Babacan: 'Suriye İle İlgili En Büyük Problem Uluslararası Toplumun Tek Bir Duruş Gösterememesidir''

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Suriye ile ilgili en büyük problemin uluslararası toplumun tek bir duruş gösterememesi olduğunu ifade ederek, "Bütün bu dönüşümde ülkelerin bağımsızlığının korunması, siyasi birliğinin, toprak bütünlüğünün korunması gerekir.

Reform süreçlerinin bu bölgede etnik, dini, mezhepsel veya ideolojik bir ayrışma, çatışma zeminine çekilmemesi gerekiyor" dedi.

Ali Babacan, Grand Hyatt Otel’de düzenlenen “2. Türk-Arap Bankacılık ve Finans Forumu”nun açılışında önemli açıklamalarda bulundu. Babacan, Türkiye ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerin çok köklü bir geçmişi bulunduğunu belirterek, tarih, coğrafya, kültürün ülkeleri birbirine yaklaştıran önemli bir faktör olduğunu kaydetti.

Babacan, “2007 yılında Türkiye ile Arap Birliği arasında imzaladığımız anlaşma ile 22 Arap ülkesi ile Türkiye arasında kalıcı bir Türk-Arap Forumu’nu da oluşturmuş olduk. Dışişleri bakanları belli periyotlarla bir araya geliyor. İşin finans ayağı çok önemli. Özellikle ekonomik ilişkiler denildiğinde finans sektörünün önemi tartışılamaz. Bugünkü paneller, konuşmalar, tartışmalar, görüş alışverişi ve tecrübe paylaşımı açısından son derece önemli olacak” dedi.

“ARAP BAHARI DEĞİL, ARAP UYANIŞI”

Babacan, şu anda Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da gerçekten tarihi bir dönüşüm süreci yaşandığını belirterek, “İlk Tunus ile başlayan, arkasından Libya, Mısır, Yemen'e kadar uzanan bir dönüşüm süreci. Bazıları 'Arap Baharı' olarak nitelendiriyor, fakat ben 'Arap Uyanışı' tabirini açıkçası daha doğru buluyorum. Burada dönüp duran mevsimlerden değil, artık hep ileri gidecek bir süreçten söz etmek zorundayız. Bu dönüşümün temelinde aslında bir adalet, özgürlük arayışı, demokrasi talepleri var. Bunlar kadar önemli yine bir refah arayışı var. İnsanların kendi seslerini yüksek sesle duyurabilecekleri, arzularının ve isteklerinin ülke yönetimlerine daha iyi yansıyabileceği bir sistem arayışıdır. Biz bunu oldukça geç kalmış ve geri dönüşü olmayan bir süreç olarak görüyoruz. Temel hak ve özgürlüklerin, hukukun üstünlüğü ilkesinin, çoğulculuğun yönetim anlayışına açık bir şekilde yansıması ve sistemin ilkeler bazında yeniden kurgulanması” diye konuştu.

Her ülkenin kendine has özelliklerinin olduğunu ve hiçbir ülkenin dönüşüm sürecinin bir başkasına benzemeyeceğini belirten Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ''Bu dönüşüm kısa vadede zorluluklar içeren bir dönüşüm. Orta ve uzun vadede biz bu dönüşümün çok sıhhatli bir dönüşüm olduğunu düşünüyoruz'' şeklinde konuştu.

“SÜRECİN BARIŞÇIL ŞEKİLDE YÖNETİLMESİ ÇOK ÖNEMLİ”

Babacan, artık dünyada kaçınılmaz bir şekilde toplumların açık hale geldiğini belirterek, “Kuvvetli bir sosyal dönüşüm varken, siyasi yapının bundan 30-50 sene önceki gibi devam etmesi mümkün değil. Bu sürecin geri döndürülemez bir süreç olduğunu dikkate almamız gerekiyor. Bu sürecin barışçıl bir şekilde yönetilmesi de çok önemli” dedi.

İnsanlara zarar vermeden, işi şiddete vardırmadan, konuşarak, istişarelerle bu dönüşümü gerçekleştirmenin önemine işaret eden Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Maalesef hemen yanı başımızda bir Suriye örneği var. Suriye ile ilgili buradaki en büyük problem uluslararası toplumun tek bir duruş gösterememesidir. Suriye ile ilgili konularda uluslararası toplum ikiye bölünmüş durumda. Üstelik demokrasi, temel hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü için belli bir noktaya gelen ülkelerin, özellikle Batı ülkelerinin Suriye konusundaki duruşu da maalesef bu güne kadar güçlü bir duruş olmadı. Türkiye olarak bütün dönüşüm sürecinde hep ilkeli, prensipli olduk. İkili, üçlü standartlar uygulamadık. Bu çizgiyi de devam ettirmeye çalışıyoruz. Bütün bu dönüşümde ülkelerin bağımsızlığının korunması, siyasi birliğinin, toprak bütünlüğünün korunması gerekir. Reform süreçlerinin bu bölgede etnik, dini, mezhepsel veya ideolojik bir ayrışma, çatışma zeminine çekilmemesi gerekiyor. Oldukça hassas bir süreçten geçiyoruz.”

“EKONOMİDE SORUNLAR AKŞAMDAN SABAHA ÇÖZÜLMEZ”

Ekonomik dönüşüme de değinen Ali Babacan, “Siyasi reformlar, dönüşüm eğer hemen yanı başında bir ekonomik dönüşümle beslenmezse o zaman bu siyasi dönüşümün yeterince güçlü ve başarılı bir dönüşüm olmasından da söz edemeyiz. Siyasi reformların yanında mutlaka ekonomik reformların da gerçekleşmesi gerekiyor. İşte istikrar için, refah için pek çok ülkede yapılması gerekenler var. Bu dönüşüm süreci de ülkelerin toplumlarında çok yüksek beklentiler oluşturdu” dedi.

Babacan, dönüşüm yaşayan pek çok ülkede çok iyi düşünülmüş ekonomik programlara ihtiyaç olduğunu da söyledi.

Ekonomik programların gerçekçi program olması gerektiğine de dikkat çeken Babacan, sözlerini şöyle tamamladı: “Günlük siyasi rüzgarlardan, popülizm rüzgarlarından uzak tutulmuş ülkenin geleceği için ne gerekiyorsa onların yazılacağı net açık ekonomik programlara ihtiyaç var. Bu programların çok net hedefleri olması lazım. Ekonomide sorunlar akşamdan sabaha çözülmez, sorunların çözümü mutlaka zaman alır. Ama bir plan ve belli bir takvim olmalı. 3-5 yıl öteye mümkün olduğunca iyi düşünülmüş hesaplanmış hedefler konulmalı. Para politikaları konusunda enflasyon konusunda borç konusunda çok açık bir politika çerçevesi oluşturmak lazım. Bu programları mutlaka geniş toplum kesimleri tarafından sahiplenilmesi lazım. Eğer sahiplenme konusunda sıkıntı varsa o programın başarıya yol açması çok zor. Bunun içindir ki Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da, Yemen’de iş dünyasının sivil toplum kuruluşlarının, finans sektörünün iyi ekonomik programlar konusunda ısrarcı olması için katkıda bulunmaları lazım. Ülke içerisinde ortak ruhu yakalamada hep beraber aktif olunması lazım.”
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile