İSTANBUL -ÖZGÜR DİKMEN- İsrail’in 2019 yılı içerisinde ikinci kez sandığa gideceği genel seçimlere bir aydan az bir süre kaldı. İsrail siyasi sahnesinde yaklaşık 10 aydır devam eden çalkantılı süreçte Başbakan Binyamin Netanyahu popülerliğini korusa da Kasım 2018’den bu yana İsrail siyasetinin asıl belirleyicisi Avigdor Liberman olmaya devam ediyor.
2018 Kasım’ında savunma bakanlığından istifa ederek erken seçim sürecini başlatan Liberman, 9 Nisan 2019’daki genel seçimlerden sonra da Başbakan Netanyahu’ya karşı radikal tutumunu korudu. Nisan 2019’daki genel seçimden sonra Netanyahu’nun kurmaya çalıştığı sağ koalisyonda yer almaktan ısrarla kaçındı. Sebep olarak da Liberman’ın ultra-ortodoks Yahudilerin zorunlu olarak askere alınmasına dair yasanın meclisten geçirilmesi şartını Netanyahu’nun kabul etmemesi oldu. Bunun sonucunda da İsrail, tarihinde ilk defa hükümet kurulamayan bir seçimin ardından tekrar seçime gidiyor. Bunların tamamı Avigdor Liberman’ın hanesine yazıldı. Puan olarak mı? Orası henüz net değil. Ancak İsrail’in en uzun süreli başbakanlığını yapan Binyamin Netanyahu’nun siyasi kariyerinin başından bu yana Liberman kadar dişli bir rakiple karşılaşmadığı kesin.
Her iki taraf da ülkedeki siyasetin fırtınalı durumundan birbirini sorumlu tutuyor. Netanyahu Liberman’ı, İsrail sağını bölmek ve güçsüz düşürmekle suçlarken Liberman da Netanyahu’yu, ülkeyi Ultra-Ortodokslara peşkeş çekmekle suçluyor. Mevcut durumda Liberman dindarlar tarafından köşeye sıkıştırıldıklarını düşünen sağcı sekülerlerin desteğini garantilemeye çalışıyor. Her ne kadar Netanyahu’nun eski dışişleri ve savunma bakanı Liberman’ın partisi İsrail Evimiz, Netanyahu’nun partisi Likud kadar oy alamayacak olsa da Liberman’ın birkaç sandalye fazla kazanması Netanyahu’nun elini iyiden iyiye zayıflatabilir. Zira Liberman, Netanyahu’nun aksine Knesset’teki 120 sandalyenin yarısına yakınını alabilecek sol partilerle koalisyonun kapılarını kapalı tutmuyor. Son dönemde Avigdor Liberman ve Mavi-Beyaz Partisi’nin Başkanı Benny Gantz arasındaki yakın ilişki sık sık basına yansıyor. Yani Netanyahu’nun partisi Likud sadece beş sandalye kaybederse saf dışı kalabilir. Yolsuzluk suçlamasıyla yargılanması an meselesi olan 69 yaşındaki Binyamin Netanyahu için bu kayıp, siyasi hayatının kapanması anlamına gelebilir. Ancak bu, gerçekleşme ihtimali en düşük senaryo, zira Netanyahu bunun dışındaki her şeyi kabul edecektir. Bu da Avigdor Liberman’ın dışişleri ve savunma bakanlığını alabileceği anlamına gelebilir.
- Netanyahu'nun popülist stratejisi sonuç vermiyor
Netanyahu’nun temel stratejisi, “İsrail’i Araplara teslim etmek isteyen vatan haini İsrailli solculara karşı Yahudi yurdunun savunulması” söylemi üzerinden İsrail’deki solcu/liberal/seküler kesime karşı sağcı/dindar-siyonist kampın her defasında harekete geçirilmesi olageldi. Bu yoğun popülist söyleme her defasında ya bir Gazze savaşı yahut Batı Şeria’da patlak veren protestolar/öldürmeler eşlik ediyordu. Bu yollara müracaat ederken Netanyahu her defasında sağ hükümet kurabilecek bir meclis çoğunluğu sağladı. Bu çoğunluğa ultra-ortodoks Yahudi partileri de dahil olageldi. Ultra-ortodokslar her defasında kendilerine devletin kuruluşundan bu yana sağlanan askerlik ve vergi muafiyeti gibi ayrıcalıkların yanında kendi dini eğitim kurumlarına fon sağlayan siyasetçileri desteklediler.
Kendi sistemlerini devam ettirmek ve İsrail kamusal alanında Yahudiliğin gereksinimlerinin karşılanması dışında iç ya da dış siyasete yönelik herhangi bir talepleri olmadı. Ancak kamusal alana dair talepleri gittikçe artan ultra-ortodoksların, toplu taşıma araçlarında kadınların arkada erkeklerin önde oturması gibi çeşitli talepleri, gittikçe yükselen seküler tepkilere sebep oldu. Avigdor Liberman da bu tepkilerin rüzgarını arkasına alarak ultra-ortodoksların her defasında desteğini alarak başbakan olan Binyamin Netanyahu’ya ciddi bir muhalefet geliştirdi.
Kendisi de 1978’de Sovyetler Birliği’nden İsrail’e göçen Liberman’ın asıl destekçilerini Sovyet Yahudileri oluşturuyor. İsrail sağının önemli demografik dayanaklarından biri olan Rus Yahudileri, ciddi seküler talepleriyle de öne çıkıyor. Bu durum da Netanyahu’nun söylemlerinin odağına dindar-siyonist kesim kadar seküler-siyonist kesimi de yerleştirmesine neden oluyor. Yani dindar-siyonistlerin “Yahudi ataların toprakları” olarak gördükleri ve temel gündemlerini oluşturan Batı Şeria’nın İsrail tarafından ilhakı, artık tek başına Netanyahu’nun işine yarayan bir söylem değil. Sık sık kullandığı, İbraniceye de “burası Avrupa değil” şeklinde yerleşen, “İsrail’in, düşmanlarla çevrili olduğu Orta Doğu’da yer aldığı” söylemini öne çıkarması gerekiyor. Son dönemde sosyal medyada dolaşıma giren çeşitli kamu spotlarında da Netanyahu Tel Aviv plajlarında eğlenen seküler İsraillilere seslenerek “sağda kalın, güvenle yaşayın” diyor ve aralarına inerek neden Orta Doğu gibi bir coğrafyada İsrail’in Netanyahu gibi şahin bir lidere ihtiyacı olduğunu anlatıyor. Halbuki nisan seçimleri için yürüttüğü kampanyada mesaisinin büyük kısmını, Kudüs sokaklarındaki dindar-siyonist seçmene “sol bir hükümetin tehlikelerini” anlatmaya ayırıyordu.
- Ultra-ortodoks Yahudilerin gücü artıyor
Avigdor Liberman’ın ultra-ortodoks Yahudilere verilen ayrıcalıkları yeniden tartışmaya açarak hükümetin kurulmasını engellemesiyle Netanyahu’nun sağ-sol gerilimi üzerinden gücünü koruma siyasetini de baltalamış oldu. İlerleyen süreçte ultra-ortodoks milletvekilleri bir süreliğine İsrail siyasetinin en istenmeyenleri olarak görülebilir. Fakat bunun orta-uzun vadede devam etmesi mümkün değil. Zira ortalama sekiz milletvekilinin desteği herhangi bir koalisyon için can suyu olabilecek nitelikte. Diğer yandan ultra-ortodoks partiler, dışarıdan asla oy alamayacak olsalar bile ilerleyen yıllarda milletvekili sayılarını artırabilir. Bunun sebebi de İsrail’deki ultra-ortodoks kesimin sürekli artan nüfusu. Nüfus artış hızları baz alındığında, sadece İsrail’de değil bütün dünyada 2050 yılı itibariyle ultra-ortodoks Yahudilerin çoğunluğu oluşturması bekleniyor. Şimdiden İsrailli sekülerler için bu durum ciddi bir kaygı sebebi ve köşeye sıkışmışlık psikolojisini de açıklıyor. Bu kesimin içinde, İsrail’in giderek bir şeriat devletine dönüşeceğini ve kendilerinin de dünyanın başka yerlerine sığınmak zorunda kalacaklarını düşünerek ikinci bir ülkenin vatandaşlığını arayan İsrailliler var. Avigdor Liberman gibi siyasetçiler de gittikçe radikalleşen ve militanlaşan bu seküler kaygıların desteğiyle ancak karşı bayrak açabiliyor.
Netanyahu ise seküler Sovyet Yahudilerini etkilemek için Vladimir Putin’le birlikte poz veriyor ve Rusya’yla ilişkilerinin iyi olduğu izlenimini oluşturuyor. Zira Sovyetler dönemini hatırlayan milliyetçi Rus Yahudileri için Putin son derece popüler bir figür. Kimilerince de gittikçe güçlenen Rusya, İsrail’deki bütün bu kaygılara binaen sığınılacak bir liman gibi görülüyor. Netanyahu’nun Liberman’a karşı hamlelerinden biri de Rus Yahudileri’nin asıl hamisinin kendisi olduğu izlenimi doğurarak Liberman’dan oy çalmak. Tel Aviv’in yüksek binalarının cephelerini Netanyahu’nun Donald Trump ve Vladimir Putin’le verdiği pozlar süslüyor. Bu fotoğrafların alt metni de “güçlü Likud, tüm dünyanın önemsediği güçlü bir İsrail.” Ancak bu hamleler anketlere pek yansımıyor. Liberman’ın oy kaybetmesi beklenirken, “Yahudi devletine evet, şeriat devletine hayır” sloganı gittikçe popülerlik kazanıyor. Öyle ki Liberman’ın partisi İsrail Evimiz'in anketlerde sandalye sayısını iki katına çıkardığı görülüyor. Sosyologlara göre Sovyet Yahudilerinin genç nesilleri Netanyahu’nun Putin’le pozlarından çok dindar kesimin kamusal alandaki baskısının nasıl kontrol edileceğiyle ilgileniyor.
Tüm bunlar olup biterken sol cephede sular sakin. Mavi Beyaz çatısı altında birleşen siyasetçiler alışveriş merkezleri ve plajlarda gezerek İsraillilerle bir araya geliyor. Zira bu ikinci tur seçimin onlarla bir alakası yok. Daha çok İsrail sağının kendi içinde meydana getirdiği bir kriz. Oyların yarısına yakınına alabileceğini düşünen Mavi Beyaz Partisi Başkanı Benny Gantz’ın da Avigdor Liberman’la ilişkileri gayet iyi. Bu seçimin sessiz kazananı İsrail solu olabilir. Belki hükümet ortağı olamasalar da İsrail siyasetinin daha da karışabileceği bir zeminde mevcut tabanlarını koruyabilirler. Zira Netanyahu’nun 13 yıllık tahtı yıkılırsa önümüzdeki dönemde daha fazla seçime şahit olabiliriz. Unutmamalı ki siyasette 24 saat uzun, bir ay kısa bir süredir.
[İsrail siyaseti ve dış politikası alanlarında çalışan Özgür Dikmen akademik çalışmalarına İbn Haldun Üniversitesi'nde devam etmektedir]
ANALİZ - İsrail Sağında Bölünme Derinleşiyor
İsrail’in 2019 yılı içerisinde ikinci kez sandığa gideceği genel seçimlere bir aydan az bir süre kaldı. Yaklaşık 10 aydır devam eden çalkantılı süreçte Başbakan Netanyahu popülerliğini korusa da siyasetin asıl belirleyicisi Liberman olmaya devam ediyor Liberman, Netanyahu’nun aksine Knesset’teki 120 sandalyenin yarısına yakınını alabilecek sol partilerle koalisyonun kapılarını kapalı tutmuyor. Netanyahu’nun partisi Likud sadece beş sandalye kaybederse saf dışı kalabilir Oyların yarısına yakınına alabileceğini düşünen Mavi Beyaz Partisi Başkanı Gantz’ın da Liberman’la ilişkileri gayet iyi. Bu seçimin sessiz kazananı İsrail solu olabilir