Barış Pınarı Harekatı

Barış Pınarı Harekatı

Türkiye’nin Barış Pınarı harekâtını değerlendiren Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ramazan Erdağ Barış, ABD’nin ve Rusya’nın Türkiye’nin güvenli bölge talebini meşru ve gerekli bir alan olarak kabul etmesinin Türkiye’nin önemli bir başarısı olduğunu kaydetti.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Kurumsal İletişim Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin çeşitli konularda alanında uzman öğretim üyeleri ile hazırladığı ESOGÜ Gündem bu hafta Barış Pınarı Harekatına özel bölümü ile yayınlandı. ESOGÜ Gündem Özel bölümünde ESOGÜ Rektör Danışmanı ve İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Ramazan Erdağ, harekat sonrasında Barış Pınarı Harekatını ve süreci değerlendirdi.

Doç. Dr. Ramazan Erdağ, Fırat’ın doğusundaki terör örgütlerine karşı 9 Ekim’de başlatılan Barış Pınarı Harekatı’nda askeri anlamda elde edilen başarıların ardından Türkiye’nin tüm diplomatik kanalları açık tuttuğunu belirtti.

Amerika Birleşik Devletleri’nin harekatın seyri açısından Türkiye ile yaptığı görüşmeler neticesinde iki devletin güvenli bölge oluşturması konusunda mutabakata varıldığını kaydeden Doç. Dr. Ramazan Erdağ, mutabakat sonrasında Türkiye’nin bölgede yürüttüğü harekata bir süre ara verdiğini ve 120 saatlik izleme ve gözleme sürecinin başladığını ifade etti.

Bu sürecin sonucunda güvenli bölgedeki terör unsurlarının bölgeden çıkarılması konusunda ilerleme kaydedildiğini, Tel Abyad ile Rasulayn arasındaki yaklaşık 120 kilometrelik alanın ABD ile yapılan mutabakata uygun olarak terör unsurlarından temizlendiğini söyledi.

Rusya ile mutabakat sürecini de değerlendiren Doç. Dr. Ramazan Erdağ, Membiç, Ayn El-Arab ve Kamışlı bölgelerinin güvenli bölgeye dahil edilmesi hususunda da Rusya ile diplomatik müzakere işletilerek çözüm üretilmeye çalışıldığını anlattı. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Soçi’de Rusya Devlet Başkanı Putin ile yaptığı görüşme sonucunda bu bölgelerin güvenli bölgeye dahil edilmesi konusunda da Rusya ile mutabakat ve işbirliği sağlandığına dikkat çekti. “Rusya ile yapılan mutabakat ABD ile yapılan mutabakatın tamamlayıcı unsurudur. Birbirinin alternatifi değildir.” Diyen Doç. Dr. Ramazan değerlendirmesinde bulundu. Türkiye’nin güvenli bölge talebini Suriye’deki krizin derinleştiği andan itibaren dillendirdiğinin altını çizen Doç. Dr. Ramazan Erdağ, Türkiye’nin o süreçte uluslararası boyutta gerekli desteği bulamadığını; bugün gelinen noktada ABD’nin ve Rusya’nın Türkiye’nin güvenli bölge talebini meşru ve gerekli bir alan olarak kabul etmesinin Türkiye’nin önemli bir başarısı olduğunu kaydetti.

Doç. Dr. Ramazan Erdağ, konuşmasında “Türkiye uluslararası toplumu harekete geçirerek güvenli bölgeyi oluşturmaya gayret etti ancak bu sonuç alınamayınca askeri gücünü kullanmak zorunda kaldı ve bu konuda siyasi kararlılığını gösterdi” ifadelerine yer verdi.

ABD ve Rusya’nın bundan sonraki süreçte takınacağı tavrın belirleyici olacağını ifade eden Doç. Dr. Ramazan Erdağ, Şanlıurfa ve Akçakale bölgelerimizde halkın harekatın ne denli gerekli olduğunun farkında olduğunu ve destek verdiğini belirtti.

Bu süreçte karşılaşılan kara propagandalara da değinen Doç. Dr. Ramazan Erdağ, Türkiye’nin bu harekatı belli bir etnik gruba yönelik olarak gerçekleştirdiği yönünde ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterinde dahi olmayan kimyasal silahları kullandığı yönünde yalan haberlerin yayıldığını ve Türkiye’nin sahada askeri harekatı, masada diplomatik görüşmeleri yürütürken bir taraftan da kara propaganda ile mücadele etmek durumunda kaldığını belirtti.

Doç. Dr. Ramazan Erdağ, güvenli bölge oluşturulduktan sonra Suriye’de yaşanacak benzer olası bir kriz durumunda Suriyelilerin ülkelerini terk etmek zorunda kalmayacağını ve mülteciler arasında ise gönüllü geri dönüşlerin başladığını ifade etti.

Türkiye’nin Suriye’de kalıcı barış ve istikrarın sağlanması konusunda Astana sürecine ve Cenevre’de yapılacak olan anayasa görüşmelerine büyük önem verdiğini söyledi.

Doç. Dr. Ramazan Erdağ, harekat neticesinde yaklaşık bir iki gün içerisinde bölgede hayatın normalleştiğini, yerleşim yerlerinde hiçbir hasarın olmadığını, hiç bir sivil zayiatın olmadığını belirterek yalnızca terör unsurlarının hedef alındığının altını çizdi.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile