ANALIZ - NATO Zirvesi, Türkiye'nin NATO'daki Yeri Ve Türk-Amerikan Iliskileri

ABD Baskani Biden’in NATO Zirvesi’nden en büyük beklentisi, ülkesinin uluslararasi sistemdeki dominant pozisyonuna ve Bati merkezli uluslararasi sisteme en büyük meydan okumayi yapan Çin’e karsi diger NATO üyelerinin tam destegini almakti NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in zirve sonrasi açiklamalarindaki Çin vurgusu ve sonuç bildirgesinde Çin’in bu kadar açik sekilde bir rakip ve tehdit unsuru olarak gündeme gelmesi Biden’in bu hedefinde “kismen” basarili oldugunu gösteriyor Türkiye’deki iktidari devirmek için uzun zamandir yürüttükleri çalismalari, bu konuda memnun olmadiklari Trump’in ardindan baskan seçilen Biden’in atacagi adimlarla taçlandirmak isteyen çevreler reelpolitik duvarina çarpmis görünüyorlar Biden’in NATO’ya ve NATO içerisinde en önemli aktörlerden biri olan Türkiye’ye ihtiyaci var. Brüksel’de gerçeklestirilen ErdoganBiden zirvesinde iki ülke iliskilerinde bir kopus bekleyenlerin anlamakta zorlandiklari konu bu

ISTANBUL -KEMAL INAT- Pazartesi günü Brüksel’de gerçeklestirilen NATO Zirvesi hem uluslararasi siyasal sisteme etkileri hem de Türkiye’nin NATO’daki yeri ve Türk-Amerikan iliskilerinin gelecegi açisindan oldukça önemliydi. Her üç konunun da birbiriyle çok yakin baglari oldugunu vurgulayarak yaziya baslamak dogru olur.

Basta ABD olmak üzere, NATO’nun önde gelen Batili ülkelerinin Çin ve Rusya’nin uluslararasi güç mücadelesindeki rollerine dair algilari Türkiye’nin bu ülkelerle iliskilerini ve dolayisiyla NATO’daki rolünü yakindan ilgilendiriyordu. Zirve öncesinde, Türkiye’nin Bati ile zayiflayan baglarini ABD Baskani Joe Biden’in kesip atmasini bekleyenlerin varligi Erdogan-Biden görüsmesinin ne kadar önemli oldugunu göstermeye yetiyordu. Zirvenin Türkiye’nin ABD ve diger Batili ülkelerle iliskileri açisindan sonuçlarini anlamak için önce bu önemli toplantinin uluslararasi politika açisindan ne anlam ifade ettigine deginelim.

Beklendigi gibi, NATO Zirvesi’nin en önemli konusu Çin’in giderek artan ekonomik ve askeri gücü karsisinda Ittifak’in nasil tavir gösterecegi meselesi oldu. ABD’nin güçlü bir sekilde ittifak baglarina geri döndügünü gösterme gayreti içerisinde olan Biden’in NATO Zirvesi’nden en büyük beklentisi, ülkesinin uluslararasi sistemdeki dominant pozisyonuna ve Bati merkezli uluslararasi sisteme en büyük meydan okumayi yapan Çin’e karsi diger NATO üyelerinin tam destegini almakti. Genel Sekreter Jens Stoltenberg’in zirve sonrasi açiklamalarindaki Çin vurgusu Biden’in bu hedefinde “kismen” basarili oldugunu gösteriyor. Çin’in zirve sonuç bildirisinde bu kadar açik bir sekilde dile getirilmesini bir basari olarak niteleyen Stoltenberg, Çin’in nükleer ve yapay zekaya dayali silah sistemleri alanindaki silahlanma girisimlerinin, Rusya ile askeri isbirliginin ve dezenformasyon politikalarinin NATO için tehdit oldugunu ifade etti. Çin’in bu kadar açik sekilde bir rakip ve tehdit unsuru olarak gündeme gelmesi bu ülkenin yükselisine karsi koyma konusunda bugüne kadar basarili olamayan ABD için önemliydi.

- Avrupa'nin Çin ikilemi

Washington simdiye kadar basarisiz oldugu bu alanda artik müttefikleriyle daha yakin çalismak istiyor. Fakat Çin’in yükselisine karsi etkili politikalar gelistirme konusunda Biden yönetiminin önemli sorunlari oldugunun altini çizmek gerekir. Batili müttefiklerinin ikircikli tavri, Rusya’nin bu mücadelede nerede yer alacagi meselesi ve Türkiye gibi Batili olmayan müttefiklere yönelik rasyonel politika gelistirmeyi zorlastiran lobilerin varligi bu sorunlarin önde gelenlerini olusturuyor. Ayrica dünyanin en büyük askeri ittifaki olan NATO’nun Afganistan hezimetinin tescillendigi ve bu konuda Ittifak’in Türkiye’ye bel bagladigi bir zirveden Pekin’i caydiracak kararli mesajlar çikmasinin zorlugunu da bu sorunlara eklemek gerek.

Zirve sirasinda Almanya Basbakani Angela Merkel ile Fransa Cumhurbaskani Emmanuel Macron’un Çin konusundaki açiklamalarina bakildiginda, bu ülkeyle ekonomik iliskilerini riske atacak politikalardan uzak durmaya çalistiklarini anlamak zor degil. Merkel Çin tehdidinin “abartilmamasi gerektigini” ve bu ülkenin “bazi meselelerde rakip oldugu kadar bazi alanlarda da ortak oldugunu” vurgularken, en son zirvede NATO’nun “beyin ölümünün gerçeklestigini” söyleyip tepki toplayan Macron da “Çin ile iliskilerinin sadece askeri boyutu olmadigini” ifade ederek bu ülkeyle iliskiyi NATO semsiyesi altinda yürütmeye istekli olmadigini gösterdi. Yani Biden’in Avrupali ortaklari zirve sonuç bildirgesinde Çin’den kaynaklanan tehditlere deginilmesine riza gösterdiler ama diger taraftan yaptiklari açiklamalarla Pekin’i teskin edici bir tavir takindilar. Bu tutum Avrupa ülkelerinin Çin’in yükselisi karsisinda nasil bir politika izleyeceklerine dair uzun zamandir devam eden kafa karisikliklarinin açik bir tezahürü olarak görülebilir. Yakin ve orta vadedeki ekonomik kaygilarinin orta ve uzun vadedeki güvenlik kaygilariyla çatismasinin neden oldugu bir ikilemi yasiyorlar. Bir taraftan Çin’in giderek Batiya kayan nüfuzunun kendi arka bahçeleri olarak gördükleri Balkanlar’a ve Dogu Avrupa’ya kadar uzanmasindan rahatsizlar; diger taraftan ise Pekin’i dogrudan karsilarina almanin Avrupali sirketler için doguracagi ekonomik maliyetlerle yüz yüze gelmek istemiyorlar.

Avrupali müttefiklerinin bu ikilemlerini gören ABD için Çin’e karsi mücadelede Rusya daha fazla önem kazaniyor. Orta ve uzun vade açisindan bakildiginda ABD için rasyonel olan, Washington’un Pekin’e karsi daha büyük mücadelesinde Moskova’yi yanina çekmek ya da en azindan tarafsizligini saglamaktir. Zira ABD’nin yaklasik on beste biri kadar bir ekonomik büyüklüge sahip olan ve bu ekonomisi de esas olarak petrol ve dogalgaza dayanan Rusya’nin ekonomik açidan ABD’nin dünya liderligine bir tehdit olusturmasi söz konusu degil. Bunun yaninda, ekonomik ve askeri kapasitesi hizla büyüyen Çin’in emperyal hedefler gelistirmesi durumunda bundan en fazla zarar görecek ülkelerin basinda onunla en uzun sinira sahip olan Rusya geliyor. Bu durum ABD’nin Rusya ile çatismaci bir iliski yerine isbirligine odaklanmasini rasyonel kilsa da Moskova’nin askeri gücünü çok fazla öne çikaran politikalara yönelmesi Rusya ile isbirligi eksenli bir iliski gelistirilmesini zorlastiriyor. Biden’in Rusya’nin saldirgan ve yayilmaci politikalarina karsi koymasini bekleyenler de var; Çin’e karsi asil güç mücadelesinde Moskova’yi Pekin’in yanina itecek adimlardan kaçinmasini isteyenler de.

- Biden döneminde Türk-Amerikan iliskileri

Biden’in benzer bir ikileme Türkiye konusunda da sahip oldugunu ifade etmek gerekir. ABD’deki Türkiye düsmani lobilerin yogun çalismasi sonucu basta Kongre olmak üzere, Amerikan kurumlarinda ve medyasinda zirve yapan Türkiye karsitligi Biden’i “Erdogan’i demokratik yollarla devirmekten” bahsetme noktasina getirmisti. Türkiye’deki iktidari devirmek için uzun zamandir yürüttükleri çalismalari, bu konuda memnun olmadiklari Donald Trump’in ardindan baskan seçilen Biden’in bu yönde atacagi adimlarla taçlandirmak isteyen çevreler reelpolitik duvarina çarpmis görünüyorlar. Lobilerin kendi çikarlarini önceleyerek Amerikan dis politikasini rasyonel çizgiden saptirdigina dair çok sayida çalisma var ama lobilerin de etki gücünün sinirsiz olmadigini ifade etmek gerek. Çin’e karsi mücadeleye odaklanmak zorunda olan Biden’in NATO’ya ve NATO içerisinde en önemli aktörlerden biri olan Türkiye’ye ihtiyaci var. Brüksel’de gerçeklestirilen Erdogan-Biden zirvesinde iki ülke iliskilerinde bir kopus bekleyenlerin anlamakta zorlandiklari konu bu.

Zirve sonrasinda her iki ülke liderinin verdigi olumlu mesajlar Türk-Amerikan iliskilerindeki sorunlarin çözüldügü anlamina gelmiyor kuskusuz. Bazilarinin umdugu gibi iki ülke iliskilerinde kopus olmadigi gibi iliskiler rayina da girmedi. Bugüne kadar Türk-Amerikan iliskilerinin krize sürüklenmesi ve bu yolla Türkiye’deki iktidarin zayiflamasi için çalisanlar bundan sonra da bu yönde çalismaya devam edecekler. Bu çabalariyla Biden yönetimini, Türk-Amerikan iliskileri için rasyonel olan adimlari atmak yerine kendi lobilerinin Türkiye’deki iktidari hedef alan ajandasina uygun hareket etmeye zorlamaya devam edecekler. Fakat ABD için asil tehdidin Çin’in yükselisi olmasi ve Türkiye gibi önemli bir müttefiki Çin’e kaybetmeme endisesi bu Türkiye karsiti çevrelerin en büyük handikabi olmaya devam edecek görünüyor.

[Prof. Dr. Kemal Inat Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararasi Iliskiler Bölümü ögretim üyesidir]

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile