Yıldırım, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Avrupa ülkelerinin sığınmacılara karşı ikiyüzlü politikayla yaklaştığını anlattı.
Avrupa ülkelerinin aynı politikayı daha önce de uyguladığını vurgulayan Yıldırım, "Aylan bebeğin cesedinin kıyıya vurmasından öncesinde de Avrupa, mülteciliği doğuran sebeplerin baş mimarı olmasına rağmen işte 200 kişi, 500 kişi, bin kişilik mülteci kotaları uygulayarak, belirli miktarda kişiyi almayla da tüm yükü üzerlerine aldıklarını söyleyerek, aslında bu mülteci krizini görmezlikten geliyordu" şeklinde konuştu.
"Maalesef tatil yapılan Akdeniz, bugün mültecilerin kanıyla yoğrulmuş durumda" diyen Yıldırım, Avrupa'da sivil toplumun büyük tepkisiyle her ne kadar sonuçları itibarıyla değişim olmasa da yine de söylem anlamında yumuşama sezinlediklerini kaydetti.
Yıldırım, şunları dile getirdi:
"Aslında Paris saldırıları da bu manada Avrupa'nın aradığı bahanenin bulunması oldu çünkü zaten bugün Avrupa'da kriz olarak nitelendirilen, işte 20 bin, 30 bin kişinin Avrupa'ya göç etmesi aslında teknik açıdan bakıldığı zaman kriz değildir. Türkiye'de bugün herhangi Güneydoğu vilayetindeki bir kampta dahi Avrupa'nın bir ülkesinde olan mülteciden daha fazla insan yaşıyor. Bugün dünyanın en fakir ülkelerinden Bangladeş'te sadece 1,5 milyon mülteci bulunuyor."
Sığınmacıların bir nevi gasbedilen haklarını almak için Avrupa'ya doğru yol aldığına dikkati çeken Yıldırım, "Bugün sınırların güvenlik politikalarının daha da yükseltildiğini görüyoruz. Maalesef bu insanlık dramı karşısında Avrupa'nın bu aymazlıkla devam etmesi mümkün değildir. Mülteciliği doğuran sebepler, sebepler, savaşlar, kıtlıklar ve sömürü düzeni sürdükçe mülteci problemi de bunların Avrupa'nın kapısını zorlaması da devam edecek" ifadesini kullandı.
- "Sınırlar dikenli tellerle örülüyordu"
Yıldırım, Avrupalıların, mültecilere sınır kapısını Paris saldırısından sonra kapatmadığını belirterek, sınırların her zaman kapalı olduğunu söyledi.
Mülteci botlarının silahla vurularak batırıldığına işaret eden Yıldırım, şu değerlendirmede bulundu:
"Güvenlik politikaları çerçevesinde yine sınırlar dikenli tellerle örülüyordu fakat insanlar artık hayatlarını ortaya koyarak, hayatlarını riske atarak yola çıkıyor. Bu manada Avrupa'nın bu uygulamasında değişiklik yok. Türkiye, insani yardım anlamında politika izledi ve 'İnsana bakış açısı anlamında biz, bu insanları bu halde bu ülkede kaos ortamında, terör ortamında tutamayız' dedi. Açık kapı politikası uyguladı.
Bu, kesinlikle insani bakımdan çok değerli bir bakış açısı, bir tutumdur. Avrupa, her ne kadar mültecilere sadece pragmatik bakıp bunları çalıştırmak, iş gücünden faydalanmak gibi niyetler içinde olsa da mültecilerle ilgili onları sadece 'Biz önlerine bir tas çorba verelim, başlarını sokacakları bir çadırları olsun, onlara yeter' demek de artık bugün savaşın beşinci yılını geçtiğimiz bir dönemde maalesef yeterli bir bakış açısı değil."
'Avrupa'nın Bu Aymazlıkla Devam Etmesi Mümkün Değil'
Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Uğur Yıldırım, Avrupa ülkelerinin sığınmacılara karşı sınırlarındaki güvenlik politikalarını arttırdığını belirterek, insanlık dramı karşısında bu "aymazlıkla" devam edilmesinin mümkün olmadığını söyledi.