Aşut, yaptığı açıklamada, enerji kavramı ve enerji ihtiyacının, sanayi devrimi ile başlayan ve artarak günlük yaşama giren bir kavram olduğunu vurguladı. Birinci sanayi devrimi ile tarım toplumundan sanayi toplumuna doğru geçmeye başlayan uluslar için enerjinin ilk kaynağının kömür olduğunu hatırlatan Aşut, yıllarca enerjinin tek kaynağı olan kömürün, ne yazık ki önemli üretim merkezlerinde büyük çevre felaketlerine ve hava kirliliğine neden olduğunu vurguladı.
Petrolün ve doğalgazın keşfiyle sanayileşme sürecinin daha da arttığına dikkat çeken Aşut, bu fosil yakıtların zamanla yeni bir enerji kaynağı olarak daha da önem kazandığını söyledi.
Sadece belli bölgelerde bulunan bu kaynakların savaşlara neden olduğunu, olmaya da devam ettiğini ifade eden Aşut, "Ayrıca, petrol ve doğal gazın sonsuz bir kaynak olmaması ve kısa bir sürelik rezerve sahip olması bu kaynakları sürdürülür bir gelişme için sorunlu ve kırılgan hale getiriyor. Fosil yakıtların neden olduğu çevre sorunları, sınırlı rezerve sahip olmaları ve sadece belli ülkelerin elinde olmasının getirdiği stratejik sorunlar, artık daha güvenli, daha sorunsuz ve daha uzun süreli enerji kaynaklarını gerekli kılmıştır" dedi.
1800'lü yıllarda buharlı makinenin icadı ile başlayan 1. sanayi devriminin, 20. yüzyılın ortalarında bilgisayarın icadı ve etkin kullanılmaya başlaması ile yerini temelinde bilgi ve teknoloji olan 2. sanayi devrimine bıraktığını dile getiren Aşut, "Temelinde bilgi ve teknoloji bulunan 2. sanayi devrimi yeni bir enerji üreteci yarattı; nükleer enerji. Fosil yakıtlara göre daha temiz olması, daha uzun vadeli bir kaynak olması ve ulusların kendi ellerinde ve kontrolünde bulunması nükleer enerjiyi popüler hale getirdi ve gelişmiş bir ülke olmanın göstergelerinden biri oldu. Gelişmiş ülkeler karbon salınımı fazla olan fabrikalarını gelişmemiş ülkelere götürerek, kendi ülkelerini kendilerince güvenceye almak istediler. Ancak, fosil yakıtların neden olduğu çevre sorunları öyle bir düzeye geldi ki, artık tüm gezegenin geleceğini tehdit eder hale geldi. Bu arada nükleer santrallerin neden olduğu yeni sorunlar, bazı kaza felaketleri ve atıkların depolanma sorunları nükleer santrallerinde kusursuz olmadığını ortaya koydu. Gelişmiş dünya bu anlamda kendi çözümünü buldu ve uzun süredir bilgiye, bilime, A-Ge ve yenilikçiliğe yaptığı yatırımların karşılığını aldı ve tüm bunların belki de çözümü olacak olan 3. sanayi devrimini başlattı" diye konuştu.
Temelinde ileri teknoloji, bilgi ve iletişim teknolojileri olan 3. sanayi devriminin, internetle başlayan yeni bir ekonomi ortaya çıkardığını söyleyen Aşut, şöyle devam etti; "3. sanayi devrimi artık yoğun enerji ihtiyacı olmayan bir üretim mantığını ortaya koydu. Artık dünyanın en çok para kazanan firmaları petrol, silah ve inşaat sektörü veya ağır sanayi fabrikaları değil, tam aksine 'facebook, google, IBM' gibi bilişim firmalarıydı. En zengin insanlar artık petrolcüler veya düşük ve orta teknolojili, ağır sanayi fabrikaları sahipleri değil, bilgiyi kullanan Steve JOB'salar, Bill Gates'lerdi. 3. sanayi devriminde her ev kendi elektriğini kendi üretiyor. Alternatif enerjilerle işini hallediyor. Akıllı evler, akıllı fabrikalarla enerji verimliliği sağlanıyor. Gelişmiş dünya bu birikimle artık 3. sanayi devrimini gerçekleştiriyor. Güneşi olmayan Almanya 1 milyon konutunu güneş enerjisi ile kendi elektriğini üreten küçük üreteçlere dönüştürmüş durumda." TÜRKİYE'NİN DURUMU Dünyadaki enerji gelişimini bu şekilde özetleyen Aşut, Türkiye'deki durumu ise şöyle değerlendirdi; "Ülke olarak biz şu anda 2. ve 3. sanayi devriminin ortasında sıkışmış durumdayız. Türkiye yoğun enerji ihtiyacı duyan, fosil yakıtlara bağımlı olan düşük ve orta teknolojili üretim yapan bir ülke. Hatta, bu alanda lider ülkelerden biri. Ancak, yer altı kaynağı olmayan, fosil yakıtlarda dışa bağımlı bir ülke için bu ne kadar sürdürülebilir olabilir? Açık olan tek bir gerçek var; o da düşük ve orta teknolojili üretim yapan Türkiye'nin aşırı derecede enerjiye ihtiyacı olduğu. Alternatif enerjileri üretimde kullanacak bir seviyede olduğumuz söylenemez. Bu konuda yatırımlar var. Hükümetimizin ciddi teşvikleri var. Bunun Ar-Ge'sine yapılan ciddi yatırımlar ve çalışmalar var. Ancak, kısa vadede bir çözüm olacak düzeyde değil. Nükleer enerji bugün için ülkemizin bu enerji ihtiyacı için bir çözüm olabilir. Ancak bu gün için olabilir. Gelecek perspektifinde bakıldığında tek çözüm, aşırı enerji gerektirmeyen bir ekonomik model olan yüksek teknolojili bir üretim ve bilgi ve iletişim teknolojileri merkezli bir ekonomik sistemdir. Türkiye kısa sürede yüksek teknolojili bir üretim sistemine geçmek ve eğitim alt yapısını buna göre düzenlemek zorundadır. Nükleer bu gün için çözüm olabilir, ancak uzun vadede bu da bir çözüm değildir. Daha büyük bir vizyon oluşturmalıyız. Dünya başka bir ekonomik devrim yaşıyor. Bu da temelinde bilgi ve iletişim teknolojileri olana 3. sanayi devrimidir. Bugünkü enerji ihtiyacımızın çaresi belki nükleer olabilir. Ancak, uzun vadede daha gelişmiş bir ekonomi, daha temiz ve güvenli bir dünya, daha zengin ve refah bir Türkiye için fosil yakıtların ve nükleer enerjinin gerekmediği, temelinde yüksek teknolojili bir üretimin ve bilgi iletişim teknolojilerinin olduğu 3. sanayi devrimine geçmek geleceğimizi belirleyen en önemli şey olacaktır. "
Aşut'tan Nükleer Değerlendirmesi
İçel Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Şerafettin Aşut, nükleer enerjinin, Türkiye'nin bugün için enerji ihtiyacına bir çözüm olabileceğini ancak uzun vadede bunun da yeterli olmayacağını söyledi.