ANALIZ - Kanada'da Katolik Okul Bahçesindeki Çocuk Kalintilari Ve Islamofobik Saldiri

Kanada’da 1969 yilina kadar faaliyet gösteren Katoliklere ait yatili kilise okulunun bahçesinde 215 çocuga ait ceset kalintilarinin bulunmasi, ülke tarihinin en karanlik sayfalarindan biri olan yatili kilise okullarini yeniden gündeme tasidi Kanada’da 1874’ten bu yana 150 bin yerli çocuk, beyazlara entegre (aslinda asimile) edilmek için zorla ailesindenkültürlerinden yoksun birakilip kilise evlerine yerlestirildi. Bu çocuklardan birçogunun fizikselcinsel istismara ve tecavüze maruz kaldigi belirtiliyor Islam ülkeleri ve Müslümanlar söz konusu oldugunda bu tür olaylar karsisinda insan haklari örgütleri basta olmak üzere uluslararasi kurumlari hemen harekete geçiren Bati ülkeleri, konu YahudiHiristiyanlari ilgilendirdiginde bu olaylari genelde kapatmanin gayreti içinde oluyor Kanada olayi ile tekrar gündeme gelen Kilise yatili okullarindaki çocuk kalintilari ve cinsel tacizpedofili olaylari hayli zamandir tartisilan bir mesele. Bu durumun, ruhbanlik anlayisi gözden geçirilmesi basta olmak üzere radikal kararlar alinmasini gerektiren bir kriz halini isaret ettigi açik

ISTANBUL -ÖZCAN HIDIR- Dünyanin en yasanabilir ülkelerinden biri olarak gösterilen Kanada’nin British Columbia eyaletinde 1969 yilina kadar faaliyet gösteren Katoliklere ait Kamloops Kizilderili Yatili Kilise Okulu’nun bahçesinde bulunan 215 çocugun cesetlerinin kalintilari bütün dünyada infiale sebep oldu. Olay üzerine Kanada’daki tüm yatili kilise okullarinin çevresinde arama baslatildi. Kayitlarda bulunan 139 yatili kilise okuluna ait mezarlik ve bahçelik alanlarda, kayitlarda olmayan çocuk mezarlari için yer radarlariyla tarama yapiliyor. Alberta eyaletindeki yatili kilise okullarinda da kayitlara geçmemis 821 çocuk ölümü oldugu da medyada yer alan bilgiler arasinda.

Bu baglamda sunu ifade etmek gerekir ki, Kanada’da 19. yüzyilin sonlarina dogru kurulan ve bu kapsamda faaliyet gösteren 139 kurumdan biri olan bu yatili okulun, bir asirdan daha uzun bir süre önce yerli çocuklarin Avrupali göçmen çocuklarla uyumunu zorunlu olarak saglamak maksadiyla Katolik Kilisesi tarafindan Kanada Hükümeti adina 1890 yilinda açildigi; 1969’da merkezi hükümetin kontrolüne geçtigi ve 1978’de kapanana kadar da bölge ögrencilerine yurt hizmeti verdigi belirtiliyor. Bu meyanda Kanada’da 1874’ten bu yana 150 bin yerli çocuk, beyazlara entegre (aslinda asimile) edilmek için zorla ailesinden-kültürlerinden yoksun birakilip kilise evlerine yerlestirildi. Ayrica bu çocuklardan birçogunun fiziksel-cinsel istismara ve tecavüze maruz kaldigi, yetersiz beslendikleri ve bazilarininsa üzerlerinde yapilan tibbi deneylerde hayatlarini kaybettikleri belirtiliyor. Ülke genelindeki 139 yatili kilise okulunun neredeyse tamami Kanada hükümeti adina Katolik Kilisesi tarafindan yönetiliyordu. Gerçekte bu okullara giden toplam çocuk sayisinin kaç oldugu ve kaçinin söz konusu sekillerde öldügünün belirlenmesinin zor oldugu belirtiliyor.

Diger yandan ülke tarihinin en karanlik sayfalarindan biri olan yatili kilise okullariyla ilgili, 200 binden fazla yerli aileye ait bilgiler de dâhil pek çok belgeyi 1936 ve 1944 yillari arasinda Kanada devletinin imha etti(rdi)gi de gelen bilgiler arasinda. Dahasi, çocuklara ait en önemli kayitlarin Vatikan ile Kanada devlet arsivlerinde bulundugu ancak Vatikan’in belgelerin açiklanmasi yönündeki çagrilari reddettigi anlasiliyor.

Bu arada Kanada’daki bir grup avukatin Kanada hükümeti ve Vatikan’in insanliga karsi suç islemekten sorusturulmasi istemiyle söz konusu hadiseyi Uluslararasi Ceza Mahkemesi’ne (UCM) tasidiklarini da belirtmek gerekir.

- Papa-Vatikan özür dilemedi

Olaya tepkisi en çok merak edilenlerden ve kendisinden özür beklenen kisi Katoliklerin ruhani lideri Papa idi. Zira Kanada Basbakani Justin Trudeau geçen hafta yineledigi açiklamasinda, okullarin kilisenin kontrolünde oldugunu hatirlatmis, Vatikan'in okullardaki rolü için sorumluluk almasi ve özür dilemesi gerektigini söylemisti. Hatta Trudeau, ülke tarihinin en büyük çocuk istismari olayi olan konuyla ilgili 2010’da kurulan ve 2015’te çalismalarini tamamlayan Hakikat ve Uzlasma Komisyonu’nun dört bin sayfalik raporu üzerine ayni yil Papa Franciscus’tan özür dilemesini istemis; bu istegini 2017 yilindaki Vatikan ziyaretinde de tekrarlamisti ancak Papa’dan bekledigi cevabi alamamisti. Trudeau’nun talebine 2018 yilinda cevap veren Kanada Katolik Piskoposlar Konferansi, Papa’nin Katolik Kilisesi’nin yatili okullardaki rolü için kisisel olarak özür dileyemeyecegini açiklamisti. Öte yandan Kanada devletinin bu okullardan hayatta kalanlardan 2008 yilinda özür diledigini, 2015’teki raporda da öldürülen çocuklari “kültür soykirimi” kurbanlari olarak kabul ettigini belirtmek gerekir. Kanada Yerli Hizmetleri Bakani Marc Miller ise daha önce yaptigi açiklamada, Papa’nin yatili kilise okullarinda yasananlar konusunda özür dilemesi gerektigini belirterek, “Bence bugüne kadar özür dilememis olmalari, bugüne kadar bir özür açiklamasi yapilmamis olmasi utanç verici.” ifadelerine yer vermisti.

Bu açiklamalarin ardindan hayli süre sonra Papa Franciscus herhangi bir tepki vermedi fakat nihayet Vatikan’da geleneksel Pazar duasi sonrasinda özür dilemeksizin olayi aci içinde takip ettigini, hayatini kaybeden çocuklara dua ettigini belirtmekle yetindi. Bu durum, kendisi de bir Cizvit olan ve aslinda yatili okullardaki taciz-pedofil olaylarinin Irlanda, Almanya basta olmak üzere, esasen Cizvitlere ait yatili okullarinda ortaya çikmasinin, tahkikat komisyonlari kurulup Vatikan’in tazminatlara mahkûm edilmesinin de etkisi vardir. Zira cinsel taciz ve çocuk cesetlerinin kalintilari olayi, asagida deginecegimiz üzere yeni degil.

Hatirlanacagi üzere, Papa Franciscus’un 2018 yilinin Agustos ayinda 39 yil aradan sonra Irlanda’ya yaptigi ziyareti öncesinde Katolik kilise ve yatili okullarindaki çocuklara yönelik “cinsel taciz-pedofili (sübyancilik)” olaylari da tartisilmis, Papa’nin istifasi istenmisti. Zira Papa Franciscus’un 2013’ten bu yana çocuk tacizi olaylarini bildigi belirtiliyordu. Göreve geldigi ilk yillardan itibaren her firsatta Katolik kilisesi içinde cinsel taciz-pedofili olaylarina “sifir tolerans” sözü veren ve bu tür olaylarin bir daha yasanmasina izin verilmeyecegini kuvvetle ifade eden konusmalar yapan Papa Franciscus bu sözlerini tutamadi ve gerek Vatikan gerekse Katolik Kilisesi içinde bu tür olaylara meydan veren yapiyi islah etmek hususunda da pek adim at(a)madi. Bu durum ise Papa’nin Vatikan içinde “muktedir” olamadigi veya kendisi de Cizvit oldugu için cinsel taciz olaylarinda basat rolleri bulunan Cizvitleri kolladigi yönünde yorumlara da yol açiyor.

- Papa 16. Benedictus’u “görevinden feragat”a götüren “cinsel taciz-pedofili” olayi

Kanada olayi ile tekrar gündeme gelen Kilise yatili okullarindaki çocuk kalintilari ve cinsel taciz-pedofili olaylari hayli zamandir tartisilan bir mesele. Aslinda bu konuda itiraflar yapilmis ve bir önceki Papa olan 16. Benedictus’a yönelik de agir suçlamalarda bulunulmustu. Takip edenlerin yakindan bildigi üzere, alisilmadik bir sekilde -ki Papalik kurumunda feragat/görevden ayrilma diye bir olgu yoktur- görevinden feragat edecegini bildirdigi günden itibaren Papa 16. Benedictus’un ani feragatinin sebebi olarak pek çok görüs ortaya atilmisti. Bu meyanda 16. Benedictus’in Katolik tarihinde “emekli olan” ilk papa olmasi sürecini, dönemindeki cinsel taciz-pedofili olaylarini ört-pas ettigi suçlamalarinin baslattigi da o dönemde yazilmisti. Hatta 16. Benedictus’un bir kisim rahip ve kardinalleri arasindaki örgütlü bir “homoseksüel-escinsel” yapiyi ögrendigi de yazilmisti. Zira “Vatileaks” belgelerine göre Papa, Vatikan’daki üç kardinale buna yönelik bir arastirma yapmalarini istemis ve bu kardinaller de 300 sayfalik gizli raporlarini kendisine sunmuslardi.

Taciz skandalinin boyutunun oldukça genis olmasi, hiç süphesiz Vatikan’i ve dönemin papasi 16. Benedictus’u zor durumda birakti. Zira olay, bazi yönleriyle kendisine de uzaniyordu. Çünkü agabeyinin 30 sene boyunca yönettigi bin yillik erkek yatili okulunun eski bir mezununa atfen Der Spiegel’de yayimlanan yaziya göre; Papa’nin agabeyi Georg Ratzinger’in yöneticilik yaptigi 1964-1994 yillari öncesinde okulda taciz olaylari yasanmis ve Georg Ratzinger de 70’lerin sonuna kadar bu tür olaylar yasandigini kabul etmistir. Papa’nin kardesinin okulundaki bu olaydan haberdar olmamasi düsünülemez. Kaldi ki 1977-1982 yillari arasinda baspapaz olarak görev yaptigi Münih’te de benzer olaylar yasandigi halde hiçbir islem yapmamasi bir baska dikkat çekici nokta.

Dolayisiyla o dönemlerde Almanya, Amerika, Irlanda, Avusturya, Avusturalya, Hollanda, Belçika basta olmak üzere pek çok ülkede ortaya çikan bu iddialar karsisinda Papa 16. Benedictus hemen hiçbir ciddi adim at(a)madi ve ilgili ülkelerde kurulan “arastirma komisyonlari” ve magdurlara ödenen tazminatlar ile yetinildi. Bu itibarla farkli sebepler gösterilse de “papanin emeklisi olmayacagi için” görevinden feragat etmesi bu anlamda attigi en önemli adim oldu. Bu itibarla, halen Vatikan’da bir manastirda emekliligini yasayan 16. Benedictus’un; “cinsel taciz suçlamalari dolayisiyla görevinden feragat etmesi” ve “göreve gelisinden 1 yil sonra dogum yeri olan Almanya’nin Regensburg kentinde ‘Islam’i siddet dini’, Hz. Peygamber’i de ‘kiliç peygamberi’ olarak nitelemesi” gibi iki olumsuz durumla hafizalarda kalmis oldugunu bu vesileyle belirtmekte fayda var.

- Önce Irlanda ve Almanya’da ortaya çikmisti

Cinsel taciz olayi 2007 yilinda Katolik Kilisesi aleyhine yüklü miktarda tazminata konu olan ABD’deki olaylar hariç tutulursa, Avrupa’da ilk önce Irlanda’da ortaya çikti. Irlanda’da Katolik kilisesine bagli papaz ve rahibelerin binlerce çocuga cinsel tacizde bulunduklarinin ortaya çikmasinin ardindan bu kisiler, kilise tarafindan görev yaptiklari yerden baska yerlere atanarak korundular. Yaklasik 50 yil süreyle bu olay, “kol kirilir yen içinde kalir” anlayisi sebebiyle gizlendi. Yillarca gizli kaldiktan sonra bir anda gündeme gelen ve artik gizlenemeyen cinsel taciz olaylari üzerine o dönemde Vatikan, papazlara yönelik yayimladigi mektupta olaylarin ilk patlak verdigi ülke olan Irlanda’daki durumu kinayip, bunun “büyük günah” oldugunu söyleyerek arastirilmasi talimatini verdi.

Cinsel taciz olayinin esas boyutu 16. asirda Fransa’da kurulmus bir Hiristiyan mezhebi olan Cizvitlerin Almanya’nin en saygin kolejlerinden olan Berlin’deki Canisius Koleji’nde patlak vermesiyle büyüdü. Hadise ortaya çikar çikmaz daha önce su veya bu sebeplerle üstü örtülmüs olaylara yönelik sikâyetler, olayin magdurlarinca medyaya yansitildi. Ardindan 1994’ten beri okulda görev yapan müdür, Almanya tarihinde ilk kez, okulun eski ögrencilerine bir mektup yazip tüm magdurlardan özür diledi ancak zaman asimi sebebiyle suçlular ceza almadi. Daha sonra bu tür vakalarin Cizvitler ve Katoliklere bagli diger bazi yatili okullarda da meydana geldigi ortaya çikti.

Ayrica Amerika’daki bazi Katolik kilise yönetimlerinde rahip ve rahibelerin yaklasik yüzde 15’inin cinsel tacizde bulundugunun ifade edildigini de belirtelim. Avusturalya’da ise 1960-2015 yillari arasinda 10 binden fazla cinsel taciz-pedofili vakasinin meydana geldigi ancak çogunun ört-pas edildigi ifade ediliyor.

- “Ruhbanlik” kurumu tartisiliyor

Kanada’daki yatili okul bahçesinde bulunan çocuk kalintilari ve bu minvalde yakin tarihlerdeki cinsel taciz-pedofil olaylari sebebiyle, esasen fitrata aykiri olan Katolikligin önemli uygulamalarindan “ruhbanlik” da tartisilmis, tartisilmaktadir. Bu meyanda (tam) ruhbanlik uygulamasinin ruh sagligina uygun olmadigi görüsü dillendirilmektedir. Örnegin, Augsburg’lu Papaz Walther Mixa pedofili olaylarindan kilisenin ve din adamlarinin degil; “cinsel yozlasma ve ruhbanlik kurumunun sorumlu oldugunu” söylemistir. Hollanda Tilburg Katolik Üniversitesi Teoloji Fakültesi’nden Anke Bisschops de “ruhbanlik” uygulamasinin kaldirilmasini savunuyor. Amerikali Kardinal Raymond Burke de yozlasip cinsel taciz olaylarina yol açtigi için ruhbanliga elestiri getirmistir.

Bütün bunlar esasen “Islâm’da ruhbanligin olmadigi” yönünde Kur’an ve Sünnet’te yer alan hükmün önemini ortaya koyar. Zira fitrat dini olan Islam’a göre, insanin yaratilistan gelen tabii özellikleri, vasiflari, ihtiyaçlari, arzulari vardir ve erdemli insan mutedil insandir. Mutedil insan ise yaratilistan gelen imkân ve kabiliyetlerini ifrata ve tefrite sapmayacak kivamda gelistirmis, her seye hakkini vererek dengeyi bozmaktan kurtulmus insandir. Islam’in kâmil insani iyi bir kul olabilmek için dag baslarinda, yer altlarinda, magaralarda tek basina yasamayi seçmez; o insanlarin içinde yasayarak ruhbanlik yolunu seçmez. Su âyeti hatirlayalim: “…Kendilerinin icat ettikleri ruhbanliga gelince, biz onlara bunu emretmemistik; sirf Allah’in hosnutlugunu kazanmak için yapmislardi ama buna hakkiyla riayet etmediler…” (Hadîd: 57/27).

Bununla birlikte, önemli bir etken olsa da Katolik kiliselerindeki cinsel taciz-pedofili olaylarina sadece ruhbanligin yol açtigini söylemek de insafli olmaz. Dolayisiyla olayin köklerinin çok daha derinlerde oldugunu ve yönetimsel yanlarinin bulunmakla birlikte, Katolik “papaz/rahip-rahibe” kimligi ve egitimiyle de yakindan ilgili oldugunu söylemek lazim. Nitekim Papa Franciscus da 2017’de Vatikan’daki yolsuzluk ve cinsel taciz skandallariyla ilgili sorulari yanitlarken, “hastalik” olarak niteledigi cinsel taciz vakalarinin önlenmesi için din adamligi egitimine “duygusal olgunlugu teyit edilen” kisilerin alinacagini söylemisti. Öte yandan tarih boyunca Hz. Aise ile evliligi sebebiyle, Hz. Peygamber’e iftiralarda bulunan Hiristiyanlar-Katolikler, ironik bir sekilde, “cinsel taciz”, “pedofili” suçlamalariyla yüz yüze geliyorlar. Bu meyanda vurgulanmasi gereken bir diger husus ise Islam ülkeleri ve Müslümanlar söz konusu oldugunda bu tür olaylar karsisinda insan haklari örgütleri basta olmak üzere uluslararasi kurumlari hemen harekete geçiren Bati ülkeleri, konu Yahudi-Hiristiyanlari ilgilendirdiginde bu olaylari genelde kapatmanin gayreti içinde olmalaridir.

Tabiatiyla bütün bunlarin Katolikler için ruhbanlik anlayisinin gözden geçirilmesi basta olmak üzere radikal kararlar almalarini gerektiren bir kriz halini isaret ettigi açik. Katoliklerin odaginda oldugu Kanada’daki son olaya yönelik incelemelerden ne tür tedbirler çikacak simdiden kestirmek zor olsa da bilinen bir gerçek var ki o da, bu olaylar sebebiyle Katolik mezhebi ve inancinin bütün dünyada ciddi bir yara aldigi ve imaj kaybina ugradigidir.

- Pakistanli aileye Islamofobik saldiri

Yatili okul bahçesinde bulunan çocuk cesetleriyle sarsilan Kanada’da bir de 6 Haziran’da dört Müslümanin yasamini yitirdigi Islamofobik bir saldiri gerçeklesti. Bir minibüs soförünün, aracini kaldirimdaki Müslüman bir ailenin üzerine sürmesi sonucu biri 15 yasinda olmak üzere 4 kisi öldü, 9 yasindaki bir erkek çocugu da agir yaralandi. Bu saldirinin planli, nefret güdümlü bir eylem oldugu, Islamofobik nedenlerle yapildigi bölge polis sefi tarafindan açiklandi. Irkçi-Islam düsmani saldirganin yakalandigi olay üzerine Kanada Basbakani Justin Trudeau da, Müslümanlarin yaninda oldugunu, Islamofobinin toplumlarinda yeri olmadigini, bu nefretin sinsi, alçakça oldugunu ve durdurulmasi gerektigini bildiren bir açiklama yapti. Pakistan Basbakani Imran Han ise Kanada’da Pakistan kökenli Müslüman aileden 4 kisinin öldürülmesini “terör eylemi” olarak nitelendirdi.

Türkiye Cumhurbaskanligi Sözcüsü Ibrahim Kalin da “Bu, üretilmis korkunun nefrete, nefretin düsmanliga ve siddete dönüseceginin en son örnegidir” diyerek, meselenin artik irkçilik ve nefret suçu olarak ele alinmasi geregine vurgu yapti. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik ise, saldirinin basit bir suç eylemi degil, ardinda Islam düsmanliginin tesvik edilmesi oldugunu, nefret suçlarina prim veren siyaset-medya dilinin bundan sorumlu oldugu mealinde açiklama yapti.

Saldiri Kanada, ABD ve Bati medyasinda genelde “terör” saldirisi degil, siradan bir suç eylemi-cinayet olarak görüldü ki, benzer durumlarda Müslümanlarin bu saldiriyi gerçeklestirmesi durumunda hiç tereddüt geçirmeden pesinen “Islami terör” yaftasi vurulabildigini biliyoruz. Esasen olayin kurbani Pakistan kökenli 5 kisilik bir aileyse de onlara yönelen bu terörist siddetin hedefi ülke-toplum olarak bütün Kanada’dir. Ayrica Islam karsiti bu saldirinin, yatili okul bahçesinde bulunan ve ülke gündemini domine eden olaylari perdeleme, gündemden düsürme amaçli planlanmis olabilecegi de akla geliyor. Yine bu saldiri 2017 yilinda Quebec City’de Alexandre Bissonnette adli irkçinin gerçeklestirdigi 6 kisinin öldügü, 5 kisinin yaralandigi cami saldirisini da hatirlatti. Böylece dünyanin en yasanabilir ülkelerinden biri olarak gösterilen, çok kültürlülük politikalarinin öne çiktigi, bu yönde bir bakanligin da oldugu ülke olan Kanada’nin son dönemlerde Islam karsiti saldirilarin odagi haline geldigi, bunun Kanada’nin imajina alabildigine zarar verdigi idrak edilmeli.

Bu itibarla Avrupa-Bati’da oldugu gibi çok kültürlülük konusunda felsefi literatüre kaynaklik eden “Kanada modeli”nin da aslinda gerçek sinavi Müslümanlarla. Vatikan’dan çok umudumuz yok ama umariz Kanada, gerek yatili okul bahçesindeki çocuk cesetleri kalintilari konusunda gerekse Islamofobik saldiri konusunda geçmiste örnek gösterilen çok kültürlü imajina uygun adimlari ivedilikle atar.

[Çalismalarini hadis, Yahudi ve Hiristiyan kültürü iliskisi, din ve kültürlerarasi etkilesim, oryantalizm-oksidentalizm, teo-politik, Islam karsitligi (kültürel irkçilik) ve Avrupa’da-Bati’da Islam ve Müslümanlar konularinda yogunlastiran Prof. Dr. Özcan Hidir Istanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi ögretim üyesidir]
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile