Bakan Eroğlu: "Artık Enflasyon Canavarı Diye Bir Şey Kalmadı"

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye’de enflasyonun yüzde 100, gecelik faiz oranın yüzde 500 ve devletin borçlanma faiz oranını yüzde 63 olduğu dönemin artık geride kaldığını söyledi. Eroğlu, ekonomide ortaya konulan çalışmalarla artık enflasyon c

Bir dizi ziyaret ve temaslarda bulunmak üzere Mersin’e gelen Bakan Eroğlu, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Mersin Şubesi’nin 16. Olağan Genel Kurul Toplantısı’na katıldı. Mersin Valisi Hasan Güzeloğlu, AK Parti Mersin milletvekilleri Ali Er ve Kürşad Tüzmen’in de katıldığı kongrede konuşan Eroğlu, hükümet olarak işadamlarına büyük değer ve önem verdiklerini belirterek, bugün gelinen noktada Türkiye’nin en önemli sorunlarından birinin istihdam olduğunun altını çizdi. Türkiye’ninenflasyonun yüzde 100’e, gecelik faizin yüzde 500’e ulaştığı, devletin borçlanma faiz oranının da yüzde 63 seviyesinde olduğu günleri gördüğünü dile getiren Eroğlu, artık tüm bunların geride kaldığını ve Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin çok iyi bilinmesi gerektiğini vurguladı. "ARTIK ENFLASYON CANAVARI DİYE BİR ŞEY KALMADI" Devletin borçlanma faiz oranının yüzde 63’ten yüzde 8’e düştüğünü, bunun önemli bir gelişme olduğunu kaydeden Eroğlu, "Bu borç, hepimizin yani 73 milyonun cebinden çıkıyor. Eskiden devletin toplam bütçesinin dörtte biri borçlara gidiyordu. Ve ödemeler de ana paraya değil, borcun faizine yapılıyordu. Ama çok şükür ki, bugünler artık geride kaldı. Türk parası değer kazandı. TL’den altı sıfırı başarıyla atlattık. Enflasyon canavarını yok ettik. Artık canavar diye bir şey yok" dedi. Türkiye’de artık bir dönemin kapandığını hatırlatan Veysel Eroğlu, IMF’nin geçmişte bir takım dayatmalarda bulunarak, istediğini yaptığı anlaşmalarla aldığını, Türkiye’nin de tüm bunlara boyun eğmek zorunda kaldığını hatırlattı. "Biz, IMF’siz yolumuza devam edeceğiz dedik ve sözümüzde durduk" diyen Veysel Eroğlu, bugün Türkiye’nin dünya ölçeğinde yüzde 10.9 ile Çin’den sonra en çok büyüyen ikinci ekonomi olmasının yanında büyüme açısından da dünyada ’lider’ konuma geldiği bilgisini verdi. "TÜRKİYE’NİN IMF’YE OLAN BORCU 5.5 MİLYAR DOLARA İNDİ" Dünya ölçeğinde yaşanan ve Türkiye’yi de etkileyen ekonomik kriz döneminde Türkiye’de hiçbir bankanın batmadığı gibi kamunun bankacılık sektörüne herhangi bir mali desteği olmadığının altını çizen Eroğlu, tüm bunların Türkiye’nin ekonomide nereden nereye geldiğinin açık ve net göstergesi olduğunu söyledi. 2002 yılında Merkez Bankası’nın kasasında yaklaşık 23 milyar dolarlık bir döviz varken, bugün aynı kasada 80 milyar dolarlık bir döviz rezervinin olduğuna dikkat çeken Eroğlu, bunun yanında IMF’ye olan23 milyar dolarlık borcun büyük bir bölümünün ödenerek, 5.5 milyar dolarlık borcun kaldığını anlattı. Devletin vatandaşa olan borcunun yanı sıra primlerle birlikte yaklaşık 16.5 katrilyonluk borcun tamamının ödendiğine işaret eden Eroğlu, "Bütün bunlara rağmen Merkez Bankası’nın kasası dolarken, Türkiye’nin dört bir yanını da adeta şantiyeye dönüştürdük. Duble yollarla Türkiye’nin her tarafı bölünmüş yollarla bezendi. 13 bin kilometrelik bölünmüş yol inşa ederken, toplu konuttaysa adeta destan yazdık. 480bin konut tamamlanırken, büyük bir bölümü de teslim edildi" diye konuştu. "DÜNYANIN EN BÜYÜK 16. EKONOMİSİ OLMAMIZ BİZE YETMEZ" Türkiye’de hiç kimsenin hayal dahi edemeyeceği şeyleri yaptıklarını belirten Bakan Eroğlu, hükümetin eğitim ve sağlık alanında yapılan çalışmaları hakkında da bilgi verdi. Çağın yakalanması adına oldukça önemli adımların atıldığını vurgulayan Eroğlu, Türkiye’nin ihracatta adeta destan yazdığını söyledi. Eroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:"Toplam ihracatımız 40 milyar dolardan 133 milyar dolar seviyesine ulaştı. Nereden nereye geldik. Küresel ekonomik krize rağmen 2010 yılında 113 milyar dolarlık ihracat hedefine de ulaştık. 2002 yılında kişi başına düşen milli gelir 3 bin 311 dolar iken, bu 2010 yılı sonu itibariyle 10 bin dolara ulaştı. Bunlar yeterli mi? Elbette ki değil. Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bize çok büyük bir hedef gösterdi. Aynı zamanda da cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılına denk gelen 2023 yılı içinTürkiye’yi 500 milyar dolara ulaşan ihracat rakamıyla dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirmek istiyoruz. Şu anda dünyanın en büyük 16. ekonomisiyiz ama bu bize yetmez. Çünkü biz şanlı ve büyük bir milletiz." "2002 YILINDAN BU YANA 900 TESİSİ TAMAMLAYIP HİZMETE SUNDUK" Çevre ve Orman Bakanlığı olarak Türkiye’nin en büyük ve en önemli yatırımlarını hayata geçiren bakanlıklardan biri olduklarını hatırlatan Eroğlu, baraj, sulama faaliyetleri ve taşkın korumayla ilgili olarak 2002 yılından bu yana 900’e yakın tesisi tamamlayarak, halkın hizmetine sunduklarını açıkladı. Eroğlu, "Geçmişte bir göletin temel atma törenine hükümetin tüm kabilesi katılırdı. Bugün Başbakanımız büyük barajların temel atma törenine dahi katılmıyor, açılışlarıysa toplu gerçekleştiriyor" dedi. Ortaya konulan çalışmalarla birlikte Türkiye genelinde bir milyon hektardan fazla alanı tarımsal sulamaya açtıklarını kaydeden Eroğlu, taşkın koruma tesisi inşa ederken Türkiye’nin mevcut hidroelektrik potansiyelini işler kılabilme noktas f0i bilgisini verdi. ında büyük bir hamle hazırlığı içinde olduklarının altını çizdi. "BİR TARAFTAN SU AKIYOR VE BİZ BUNA SADECE BAKMAKLA YETİNİYORUZ" Türkiye’nin elektrik enerjisine olan ihtiyacının had safhaya ulaştığını belirten Bakan Eroğlu, enerjiye olan talebin yıllık ortalama yüzde 7 oranında arttığını, şu anda da 200 milyar kilowatt-saatlik bir enerji talebi olduğunu söyledi. Türkiye’nin mevcut büyüme hızını sürdürmesiyle birlikte enerjiye olan ihtiyacın daha da artacağını vurgulayan Eroğlu, 2020 yılında elektrik enerjisine olan talebin 450-500 milyar kilowatt-saate ulaşacağının tahmin edildiğini belirterek, ’Peki Türkiye bu enerjiyi nasılkarşılayacak?’ dedi. Eroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:"Yenilenebilir yani temiz enerji kaynaklarını harekete geçirmemiz gerek. Bunların başında da hidroelektrik enerji kaynağı geliyor. Bu enerji kaynağı temiz, ucuz, yenilenebilir ve aynı zamanda da kendi tabi kaynağımız. Bunu sonuna kadar kullanmak zorundayız. Ne yazık ki, Türkiye’de bazı sivil toplum kuruluşları, hidroelektrik santrallerine karşı çıkıyor. Bunu anlamakta doğrusu güçlük çekiyorum. Çünkü bütün dünyada hidroelektrik enerji potansiyelinin yüzde 80’lik bir bölümü kullanılırken, bizdeyse sadeceyüzde 20’si kullanılıyor. Yani bir taraftan su akıyor ve biz buna sadece bakmakla yetiniyoruz. Bu anlayışı değiştirmek zorundayız. Bu kapsamda yapılan çalışmalarla birlikte ’yap-işlet-devret modeli’ ile bin 600 hidroelektrik santrali yapılması planlanıyor ve bunlar tamamlandığında 80 milyar kilowatt-saatlik bir enerji üretilmiş olacak. Bu yenilenebilir ve temiz enerji olduğu kadar bizim enerjimiz olacak."
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile