargâhla olan irtibatını kesip hedefe dalışını da gerçekleştirebilir. GPS’yi kapattığı için de sinyal yaymayı kestiğinden, ‘drone’u radarla tespit etmek imkânsız hale gelebilir.
Diğer taraftan birkaç bin dolarlık bir mini hava filosu için milyonlarca dolar tutan bir füzeyi kaldırıyorsunuz. Bu 1,5 milyon dolarlık bir füzenin, başarılı bir şekilde birkaç bin dolarlık drone sürüsünü vurmasını başarı olarak mı kabul edeceksiniz yoksa başarısızlık olarak mı? İşte bu soru kritik, asimetrik güçlerin elini kuvvetlendiren bir desantralizasyon etkisi sözkonusu.
Bir başka husus da bu gibi gelişmelerin geleceğin savaşlarını nasıl etkileyeceği hususu. ‘Drone’lar ya da modifiye edilmiş drone’larla yapılacak filo saldırılarıyla gelecekteki savaşların seyrinin değişip değişmeyeceği, daha çok savaş meydanında kurmayların aldıkları kararlara bağlıdır. İnsanoğlu top teknolojisinin karşısında duramayacağını anladığı zaman, buna daha yüksek bir teknoloji ile cevap vermek yerine, daha maliyet-etkin bir karar alarak toprağa metrisler (siper) kazdı. Bu teknik, 17. yüzyılda sık karşımıza çıkar mesela. Fakat yine aynı insanoğlu, bu siperlere yapılacak olan saldırı için top teknolojisinden daha da düşük bir teknoloji ile işi kotardı. Elle fırlatıldığı zaman yuvarlanarak siperin içine düşen ve orada patlayan, son derece basit ama topun yapamadığını yapan bir silah: El bombası. Dolayısıyla mühendislik, yapay zekâ ve komuta kademesinin bu sektörden beklentilerinin verimli bir şekilde karşılanıp karşılanamaması, savaş meydanında temel belirleyicilerdendir. Drone-İHA’lara karşı, tankların etrafına yapılan kafes zırhlar gibi uygulamaların sabit karargâhlar için de ileride uygulanabileceği kanaatindeyim. Yani drone veya İHA karargâha kadar gelecek, ama ağa takılacak. Daha sonra ‘drone’ teknolojisi de gelişecek, belki de ‘drone’ların önüne, helikopterlerdeki tel kesme makasları gibi ağı kesen makaslar yapılacak. Daha sonra gerileyen teknoloji yerine gelişen radarlar ve radar güdümlü drone-savarlar bu işi çözecek, ki şu anda da ‘drone’ları fırlattıkları ağlarla durdurup etkisiz hale getiren ‘drone-savar’ları es geçmeyelim. Bu, ‘drone’lar için şimdilik en etkili silahlardan biri.
Diğer taraftan “çivi çiviyi söker” anlayışı ile, ‘drone’ları havada karşılayan kontra-drone şeklinde bir sistem üzerinde de durulabilir. Savaşta bazen “bi’l-misl-i mukabele” metodunu uygulama yoluna gidilebilir. Bu anlayış Hz. Muhammed’in hadisinde geçen ve Türk ordularının bazı savaşları kazanmasına sebep olan bir anlayıştır: “Düşmanın silahı ile silahlanınız.” Tabii burada “silah”tan anlamamız gereken sadece silah değil; hem düşmanın silahı, hem de düşmanın yöntemi. Nitekim uzunca bir süre Osmanlı ordusunun en başarılı yaptığı işlerden biri de buydu.
Yine 'drone'larla alakalı bir diğer husus yapay zekâ meselesi. Drone’lara yapay zeka ile kısmen serbestlik verilerek hedefini seçmesi sağlanabilir. Çok da uzak olmayan bir vadede, bu mini hava araçlarının ileride özellikle düşmanı belirleme inisiyatifini devralacağı düşünülüyor. Tabii bu husus çok tartışma götürecek. Yani “Ya drone yanlış bir hedefi düşman olarak tanımlarsa?” sorusu, bizden olmayan herkesi düşman olarak tanımlama sorununu beraberinde getiriyor. Sadece karargâh ve binaları düşünmeyelim. Mesela, “üzerindeki kamuflajdan dost birliği tanımlayan ‘drone’, üzerinde bizim dost birlik üniforması taşımayan küçük bir çocuğu da düşman olarak tanımlayacak mı?” gibi sorular, bu araçları yapay zekâ ile mücehhez hale getirmenin ilk aşamasında karşılaşılacak olan sorunlar. Diğer taraftan, özellikle Çin’in son yıllarda büyük yatırımlar yaptığı uzay platformlarının da, ileride drone-İHA tipi hava silahlarının ağ merkezli harp entegrasyonu ve güdüm teknolojileri bakımından da büyük önemi olacağı muhakkaktır.
Rus üssüne yapılan saldırının bir başka yönü de Rusların ima yoluyla ABD’yi suçlaması. Drone saldırısı öncesinde havada bir ABD predatörünün kuyruk izinin olduğu söyleniyor. Bu iddia, drone’ların bir ABD uçağının yönlendirmesi ile uçup uçmadığı sorusunu akla getiriyor.
Hatırlanacağı üzere Humeymîm'deki Rus üssüne saldırıda Ruslar ABD'lileri suçlamıştı ve 'drone' saldırısı öncesinde de havada bir ABD predatorunun kuyruk izinin olduğu söylendi. Burada iddia edilen şu: ABD, bu 'drone'ları bir uçaktan mı fırlattı? Bu mümkün mü? Bu soru özelinde bu hususa net cevap verebilmemiz için radar görüntülerini bizzat görüp teyit etmek lazım ama genel olarak şunu söylemeliyiz ki bu mini hava araçlarının uçaktan, hedefe yakın bir konumda bırakılması ve bu araçların hedefe kendilerinin angaje olma konsepti, daha önceden beri var. Zaten bu küçük hava araçlarının 1 saatin bile altında havada kaldıklarını kabul edersek çok uzak mesafelerden hedeflerine gelemedikleri için başka bir araçla getirilmeleri lazım. Nitekim ABD’de Stratejik Kabiliyet Ofisi (Strategic Capabilities Office/SCO) ve Deniz Havacılığı Sistemleri Komutanlığı’nın (Naval Air Systems Command) ortaklığında, California’daki Çin gölünde bir test yapılmıştı. 2016 yılının Ekim ayında yapılan bu testte mikro drone sürüsü, Amerikan F/A 18 Super Hornet jetinden bırakılmıştı. Dolayısıyla ‘drone’ların hedefe yaklaştırılarak uçaktan bırakılması metodu, başlangıçtan beri var. Öteki türlü çok küçük hacimli bir ‘drone’un yakıt deposu da o nispette olacağı için büyük mesafeleri kat etmesi imkânsızdır. Bahsettiğimiz testte F/A 18 Super Hornet jeti 103 adet mikro ‘drone’u (Perdix drone kullanıldı) başarılı bir şekilde bırakıyor ve ‘drone’lar, uçaktan bırakılma şokunu atlatabilerek hedefe angaje oluyorlar. Burada bu ‘mikro drone’lar, neredeyse bitişik bir şekilde birbirlerine çarpmadan uçarak ortak karar alma, kol düzeninde uçuş, beklenmedik durumlarda kendi başına hareket edebilme kabiliyeti gibi sürü davranışları göstererek başarıyla testi geçtiler. Fakat Rusya-ABD veya başka rakipler arasında yapılan bu tip suçlamalar, askerî anlamda yayınlanan radar izi, kalıntı-buluntu vs. gibi deliller ortaya konulursa yüzde yüz bir hükme varılabilir.
[A. Sefa Özkaya harp tarihi-askerî strateji ve İstanbul uzmanıdır]