Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mevlüt Çavuşoğlu‘nun Başkanlık ettiği Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) oturumunda bir konuşma yaptı. Başbakan Erdoğan konuşmasının ardından parlamenterlerin sorularını cevapladı. Erdoğan, Türkiye‘de basın mensuplarının tutuklanması ve gözaltına alınmasına ilişkin bir soru üzerine, "Bunlar için, yazılarından, düşüncelerinden dolayı değil, çeşitli suç ve terör örgütleri ve darbecilerle olan ilişkileri sebebiyle bir yargılama söz konusudur" dedi.
Yürütmenin bu konuda adım atmasının söz konusu olamayacağını ifade eden Erdoğan, "Şu anda tutukluluk süreci içinde de daha değişik belge ve bilgilerin ortaya çıktığını, yargının zaman zaman yaptığı açıklamalardan ve medyaya yansıyan bilgilerden öğreniyoruz. Temenni ediyoruz ki bunlar bir an önce neticelensin. Tabiİ uzun süreli tutukluluklar konusunda da rahatsızlığımız vardır" diye konuştu.
Ahmet Şık‘ın tutuklanmasına ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, "Önyargılardan arandırılmış yapı çok önemli. Bu kitapları toplatan ben değilim" cevabını verdi.
"Bombayı kullanmak suçtur. Ama bombanın hazırlanmasındaki malzemeleri kullanmak da suçtur" diyen Erdoğan, "Bombanın kullanılmasında ne varsa, fitilinden, diğer maddelerine kadar, bunun ihbarı gelmişse, güvenlik güçleri bunları almaz mı, toplamız mı? Çünkü bu da bir suç teşkil etmektedir. Burada eğer daha önce gelmiş bilgiler içinde bunlar varsa, yargı, güvenlik güçlerine gidin bu hazırlığı alın demiştir. İnternet sitelerinde zaten yayınlanıyor. Dolayısıyla bu gerçekleri herhalde görmek isabetli
olacaktır. Bu yargının almış olduğu bir karardır, yürütmenin değil. Hep işinize geldiğinde bağımsız yargıdan bahsediyorsunuz ama Türkiye‘ye gelince bağımsız yargı istemiyorsunuz. Yürütmeye bağımlı bir yargı istiyorsunuz. Kusura bakmayın yürütmeye bağlı bir yargı yok" ifadelerini kullandı.
SEÇİM BARAJININ YÜZDE 10‘UN ALTINA DÜŞÜRÜLMESİ
Başbakan Erdoğan, seçim barajının yüzde 10 olarak kalmasının Türkiye‘nin demokratikleşme süreciyle çeliştiğini savunan bir gazeteciye ise, "Türkiye‘de koalisyon dönemlerinde hep gerileme olmuş. Biz şu an bir yükselişin içindeyiz ve ülkemize yeni sıkıntılar yaşatmak istemiyoruz. Halkımız seçim barajını indirin derse indiririz" dedi.
Erdoğan ayrıca, "Ben şiir okuduğum için hapse girmiş bir liderim. Ve dört ay gittim, hapis yattım. Çıktım ondan sonra da partimizi kurduk ve seçim kazandık. 8.5 yıldır da halkımın büyük teveccühü ile iktidardayız. Bunun en güzel değerlendirmesini halk yapıyor. Demek ki burada bir incelik var. Yüzde 10 barajını koyan benim partim değil. Biz kuruluşumuzdan itibaren 16 ay içerisinde iktidar olduk. Yani bu kadar kısa zamanda yüzde 10 barajına rağmen, nasıl oldu da Türkiye‘de iktidar olduk? Biz sol kanatta
veya sağ kanatta veya uçlarda kalmadık. Biz merkez siyaset yaptık, halkımızın tamamını kucakladık. Ama bakın şu anda ben Fransa‘da Romanların buradan ihraç edildiğini görüyorum, Demokrasi bu mu? Fransa‘da şu an kişisel inanç özgürlüklerine saygının olmadığını görüyorum. İnanç özgürlüğü bu mu? Türkiye‘yi bu noktalarda yargılama gayreti içine girenler önce kendilerine baksınlar. Yüzde 10 barajını indirmek veya indirmemek demokrasiyle ilintili değildir. Avrupa‘da şu an yüzde 7-8 seçim barajı olan ülkeler var.
Olabilir ama biz ülkemizin istikrarı ve güveni için bunu devam ettirme kararı aldık. Çünkü bizden önce tek başına bir iktidar olduğunda çıta hep yükselmiş, koalisyonlarda hep gerileme olmuş. Biz şu an yükselişin içindeyiz ve ülkemize sıkıntılar yaşatmak istemiyoruz. Halkımız bize indirin derse indiririz, kararını verecek olan 74 milyonluk Türkiye‘dir. Çünkü biz şu an geldiğimiz yere kolay gelmedik, çok bedel ödedik, en ileri demokrasiyi yakalama gayreti içindeyiz" dedi.
"TÜRKİYE‘YE ÇOK FRANSIZSINIZ"
Erdoğan‘ın Fransa‘ya yönelik eleştirilerinin ardından söz alan konseyin bir Fransız üyesi, Türkiye‘de azınlıkların korunması ve ibadet özgürlüğüne ilişkin bir soru yöneltti. Erdoğan, "Türkiye‘yi yakından takip etmiyorsunuz. Duyduklarınızla hareket ediyorsunuz. Bu soruyu soran Fransız mıydı? Bakınız Türkiye‘ye de Fransız. Türkiye‘ye de çok Fransızsınız" ifadelerini kullandı.
Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ülkemizde Ortodoks patriği seçimi Lozan Anlaşması‘na göre yapılır. Bunu Saint Sinod Meclisi üyeleri yapar. Lozan‘a göre üyeler TC vatandaşı olmak zorundadır. TC vatandaşı olmadığı halde şu andaki Ortodoks patriğinin seçimine, Türk vatandaşı yaparak, göz yumduk. Bununla kalmadık, Sümela Manastırı‘nda ayin yapmak istiyoruz dediler, hay hay dedik. Geçen yıl Patrik, tüm heyetiyle yaklaşık 3 bin kişi Sümela Manastırı‘na gittiler ve ayin yaptılar. Aynı şekilde Almanlar talepte bulundu ve Tarsus‘ta ayinlerini
yaptılar. Van‘da Ermeni Ortodoks kilisesi yıkılmak üzereydi, biz o kiliseyi kendi kasamızdan tamir ettirerek ibadet açtırdık. Ülkemizde ne kadar farklı dini azınlık varsa, hepsinin ibadetini yapma noktasında sigortası benim. Kimse bu noktada biz ibadetimizi yapamıyoruz diyemeyiz. Derse bu bize karşı saygıdra bakmayın yürütmeye basızlık olur. Diyen varsa, bizzat ilgilenirim, ilgileneceğim. Bu kadar açık konuşuyorum."
"AZERBAYCAN‘IN HAKKINI ERMENİSTAN‘A YEDİRMEYİZ"
Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokole rağmen sınırların neden hala kapalı olduğu yönündeki bir soru üzerine Erdoğan, "Burada Ermenistan halkının hak ve hukukunu koruma noktasında bizim kendi taahhütlerimiz var. Ancak dost ve kardeş Azerbaycan halkının hakkını ve hukukunu da Ermenistan‘a yediremeyiz. Protokolde hedeflenen de budur. Önce bu adımların atılması lazım. Bu adımlar atıldığında biz kapıları açmaya hazırız. Onun için Minsk Üçlüsü‘nü hep sürekli göreve davet ettik. Minsk Üçlüsü, bu
görevini yerine getirsin. ABD, Fransa, Rusya bu görevi yerine getirdiği anda çözüme ulaşırız. Ama onlar bu görevi yerine getirmezse süreç zorlaşıyor" dedi.
Erdoğan, "Şu an ülkemde 70 bin Ermeni vatandaşım var. Ama vatandaşım olmayan 40 bin Ermeni de var. Bunları Ermenistan‘a geri göndermiyoruz. Çünkü imkansızlıkları sebebiyle ülkemize geldiler. Öyle zannediyorum ki bunları bilmiyorsunuz. Biz protokolü yaparken buradaki soruna çözüm bulmak için adım attık. Ben de görüşmelerin belli noktasına katıldım, ama bakıyorum Ermenistan yönetimi diasporaya karşı çok büyük bir ürkeklik içinde. Biz ise kimseye karşı ürkeklik içinde değiliz. Ermenistan diasporaya karşı bu
ürkekliğini atabilirse, çözüm sanırım daha kolay olur. Çözümler daha süratle gelişebilir. Yoksa bizim Ermenistan‘a karşı kin ve nefret gibi bir duygumuz söz konusu değildir" diye konuştu.
"ENTEGRASYONA EVET, KÜLTÜRÜL ASİMİLASYONA HAYIR"
Kültürel noktada asimilasyona kesinlikle karşı olduğunu belirten Erdoğan, bunun bir insanlık suçu olduğunu ifade etti. Erdoğan, "Ancak entegrasyon noktasında, kesinlikle entegrasyonun olması lazım. Ben kendi vatandaşlarımıza da bunu söylüyorum. Önce Fransa‘da entegrasyonu sağlamalısınız, en ufak bir sıkıntı olmamalı. Hem Fransız halkı, hem de sizin yaşam koşullarınız açısından bu önemli. Almanya‘daki vatandaşlarımız için de aynı şeyleri söylüyoruz, entegrasyona hep teşvik ediyoruz. Ama kültürel noktada
asimilasyona gelince, buna karşıyız. Biz ne kendi ülkemizdeki farklı dillerin, milletlerin, insanları asimile etmeye çalışırız, ne de farklı ülkelerde asimile edilmesine sıcak bakarız" dedi.
TÜRKİYE‘NİN KUZEY AFRİKA VE ORTADOĞU‘DAKİ GELİŞMELERE ETKİSİ
Türkiye‘nin bölgesindeki nüfuzu ve AB adaylığı dikkate alındığında Ortadoğu ve Kuzey Afrika‘da demokratikleşme sürecinde kendi başına ve diğer ülkelerle ne gibi adımlar atabileceğine ilişkin bir soruya ise Erdoğan, "Demokrasinin biraz daha kurumsal bazda güncellenmesini savunan bir insanım. Son referandum olayı ile 12 Eylül 2010‘da biz bir söylemi öne çıkardık. Bu da ileri demokrasi söylemiydi. Bu söylem içinde Türkiye‘nin atılması gereken adımları önce 26 maddelik anayasa değişikliği ile attı, ancak bu
yeterli olmadı. Şimdi genel seçimler var. Bundan sonra daha köklü bir anayasa değişikliği ile yeni bir sürecin içine gireceğiz. Bu sürecin içinde bir şeyi özellikle vurguluyoruz. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti içinde, özellikle etnik ayrımcılığa, dinsel ayrımcılığa ve bölgesel milliyetçiliğe yer verilmemesi. Ve dönemimizde bundra bakmayın yürütmeye bau gerçekleştirmenin de mutluluğu içindeyiz. Şimdi bölgede birçok ülkeler, artık bizimle farklı iletişim içine girdiler. Siz bunu nasıl
gerçekleştirdiniz ve bu kurumsallaşmayı nasıl yaptınız, özellikle AK Parti modeli nedir, bunu biz anlatır mısınız, diyorlar. Bunun için bizden eğitim alanlar var. Biz de bu süreçte kendilerine eğitim veriyoruz. Bu süreçte Ortadoğu‘da, Balkanlar‘da dayanışma içinde olmamız gerektiğinde bu dayanışmayı gösteriyoruz. Her türlü görüşmelerimizi yapıyoruz, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
"LİBYA, BİR AFGANİSTAN VEYA IRAK OLMAMALI"
Erdoğan, Kuzey Afrika‘daki gelişmelerle ilgili olarak Akdeniz havzasında önemli bir potansiyele sahip tarihi ve kültürel birliği olan ülkelere yönelik birinci derecede Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyesi ülkelerle, ikinci derecede konsey üyesi olmayıp değişik uluslararası kuruluşlarla birlikte, barışın bu havzaya egemen olması için birlikte çalışmalar yapılabileceğini söyledi. Erdoğan şunları kaydetti:
"Nitekim Kuzey Afrika ve Ortadoğu‘daki gelişmelerle birinci derecede komşu ülkelerin devreye girmek suretiyle bu sıkıntıları aşmada aktif rol alması gerekirdi. Şimdi ise Libya‘da BM Güvenlik Konseyi kararları ile atılan adımı, bu bölgenin ülkeleri birinci derecede aktif rol oynayarak üstlenmelidir. Bizim teklifimiz şu oldu; NATO burada görev üstlenmeli, bunun yanına Afrika Birliği‘ni, Arap Ligi‘ni ve İslam Konferansı Teşkilatı‘nı, hatta Körfez İşbirliği Konseyi‘ni de almalıyız. Burayı bir Afganistan
gibi, yahut da bir Irak gibi çözüm yoluna asla taşımamalıyız. Bu anlayışla biz Libya sorununa yönelik görevimizi üstlendik ve görev bilinciyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. NATO‘nun bize verdiği görevler malumunuzdur. İnsani yardımların dağıtımında ve hava sahasının kontrolü ve silah ambargosunu desteklemekte görevlerimiz var. Filistin için de aynı şeyler geçerli, Biz ancak burada bize rol alın dendiği zaman rol aldık. Bundan sonra da aynı şeklide sürecin içinde rol almaya devam edeceğiz."
Başbakan Erdoğan, Akpm‘de Parlamenterlerin Sorularını Cevaplandırdı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AKPM‘nin Fransız üyesinin, Türkiye‘de azınlıkların korunması ve ibadet özgürlüğüne ilişkin sorusu üzerine, "Türkiye‘yi yakından takip etmiyorsunuz. Duyduklarınızla hareket ediyorsunuz. Bu soruyu soran Fransız mıydı? Türkiye‘ye de çok Fransızsınız" dedi.



















