Başkente yakışacak Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet mimari yapısını hatırlatan, teknolojinin tüm imkanlarını ve altyapısını barındıran yeni bir adliye binasına acil ihtiyaç olduğunu söyleyen Avukat İbrahim Avşar, “1990’lu yılların başında Ankara Adliyesi tüm Türkiye’de örnek adliye binası olarak gösterilirdi. Ülkemizdeki iç göç nedeni ile 20 yılda neredeyse Ankara’nın nüfusu iki katına ulaştı. Sadece etken nüfus artışı olmadı. Pek çok yeni mahkemeler kuruldu. Fikri ve sınai haklar mahkemesi, tüketici mahkemeleri, aile mahkemeleri. Gıpta ile bakılan adliye binası yetmez oldu” dedi.
Savcılık bürolarında artış olduğunu, başsavcılığa bağlı pek çok yeni ihtisas bürolarının kurulduğunu ve devasa Ankara Adliye binasının yetmez olduğunu kaydeden Avşar, “Bir dönemler Sincan’da ceza ve hukuk mahkemeleri ile icra müdürlükleri ayrı binalardaydı. Meslektaşlar ve çalışan personel açısından ciddi problem oluşturmaktaydı. Sincan’a büyük bir adliye binası yapılarak ayrı ayrı yerlerdeki mahkemeler birleştirildi ve Ankara Batı Adliyesi olarak hizmete girdi. Tüm mahkemelerin ve icra dairelerinin tek çatı altında olması Sincan ve bağlı bölgelerinde ciddi rahatlama oluşturdu” diye konuştu.
2000’li yıllarla birlikte Ankara Adliyesi’ndeki sıkışmanın had safhaya ulaştığını belirten Avşar, “İlk olarak fikri ve sınai haklar hukuk ve ceza mahkemeleri ayrı bir binaya taşındı. Sonrasında icra müdürlükleri ve icra mahkemeleri ayrı bir yerleşkeye taşındı. Son olarak 2016 yılı başında önemli bir iş yüküne sahip iş mahkemeleri ile ticaret mahkemeleri Balgat’a gönderildi. Merkez binadaki sıkışma nedeni ile geçici çözüm olarak ele alınmış bu durumun kalıcı çare oluşturması mümkün değil. Ankara, ülkemizin başkenti. Başkente yakışacak Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet mimari yapısını hatırlatan, teknolojinin tüm imkanlarını ve altyapısını barındıran bir adliye binasına acil ihtiyaç var Ankara’da. Bina yapılırken mutlaka vatandaşların, çalışanların, hakim ve savcılar ile meslektaşların rahat ulaşabileceği toplu taşıma güzergahları üzerinde olması hayati. Yine otopark, sosyal donatı, hakim ve savcı, adliye personelinin yaşam mahallerinin, kalem ve duruşma salonlarının da gelecek onyıllara hitap edecek donanımda, rahat ve huzurlu olması elzem. Olmazsa olmazı kütüphane ve avukat meslektaşların faaliyet odalarının da rahat ve huzur içinde çalışılabilecek mekanlar olması zaruri. Ülkemizde inşaat teknolojisinin çok ileri safhalara ulaştığında şüphe yok. Birkaç sene içerisinde yüz ağartacak bir adliye binası yapmak ülkemiz için zor değil. Kaldı ki Başkentimize yakışır bir adliye binasını hak ediyor Ankara. Eskiden adliye binalarında sadece ‘Adliye’ ibaresi yer alırdı. Sonradan nereden peydah oldu bilemiyoruz devasa ‘Adliye Sarayı’ yazıları yazılmaya başlandı. Bu furya sadece adliyelerde oluşmadı, sivil-kamu pek çok iş yerlerinde saray, köşk gibi ibareler görülür oldu. Eski ibare daha sade ve vakurdu kanaatimizce. Sade ve asil ‘Adliye’ yazısı yeterli olmalı. ‘Saray’ ibaresi sanki işi biraz boş hale getiriyor. ‘Adalet devletin (Mülkün) temeli’ sözü meşhurdur. Dileriz en kısa zamanda Başkentimize, ülkemize mesleğe yaraşır adliye binası Ankara’ya yapılır” açıklamasında bulundu.
Ankara Yeni Adliye Binasına İhtiyaç Duyuyor
Ankara Barosu avukatlarından İbrahim Avşar, Ankara’ya yeni bir adliye binasının şart olduğunu söyledi.