Yozgat Özel Şifa Hastanesi İç Hastalıkları Uzman Dr. İlhan Murat, Astım hastalığının, dünyada yaklaşık 300 milyon kişiyi etkilediği tahmin edilen ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğunu ifade eden Dr. Murat, “ Ülkemizde yaklaşık her 100 erişkinden 5 ile 7 sinde, her 100 çocuktan 13 ile 15 inde görülmektedir.
Solunum sistemi, ağız ve burundan başlar, nefes borusu ile devam eder. Nefes borusu akciğerlerde sağ ve sol olmak üzere iki ana dala ayrıldıktan sonra bir ağacın dalları gibi gittikçe incelen dalcıklara bölünür. Bu dalcıkların sonunda da havadan gelen oksijenin kana, kirli kandaki karbondioksitin de havaya geçtiği hava kesecikleri vardır. Astım, hava yollarının daralması ile kendini gösteren ve ataklar (krizler) halinde gelen bir hastalıktır. Hastalar ataklar arasında kendilerini iyi hissederler. astımda hava yollarında mikrobik olmayan bir iltihap vardır. Bu nedenle hava yolu duvarı şiş ve ödemlidir. Bu durum akciğerlerin uyaranlara aşırı duyarlı olmasına neden olur. Toz, duman, koku gibi uyaranlar ile hemen öksürük, nefes darlığı ve göğüste baskı hissi gibi yakınmalar ortaya çıkar. Krizde hava yollarını saran kaslar kasılır, ödem ve şişlik artar, ilerleyen iltihapla birlikte hava yolu duvarı kalınlaşır. Hava yollarındaki salgı bezlerinden kıvamlı bir mukus (ifrazat-balgam) salınır. Tüm bunlar hava yollarını önemli ölçüde daraltır ve havanın akciğerlere girip çıkması engellenir. Bu durum, aratan öksürük, nefes darlığı, hırıltı, hışıltı ile kendini göstermektedir” dedi.
Astımın belirtileri genellikle kuru öksürük, nefes darlığı, göğüse baskı hissi ve hırıltılı, hışıltılı solunum olduğunu vurgulayan Dr. Murat, “Bu belirtile tekrarlayıcı olup nöbetler halinde gelirler, genellikle gece veya sabaha karşı ortaya çıkarlar, kendiliğinden veya astım ilaçları ile düzelirler ve mevsimsel değişiklikler gösterebilirler.
Astım görülme olasılığını arttıran risk faktörleri kişisel veya çevresel olabilir, kişisel risk faktörleri kalıtım (anne veya babada astım hastalığı olması), kilolu olmak, cinsiyet (çocuklarda, erkeklerde, yetişkinlerde kadınlarda daha sık) çevresel risk faktörleri olarak ev tozları, polenler, küf mantarları gibi hava yoluyla gelen allerjenler, tekrarlayan akciğer enfeksiyonları, mesleksel uyaranlar, sigara dumanı, ilaçlar, ev içi / dışı hava kirliliği ve beslenme sayılabilir. Gebelikte sigara içen annelerin çocuklarında ilk 1 yıl içinde hışıltılı solunum ile seyreden hastalık gelişme riski 4 kat fazladır. Anne sütü alan çocukların inek sütü veya mama ile beslenen çocuklara göre daha az hışıltılı solunum yolu hastalığına yakalandığı ortaya konmuştur” diye konuştu. Astımdan korunmanın başında hastalığa sebep olan ve tetikleyici faktörlerden kaçınmak olduğunu ifade eden Murat, “Evler yeterince havalandırılmalı, rutubet önlenmelidir. Kumaş döşeli eşyalar yerine deri, ahşap veya plastikten yapılmış olanlar tercih edilmeli, ev işi yaparken maske kullanılmalı, özellikle yatak odasında halı kullanılmamalı, tüylü ve içi dolu oyuncaklar kaldırılmalı, ev haftada en az 1 kez güçlü bir elektrik süpürgesi ile temizlenmelidir.
Kişi allerjik olduğu polenin yayılma döneminde mümkün olduğunda dış ortamın aktivitelerinden kaçınmalı, arabalar için polen filitreli klimalar kullanılmalı, saksı bitkileri, akvaryum ve kuş kafesleri çevresinde küf kolay gelişebileceğinden evde bulundurulmamalıdır. hayvan tüy ve döküntüleri allerjik kişilerde astım ataklarına yol açabileceğinden dikkatli olunmalıdır” şeklinde konuştu. Günümüzde astım tanısı için kullanılan en önemli tetkik solunum fonksiyon testleri olduğuna değinen Dr. Murat, “ Solunum fonksiyonu ölçüm cihazları ile nefes ölçümleri(ilaçlı-ilaçsız) yapılarak tanı kesinleşebilir ve hastalığın ağırlığı belirlenebilir.
Astım tedavisinin amacı, hava yollarındaki mikrobik olmayan iltihaba bağlı daralmanın giderilmesi ve hastanın rahat nefes almasının sağlanmasıdır. hekim ve hasta/ aile arasındaki iş birliği ile belitilerin tamamen kontrol altına alınması çoğunlukla sağlanmaktadır. Muayene ve değerlendirmelerin sıklığı astımın başlangıçtaki şiddetine göre değişir. Tipik olarak hastalar ilk tedaviye başladıktan sonra 1-3 ay arasında ve daha sonra her 3-4 ayda bir değerlendirilmelidir. Ancak bu takip değerlendirmeleri, hastanın durumuna göre astım atağı geçirenlerde daha sık olmalıdır” ifadelerini kullandı.
Astım Hastalığı Doğru Tedavi İle Kontrol Altına Alinabilen Bir Hastalıktır
Yozgat Özel Şifa Hastanesi İç Hastalıkları Uzman Dr. İlhan Murat, Astım hastalığının her yaştan bireyi etkileyebilen, doğru tedavi ile kontrol altına alınabilen, kontrol altına alınmadığında ise günlük aktiviteleri ciddi anlamda kısıtlayabilen kronik bir hastalık olduğunu söyledi.