'Arakanlı Müslümanlara 'Nazi Zulmü' Uygulanıyor'

Myanmar ordusu tarafından Arakanlı Müslümanlara uygulanan ve katliama varan şiddetin boyutları, Almanya'nın Köln kentinde düzenlenen 'Uluslararası Arakan Konferansı'nda ele alındı Burma Görev Gücü Başkanı Mücahid: 'Myanmar'da 21. yüzyılda 129 bin kişi, 2012 yılından beri toplama kamplarında tutuluyor. Bu Nazi Almanya'sında görülen bir tutuklama sistemi. Bu soykırımı sonlandıracak uygun çözümü bir an evvel bulmalıyız' AA Dünya Dilleri Yayın Yönetmeni Öztürk: 'Gazetecilere Arakan bağlantılı büyük bir baskı var. Bölgeden rejimin müsaade ettiği kadar bilgi sızıyor'

Burma Görev Gücü Başkanı Abdulmalik Mücahid, Myanmar'da Arakanlı Müslümanlara uygulanan şiddeti Nazi Almanya'sında toplama kamplarında yaşananlara benzeterek, "21. yüzyılda 129 bin kişi toplama kamplarında tutuluyor. Bu soykırımı sonlandıracak uygun çözümü bir an evvel bulmalıyız." dedi.

Almanya'nın Köln kentinde İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) ile uluslararası insani yardım kuruluşu Hasene tarafından düzenlenen Uluslararası Arakan Konferansı'nda konuşan Mücahid, soykırıma uğrayan Arakanlı Müslümanların ayrıca vatandaşlık ve eğitim hakkı gibi temel haklarının olmadığını hatırlattı.

Kesin sayının bilinmediğini ancak bu coğrafyada çok sayıda kişinin katledildiğini vurgulayan Mücahid, hesaplamalarına göre son bir yılda 100 bin kişinin öldürüldüğünü, bir o kadar da tecavüz vakasına rastlandığını söyledi.

Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre Rohingyalı kadınların yüzde 52'sinin tecavüze uğradığını aktaran Mücahid, "Bu durumda olan 160 kişiyle konuştuk. Konuştuğumuz bir kadın sadece tecavüze uğramamış, çocuğunu almışlar ve kafasına vura vura öldürmüşler. 7 kez afet bölgesine gittim. Orada 120 binden fazla kadına tecavüz edildi." ifadelerini kullandı.

Mücahid, Almanya'da bu vesileyle bulunmalarının çok anlamlı olduğunu dile getirdi.

Myanmar'da yaşananları Nazi Almanya'sındaki uygulamalara benzeten Mücahid, şöyle devam etti:

"Myanmar'da 21. yüzyılda 129 bin kişi, 2012 yılından beri toplama kamplarında tutuluyor. Bu Nazi Almanya'sında görülen bir tutuklama sistemi. Çok fazla insandan söz ediyoruz. Bu soykırımı sonlandıracak uygun çözümü bir an evvel bulmalıyız. Soykırımı durdurmak ve insanları geri göndermek için öncelikle güvenlik sağlanmalı. İnsanlar biraz pragmatik davranmaya çalışıyorlar ama buradaki tek çözüm bu. Eğer her birinizin buradan çıkaracağı bir sonuç varsa, şu anda bulunduğumuz ülke, dünyaya holokost (Nazi soykırımı) kavramını kazandırdı. Holokost nedeniyle 150 ülke bir sözleşme imzaladı. Burada da bu yapılmadığı takdirde bunun çok ciddi sonuçları olacaktır."

- "Yaptırım seçeneği uygulanabilir"

Avustralya Parlamentosunun eski kıdemli üyelerinden, eski Avustralya Başsavcısı Hon Philip Ruddock da Myanmar'da yaşanan insan hakları ihlallerinin bir an önce durdurulması gerektiğine vurgu yaptı.

Uluslararası toplumun bu çalışmayı yapması gerektiğini anlatan Ruddock, bunu gerçekleştirebilecek kuruluşun BM Güvenlik Konseyi olduğu görüşünü dile getirdi.

Ruddock, uluslararası toplumun bu trajediyi durdurmak için gerekirse yaptırım seçeneğini uygulayabileceğine değinerek, "Umuyorum ki bütün bu üyeler, BM Güvenlik Konseyinin üyeleri de tek bir ses olarak hareket edecektir. ABD, Fransa, Britanya, Çin ve Rusya; hepsinin tek bir birlik halinde hareket etmesi gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.

- "İnsanlığın suçu, başarısızlığı"

Dawson College Profesörü Abid Bahar ise konuşmasında, "Oradaki iktidar sahipleri yarım asırdır gücü ellerinde tutuyor. Yazmayı sürdürmemiz, mücadeleyi sürdürmemiz gerekli." ifadelerine yer verdi.

Burmalıların, Rohingyalıları "ülkelerine üşüşen ve öldürülmesi gereken bir virüs" olarak tanımladığını belirten Bahar, "Bu insanlar da kendilerine bir yer bulmaya çalışıyorlar. Bu kimin suçu? İnsanlık suçu mu? Aslında insanlığın suçu, başarısızlığı. Burada bu konuyla başa çıkmamız gerekiyor. Burma ordusu aslında bir nevi zalim gibi davranıyor." diye konuştu.

- "Statüko değişmeli"

Avrupa Burma Ofisi kurucularından Jacob Sterken, Burma sorununu hem bölgesel hem dünya çapında bir mesele olarak niteledi.

Rohingya diasporasının 2 milyon 300 bin kişilik bir nüfusa ulaştığını aktaran Sterken, şunları kaydetti:

"Suudi Arabistan'da 300-400 bin Rohingyalı var. 80 bin kişi Kral Faysal'la yapılan bir düzenleme uyarınca Bangladeş'te misafir işçi olarak çalışmaya başladı. Bu insanlar artık geri dönmeyi düşünmüyorlar. Pakistan ve benzeri ülkelerde yaşayan Rohingyalıların yeniden yasal bir statüye sahip olması ihtimali yok. Bunun çözülmesi lazım. 'Bu kişiler geri dönecek' demek mantıklı değil. O yüzden lobi faaliyeti şart. Bu ülkelerde bu insanların konumlarını meşru bir hale getirebilecekleri bir imkan sunmamız gerekiyor çünkü bu kriz tekrarlanıyor. Çözüm anlamında Rohingya sorununu, Burma başlıklı daha genel bir sorunun parçası olarak görmeliyiz. Statüko öyle bir değiştirilmeli ki etnik topluluklara karşı yapılanlar artık mümkün olmamalı."

- "Basın ve haber kaynaklarına baskı var"

Anadolu Ajansı Dünya Dilleri Yayın Yönetmeni Mehmet Öztürk de Arakanlıların "Güneydoğu Asya'nın Filistinlileri" olarak nitelendirildiğini, durumlarının Filistinlilerden bile daha kötü olduğunu vurguladı.

Bölgede basına ve haber kaynaklarına baskı olduğuna dikkati çeken Öztürk, şöyle konuştu:

"Gazetecilere Arakan bağlantılı büyük bir baskı var. Katliam ve zulümlerin yaşandığı Arakan bölgelerine gazetecilerin gidebilmesi için izin almak gerekiyor. O izin de ya çıkmıyor ya da çok zor. Dolayısıyla büyük bir karartma söz konusu. Bölgeden rejimin müsaade ettiği kadar bilgi sızıyor. Bölgeyle ilgili bilgiler büyük ölçüde kısıtlı oranda hazırlanan raporlar ve havadan uydu görüntülerinden elde edilebiliyor. Gazetecilerin haber kaynakları sınırlı ve çoğu kere yönetimin manipülasyonuna maruz kalabiliyor. Gazeteciler keyfi tutuklamalarla karşı karşıya kalabiliyorlar."
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile