Rapor, bu sanayi kolunun yüzde 94'ü ile 19 çalışanı olan işletmelerden oluştuğunu ve sadece yüz binde 4'ü 5 bin ve üzerinde çalışanı olan firmaların varlığını gözler önüne seriyor.
'İmalatın Görünümü' raporuna göre, 20 ile 49 çalışanı olan işletmelerin tüm işletmelere oranı yüzde 3,8 iken, 50 ile 99 çalışanı olan işletmelerin oranı yüzde 1. Büyük ölçekli firmaların oranı çok daha düşük. İşletmelerin sadece yüz binde 4'ünde, 5 bin ve üzeri çalışanı bulunuyor. İmalat sanayi işletmelerinde ortalama çalışan sayısı da 9.
Küçük ölçekli işletmelerden oluşan Türk imalat sanayi, üretimi ve ürün çeşitliliğini ise istenilen şekilde artıramıyor. Bu işletmelerde düşük teknolojiye dayalı üretim yapılıyor. İmalat sanayinde faaliyet gösteren işletmelerin yüzde 63'ünü gıda, giyim, ağaç ürünleri, mobilya gibi 'düşük teknoloji malları' üreten işletmeler oluşturuyor. Bu işletmelerin yarattığı üretim değeri de imalat sanayinde yaratılan toplam üretim değerinin yüzde 40'ı civarında.
ATO Başkanı Sinan Aygün, rapora ilişkin yaptığı değerlendirmede, imalat sanayinin milli gelir içindeki payının 21 yıldır aynı kaldığını, imalat sanayin bu payın artması durumunda kalkınmanın da hızlanacağını savundu.
Sinan Aygün, Türkiye'nin yabancı teknolojileri ithal etmenin ötesine geçerek, teknoloji geliştiren bir sürece girmesi gerektiğini vurgularken; "Ülkemizin en büyük eksiği üretimini artıramamak. İmalat sanayinin milli gelirimiz içindeki payı 21 yıldır demir atmış durumda. Artık demir almak zaman, rotamız hızlı kalkınma olmalı" ifadelerini kullandı.
Aygün, Türk imalat sanayinin küçük ölçekli işletmelerden oluştuğunu ve düşük teknolojiye dayalı üretim yapıldığını dile getirdi. İmalat sanayi işletmelerinin yüzde 94'ü 1 ile 19 çalışanı olan işletmelerden oluştuğuna işaret eden Başkan Sinan Aygün, sadece yüz binde 4'ünün 5 bin ve üzerinde çalışanı olduğunu aktardı. Aygün, Türkiye'de üretimin yüzde 40'ı düşük teknoloji mallarından, yüzde 4'ü ise yüksek teknoloji malları olduğunu belirtti. İmalat sanayinin milli gelir içindeki payı 21 yıldır hiç değişmediğini ve 1988 yılında yüzde 22 olan oran, 2009 yılı itibariyle yüzde 23 olduğunu kaydetti.
