Atalay, Dominik Cumhuriyeti'nde

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, tüm dünyada şiddeti giderek artan afetler ve felaketlere karşı bölgesel ve uluslararası alanda işbirliğinin artılması gerektiğini söyledi.


Türkiye, Dominik Cumhuriyeti ve Katar'ın girişimleri ve Birleşmiş Milletler'in desteği ile 2011'de başlatılan Hopefor girişimi 3. Uluslararası Konferansı Dominik Cumhuriyeti'nin Punta Cana kasabasında başladı.

Konferansa Türkiyeyi temsilen katılan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, konferansta yaptığı konuşmada, tüm dünyada şiddeti giderek artan afetlere dikkati çekti. Dominik Cumhuriyeti'ne Filipinler'den geldiğini belirten Atalay, Haiyan tayfununun yol açtığı yıkıntıyı yerinde gördüğünü ve afet yönetiminin artık dünya ülkelerinin en öncelikli konusu haline geldiğini belirtti.

Atalay, 3 ülkenin önayak olduğu Hopefor girişiminin tüm kıtalardan en az 10 ülkenin öncülüğünde sürdürülmesi ve kapsamının da afetlerde sivil-asker işbirliğinin artırılmasının ötesinde topyekün afet yönetimini içerecek biçimde genişletilmesi çağrısında bulunarak, BM öncülüğünde New York'ta bu konuda bir hazırlık toplantısı yapılabileceğini kaydetti.

Deprem, sel, heyelan, çığ gibi yüzlerce afet yaşanan dünyada, doğal ve insan kaynaklı afetlerin sayısında özellikle son dönemlerde önemli bir artış görüldüğünü belirten Atalay, "Buna paralel olarak; can, mal kaybı ve ekonomik kayıpların artışı yaşlı dünyamız için tehlike sinyalleri vermektedir. Dünya ölçeğinde yaşanan afetlerden hemen hemen tüm ülkeler payını almakta ve afetler, sosyal, kültürel ve büyük ekonomik kayıpları da beraberinde getirmektedir" dedi.

2002-2011 yıllarında dünya genelinde meydana gelen doğal afetlerden 1 milyon 124 bin 854 kişinin etkilendiğini ve 1 milyar 313 milyon dolar tutarında ekonomik kayıp yaşandığını kaydeden Atalay, afetlerin sadece 2011'de 206 milyon insana zarar verdiğini ve 366 milyon dolar ekonomik kayba yol açtığına, bu olumsuz etkilerin afet yönetimini, hükümetlerin en önemli konularından biri haline getirdiğine dikkati çekti.

Afetlerin en iyi şekilde yönetilmesi için afet risk azaltmadan iyileştirmeye, afet yönetiminin tüm safhalarında ekonomik etkiler detaylı olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirten Atalay, "Bu ekonomik etkiler, ülkelerin hem kısa vadeli hem uzun vadeli ekonomik büyümesine olumsuz yansımakta ve özellikle çevreye olan etkisi nedeni ile sürdürülebilir kalkınma açısından çok büyük önem arz etmektedir. Ekonomik olarak gelişmiş devletlerin dahi afetler karşısında yetersiz kaldıklarını görmekteyiz. Son dönemlerde gerçekleşen afetler ve yaşanan tecrübeler bu çaresizlikleri göz önüne sermektedir. Doğal afetler, özellikle yoksul ülkelerde büyük yıkımlara yol açmakla beraber, gelişmiş ülkelerde dahi yönetilemez bir boyut kazanmaktadır" diye konuştu.

Atalay, bunun son örneklerinin ABD'deki kasırga ile Japonya'daki deprem ve sonrasındaki tsunamide görüldüğünü belirterek, afetlerin zengin-yoksul ayırt etmeden, tüm kesimler üzerinde yıkıcı etkisinin açık bir gerçek olduğunu, afetlerde maalesef az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin daha çok zarar gördüğünü, can ve mal kaybı açısından büyük yıkımların yaşandığını vurguladı. Atalay, bunun için afetlere hazırlık ve uluslararası işbirliği ile sivil-asker dayanışmasının büyük önem kazandığını ifade etti.

Başbakan Yardımcısı Atalay, konuşmasına şöyle devam etti:

"Türkiye Cumhuriyeti olarak biz Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı kısa adı AFAD ile afetlere hazırlık ve afet yönetimi alanında önemli çalışmalara imza attık ve imza atmaya devam ediyoruz. AFAD'ın koordinasyonunda sivil-asker işbirliğine büyük bir önem veriyoruz. Hemen hemen tüm ulusal ve uluslararası çalışmalarımızda askerlerle birlikte çalışıyoruz. Son yıllarda karşılaştığımız en büyük afet olan Van depremleri de sivil asker işbirliği konusunda örnek bir çalışma oldu. Konferansımız kapsamında da Van depremlerinde gerçekleştirilen çalışmalara ilişkin bir sunumu izle şansımız da olacak Yurtdışına insani yardım organizasyonlarına ve arama kurtarma çalışmalarına da hem sivil, hem askeri ekipleri gönderiyoruz."

-Türkiye'de düzenlenecek Dünya İnsani Zirvesi-

Türkiye'nin insani yardımlarda sergilediği başarılı model ve yürüttüğü çalışmalar neticesinde, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'un, BM 68'inci Genel Kurulu sırasında 2016 yılında düzenlenecek ilk Dünya İnsani Zirvesi'ne Türkiye'nin ev sahipliği yapacağını açıkladığını belirten Atalay, Türkiye'de Asya ile Avrupa'yı birleştiren tarihi İstanbul şehrinde düzenlenecek bu tarihi zirvenin başarıyla sonuçlanması için Türkiye'nin her türlü imkanını seferber edeceğini vurguladı.

Atalay, Türkiye'nin söz konusu zirveye ev sahipliği yapması kararının, BM'nin insani alanda ortaklıkların genişletilmesi hedefiyle de örtüştüğüne dikkati çekerek. "Daha güvenli bir dünyanın oluşturulmasına yönelik uluslararası dayanışmanın güçlü bir destekçisi olan Türkiye, Zirve'ye insani alandaki tüm uluslararası aktörlerin etkin katılımının sağlanması için gayret sarfedecektir. Türkiye, önde gelen bir uluslararası bağışçı olarak, daha kapsamlı insani yardım ortaklığı kurma konusunda etkin rol aldığı, Birleşmiş Milletler'e verdiği güçlü destek ve Avrupa, Asya ve Orta Doğu'nun kalbinde yer alan stratejik konumu itibariyle bu zirveye evsahipliği yapmayı hak etmiştir. Ülkemiz bu zirveyi büyük bir başarı ile yapacak ve insani yardım modelimizi paylaşarak, bu alanda yeni bir çığır açılmasına öncülük edecektir" diye konuştu.

BM Cenevre Ofisi'nde Kalkınma İnisiyatifleri kuruluşunun hazırladığı ve onuncusu bu yıl yayımlanan Küresel İnsani Yardım raporuna göre, 2012 yılında en fazla uluslararası yardımda bulunan ülkeler bazında, Türkiye'nin ABD ve İngiltere'nin arkasından 3. sıraya yükseldiğini hatırlatan Atalay, "Eğer, listeye Avrupa Birliği'ni de dahil edersek ülkemiz 4. büyük bağışçıdır. Ülkelerin insani yardım için yaptığı harcamalar mali kriz nedeniyle düşüşe geçmiştir. Son 12 ayda bu düşüş yüzde 8'e ulaşmıştır. Birleşmiş Milletler ile uluslararası insani yardım bütçesinden kesintiye giden bazı ülkelerin tersine, Türkiye yardım miktarını giderek arttırmıştır. Türkiye 2012'de insani yardım bütçesini neredeyse ikiye katlayarak Gayri Safi Milli Hasıla'sının yüzde 0,13'üne denk düşen 1 milyar doların çok üzerinde insani yardımda bulunmuştur" ifadelerini kullandı.

Sivil-asker işbirliğinin başarılı örnekleri ile çalışmalar konusunda da Atalay, Türkiye'nin 2004 sonunda meydana gelen Güneydoğu Asya depremi, 2005'teki Pakistan depremi, 2006'da Lübnan'da yaşanan insani kriz, 2008'in sonunda patlak veren Gazze krizi, 2010 başında meydana gelen Haiti ve Şili depremleri ile ağustosta yaşanan Pakistan'daki sel felaketi ve 2011'de meydana gelen Japonya depremi, Libya krizi, 2011'de Doğu Afrika ülkelerinde başlayan kuraklık sonucunda Somali'de başgösteren kıtlık, 2011'de Suriye'den ülkemize yönelik nüfus hareketleri ve Myanmar'da yaşanan iç karışıklıklar sonrasında bölgelere yapılan insani yardım operasyonlarının özellikle dikkati çekici olduğunu vurguladı.

-"Suriyeli misafirlerimize açık kapı politikası uyguladık"-

Atalay, dünyanın önemli ve etkili aktörlerinden Türkiye'nin, Suriye'deki olayların barışçı çözümü için elinden geleni fazlası ile yaptığını, konuyu BM dahil uluslararası tüm kurum ve kuruluşlara taşıdığını ancak Suriye'de gelinen noktanın maalesef arzu edilmeyen boyutlara ulaşmıştığını belirtti.

Atalay, "Suriyeli misafirlerimize 'açık kapı politikası' uyguladık. Gelen hiçbir Suriyeliyi kapıdan çevirmedik. Başta Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere hükümetimiz ve devletimizin tüm yetkilileri Suriye konusuna hassasiyetle eğilmiş ve uluslararası kamuoyunun dikkatinin Suriye'de yaşanan drama yönelmesine öncülük etmiştir" dedi.

Başbakan Yardımcısı Atalay, Suriye'den gelenlerin insani ihtiyaçlarının karşılanması ile ilgili olarak görevlendirilen AFAD'ın, 10 ilde kurduğu 21 barınma merkezinde 200 binden fazla Suriyelinin yanı sıra, kampların dışında çeşitli illerde bulunan yaklaşık 500 bin Suriye vatandaşının da ihtiyaçlarının karşılanmasının koordine ettiğini vurguladı. Atalay, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Türkiye Cumhuriyeti, hem barınma merkezlerimizde barındırdığımız Suriye vatandaşlarının, hem de Suriye'de yaşam savaşı veren komşularımızın hayatlarını sürdürebilmeleri için olağanüstü bir gayret sarf etmektedir. Bu çerçevede; barınma merkezlerinde son derece etkin ve entegre bir sistem geliştirilmiştir. Bu sistem kapsamında merkezlerimizdeki eğitim faaliyetlerimiz Milli Eğitim Bakanlığımız ile sağlık faaliyetlerimiz Sağlık Bakanlığımız ile güvenlik faaliyetlerimiz İçişleri Bakanlığımız ile diğer hizmetlerimiz ise ilgili tüm Bakanlıklarımız ile koordineli bir şekilde yürütülmektedir. Uygulamaya koyduğumuz barınma merkezleri standartları en ince ayrıntılarına kadar planlanmıştır. Sonuçta ortaya çıkan uygulamalar, tüm dünya ülkeleri ile paylaşılarak, diğer ülkelerde de sığınmacı durumuna düşen insanların daha iyi şartlarda yaşamaları için örnek teşkil etmektedir."

Barınma merkezlerini ziyaret eden yerli ve yabancı çok sayıda yetkilinin, kampların ve buralarda verilen hizmetlerin uluslararası standartların çok çok üzerinde olduğunu tescil ettiğini belirten Atalay, "bugüne kadar Suriyeli misafirlerin ihtiyaçlarını karşılamak için gerçekleştirilen harcamaların BM standartlarında 2 milyar doları aştığını, uluslararası camianın yardımlarının ise 150 milyon dolar civarında kaldığını" ifade etti.

Filipinler'e de ilk elden 65 ton çadır, mutfak seti, battaniye yardımı yapıldığını belirten Atalay, Türkiye'nin afetlerde işbirliği çerçevesinde, çok sayıda ikili ve üçlü anlaşmalara imza atarak, bölgesel işbirliği ittifakları kurduğunu, BM ve NATO organları ile ortak çalışmalara katkı verdiğini ve katkı vermeye devam ettiğini vurguladı.

Atalay, komşularla ve diğer ülkelerle Avrupa Konseyi, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı,Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü,BM, NATO, AB,Afet Önleme ve Afete Hazırlık Girişimi,Doğal ve İnsan Kaynaklı Afetleri Önleme, Hazırlık ve Müdahale Programı gibi uluslararası kurum ve kuruluşlarla afet ve acil durumlarda işbirliği ile teknik bilgi ve becerilerin paylaşımına büyük önem verildiğini bildirdi.

Son dönemde, Azerbaycan, Romanya, Makedonya, Bulgaristan, Belarus, Fransa ve Arnavutluk gibi ülkelerle afetlere ilişkin ikili anlaşmalar imzalandığını ve bir kısmı ile de görüşmelerin devam ettiğini blirten Atalay, Afet Yönetimi alanında işbirliği konusunda Türkiye ile Dominik Cumhuriyeti arasında bir mutabakat zaptının Hopefor Konferansı vesilesiyle imzalanacağını açıklamaktan da ayrıca memnuniyet duyduğunu ifade etti.

-Mutabakat zabtı imzalandı-

Konferans kapsamında imzalayacakları mutabakat zaptının taraflara hayırlı olmasını temenni eden Atalay, "Bu kapsamda Dominik Cumhuriyeti ile yeni işbirliği kapıları açılacağını umut ediyorum. Hopefor inisiyatifinin bu vesile ile Dominik Cumhuriyeti ile olan ilişkilerimizi ilerletmesi de değinilmesi gerekilen bir nokta. Yaşamın her alanında olduğu gibi sık sık karşılaştığımız afetler konusunda da yönetebilirlik temel esastır. Başarılı bir afet yönetimi; iyi bir koordinasyon ile hızlı ve etkin bir yönetimi gerektiren çok bileşenli bir organizasyona ihtiyaç duymaktadır. Plansız programsız, organize olmamış, koordinasyondan uzak çalışmalar çoğu zaman başarısız sonuçlara yol açabilir. Ülkemiz son dönemlerde afet yönetimine büyük önem vermektedir. Afetlerin yol açtığı zararları en aza indirmeye, risk ve zarar azaltma, planlama ve hazırlık aşamalarına öncelik vermekte afet yönetimini etkin kılmak için projeler geliştirmekte ve hayata geçirmekteyiz. Afet öncesi hazırlık, planlama ve risk azaltma çalışmaları, eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleri, erken uyarı ve kesintisiz haberleşme projeleri ile afetin zararlarını en aza indirmeye çalışıyoruz" diye konuştu.

Hazırlanan stratejik planla afetlere ilişkin 5 yıllık yol haritasının belirlendiğini belirten Atalay, şunları kaydetti:

"Afet yönetimi tarihimizin ilk stratejik belgesi olan "Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı-2023" hazırlanmış ve uygulanmaya konulmuştur. Afetlerle topyekün mücadele ve dayanışma için; Uluslararası organizasyonlar, yardımlarını yalnızca kısa süreli acil yardım faaliyetlerine değil, uzun vadeli iyileştirme ve bir sonraki afete hazırlık faaliyetlerine de yönlendirmelidirler. Böylece, ileride olabilecek doğal afetler için, toplulukların zarar görebilirliği ve baş edebilme kapasitesi güçlendirilmiş olacaktır. Küreselleşen dünyamızda, artık hiçbir ülke tek başına her şeyi yapabilecek güce sahip değildir. Ancak ülkelerin üzerine düşen görevleri işbirliği içinde yapması halinde afetlerle mücadele ve ekonomik kayıpların azıltılması konusunda başarılı olunabildiği gerçeği göz ardı edilmemelidir."

Daha sonra, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve Dominik Cumhuriyeti Dışişleri Bakan Vekili Manuel Trullois, iki ülke arasında afet yönetiminde işbirliğine ilişkin mutabakat zaptını imzaladı.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile