Hatay’ın Gazipaşa Mahallesi’nde, eşini kaybettikten sonra annesi ile birlikte yaşayan 4 çocuk annesi 62 yaşındaki Suat Kavasoğlu, 13 yıl önce sürekli kaşınma, idrar koyulaşması, köpüklü idrar ve gece uykusuzlukları şikayetleri ile hastaneye başvurdu. Hastalığına 3 yıl boyunca teşhis konulamayan Suat Kavasoğlu’na gittiği bir başka hastanede bu kez böbreğinde taş olduğu söylenerek, ameliyat önerildi. Hasta ameliyat öncesi de anestezi doktoruna yönlendirildi. Doktor dalakta büyüme olduğunu rapor ederek, ameliyatın riskli olabileceği bilgisini verdi.
Tedavi sürecinin bundan sonrasını gözyaşlarıyla anlatan Suat Kavasoğlu, çaresizlik içinde çırpınırken son olarak Adana’da kendisine tavsiye edilen Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü’ye gittiğini belirterek, şunları söyledi:
“Hiç umudum yoktu ama çocuklarımın ısrarı ile gittim, muayene oldum. Bir sürü tetkiklerden sonra Yüksel hocamız bana, Hepatit C hastası olduğumu, geç kalınması nedeniyle de ilerlemiş olduğunu bildirdi. Karaciğer nakline de ihtiyaç olabileceğini söyledi.
2’si erkek, 2’si kız 4 çocuğum da tetkik yaptırdı. Evli olan kızım ile 16 yaşındaki kızımın ciğerleri uyum sağladı. Hocamız naklin en son çare olduğunu söylemişti ancak, tedbiri de elden bırakmıyordu. Yaşı küçük kızım nakil için ikinci tercihti. Öncelikle evli olan kızımdan karaciğer alınabileceği söylendi ama kızım hamileydi. Kızıma ‘senden alamam’ diye direttim ama o ısrar ediyordu.”
Kullandığı ilaçlar kan değerini düşürdüğü için kan alması gerektiğini belirten Kavasoğlu, “Hocamız, Adana’ya kadar yorulmamamız için Hatay’da da kan alabileceğimi söyledi.
Ama gittiğimiz hastanede kan grubumla uyuşmayan kan verilince komaya girdim. Beni Adana’ya kaldırdılar. İlaçları doktorum Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü bir süre kesmek zorunda kaldı. Karnımdan yaklaşık 15 litre su alındı" dedi.
"Hayatımın en mutlu günü"
Suat Kavasoğlu, “Hayatımın en mutlu günü” dediği son kontrolünde ise 10 yıl süren tedavisini gerçekleştiren Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü’nün ‘Artık karaciğer nakline şimdilik gerek kalmadı. Karaciğerleriniz normale döndü. Gözünüz aydın” dediğini belirterek, şöyle devam etti:
“Yaşamaktan umudumu kestiğim anda hayata dönüşüme vesile olan doktorumuza minnet borçluyum. Bir yanda çektiğim acılar diğer yandan iki kızımdan birinin bana karaciğerlerinden parça verecek olması ihtimali beni çok üzüyordu. Özellikle kızımın henüz ilk bebeğini dünyaya getirmeden aldıracak olması ihtimali beni kahrediyordu. Şükürler olsun ona da gerek kalmadı. Şimdi torunlarımı seviyorum. Benim gibi olan tüm hastalara şifa diliyorum. Ama şunu unutmasınlar yanlış konulan teşhis benim hayatıma mal olabilirdi. Başkaları bu hataya düşmesin, araştırsınlar, sorgulasınlar, sonra karar versinler.”
"Önce annem dedi"
Siroz hastalığı ile mücadele eden annelerine karaciğer nakli için değerleri uygun bulunan Yüsra ve Büşra adlı kardeşler ise “Annemize karaciğerimizden bir parçayı severek verecektik” dedi.
O yıllarda yeni evli olan Yüsra Ak, doktor nakil gerekebilir dediğinde hamile olduğunu belirterek, şunları anlattı:
“Bir yanda annem, diğer yanda karnımdaki evladım arasında zor bir tercihi yapmakla karşı karşıya kaldım. Eşim ile konuştum. Sağ olsun ‘annen için ne gerekiyorsa yapalım, gerekirse evladımızdan vazgeçelim’ dedi.
Annem karşı çıktıysa da ben nakil için çocuğumu aldırmaya karar vermiştim ki doktorumuz ‘şimdilik nakile gerek yok’ deyince çocuğumu dünyaya getirdim. Annemin tedavisi devam ederken bu kez eşimin ailesi ikinci çocuğu artık dünyaya getirmem gerektiği konusunda baskı yapıyorlardı. Ben de sürekli doktorumuz Yüksel Gümürdülü’yü arayıp, ‘nakile ihtiyaç olacak mı’ diye soruyordum. Annem, iyi bir tedavi süreci ile toparlanmaya başladığında ikinci çocuğum Nihan’ı dünyaya getirdim. Ama bugün olsa yine hamile olsam, annem için bu fedakarlığı yapardım.”
Karaciğer nakli gündeme geldiğinde 16 yaşında olduğunu anımsatan Büşra Kavasoğlu ise “Yaşım nedeniyle öncelik ablamdaydı. Ama ben de anneme karaciğerimi vermeye hazırdım. Bu kararı verirken hiç tereddüt etmedim” diye konuştu.
"7-8 yılda sirozu yendik"
Tedaviyi gerçekleştiren Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü ise, hastanın halk arasında sarılık olarak bilinen Hepatit C ve erken evre siroz olduğunu belirterek, “Tedaviye hemen başladık ancak verdiğimiz ilaçların yan etkileriyle kan değerleri düşüyordu, bu yüzden kan vermek gerekiyordu. Yanlış kan verilmiş olması yüzünden bir süre kestik. Bu dönemde ciddi bir karaciğer komasına girdi, karnında su toplandı. Ayrıca ilaçlarla birlikte, dalak kan hücrelerini yediğinden dolayı geçirdiğinden dalağı ameliyatsız bir yöntemle küçülttük. Yeni çıkan ilaçlarla hastayı tedavi ettik. Hasta bilinçli olduğundan işimiz kolaydı. İlaçların düzenli kullandı, tüm uyarılarımızı dikkate aldı. Karaciğer nakli son önerimiz olacaktı. Bunun da hazırlıklarını yaptık. Hastanın kızlarından ikisinin dokuları uyumlu olduğundan karaciğer nakli yapılabilecekti. Ancak tedaviye güzel cevap verdiğinden buna gerek kalmadı. Hastamız 7 - 8 yılda sirozu sildi. Şu anda hastamızı sadece üç ayda bir kontrole davet edip, takip ediyoruz” diye konuştu.
Anne İle Evlat Arasında En Zor Karar
Hatay’da ilk çocuğuna hamile kalan genç bir kadın, siroz hastası annesine karaciğerinden bir parça verebilmek için evladı ile annesi arasında tercih yapmak zorunda kaldı. Karnındaki bebeğe kıyamayan ancak yine de “Önce annem” diyen genç kadın, annesinin iyi bir tedavi ile sağlığına kavuşması sayesinde bebeğini de dünyaya getirdi. “Asla vazgeçilemeyecek tek sevgi” evlat olsa da “Ana gibi yar olmaz” atasözü Hataylı Yüsra Ak’ta hayat buldu. Genç kadın ve annesi bu zorlu süreci anlatırken, gözyaşlarına hakim olamadı.