Atso Meclisi Kasım Ayı Olağan Toplantısı

Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Osman Budak, "Böylesine bir eğitim sisteminde dershaneler, 'Dershaneleri kapattım' diye kapatılmaz, merdiven altına iner. İmkanı olanlar, çocuklarına özel ders aldırabilir. İmkanı olmayanlar fırsat eşitliği konusunda sınıfta kalır" dedi.


ATSO kasım ayı olağan meclis toplantısı, Meclis Başkanı İzzet Bayar başkanlığında yapıldı. Toplantıda konuşan Budak, İran'ın nükleer programına ilişkin yürütülen müzakerelerin anlaşmayla sonuçlandığını hatırlatarak, sürecin bölgeye yansımalarına işaret etti.

ABD'nin artık Ortadoğu'dan vazgeçtiğini, Asya'ya doğru açılmaya başladığını ifade eden Budak, "Bunun işaretleri de var. İran var, Uzakdoğu ülkeleri ile serbest ticaret anlaşmaları imzalanıyor. Biz bunun dışında kalmamalıyız. Yeni bir dönüşüm, değişim var. Çin'in yaptığı açıklamaları dinlemişsinizdir. Çin 'Yeteri kadar döviz rezervim var, daha çok liberal olacağım, daha çok dünyaya açılacağım' kararını aldı. Çin hepimizin işleriyle ilgili, reel sektörle ilgili çok yakından takip edilmesi gereken bir ülke" diye konuştu.

Türkiye'de işsizlik oranlarının yüzde 8-10 arasında değiştiğine değinen Budak, büyümede ise yüzde 4'ün yakalanamadığını belirtti.

Budak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu büyüme Türkiye'ye yetmez. Türkiye'nin renklerine çok da uygun değil. Bu, önümüzdeki yıl orta vadeli planda görüldü.

Önümüzdeki yıl, iç tüketimi kısıcı tedirler alınmaya gayret ediliyor. Asıl mesele burada kredi kartları. Kredi kartlarının vadelerini kısıtlamakla iç tüketim kısılmaz. Rakamlara baktık, Türkiye'de perakende ticaret 500 milyar lira. Kredi kartı ile alışveriş de 80 milyar lira. Neredeyse yüzde 7'si bile değil. Birçok şirketimiz artık kredi kartlarıyla garantili tahsilatın yolunu buldu. Kredi kartlarındaki bu tedbirin ekonomiye çok fazla fayda getireceğini düşünmüyorum."

Yatırım tablosunu da çıkarttıklarını, imalat sanayinin gayrisafi milli hasılaya katkısının 1998'de yüzde 23,9, 2012'de yüzde 15,6 olduğunu bildiren Budak, inşaat sektörünün gayrisafi milli hasılaya katkısının 1998'de 5,8, 2012'de 4,4'e geldiğini dile getirdi.

Tarım sektörününün gayrisafi mili hasılaya katkısının 1998'de 12,1, 2012'de 7,7 olduğunu kaydeden Budak, şöyle konuştu:

"Tarımda üretimimiz küçülüyor anlamı çıkmaz ama tarımdaki rakamın düşüşünü sanayi ile açıklayabilirsiniz, onu da açıklayamıyoruz. Yatırımlarla ilgili büyüme var. Yatırımlar daha çok hizmet sektörüne. Hizmet sektöründen şunu anlıyoruz; iletişim, telefon, sağlık yatırımları, daha çok AVM ve zincir marketler ve bankacılık. ABD, İngiltere gibi ülkelerde bu tablo normal karşılanabilir ama diğer yandan onlar yazılıma, bilişime önemli yatırım yapıyor. Bizim Almanya'ya, Kore'ye, Çin'e bakmamız lazım. Onlarda imalat sanayisindeki yatırımın büyümesinin gayrisafi milli hasılaya oranı yüzde 35 civarında."

- "Antalya" üst kimliğiyle markalaşma

Budak, tarım sektöründe yaşanan gelişmelere de değinerek, toptancı hal fiyatlarından örnekler verdi. Halde bir kasa domatesin bir diş macununa eşit olduğuna dikkati çeken Budak, diğer ürünlerde de benzeri oranlar bulunduğunu söyledi.

Antalya'nın ürünlerinin değer kazanabilmesi için markalaşmak gerektiğini vurgulayan Budak, domateste buna yönelik bir çalışma başlattıklarını kaydetti.

Çalışmanın başarılı şekilde sürdürüldüğünü anlatan Budak, "Yakında bilboardlara çıkacak. Antalya domatesi markasını bir imaj olarak kullanmaya başladık. Antalya markasında mobilya, plastik, metal, mermer, tarım ürünleri. Üst kimlik Antalya. Antalya'da üretilmiştir altına da ürünlerimzi koyuyoruz. Bu çalışmanın mutlaka katma değer getireceğini biliyoruz" dedi.

- Dershane tartışması

Yaşadıkları sıkıntılara rağmen Türkiye'de gündemi hep ekonomi dışındaki alanların oluşturduğunu dile getiren Budak, son günlerde de dershaneler konusunun tartışıldığını hatırlattı. Dershaneler yerine eğitim sisteminin tartışılması gerektiğini savunan Budak, eğitimin, gelişmenin ana faktörü olduğunu ifade etti.

Türkiye'de her hükümet döneminde, gelen her bakanla müfredat değişikliği yapıldığını anlatan Budak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'de 4 bin dershane, 100 bin çalışan var. Birçok öğretmen burada fırsat eşitliğine destek vermiş oluyor. Zenginler çocuklarını en iyi okullara gönderebilir. Devlet okullarındaki eğitim sistemi ortada. Böylesine bir eğitim sisteminde dershaneler, 'Dershaneleri kapattım' diye kapatılmaz, merdiven altına iner. İmkanı olanlar, çocuklarına özel ders aldırabilir. İmkanı olmayanlar fırsat eşitliği konusunda sınıfta kalır. Türkiye'deki sistem bu. Eğitimi dönüştürürsünüz, reform yaparsınız, batı seviyesine getirirsiniz o zaman zaten dershaneye ihtiyaç kendiliğinden ortadan kalkar.

Çocuklarımız 20'ye yakın sınava giriyor. Yarış atı gibiler. Okullarda aldıkları eğitimle o sınavlarda daha iyi eğitim alanlarla yarışmaları çok söz konusu değil. Eğitim sistemindeki çarpık gelişmenin ortadan kaldırılmasıyla dershane ihtiyacı da ortadan kalkacaktır. Eğitimi bu şekilde tartışmak lazım, siyasi malzeme olarak değil."

En önemli sorunun eğitim olduğunu vurgulayan Budak, "Eğer gelişmiş medeniyetler seviyesine ulaşmak istiyorsak eğitim sistemine mutlaka reform gerekiyor. Bu reformun karşılığı böyle olmamalı. Geçilecekse özel sektörü kapatarak bir yere gidemiyorsunuz. Kapatınca yer altına indirmiş oluyorsunuz. O yüzden yapı böyle değerlendirilmeli" diye konuştu.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile