Bakan Çağlayan, Temmuz Ayı Dış Ticaret Verilerini Değerlendirdi
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan Temmuz ayı dış ticaret verilerini değerlendirdi.
Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Temmuz ayında ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 59.4 olduğunu belirterek, "Temmuz ayı ihracatımız 13 milyar 113 milyon dolar, ithalatımız 22.9 milyar dolar, ihracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 57.2 oldu. İhracatımızda yüzde 2.2 artış, ithalatımızda yüzde 10 artış var. Ocak-Temmuz dönemindeki 7 aylık duruma baktığımızda ise ihracatımızın 88.3 milyar dolar, ithalatımızın 148.8 milyar dolar, ihracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 59.4 olduğunu görüyoruz. Türkiye açısından önemli olan, benim de ilgili Bakan olarak en fazla ağırlık verdiğim hususlardan biri pazar portföyümüzün genişlemesi. Biliyorsunuz bu sayede 2009-2012 döneminde toplam 43.6 milyar ek ihracat yapabildik. Bugün de Orta-Doğu hariç tüm bölgelere ihracatımızın artışta olduğunu görüyoruz. Artış oranları Afrika'da yüzde 16.6, Uzak-Doğu’da yüzde 27.4, Güney Amerika’da yüzde 10.7, Kuzey Amerika’da yüzde 6.3 ve AB'de yüzde 22.7" dedi.
Avrupa'da krizin sona ermediğini belirten Bakan Çağlayan "AB’ye ihracatımızın yüzde 22.7 artması bizim için önemli. 2012 sonundaki açıklamalarımda AB pazarında 2013 içinde toparlanmanın başlayacağını dile getirmiştim. Avrupa’da krizin sona erdiğini söyleyemeyiz belki ama kötüye gidişin bittiğini artık söylemek mümkün. Bu bizim için önemli bir gelişme. Ama daha iyisi, Türkiye’nin AB’ye ihracatının, AB’deki toparlanmadan daha önce artmaya başlaması. AB’nin 2013 yılında kendi dışındaki ülkelerden ithalatında yüzde 5 gerileme var. Yılın ilk yarısında AB'de sadece 9 ülkenin ithalatında artış var. Buna karşılık bizim AB’ye ihracatımız son 12 ayın 9’unda arttı. Az önce de belirttiğim gibi Temmuz’da yüzde 22.7, bu yılın ilk 7 ayında ise yüzde 6.2 bir artış var. 7 aylık dış ticaret verisi açıklanmış bizden başka 19 ülke daha var. Bunlarda 7 aylık ortalama ihracat artışı yüzde 1.4. Yani çok düşük bir oran. Bu sene adeta dünyada dış ticaret yerinde sayıyor. Türkiye’nin durumunu da bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Dış talep zayıf iken, çok canlı bir ihracat beklememek gerekir. Nitekim, Türkiye'nin ilk 7 ayda ihracat artışı da yüzde 1.3 AB dışında olup da, ihracatında AB’nin payı bizim kadar yüksek ülke bulmanız çok zor. Ama biz bir taraftan Avrupa krizi, bir taraftan Arap Baharı dezavantajlarına rağmen ihracatımızı artırmayı başardık. AB ve Orta-Doğu,ihracatımızın yüzde 70’e yakınını yaptığımız bir bölge" dedi.
Türkiye ekonomisi bütçesi ve borç yapısı ile, bankacılık sistemi ile sağlam bir yapıda olduğunu belirten Zafer Çağlayan, "Altını çizmek istediğim bir konu da altın ticaretimiz. Temmuz ayında 530 milyon dolar ihracat, 1.7 milyar dolar ithalat yaptık. İlk 7 ayda ihracat 4.8 milyar, ithalat 11.7 milyar dolara ulaştı. Doğal olarak bu ithalat artışı, cari açığımızı da yukarı çekiyor. Geçen sene altın ticaretinde fazla veriyor iken bu sene ilk 7 ayda 6.9 milyar dolar açık verdik. Mayıs ayı sonundan beri dünya piyasaları, ama özellikle de yükselen ülke piyasalarında bir dalgalanma yaşanıyor. Bunun etkilerini biz de Türkiye olarak hissediyoruz. Şunun özellikle bilinmesini isterim ki; Türkiye ekonomisi bütçesi ve borç yapısı ile, bankacılık sistemi ile sağlam bir yapıda. Son haftalarda yaşanan dalgalanmalar bize has değil; Hindistan, Brezilya, Güney Afrika, Endonezya başta olmak üzere birçok ülkede yaşanıyor. Bizim temellerimiz sağlam. Kimsenin ekonomimizin, ülkemizin geleceğinden şüphesi olmasın. Cari açığın finansmanında bu yıl kesinlikle sorun yaşamayız. Kaldı ki, yılın ikinci yarısında cari açık ilk yarıdan daha az olacak" ifadelerini kullandı.
Doların 2 TL de olabilir aşağıda inebilir diyen Bakan Zafer Çağlayan şunları söyledi; "Dünya ekonomisinde yeni bir dengenin oluşmakta olduğunu görmek gerekiyor. Artık küresel ucuz fonlama sürecinin sonuna yaklaşıyoruz. Yaşanan dalgalanma bu yeni dengenin oluşumunun dalgası ve kısa sürede gelip geçecek bir süreç değil, uzunca devam edecek yeni bir süreç içindeyiz. Bu boyuttan bakılırsa, kurlarda da aşırı korumacı davranmamak gerektiğini düşünüyorum. Kur bir arz-talep ilişkisi sonucu piyasada belirleniyor. Biraz kendi haline bırakalım. Denge nerede oluşuyor, bakalım. Bürokrasiden değil, mali sektörden değil, reel sektörden gelen bir Bakan olarak şunu ifade etmek istiyorum: Özel sektörün döviz borcu varsa, döviz girişi de mutlaka olmalı. Şirketlerimiz buna uygun adım atmış olmalı. Firmalarımızın önceki dalgalanmalardan ders çıkarmış olmaları gerekiyor.
Son 3 ayda kurlarda bir yükseliş var. Ben, kurdaki yükselişten ziyade istikrarı daha önemli görüyorum. Halkımızın artık geçmişten gelen döviz kuru korkusunu üzerinden atması gerekiyor. Türkiye 2001’deki Türkiye değil, 1994 ve 1999’daki Türkiye değil. Kimsenin bir endişesi olmasın. Nasıl kurun düşmesi (paranın değer kazanması) ekonominin güçlü olduğuna yönelik bir kanıt değilse, değer kaybetmiş olması da ekonominin güçsüz olduğuna yönelik bir kanıt değil. Dolar/TL 2 de olabilir, daha yukarı ya da aşağı da gidebilir. Ama sonunda dengesini bulur.
Son günlerde kurdaki yükselişin ihracat açısından olumlu olduğuna yönelik yorumlar dikkat çekiyor. Mutlaka etkisi var tabii ama bunlar abartılı yorumlar. Sadece TL değil, birçok para birimi değer kaybettiği için TL'deki değer kaybının getireceği rekabet avantajı göreceli olarak daha az. Kaldı ki, bazı gelişmekte olan ülkelerin paralarındaki aşırı değer kaybı ve reel ekonomilerindeki bozulmanın dış talebi olumsuz etkilemesi TL'deki değer kaybının getireceği avantajı sınırlayan başka bir faktör. Tabii bir de kur artışının ithal girdi maliyetlerini artırması sebebiyle ihraç fiyatlarının artmasını da göz ardı etmemek gerekiyor.
Hükumet olarak Türkiye ekonomisi adına tüm olası senaryolara karşı hazırlığımız var. Teşvik sistemimiz, mal ve hizmet ihracatındaki artış performansımız ile sanayinin ithalat bağımlılık oranını aşağı çekmeye yönelik çalışmalarımız meyvelerini vermeye başladı.
Diğer bakanlık ve kurumlar da cari açığa karşı çalışmalarını sürdürüyor. Birkaç yıl içinde çok net bir değişim göreceğiz."