Mardin Şehir Müzesi'nde, TRT "Başbakan ile Özel Yayın" programında, gündeme ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Davutoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, kendisine Doğu'da "mele Ahmet", Batıda "yörük Ahmet" diye bağrılmasından rahatsız olduğunu söyledi.
"Tam da demek istediğim bu, herkesin sizi sahiplenmesi sizin herkesi sahiplenmeniz" diyen Davutoğlu, bir siyasetçinin bunu yapabilmesinin önemli olduğunu belirtti.
2006 yılında Irak'ta Sünni gruplar savaştığı dönemde geçen bir hatırasını anlatan Davutoğlu, Sünni aşiretleri, önemli grupları İstanbul'da topladıklarını söyledi.
İki gün dinledikten sonra gruplara son gün Bağdat tarihi anlattığını dile getiren Davutoğlu, şöyle devem etti:
"'Gerçekten Irak'ı, Bağdat'ı seviyorsanız ihtilaflarınızı bir kenara bırakacaksınız' diye toparlayıcı bir şeyler söyledim. Ubeydi aşiretinin lideri vardı, ayağa kalktı dedi ki gözleri yaşararak, 'bu kardeşimizi dinleyin, bu kardeşimiz bir Bağdatlı gibi konuşuyor' dedi. Bağdat sınırlarımızın ötesinde bir yer ama ben Bağdatlı gibi konuşmazsam Irak'ı anlayamam, Şamlı gibi konuşmazsam Suriye'yi anlayamam. Sonunda uzlaşmaya varıldı. Bunu şunun için zikrediyorum, ben burada Mardinliyim. Sokağa çıktığımda Mardinliyim, Konya'da Konyalıyım, Edirne'de Edirneliyim. Bunları da birbirine zıt görmüyorum. Demirtaş'ın problemi Türkiyelilikten bir söylem Türkiyeliliği anlıyor. Bir de marjinal değişik grupları etrafımızda toparlarsak doğru olur diye düşünüyor. Halbuki bu öyle değil.
Diyarbakır'da emekli müftüyü aday gösterdiği. Acaba İstanbul'da veya Eskişehir'de İzmir'de gösterdiği adaylarla Diyarbakır'da gösterdiği adaylar yan yana oturduklarında ortak kompozisyon oluşabiliyor mu? Mesele onu yapmak değil, halka sirayet etmek ve halkta onu hissetmek."
Kasımiye'de mevlit dinlerken orada Arap'ta bulunduğunu, Kürtçe, Türkçe konuşanların da olduğunu belirten Davutoğlu, hiç kimsenin bir diğerine kendini yabancı hissettirmediğini, siyasetin de böyle bir yere gelmesi gerektiğini vurguladı.
- "Bunları biz pazarlıkla yapmadık"
Davutoğlu, Çözüm Süreci'ne ilişkin bir soru üzerine, son çözüm sürecinin 2013 yılına kadar gittiğini, 2005'ten beri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde kafalarında açık bir tablo olduğunu söyledi.
Bu tablonun HDP'nin de istediği bir tablo olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "2005'te ilk Diyarbakır konuşması yapıldığında o zaman daha TRT Şeş yayına başlamamıştı daha siyasi propaganda Kürtçe yapılamıyordu. Kürtçe seçmeli ders yoktu, hapishanede anneler çocuklarıyla Kürtçe konuşamıyordu, Yaşayan Diller diye bir bölüm yoktu, Kürtçe öğretmen yoktu. O günden bugüne zihnimizdeki şeyleri birer birer yaptık. Doğru olanın bu olduğuna, insani olanın bu olduğunu inandığımız için yaptık" diye konuştu.
"Dilleri güzel kılan dil olmaları değil onunla güzel şeyler ifade edilmesi" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:
"İster Türkçe söyleyin, ister Araça, ister Kürtçe, nefret dili kullanıyorsanız kötüdür. Bunları doğru gördüğümüz için yaptık. Olağanüstü hali 2003'te kaldırırken HDP yoktu, HDP'nin geçmişteki uzantıları da yoktu, gidip de İmralı'yla da görüşme yapmadık, Kandil'le de pazarlığa girmedik. Olağanüstü halin kalkması gerekiyordu kalktı. EMASYA'nın kalkması gerekiyordu kalktı, işkencenin bitmesi gerekiyordu bitti. Bunları biz pazarlıkla yapmadık.
Doğu Anadolu'da şunu işliyorlar, 'biz baskı yapmasaydık olmazdı', olurdu. Siz baskı yaptığınız için gündemde olduğunuz için olmadı bunlar, biz inandığımız için oldu. 1990'lı yıllarda o kadar terör yaptınız, o kadar cana kıydınız olabildi mi olmadı. Bir şekilde organize olan devletle inatlaşarak belki zarar verirsiniz ama istediğinizi elde edemezsiniz. 90'lı yıllarda elde edilemedi. Ama doğru olanı yapmaya ayarlarsanız kendinizi ki biz doğru olanı yaptığımıza inanıyoruz. HDP'yi, Kandil'i, İmralı'yı onu bunu ikna etmek için hiçbir şey yapmadık. Bunu Batıdaki vatandaşlarımız için de söylüyorum. Bulgaristan'daki Türkleri nasıl Türkçe kullanmalarını biz orada savunuyorsak Türkiye'deki Kürtlerinde, başkalarının da kendi ana dillerini kullanmalarını insani görmemiz lazım. Aynı kültürel coğrafyanın, ayrım olmadan Çanakkale'yi birlikte savunduğumuz kardeşlerimiz. Kimsenin bundan bir zarar geleceğini düşünmemesi lazım."
Davutoğlu, Çözüm Süreci'ni HDP ile başlatmadıklarına dikkati çekerek, sürecin kendi iradeleriyle aldıkları kararlarla buraya geldiğini, bunun vatandaşlara duydukları saygıdan dolayı olduğunu ifade etti.
Yeni Türkiye Sözleşmesini özellikle kaleme aldığını vurgulayan Davutoğlu, gelecek nesillerin o metni daha iyi anlayacağını bildirdi. İlk defa bir Başbakan'ın bir seçime giderken kendi kaleminden çıkmış bir metinle ortaya çıktığını aktaran Davutoğlu, "Bu üzüntü verici bir şeydir, Kılıçdaroğlu'nun hiç bir temele dayanmayan vaatleri bizim aydınların daha çok dikkatini çekti de siyaset felsefesi üzerine yazılan bir metin dikkati çekmedi. Çünkü Türkiye'de, popülizm ve kime karşı neyi kullanacağınız önem taşıyor" diye konuştu.
- "AK Parti yıkılsın da ne olursa olsun gibi düşünen bir çevre var"
Davutoğlu, Çözüm Süreci'nin daha sonraki aşamasında nihai olanın silahların bırakılması olduğuna işaret ederek, "Şimdi Türkiye'de silahı, terörü meşru kılan ne var? Bir grup aydının deklarasyonu oldu, çoğuda tanıdığım isimler. Çoğu bir çok zeminde konuşup anlaşabileceğimiz isimler. HDP'ye destek beyanında bulundular, bulunabilirler, siyasi tercihlerini ifade edebilirler. Ama beni üzen taraf şu, bu isimlerin özgürlükçülük ve barış adına bu açıklamayı yaptıklarını ifade ederken dönüp HDP'ye, PKK'ya şiddeti bırakın demokrasilerde terör olmaz, silah olmaz dememeleri, diyememeleri. O zaman o yaptıkları deklarasyonun bir kıymeti harbiyesi yok. Çünkü meseleleri bir şey inşa etmek değil, bir şeyi yıkmak. AK Parti yıkılsın da ne olursa olsun gibi düşünen bir çevre var" ifadesini kullandı.
AK Parti'ye yapılan saldırıların olduğunu, ellerinde PKK'nın muhtarlara gönderdiği tehdit mektupları bulunduğunu belirten Davutoğlu, oy konusunda da köylerin tehdit edildiğini bildirdi.
Korkudan şikayet beyanında bulunmayan ama resmi beyanda bulunmadan söylenenler olduğuna değinen Davutoğlu, "Bunları görmeyeceksiniz, AK Parti'nin Milletvekili adayı Burhan Kayatürk'ün açık bir şekilde otobüsüne saldırıp yaralanmasını, Yasin Aktay'ın saldırıya uğramasını, bölgede esen terörü görmeyeceksiniz AK Parti'ye dönük olarak deklarasyonda bulunacaksınız, bunlar üzücü" görüşünü paylaştı.
Başbakan Davutoğlu, vatandaşların onurunu, HDP'nin ofislerini korumanın da görevi olduğunu ifade etti.
Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Onlara yapılan saldırıyı kendimize yapılmış addederim. Ama siz aydınlar olarak HDP'ye yapılmış saldırı kınayacaksınız, AK Parti'ye yapılırsa meşru. AK Parti'ye saldırılsa da meşru..Böyle bir kanaat yaygınlaştırılıyor. Halbuki şu anda bu aydınlara da söylüyorum, AK Parti gibi birleştirici mayanın olmadığını düşünün Türkiye Irak benzeri bir siyasetle Türk partisi, Kürt partisi, Arap partisi, Sünni, Alevi partisi diye bölünmeye başlar. O bakımdan biz bunların hepsinin Çözüm Süreci bağlamında gereğini yaptık. Ama silahları terk sözü bize 2013'ün Mayısı için verildi, Haziranı için Türkiye'den silahlı grupların çıkması. O günden bugüne bu gerçekleşmedi" değerlendirmesinde bulundu.
(Sürecek)
Başbakan Davutoğlu Açıklaması (3)
Başbakan Ahmet Davutoğlu, bir grup aydının deklarasyonu olduğunu belirterek, "HDP'ye destek beyanında bulundular, bulunabilirler, siyasi tercihlerini ifade edebilirler. Ama beni üzen taraf şu, bu isimlerin özgürlükçülük ve barış adına bu açıklamayı yaptıklarını ifade ederken dönüp HDP'ye, PKK'ya şiddeti bırakın demokrasilerde terör olmaz, silah olmaz dememeleri, diyememeleri. O zaman o yaptıkları deklarasyonun bir kıymeti harbiyesi yok" dedi.