5 Şubat 2006'da partisinin Nilüfer ilçe kongresine gittiği sırada salon önünde İmar Bankası mağdurlarından İrfan Subaşı tarafından silahlı saldırıya uğrayan Faruk Çelik, günlerce hastanede tedavi gördü. Olayın çok yönlü olarak soruşturulmasını isteyen Devlet Bakanı Faruk Çelik, Ergenekon savcısı Zekeriya Öz'e dilekçe verdi.
Cihan Haber Ajansı muhabirine açıklamalarda bulunan Bakan Çelik, silahlı saldırıdan bir yıl önce dönemin Garnizon Komutanı Ergenekon sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz başkanlığında Uludağ eteklerinde yer alan Hüseyinalan köyünün 'kaçak olduğu' gerekçesiyle tamamen yıkılma girişimlerini hatırlattı. Bakan Çelik şöyle devam etti:
"Bursa'da yıkılması gereken sadece Hüseyinalan köyü değil ki. Kayıt dışı yapılan kaçak yapılaşma yalnızca o köyde yok ki. Bursa'nın yüzde 60'ı zaten kayıt dışı ve kaçak yapılaşma. Yıkılacaksa hepsi yıkılsın. Hani tüm köylerdeki kayıt dışı yıkılır da dersiniz ki Hüseyinalanı da yıkalım. Buradaki amacın maksadın farklı olduğunu net bir şekilde fark edince Hüseyinalan ile ilgili bir idari tasarruf ve düzenleme yaptık ve onu köy statüsünden Osmangazi Belediyesi'ne dahil ederek yıkımı durdurmuş olduk. Yani çok garip bir durum var. Koskoca bir köy tümden yıkılmak isteniyor. Neden dolayı kaçak yapı diye. Kaçak yapı yalnız Hüseyinalan köyünde yok, işte bütün problem bu. Bütün köyleri yıkıyorum deseniz buna şahsen benim diyecek bir şeyim yok. Bir gerekçedir. Kaçak yapılaşma tespit edilmiş tümden adil bir karar uyguluyoruz filan diyebilirsiniz yani. Böyle bir şey yok. Bu köydeki bütün alanlar yıkılacak. Ve 20-30 yıllık bir Kur'an kursu yıkıldı."
Bu süreçte bazı evlerin de yıkıldığını vurgulayan Bakan Çelik, "O esnada köy statüsünden çıkıp belediyeye bağlanınca yıkım durmak zorunda kaldı ve diğer evler bu şekilde kurtuldu. Ondan sonra medyanın haberleri de siyaset üzerine düşeni yapınca haberlerde manşetlerde değişmeye başladı. 'İşte Ankara müdahil oldu ve bu adeta zorbalığın önüne geçti' yazdılar ve manşetler atmaya başladılar. Tabi burada bizim boy fotoğraflarımız, o dönemin komutanının boy fotoğrafları karşı karşıya çok geldi. Daha sonraki süreçte de bu olaylarla ilgili askeri görevlilerin isimleri geçince ister istemez bizimde aklımıza geldi yani. Bu olay şiddetli bir şekilde yaşanmıştı. Bütün kamu kurumlarının makineleri oraya sevk edilmişti. Bütün kamu kurumlarının yetkililerinin imzaları alınmış, bakınız. Düşünebiliyor musunuz bizim iktidarımız döneminde bütün kurum müdürlerinin valilik dahil imzaları alınmış araçlar oraya sevk edilmişti. Ve ilginç bir şey bunun önüne geçilmesi adeta onların orada hayal ettiklerinin gerçekleşmemesi şeklinde cereyan edince böyle bir şey aklımıza geldi. Bizde yaklaşık bir buçuk yıl önce böyle bir dilekçeyi verdik. Ben doğrusu olayın aydınlatılmasını istemek mağdur olarak talebim. Çünkü Türkiye'de nelerin olduğunu Ergenekon boyutuyla şu malum suç örgütü boyutuyla izlerken de insanın tüyleri diken diken oluyor. Bir ülke insanı kendi vatandaşına kendi ülkesine dönük bu ve benzeri olayları gerçekleştirebiliyorsa herkesin başına her şey gelebilir." diye konuştu.
Saldırının neden kaynaklandığını bilmek isteme hakkının bulunduğunu hatırlatan Bakan Çelik, şunları söyledi: "67 yaşındaki bir adam beni iki ay üç ay niye takip etsin? Tanımadığım bir adam. Eğer akli melekeleri açısından bir sıkıntısı varsa bir olay düşünür gerçekleştirir ayrı bir olay. Ama aylarca takip etmesini ben doğrusu anlamakta zorlanıyorum. Bir planın ürünü olduğu belli. Daha sonra Ergenekon olayları çıkınca ben sayın savcıya bir dilekçe ile bu olay nedir? ne değildir? Bunun araştırılması ve bir bağlantı var mı? yok mu? diyerek ortaya çıkarılmasını istedim."
SANIK İLK DURUŞMADA TAHLİYE EDİLMİŞTİ
Dönemin AK Parti Grup Başkan Vekili Faruk Çelik'i, 5 Şubat 2006'da partisinin Nilüfer ilçe kongresinin düzenlendiği binanın girişinde ayağından tabancayla vurarak yaraladığı iddiasıyla tutuklanan İrfan Subaşı, ilk duruşmada tahliye edilmişti. Bursa 12. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada konuşan sanık Subaşı, "Benim Faruk Çelik ile hiçbir alıp veremediğim yok. Faruk Çelik'e zarar verdiğim için çok üzgünüm, istemeden oldu." demişti.
51 gün cezaevinde kalan Subaşı, tutuksuz yargılandığı davada Kasım 2006'da 'Adam yaralamak'tan 2 yıl 11 ay, 'Ateşli Silahlar Kanunu'na Muhalefetten de 1 yıl 8 ay olmak üzere toplam 4 yıl 7 ay hapse mahkum edilmiş, karar Yargıtay'ca onandıktan sonra tekrar cezavine girmişti.