Azap Gölü Azap Çekiyor

Birçok sulak alanın yok olduğu günümüzde, koruma statüsü bulunmayan ancak Ege Bölgesi için en önemli sulak alan niteliği taşıyan ve yaban hayatı koruma alanı olabilecek kritere sahip Azap Gölü'nde, tekrar tehlike sinyalleri çalmaya başladı

Birçok sulak alanın yok olduğu günümüzde, koruma statüsü bulunmayan ancak Ege Bölgesi için en önemli sulak alan niteliği taşıyan ve yaban hayatı koruma alanı olabilecek kritere sahip Azap Gölü'nde, tekrar tehlike sinyalleri çalmaya başladı.
Ilıman iklimin koşullarının olduğu bir sulak alan eko sistem olan Azap Gölü, sığ ve köklü su bitkilerinin yoğun olarak bulunduğu ve besince zengin bir göl olup, yüksek biyolojik çeşitlilik barındırıyor. Bölgede inceleme yapan Kuşadası Eko Sistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği tarafından Azap Gölü'nde yaşanan tehlike için bildiri yayınlandı. Bildiride, " Sazlıklar Azap Gölü'ndeki biyolojik çeşitliliğin en önemli parçasıdır. Hem kuşlar, hem de değişik canlılar için göldeki sazlıklar hayati önem taşımaktadır. Hayvanlar yuvalarını bunların içine yapmakta ve yırtıcılardan sazlıklarda korunmaktadır. Azap Gölü değişik özelliklerdeki zengin bitki çeşitliliği ile çok sayıda kuşa kuluçka imkanı sağlamakta, göç esnasında konaklayan ve kışlayan kuşlar için cazip bir ortam oluşturmaktadır. Göl yüzeyinde bulunan sazlık ve adacıklarda Sakar Meke, Bahri, Küçük Batağan, Yeşilbaş, Küçük Akbalıkçıl ve Angıt türü kuşlar üremektedir. Küçük Karabatak ve Tepeli Pelikan gibi nesli tehlike altında olan türlerde kış aylarında beslenme amacıyla Azap Gölü'ne gelmektedir. Kış aylarındaki soğuk ve rüzgarlı günlerde, Azap Gölü birçok kuşun barınması için cazip ortam oluşturmaktadır. Gölde yöre halkı tarafından geleneksel biçimde pinterler ve ağlarla balık avcılığı yapılmaktadır. Göl tarım alanları ile çevrili durumda ve su seviyesinin düştüğü alanlar tarım alanına dönüştürülmektedir" denildi
Kuşadası Eko Sistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği(EKODOSD) Başkanı Bahattin Sürücü, " 2006 Yılında Azap Gölü'ne götürdüğümüz Onursal üyemiz SDÜ Rektörü Prof. Dr. Metin Lütfi Baydar, gölün incelenmesi için Eğirdir Su ürünleri Fakültesinden bilim adamları göndermişti. Yapılan araştırmalar sonucunda çıkan çıkan 8 sayfalık raporda "Gölü besleyen Menderes'ten gelen su kanalında organik kirlenme yoğun olarak görüldüğü ve yoğun tarımsal faaliyet alanı içerisinde olan sulak alan tarımsal ilaçlarla kirletildiği belirtilmiştir. Sulak alanın kuraklık sebebiyle suyunun oldukça azalması en büyük sorun olduğu bildirilmiştir. Gölün kirlilik derecesini belirlemek için yapılan su analizinde Azot ve Fosfor yoğunluğunun dikkat çekici bulunması, gölün geleceğini olumsuz etkileyeceği ve sudaki oksijen seviyesinin düştüğü, bu nedenle gölün dip kesimlerinde oksijensizlikten kaynaklanan Hidrojen Sülfür gazı tespit edildiği belirtilmiştir. Bunun yüksek dozlarda olması gözleri ve solunum sistemini tahriş etmekte olduğu bilinmektedir. Azap gölü için bu gazın ağır kokulu olmasının yanı sıra toksik özelliği ile sucul ekosistem açısından bir tehdit unsuru olarak görüldüğü bildirilmiştir. Göldeki kirliliğin en büyük nedeninin Menderes akarsuyu ili direkt taşınan kirlilik olduğu, bu kirlilik kontrol edilmediği sürece gölün iyileştirilmesinin zor olacağı bildirilmiştir. SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi'nin bilimsel bir çalışması olan raporu Çevre ve Orman Bakanlığı'na iletmiştik. Göl ile ilgili hiçbir çalışma yapılmamış ve 2007 yılında da meydana gelen kuraklık nedeniyle Azap gölü tamamen kurumuştu.Başta balıklar olmak üzere kuruyan gölde tüm canlılar yok olmuştu " diye konuştu.
Bu yıl yoğun yağışların ardından Büyük Menderes Nehri'nin taşarak, Azap Gölü'yle birleştiğine dikkati çeken EKODOSD Başkanı Bahattin Sürücü, " Bir kuruyan bir suyla dolan Azap Gölü'nde, bozulan doğal denge sonucunda son günlerde gözle görülür birçok değişiklikler meydana gelmektedir. Bunlardan birisi de, bir zamanlar yemyeşil olan ve yok olmaya yüz tutan göl sazlıklarıdır. M.Ö. 494'te Persler ve İonlar arasında yapılan Lade Savaşı sırasında, Ege Denizi'nin küçük bir koyu olan Azap Gölü, Pers askerlerini buradan çıkan balıklarla beslemişti. Antik Dönem'de tutulan balıklarla bir orduyu besleyen göl, günümüzde 2 aileyi zor besler hale gelmiştir. Tarımda yoğun olarak kullanılan kimyasal ilaçlar, göl ekosistemini olumsuz olarak etkilemektedir. Bütün dünya da küresel ısınmayla birlikte daha özel bir önem verilmeye başlanan Sulak alanlarla ilgili, Dünya Sulak Alanlar Günü, Dünya Su Günü ve Biyolojik Çeşitlilik Günü gibi etkinliklerle, dikkatler bu yöne çekilmekte ve ülkeler sulak alanlarına önem vermekte, sulak alanların önemi, işlevleri ve değerleri hakkında kamuoyu bilgilendirilmekte, ve duyarlılığa teşvik edilmektedir. Ancak, Azap Gölü unutulmuş durumdadır. Zengin biyolojik çeşitliliği barındıran ve birçok su kuşuna ev sahipliği yapan Azap Gölü'nün ülkemizdeki birçok sulak alan gibi yok olma tehlikesi olup, birçok tehditle de karşı karşıyadır. Gölde gözle görülür şekilde, aynı karadaki çöplüklerde olduğu gibi metan gazı çıkmaktadır. Gazdan balıklar haşlanmaktadır. Göl 'azap çekerek' yavaş yavaş ölmektedir. Bulunmuş olduğu bölgedeki canlılara hayat veren Azap Gölü'ne Dikkat diyoruz" şeklinde konuştu.
Azap Gölü'nde balıkçılık yapan Mehmet Demirci ise, "Gölün içinden gözle görülür şeklinde gaz çıkmaya başladı. Gazın çıktığı günlerde hiç balık alamıyoruz. Balıklar kendilerini gazdan kurtarmak için, oksijenin olduğu yerlere atmaya çalışıyor. Ağ attığımda ağda balık varsa, yukarı çektiğimde aynı sıcak suda haşlanmış gibi çıkıyor. Geçen yıldan bu yana yılan balığı çıkmıyor. Burası yılan balıklarının cennetiydi. Haftada 200 kg. yılan balığı tutardım. Şimdi dipten çıkan gaz balığı yok etti. Geçen yıl 50-60 kg. Meriç, sazan, aynalı sazan tutuyordum. Bu yıl 5-6 kg. düştü. Geçen yıl tuttuğum balığın ancak %10'unu tutabiliyorum. Göl bitmek üzere" dedi.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile