Atanamayan Öğretmen Sayısı Bir Milyonu Aşabilir

Atanamayan Öğretmen Sayısı Bir Milyonu Aşabilir

Eğitim Bir-Sen Manisa Şube Başkanı Mesut Öner sendikaları tarafından hazırlanan ‘2017 Yılı Eğitime Bakış, İzleme ve Değerlendirme Raporu’nu paylaştı. Öner, yapılan değerlendirmelere göre yakın zamanda atanamayan öğretmen sayısının 1 milyonu aşmasının beklendiğini, bunun hükümet ve bakanlık için önümüzdeki yıllarda oldukça önemli bir sorun haline geleceğini vurguladı.

Eğitim Bir-Sen tarafından hazırlanan ve ‘Eğitime erişim ve katılım’, ‘Eğitimin çıktıları’, ‘Öğretmenler’, ‘Eğitim-öğretim ortamları’, ‘Finansman’ başlıkları altında beş bölümden oluşan ‘2017 Yılı Eğitime Bakış, İzleme ve Değerlendirme Raporu kamuoyuyla paylaşıldı. Sendika binasında yönetim kurulu üyeleriyle birlikte basın açıklaması düzenleyen Eğitim Bir-Sen Manisa Şube Başkanı Mesut Öner, “2016 yılında 6-9 ve 10-13 yaş gruplarında hem kız hem de erkek öğrencilerin net okullaşma oranları Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ortalamalarının üzerinde; okul öncesi ve ortaöğretim düzeyinde ise OECD ortalamasının altındadır. Milli eğitim sisteminde yükseköğretim hariç 17 milyondan fazla öğrenci bulunmaktadır. Sistemdeki öğrencilerin 1 milyon 750 bini açık öğretimdedir. Oldukça büyük olan bu sayı, açıköğretim liselerinin ‘depo’ olma özelliğini devam ettirdiğini göstermektedir. İlkokula yeni kayıt sayısı 1,2 milyon civarında ortaöğretime yeni kayıt ise 1 milyon civarında gerçekleşmektedir. Ortaöğretimde okul türüne göre yeni kayıt oranlarına bakıldığında 2011 yılından sonra meslek liselerine yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısı, genel liselerin yeni kayıt sayısını geçmiştir” dedi.



Bir milyondan fazla öğretmen görev yapıyor

Türkiye’de kamu ve özel okullarda toplam 1 milyondan fazla öğretmenin görev yaptığını anlatan Öner, “Son yıllarda kadın öğretmen oranı artmasına rağmen, kadın öğretmen oranı açısından Türkiye tüm kademelerde OECD ortalamasının altında kalmaktadır. Öğretmen ihtiyacı tahmini olarak net 80 bin, norm fazlası öğretmenlerde hesaba katıldığında 120 bin civarındadır. Değerlendirmelerimize göre yakın zamanda atanamayan öğretmen sayısının 1 milyonu aşması beklenmektedir. Bu ise hükümet ve Bakanlık için önümüzdeki yıllarda oldukça önemli bir sorun haline gelecektir. 2016 yılından itibaren uygulamaya konan sözleşmeli öğretmenlik ve öğretmen atama sürecinde mülakat uygulaması başlatılmıştır. Bu çerçevede son iki yılda 40 binden fazla sözleşmeli öğretmen atanmış ve 2017’deki atamaların yüzde 90’ından fazlası Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine yapılmıştır. Türkiye’de öğretmenliğe yeni başlayan öğretmenlerin maaşları OECD ortalamasının altında yer almaktadır. Kıdemli öğretmen maaşlarındaki fark daha da büyümektedir. Türkiye’deki öğretmenlerin önemli bir kısmı aldıkları ücretlerden memnun değildir” şeklinde konuştu.

Tüm kademelerdeki resmi ve özel okul sayısının 83 bin civarında olduğunu dile getiren Öner, “Özel okul sayısı ise son on yılda hızlı bir şekilde artmış ve 5 binin üzerine çıkmıştır. Burada dikkat çeken husus temel lise ve özel meslek lisesi sayısındaki artıştır. Türkiye’de eğitime ayrılan kamusal kaynaklar son yıllarda hem miktar olarak hem de genel bütçe ve Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içindeki oran bazında önemli artışlar göstermiş ve OECD ortalamasına yaklaşmıştır” ifadelerini kullandı.

Sorunlara yönelik önerileri de paylaşan Öner şunları söyledi: “Türkiye’deki mevcut öğretmen açığı dikkate alındığında, bu açığı kapatmaya yönelik her yıl büyük sayıda, 40-50 bin civarı öğretmen alım politikalarının sürdürülmesi gerekmektedir. Sözleşmeli öğretmenlik ve öğretmenlik alım sürecinde birçok sorun görülmektedir. Bundan dolayı sözleşmeli öğretmenlik ve öğretmen atama sürecinde mülakat uygulamasından vazgeçilmelidir. Öğretmenleri, dezavantajlı bölgelerde çalışmaya teşvik edici ve özendirici ek ekonomik haklar ve sosyal imkanlar sağlanmalıdır. Türkiye’deki öğretmen maaşlarının diğer OECD ülkeleri ile kıyaslandığında düşük olduğu görülmektedir. Bunun için öğretmen maaşları iyileştirilmeli ve OECD düzeyine çıkarılmalıdır. Derslik ve şube başına düşen öğrenci sayısı azalmış ancak bölgeler arası eşitsizlik ve ikili öğretim devam etmektedir. Bu sorunları ortadan kaldırmak için yeni okul ve derslik yapımında dezavantajlı bölge ve illere öncelik verilmelidir. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı önemli oranda azalmış ancak bölgelere ve illere göre aşırı farklılaşmaktadır. Bundan dolayı bölgeler ve iller arası eşitliği sağlamak için öğretmenlerin dezavantajlı bölgelerde çalışmasını teşvik edecek programlar geliştirilmelidir. Türkiye eğitime ayırdığı bütçeyi artırmaya devam etmelidir. Ayrıca, öğrenci başına yapılan harcamaların 3,5 binlerden 5 bin TL’ler düzeyine çekilmeli ve öğrenci başına harcamanın az yapıldığı bölgelere kaynakların gönderilmesinde öncelik verilmelidir. Okullar için hayati önem taşıyan, tüketim malzemeleri, temizlik, güvenlik gibi cari harcamalarda kısıtlamaya gidilmemeli ve okullara bu konularda harcanmak üzere daha fazla bütçe ayrılmalıdır. Okul öncesi eğitim yaygınlaştırılmalıdır. Bunun için özellikle dezavantajlı ailelerden herhangi bir ücret alınmamalıdır. Açıköğretim liselerinin zorunlu eğitim çağındaki başarısız öğrencilerin yığıldığı bir depo olmaktan çıkarılması ve ağırlıklı olarak çağ nüfusu dışındaki kişilere hizmet vermesi sağlanmalıdır. Türkiye’de son yıllarda lise mezuniyet oranları hızlı bir şekilde artmasına rağmen halen OECD ortalamasının önemli oranda altındadır. Bunun için lise mezuniyet oranlarını artırmaya yönelik çalışmalar devam ettirilmelidir. Özel eğitim gereksinimi olan çocukların özellikle ortaöğretime katılımlarını sağlayacak önlemler alınmalıdır. Özel yetenekli öğrencilere yönelik hizmet veren BİLSEM’lerin sayısı ve niteliği artırılmalıdır.”
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile