Davutoğlu, Sivas Arkeoloji Müzesi'nde gerçekleştirilen TRT1, TRT Haber, TRT Türk kanallarında ortak canlı yayınlanan programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Artık yeni bir anayasa yazmanın vakti olduğunu belirten Davutoğlu, ''Hala dikkatleri bu yeni anayasaya yönelmiş değil'' dedi.
''Bir korku mu, yoksa bir tedirginlik mi?'' sorusuna karşılık Davutoğlu, ''Korkudan daha çok... Varsa bir korku şu, iktidarı kaybettiklerini ve bir daha elde edemeyecekleri düşünenlerin korkusu. Halbuki bu iktidar dediğiniz şey, özgürlüklerin korunduğu bir alanda, şeffaf seçimlerle elde edilen ve el değiştiren bir şeyse çıkın ve gayret sarfedin. Nasıl biz gayret sarfediyorsak siz de gayret sarfedin. Oturduğunuz rahat koltuklardan kalkın Erzurum'a gelin, Sivas'a gelin'' yanıtını verdi.
Davutoğlu, İstanbul'da lüks mekanlarda ya da Ankara'da bürokratik koridorlarda üretilen siyasetlerin artık topluma egemen olmadığını ifade etti.
Başkanlık sistemine de değinen Davutoğlu, ''Hem sözleşmede temel ilkelerini arz ettim hem de detaylı olarak o kısmı da bizzat benim dikte ettiğim kısımdır beyannamede. Bütün arkadaşlarımızın çok emeği var. Tamamıyle üstüme aldığım bir husus değil. Çok büyük emekler verildi.
Onu özellikle zikrediyorum ki Başkanlık ile ilgili sanki benim farklı kanaatler taşıdığım şeyler sürekli speküle edilip, tabiri caizse bir 'ihtilaf aramaya'... fitne demesem bile...'' diye konuştu.
''Sayın Cumhurbaşkanı başka, siz başka düşünüyorsunuz gibi şeyler için mi?'' sorusu üzerine Davutoğlu, ''Onun için onu zikrettim. Sözleşmeyi ısrarla söyleme sebebim, herkesin eteğindeki taşı dökmesi için. Bu ülkenin Başbakanı ve Başbakanı olmaya devam etme iddiası ve halkından bu yönde izin isteyen biri olarak 'Ben bunu düşünüyorum' diyorum. Siz de koyun böyle bir metin. Yok. Bunun üzerine tartışalım. Hayır, gözardı edecek. Çünkü zihinlerinde farklı'' dedi.
-''şehirlerimizde metroyu yaygınlaştıracağız''
Yeni Türkiye Sözleşmesi'nde ekonomi ile ilgili yer alan hususlara da değinen Davutoğlu, ekonomiyle ilgili maddelerin beyannamedeki karşılığının niteliksel dönüşümü ifade ettiğini kaydetti.
Ana aksları oto yola dönüştürmeyi hedeflediklerini ve bunun niteliksel bir değişim olduğunu belirten Davutoğlu, 3 bin 260 kilometre civarında Hızlı ve Yüksek Hızlı Tren yapmayı düşündüklerini bildirdi.
Türkiye'de sanayileşme birlikte kötü şehirleşme yaşandığını belirten Davutoğlu, kırdan kente göçlerle tarihi şehirlerin dokularının bozulduğunu söyledi.
Davutoğlu, ''Bir de çağdaşlaşmayı biz apartman yapmak, şimdi de dikey mimariyle gökdelen yapmak gibi gördüğü için bazı yanlış yorumlayan çarpık çağdaşlaşma zihniyeti, şehirlerimizin dokusu bozuldu'' diye konuştu.
''şehirlerimizde metroyu yaygınlaştıracağız'' diyen Davutoğlu, metronun öncelikle sanayileşme hızı yüksek, tarihi şehirlerde kurulması gerektiğini söyledi.
Ar-Ge, teknolojik tasarım ve markalaşmanın yeni ekonominin ana unsurları olduğunu ifade eden Davutoğlu, krizden çıkan ekonomiyi var olan konvansiyonel araçlarla toparlamaya çalıştıklarını ve neticede de 230 milyar dolardan 800 milyar dolara çıkan bir Gayri Safi Milli Hasıla patlaması yaşattıklarını belirtti.
Davutoğlu, ''O konvansiyonel araçların üstünü yaratıcı teknolojiyi, bilimsel keşifleri öne çıkaran bir ileri aşamaya geçmemiz gereken dönemdeyiz. 25 öncelikli dönüşüm programının ana sebebi de ekseni de budur. AK Parti'nin seçim beyannamesindeki vaatler... Vaat bu işte. Vaat bu... Nominal bazı artışlar değil, halkın genel refah seviyesinin artması'' diye konuştu.
-''En hızlı istihdam üreten ülkelerden birisiyiz''
AK Parti ile ilgili eleştiri yapanların, seçim beyannamesini okudukları kanaatinde olmadığını ifade eden Davutoğlu, ''Belki içindekilere bakıyorlar, belki sonundakilere bakıyorlor. Okusunlar'' dedi.
Davutoğlu, ''şu bilgiye, Kılıçdaroğlu bunların çoğuna sahip değil diye söylüyorum, telif haklarını arasak şey yapar, çünkü bizim eski programları, uyguladığımız projeleri ona sattılar. O da bilmediği için yazık, garibim, bilmediği için bunları yeni zannediyor, yeni düşünce zannediyor'' ifadelerini kullandı.
Başbakan Davutoğlu, ''Bizim şuana kada yaptıklarımızı yeni vaatmiş gibi deklare ediyorlar, engellilere mesela. Bunları da 'sadaka kültürü' diye eleştiriyorlardı'' dedi.
Dünyada en hızlı istihdam üreten ülkelerden birisinin Türkiye olduğunu ifade eden Davutoğlu, işsizliğinin artmasının nedeninin işgücüne katılımındaki artış olduğunu söyledi.
Başbakan Davutoğlu, ''Eskiden çalışmayan kadınlarımız şimdi çalışma talebiyle geliyor. Ben bugün, bu mitinglerde, en fazla kadınlarımızın sosyal hayata bu şekilde ağırlığını koymuş olmasından memnuniyet duyuyorum. En ön saftalar, talepkarlar. Talepleri yerine gelecek'' dedi.
-''Halk bunu hissediyor''
Bazı köşe yazarlarının, ''Hükümet popülist politikaya yöneliyor'' şeklinde eleştiriler yaptığını belirten Davutoğlu, ''Ama Kılıçdaroğlu'nun uçuk vaatlerinin reklamını yapıyor. Yeni Türkiye Sözleşmesi'ni görmeyen zihin, buradada seçicilik yapıyor. Halk bunu hissediyor. Halk kimin neyi yapabildiğini, neyi yapabileceğini görüyor ve ona göre tepki veriyor'' diye konuştu.
Davutoğlu, bugün meydanlarda en fazla tutan sloganın ''Onlar konuşur, AK Parti yapar'' sloganı olduğunu da bellirtti.
Çok iddialı millileşme hedefleri ortaya koyduklarını ifade eden Davutoğlu, ''Milli muharip uçak yapacağız, 2023 en geç. 2020 gibi test uçuşlarına başlayacak'' dedi.
-''Beni çok sarsmıştı''
''1915-2015 yüzyıllık bir dram. Başbakan olarak değil, akademisyen olarak değil, entellektüel olarak değil, insan olarak Ahmet Davutoğlu bu konuda ne düşünüyor?'' sorusu üzerine Davutoğlu, ''Savaşlar ki ben uzun yıllar diplomasi tarihi, strateji tarihi dolayısıyla savaş tarihi anlattım. Savaşların ne kadar acı sonuçlar doğurduğunu bizden daha iyi bilecek çok az insan vardır. Toplum olarak da tarihte şu veya bu gerekeçeyle bulunduğu coğrafyasının bir sonucu olarak savaş acılarını en çok yaşamışlardan biri biziz. Bu topraklarda çok savaş acısı yaşanmıştır'' diye konuştu.
Bunun tek taraflı bir savaş acısı olmadığını vurgulayan Davutoğlu, şöyle konuştu:
''Bir seferinde bir grup aydın tarihçi otururken 2005 yılında yine Ermenilerin acıları üzerine, orada yaşananlar üzerine, sizin özgürce fikirlerinizi beyan etmenizi ben desteklerim demiştim. Sizden farklı düşünsem de. Bunlar tartışılmalı, konuşulmalı ama her şey konuşulmalı. Mesela Balkanlar'dan, Balkan muaceretinin getirdiği acılarla ilgili bir toplantı yapmıyorsunuz, niye bunları konuşmuyorsunuz dediğimde, maaruf bir aydın şöyle bir cevap vermişti 'Ahmet Bey' dedi, 'Biz adamların gitmişiz topraklarını işgal etmişiz, onlar da bizi birkaç yüzyıl sonra kovalamışlar.' şimdi bu Türk aydını, bu zihniyetti bir kişinin düşüncesi değil. O zaman kendisine şunu söyledim, 'Peki o topraklar o topluluklar için mi yaratıldı. Eğer dediğiniz olmuş olsaydı Balkanlar'dan bizim çekilmemiz gibi, bizim de Orta Asya'ya, Almanların Vural Dağları'nın eteklerine, İngilizlerin Amerika'ya dönmesi lazım. Bu bir mantık mı? Balkan tarihi Osmanlı ile başlamıştır, şehir tarihi. O yüzden zaten Balkan milletleri asırlarca Osmanlı'ya isyan etmedi, ta ki milliyetçilik hareketleri ortaya çıkana kadar. Bu, bizim tarihi bakışımızdaki çarpıklığı ortaya koyması açısından beni çok sarsmıştı. Oradaki birçok tarihçi arkadaş benim kanaatimi destekledi, Balkan tarihi itibariyle. Rusya açıklama yapıyor, Sırbistan açıklama yapıyor. Bunun ne kıymeti harbiyesi var. Türkiye'deki şu anda ki hepsi artık bu toprakların asli çocuklarıdır. Biz içeriden geldi, dışarıdan geldi diye bakmayız. Çerkezler niye Anadolu'ya geldi? Çeçenler, Abhazalar, Gürcüler niye Anadolu'ya geldi? Kafkasya'nın o güzel dağlarında yaşamayı istemezler miydi? Ahıska Türkleri yurtların nasıl kaybetti? Bir gece yarısı, bir teki bile topraklarında kalmayacak şekilde istif edilmiş trenlerde Tatarlar, Ahıska Türkleri Sibirya'ya gitti. Neyi konuşuyorsunuz? Kaldı ki, biz Ermenilerle çok geniş asırları birlikte yaşadık. Uzun asırlar, yan yana ortak bir kültür ürettik.''
-''Çok insani şeyler yaşadık''
''Tarihe nasıl bakmalıyız'' şeklinde bir bölümü de ''Ulusal tarih yazımı'' ile ilgili bir kitap çalışması olduğunu hatırlatan Davutoğlu, ''İnsani olarak baktığımızda ben bu coğrafyadaki hiçbir rengin eksilmesinin doğru olmadığı kanaatindeyim'' dedi.
Başbakan Davutoğlu, Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde Belgrad'ta 120, 130 cami ve daha fazla bir camiden bahsedildiğini anımsatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Selanik'te şu anda ayakta duran tek bir cami var, pornografi film gösteren bir hale dönüştürmüşler biz burada şey ettik. Ama açık bir cami yok. Bu acılar, 19. yüzyılda başlayan milliyetçilik, ulusalcılık hareketleriyle başlayan bu acılardan bütün milletler ızdırap çekti. Sırbıstan Cumhurbaşkanı açıklama yapıyor. Srebrenitsa'yı 100 yıl önce yaşamadık, 20 yıl önce yaşadık. şimdi burada bir nefretin ve öfkenin dile getirildiğini görüyorsunuz, bir tarihi olgunun değil. Tarihi olgu dile getirilse insani olarak da akademik olarak da devlet adamı olarak da Ermenilerin acılarını bizden daha iyi anlayacak kimse yok. Çok insani şeyler yaşadık bu arada.''
-''Burada bir tuzak var''
Başbakanlık Başdanışmanı olduğu dönemde ''Devlet Misafiri'' olarak Avusturulya'ya gittiğini hatırlatan Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"2013'te konferans verdikten sonra büyükelçimize 'Burada çok vatandaşımız olduğu için yabancılarla ilgilenen bir birim varsa başkanlarıyla görüşeyim dedim. 'Var ama görüşmeseniz daha iyi olur' dedi.
Niye dedim, Ermeni dedi, daha iyi dedim. Eşiyle birlikte yemeğe davet ettim. Sare Hanım, kendisine Anadolu yazması hediye etti. kadıncağız oturdu ağladı ve o yazma üzerinden ortak Anadolu kültürü üzerine konuştuk. Balyan Ailesinin Osmanlı Mimarisine yaptığı katkıyı gözardı edebilir miyiz? Nice Ermeni'nin kültür hayatımıza yaptığı katkılar. Bu insani boyut, bunu tekrar inşa ederken öyle şeylerle karşılaşıyorsunuz ki."
Dışişleri Bakanlığı döneminde Amerikaya gittiğinde Ermeni diasporasına görüşmeye açık bazı liderlerle bir araya geldiklerinde, bu görüşmeyi duyan Ermeni yazarın "Nasıl olurda dünyanın en meşgul bakanı Ermeni diasporası temsilcileriyle konuşacak vakit bulabiliyor? Burada bir tuzak var" başlıklı bir yazıyı kaleme aldığını anımsatan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"şimdi konuşsanız tuzak, konuşmasanız ritçisiniz. Ne yapılmak isteniyor? Yapılmak istenen şu: Kollektif bir suçlu tanımlaması yapmak. Buradaki suçlu emin olun sadece Türkiye değil, Türkler değil, Doğu kollektif suçludur. Batı dışı o kadar kanlı bir tarih var ki bir anda bir suçlu sandalyesine bir kültür oturtulmaya çalışılıyor."
-''Çocukların gözünde mutluluk vardı''
Davutoğlu, Ermenilerin acılarını anladıklarını defalarca ifade ettiklerini belirterek, 2005'te parlamentonun ortak bir deklerasyon, kendisinin de bu yıl Hrant Dink'in vefatı ve 24 Nisan vesilesiyle mesaj yayınladığını hatırlattı.
Göz mesafesinde herkesle konuşacaklarını, eleştiriye, tartışmaya ve konuşmaya açık olduğunu vurgulayan Davutoğlu, ancak birisinin göz mesafesinin üstüne çıkarak kibirle konuşması halinde, ne özel hayatında ne de devlet hayatında bu kişiye prim de taviz de vereceğini söyledi.
Davutoğlu, Roman vatandaşlarla gerçekleştirdiği toplantıdan hem kendisinin hem vatandaşların neşeyle çıktığını hatırlatılarak sorulan "Neydi hepinizi o kadar neşelendiren?" sorusunu, şöyle cevapladı:
"Aslında çok yorgun olduğumuz bir günüdü o gün ve sonrasında da yoğun bir program vardı ama Roman vatandaşlarımızın yerinde duramayan, cıvıl cıvıl bir yönü var. Gönüllerini o kadar açtılar ki o kadar uzun sohbette ve içten gelerek konuştular. Bir an geldi ve bir Roman arkadaş yaşadığı bazı olayları anlatırken ağlamaya başladı kalktım sarıldım ve 1936 yılında çıkan İskan Kanunu'nda bir sürü suçlu içine 'Çingene' diye bir ifadeyle Roman vatandaşlarını da koymuşlar. Bu kanunu 2004'te İmar Yasası değişti ve biz özellikle o kanunu değiştirdik. O vakte kadar bir Roman vatandaşın bu ülkede yaşayan eşit vatandaştan ne hissediyordu? Bunu anlattı ve ağladı. Ben de onun üzerine 'Sizleri tahkir eden hiçbir şeye izin vermeyeceğiz' dedim."
23 Nisan'da farklı bir ziyareti olduğu hatırlatılan Başbakan Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"23 Nisan günü sabah Anıtkabir'de resmi törenler yapıldı. Sonra Bakanlar Kurulumuza Ankaramızın güzüde okullarından, güzüde öğrenciler geldiler. Daha sonra Meclis'te 23 Nisan Çzel oturumuna katıldım. Sonra İstanbul'a gidip Barış Zirvesi'nde Yeni Zelanda, Avusturulya Başbakanları ile Irak Cumhurbaşkanı ile görüştüm. Barış Zirvesi'nin yüksek düzeyli oturumunda konuştum. Döndüm resepsiyona katıldım, o sırada aklıma şöyle birşey geldi: Yolda uçakta arkadaşlara ve Sare Hanım'a söyledim. Biz hep seçilen çocukları görüyoruz, onlar da çok güzel hepsi cıvıl cıvıl. Birde görmediğimiz çocuklar var. Ben dedim resepsiyondan sonra çocuk tutukevine gideceğim. Adalet Bakanımızı aradık ve Sincan'da, gece takriben 10 gibi vardık ve saat yarım gibi ayrıldık. Yaşları 13-18 arası çocuklarımızla beraber olduk. Bir şekilde ceza yemişler. Ama emin olun hayatımın en anlamlı, en güzel, hem acı anlamında hem de neşe anlamında en derinlikli buluşmalarından biriydi."
Tutuklu çocukların önce tedirgin olduklarını belirten Davutoğlu, "Hilal şeklinde oturmaların söyledim. Hakan menemen yaptığını, Okan annesine ağıt yaktığını, Adem, Çözüm Süreci'nden bahsetti. şehitlerimizi için şiir yazanlar, Kur'an-ı Kerim okudular" dedi.
Cezaevini dolaştığını anlatan Başbakan Davutoğlu, "Bizim için hazırlık yapılması imkansız, sürpriz bir şekilde gitti. Çocukların gözünde mutluluk vardı. Bir tanesinin annesi ve babası ile görüştük. Bir tanesi, 'Sayın Başbakanım bu gece hiç bitmese' dedi.
Dedim ki isterseniz yanınızda kalırım, gerçekten de Regaip gecesiydi. İstanbul'dan gelip daha eve geçmemiştik. Anlaştık seçimden sonra bir kaç tanınmış futbolcumuzla gidip gençlerle maç yapacağız" ifadesini kullandı.
(Bitti)
Başbakan Davutoğlu Açıklaması
Başbakan Ahmet Davutoğlu, ''Savaşların ne kadar acı sonuçlar doğurduğunu bizden daha iyi bilecek çok az insan vardır. Toplum olarak da tarihte şu veya bu gerekeçeyle bulunduğu coğrafyasının bir sonucu olarak savaş acılarını en çok yaşamışlardan biri biziz'' dedi.