Avrupa'da kimlik bunalımı
Avrupa'nın hasta ekonomileri Portekiz, Yunanistan, İrlanda, İspanya birbirine benzetilmekten utanıyor.
İrlanda geçenlerde bir açıklama yapıp “Biz Yunanistan değiliz” demişti. Ardından Portekiz çıkıp “Biz İrlanda değiliz” dedi. Hafta sonunda da İspanya bir açıklama yaptı ve “Biz Portekiz değiliz” dedi. Avrupa’nın hasta dört ekonomisi birbirine benzetilmekten utanıyor. IMF’nin 2010 tahminlerine göre dördü de birbirinden sorunlu. Ama İspanya batmasına izin verilmeyecek kadar büyük. Ben Türkiye’yi de tabloya ekledim, bakıp kendimizi iyi hissedelim diye.
Tablo bize kendimizi iyi hissettiriyor. Ama bir satır* daha var ki, o da kızdırıyor. Tüm bu göstergelere rağmen Avrupa’nın dört sorunlu ekonomisinin dördü de bizden yüksek kredi notuna sahipler. Avrupa Birliği üyeliği dışında farkı açıklayacak neden yok. Demek ki, AB üyesi olmak bir ülkeye borç veren kreditörün gece rahat uyuması açısından önemli bir faktörmüş.
Türkiye’nin yerini Yunanistan aldı
Bundan 3-4 yıl önce “Biz olmasak IMF ne yapar?” diyorduk. Çünkü IMF’nin stand-by kredisi verdiği birkaç ülkeden biriydik. Bizim kullandığımız kredi IMF’nin toplam kredilerinin yüzde 80’ini aşıyordu. Yani Türkiye olmasaydı IMF maaşları bile ödemekte zorlanırdı. Bugün tablo değişti. Şu anda 19 ülke IMF’den kredi kullanıyor, 20’ncisi yolda. İrlanda da birkaç hafta içinde IMF’ye muhtaç ülkeler sınıfına katılacak. İlginç olan IMF kredisi kullanan ülkeler arasında Avrupalıların sayısının artıyor olması. Oysa Avrupa 1970’lerde IMF sayfasını kapatmıştı. Bosna, Yunanistan, İzlanda, Romanya, Letonya, Sırbistan ve Ukrayna halen stand-by kredisi kullanıyor. Yunanistan IMF’nin en büyük müşterisi. IMF’nin stand-by kredilerinin neredeyse yarısını Yunanistan aldı.
Hangisi doğruyu yapıyor: FED mi, yoksa TCMB mi?
Dünyada iki tür merkez bankası var. Sadece fiyat istikrarını sağlamakla sorumlu olanlar ve hem fiyat istikrarını hem de istihdam artışını sağlamakla sorumlu olanlar. Bizimkisi ilk gruba giriyor. Önceliği fiyat istikrarını sağlamak. Amerikan Merkez Bankası ise ikinci grupta. Hem fiyat istikrarını hem de ekonomide tam istihdama ulaşılmasını hedefliyor. Türkiye’de FED’i örnek gösterip, TCMB’nin de istihdam artışını eş öncelik haline getirmesini isteyenler var. Biz onlara benzeyelim derken, Amerika’da FED’in bizim merkez bankasına benzemesini isteyenlerin sayısı artıyor. FED’inkisi zor bir görev. Zaten başarıyla yerine getirdiği de söylenemez. Bu günlerde bazı Amerikalılar bu durumdan rahatsız. FED’in aynı anda iki önceliğe sahip olmayı beceremediğini düşünüp, bunu teke düşürmeyi öneriyorlar. Bunlara göre hem fiyat istikrarını hem de büyüme ve istihdamı hedeflemek FED’in kafasını karıştırıyor, piyasalara karmaşık mesajlar veriyor. FED’in tarihini yazan Profesör Frederic Mishkin’e göre Amerikan Merkez Bankası ciddi bir itibar sorunu yaşıyor. Kısacası, FED’in durumunda ve görev tanımında özenecek bir şey yok. Bizim Merkez Bankası’na yasayla çizilen çerçeve gayet iyi.