Doç. Dr. İnsu Yılmaz, yaptığı açıklamada, bağışıklık sisteminin vücutta bir dengesi olduğunu ve bu denge bozulduğu zaman vücudun türlü hastalıklara davetiye çıkardığını kaydetti.
Doç. Dr. Yılmaz, “Bağışıklık sisteminin vücutta bir dengesi vardır. Bu denge bozulduğu zaman bir tarafta alerjik hastalıkların diğer taraftan da otoimmün dediğimiz, vücudumuzun bazı doku ve organlarına karşı toleransının azalması ve onların yabancı gibi görülüp antikor oluşturulması ya da kanser gelişme potansiyelinin artması gibi hastalıkların oluşması için risk oluşturmaktadır. Bu nedenle bağışıklık sistemindeki bozukluklar hem alerjik hastalıklara neden olabileceği gibi hem de otoimmün hastalıklara (bazı troid hastalıkları, diyabet, cilt hastalıkları, romatizma hastalıkları vb.) yol açabilmektedir. Bir de bağışıklık sisteminin yetmezliği vardır. Bu ise vücudumuzu mikroorganizmalara karşı savunan antikor, lenfosit, makrofaj, nötrofil dediğimiz bağışıklık sistemi hücrelerinin yetmezliğinden ya da işlev bozukluğundan kaynaklanmaktadır. Hastalar sıklıkla çok sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçirdiklerini, sık sinüzit, orta kulak iltihabı, tonsilit dediğimiz bademcik infeksiyonu olduğunu ya da pnömoni (zatüre) dediğimiz alt solunum yolu infeksiyonunu geçirdiklerini ve bu enfeksiyonlar nedeni ile de çok sık antibiyotik kullandıklarını ifade ederler. Ayrıca sık idrar yolu enfeksiyonu, gastroenterit (mikrobik ishal), cilt enfeksiyonları da tarifleyebilirler. Bu kişilerde aynı zamanda hematolojik hastalıklar (kan hastalıkları), interstisyel akciğer hastalıkları dediğimiz akciğerin oksijen alış-verişini bozabilen nefes darlığı ve öksürük yapan hastalıklar ve inflamatuar barsak hastalıkları dediğimiz tekrarlayan ishal (kanlı ya da sümüksü), karın ağrısı gibi şikâyetlerle seyreden sindirim sistemi hastalıkları ile birlikte seyredebilmektedir. Bu nedenle sık antibiyotik kullanımı gerektiren enfeksiyon geçiren hastaların bağışıklık sistemi yetmezliği açısından incelenmesi gerekmektedir.” diye konuştu.
Bağışıklık sistem yetmezliklerinin ise primer ve sekonder yetmezlikler olarak ikiye ayrıldığını kaydeden Doç. Dr. Yılmaz, “Erişkinlerde bağışıklık sisteminde ciddi yetmezliğe neden olan sekonder immün yetmezliklerin (sonradan kazanılmış immün yetmezlik) başında AIDS dediğimiz hastalık gelmektedir. Erişkinde dönemde en sık görülen görülen primer immün yetmezlik ise ‘yaygın değişken immün yetmezlik’ (CVID) dediğimiz hastalıktır. Diğer primer immün yetmezlik hastalıkları ise çocukluk döneminde daha sık görülmektedir ve maalesef birçoğu erişkin dönemine gelmeden hayatlarını kaybetmektedirler. Çocukluk dönemi immün yetmezliklerinin tanı ve tedavileri ile ilgili gelişmeler devam etmektedir. CVID dediğimiz hastalığın ise ana tedavisi immünoglobülin dediğimiz antikorların hastaya damar ya da subkutan (cilt altı) yolla verilmesidir. Bu tedavi genellikle 3-4 haftada bir hastaya uygulanmaktadır. CVID için uygulanan diğer tedaviler arasında enfeksiyona karşı koruyucu aşıların yapılması, antibiyotik profilaksileri (uygun antibiyotiklerin uzun süre kullanımı ile mikroorganizmalara karşı vücudu korumak için önceden önlem alınması) yer almaktadır.” ifadelerini kullandı.
Bağışıklık Sistemindeki Bozukluklar Alerjik Hastalıklar İle Otoimmün Hastalıklara Yol Açıyor
Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Göğüs Hastalıkları İmmünoloji ve Allerji Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İnsu Yılmaz, bağışıklık sistemindeki bozuklukların alerjik hastalıklar ile otoimmün hastalıklara yol açtığını söyledi.