ANALİZ - Trump Ekonomik Savaşta Dümeni Ticaretten Kura Çevirdi
Dünya ekonomisine sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarla yön veren ABD'nin sıra dışı başkanı Donald Trump, bir süredir dış ticaret üstünlüğünü korumak adına Çin'le verdiği mücadelesini bir kenara bırakarak Avrupa'ya 'kur' tepkisi gösterdi ECB Başkanı Draghi'nin daha fazla teşvik sinyali sonrasında oluşan avrodaki değer kaybının 'haksız bir şekilde' ABD ile daha kolay rekabet edilmesine yol açtığını savunan Trump, 1980'lerden sonra sık sık gündeme gelen 'kur savaşı' tartışmalarını piyasaların odağına taşıdı Dolar endeksinin seyrine bakıldığında ABD hegemonyasının kur savaşı tartışmalarını gündemde tutacağı beklentileri artarken, Şubat 2018'de 88,2 ile yaklaşık son 4 yılın en düşük seviyelerinde bulunan dolar endeksinin, mevcutta 97 seviyelerinde seyrettiği görülüyor Mevcut durumda düşüş trendini sürdüren avro/dolar paritesi Ocak 2018'de bulunduğu 1,25 seviyelerinden mevcutta 1,13'e kadar geriledi Müdahaleli dalgalı kur politikasını benimseyen Çin yuanının dolar karşısındaki seyrinde de benzer bir seyir izlenirken, Mart 2018'de 6,2733 seviyesinde bulunan dolar/yuan paritesi mevcutta 6,90 civarında dengelendi.
Dünya ekonomisinde 2008 küresel ekonomik krizinden bu yana birçok zorluk deneyimlenirken, ülkelerin savaş, kriz ve istikrarsızlıkların gündemden düşmediği bu süreçte dış ticaretten edindiği refahı kaybetmemek adına kur üstünlüğünü korumaya çalıştığı görülüyor.
Dış ticarette kur üstünlüğünü korumak için geçmişten bu yana atılan adımlara bakıldığında ise ABD ve Çin'in başrolü oynadığı görülüyor.
Her ne kadar ikinci dünya savaşından sonra kur savaşları küresel anlaşmalarla azalsa da müdahaleli dalgalı kur politikasını benimseyen Çin'in, zaman zaman dolar karşısında ulusal parasının değerini düşürerek ihracatta rekabet üstünlüğünü elde ettiği bilinen bir gerçek.
Gerek resmi para biriminin uluslararası rezerv para birimi özelliğine sahip dolar olması gerekse de büyüklüğü ile dünya ticaretine yön verme konusunda üstünlüğü elinde tutan ABD'nin ise bu özelliği kaybetmemek adına her adımı atmaktan çekinmediği görülüyor.
Bu nedenle 1980'lerden sonra da finansal piyasaların gündeminde kendine yer bulan "kur savaşı" ve "ticaret savaşı" kavramları özellikle 2008 krizinden sonra da adından sıkça bahsettirdi.
Geçen yılın başlarından itibaren Çin ile "ticaret savaşı" konusunda gerilim yaşanan ABD'nin, dış ticarette rekabet üstünlüğünü kaybetmesinden duyduğu rahatsızlığı her fırsatta dile getirmesi, bu konuyu son 2 yıldır piyasalardaki risk iştahını etkileyen en önemli başlıklardan biri haline taşıyor.
Çin'e karşı 1985'ten bu yana artan miktarlarda dış ticaret açığı veren ABD'nin, konuya ilişkin sert açıklamaları ve 2019 başından bu yana iki ülke arasındaki ticaret müzakerelerinde bir noktaya varılamaması konuyu hala gündemde tutsa da ABD'nin sıra dışı başkanı Donald Trump'ın sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım dikkatleri ticaret savaşından kur savaşına çevirdi.
- Trump'ın "haksız rekabet" savaşı
Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Mario Draghi'nin, enflasyonun hedefe doğru yol almaması durumunda ECB'nin daha fazla teşviki gözden geçireceğini belirterek, daha fazla faiz indirimi ve parasal genişlemeye işaret etmesi sonrasında avro/dolar paritesi 1,1181 ile iki haftanın en düşük seviyesine geriledi.
Bu gelişme sonrasında Trump, Draghi'yi hedef alarak, avrodaki değer kaybının "haksız bir şekilde" ABD ile daha kolay rekabet edilmesine yol açtığını, Çin ve diğer ülkelerin de yıllardır bu yolu izlediğini savundu.
Söz konusu paylaşım sonrasında Trump, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile iki ülke arasındaki ticari ilişkileri ele alan bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.
Tüm bunlar ticaret savaşına ilişkin endişelerin tam olarak gündemden kalkmasa da yatışmasını beraberinde getirirken, piyasalarda gözler bu sefer "kur savaşı"na çevrildi.
Ticarette korumacı tutumu ve milliyetçi tavrıyla öne çıkan Trump'ın bu paylaşımı şaşırtıcı her ne kadar şaşırtıcı olmasa da piyasalardaki risk iştahını azaltmaya yetti. ABD'de bağımsızlığı ile bilinen Fed'i bile eleştirmekten ve faiz indirimi konusunda baskı yapmaktan çekinmeyen Trump'ın bundan sonraki açıklamaları ise piyasalara yön vermeye devam edecek...
- Kur savaşı tartışmaları gündemde kalabilir
Mevcut durumda avro/dolar paritesinin Ocak 2018'den bu yana düşüş trendinden bulunduğu görülüyor. Düşüş trendini sürdüren avro/dolar paritesinin Ocak 2018'de bulunduğu 1,25 seviyelerinden mevcutta 1,13'e kadar gerilediği görülüyor.
Öte yandan Çin'in zaman zaman yuana müdahale ederek devalüasyona gitmesi ile dolar/yuan paritesi Aralık 2016'da 6,9638 seviyelerinden düşüşe geçmiş ve Mart 2018'de 6,2733'e kadar gerilemişti. Bu dönemden sonra yükseliş kanalına giren dolar/yuan paritesine Çinli yetkililerin müdahalesi sonrasında dolar/yuan paritesi Ekim 2018'de yeniden 6,97 seviyelerini test ederken, mevcutta 6,90 civarında dengelenmiş bulunuyor.
Yıllardır deflasyonla mücadele eden ve ihracatçıları desteklemek için düşük kur politikasını benimseyen Japonya'da ise Haziran 2015'te gördüğü 125,8 seviyelerinden düşüşe geçerek Haziran 2016'yı 103,2'den kapatsa da bu tarihten itibaren kademeli yükselişe geçmiş ve son durumda 108 seviyelerinde denge kazanmış görünüyor..
Dolar endeksinin seyrine bakıldığında ise ABD hegemonyasının kur savaşı tartışmalarını gündemde tutacağı beklentileri artıyor. Ticaret savaşı tartışmalarının alevlendiği sürece denk gelen Şubat 2018'de 88,2 ile yaklaşık son 4 yılın en düşük seviyelerinde bulunan dolar endeksinin, bu dönemden itibaren yükseliş trendine girdiği ve son dönemde 97 seviyelerine kadar ulaştığı dikkati çekiyor.
- Yuan'da kritik 7 eşiği yeniden gündemde
Çin, 2001'de Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) üyesi haline gelirken, ülkedeki düşük işçilik maliyetleri yüksek ticaret fazlasıyla birleştiğinde 2000'li yılların başlarından itibaren Çin yuanının değeri küresel lobilerde rahatsızlık unsuru sayıldı. Bu nedenle Çin hükümeti 2014 yılına kadar yuana kontrollü şekilde değer kazandırdı.
Bu yıldan sonra yuanın oynaklık bandını genişleten hükümet ardından Ağustos 2015'te yuanı devalüe etmeye karar verdi. Böylece yaklaşık 20 yıllık bir devir kapandı ve yuandaki değer kazanma süreci tersine döndü. Bu gelişme 2016'da Trump'ın başkanlığa giden yolda elini kuvvetlendirdi.
Dolar karşısında 2014'te 6 seviyesinden dönen Çin yuanı 2016'da 7 seviyesine kadar yaklaştı. Ardından Trump'ın tehditkar açıklamaları nedeniyle Çin hükümeti serbest piyasa dinamiklerini gözeten bir dizi tedbiri uygulamaya koyarak yuana geçici süreliğine değer kazandırsa da bugün kritik 7 eşiği yeniden gündemde.
ABD ile ticaret pazarlığı içerisindeki Çin hükümetinin yuanda aşırı oynaklığa izin vermesini beklememek gerekiyor. İlaveten Fed'in faiz indirim döngüsünün arifesinde bulunması, doların yuan karşısındaki avantajını sınırlıyor.
- Trump'ın güçlü dolar endişeleri haklı çıkabilir
Analistler, ABD Başkanı Donald Trump'ın, kampanyasında ABD'ye karşı ticaret fazlası veren Çin ve Avrupa Birliği'nin (AB) kur politikalarını eleştirerek seçmenlerden oy kazandığını anımsattı.
Trump'ın göreve geldikten sonraki süreçte Çin ve AB'nin kur politikalarına karşı şahin bir tutum sergilediğini belirten analistler, Trump'ın bunu yaparken kendi ülkesinin merkez bankası konumundaki Fed'i de yüksek faiz politikası nedeniyle eleştirmekten geri kalmadığına dikkati çekiyor.
Analistler, Fed'in faiz indirim döngüsü arifesinde bulunmasının Trump'ın güçlü dolar endişelerini haklı çıkarabileceğini ifade ediyor.
AB'nin genelinde kullanılan avro için durumun Çin yuanına göre biraz daha net olduğuna işaret eden analistler, uluslararası kuruluşlar avronun dolar karşısında 1,20 seviyesinin üzerinde işlem görmesi gerektiğini savunduğunu ifade ediyor.
Analistler, Fed'in faiz indirim döngüsüne başlama olasılığının, iki merkez bankasının likidite politikası ile birleştirildiğinde dolar ve avro arasındaki faiz farkı açısından avantajın avro lehine dönmesiyle sonuçlanabileceğini vurguluyor.
Son yıllarda 100 eşiği civarında dalgalanan dolar endeksindeki 10 yılı aşkın güçlenme döngüsünün Trump ve Fed iş birliğiyle nihayetlenebileceğini tahmin eden analistler, dolar endeksindeki geri çekilmenin avro ve yuan başta gelmek üzere TL dahil dünya genelindeki para birimlerinin değer kazanmasıyla sonuçlanabileceğini dile getiriyor.