İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesindeki taleplerin alındığı duruşmada söz alan sanık avukatları, dosyadaki delillerin sahte, ses kayıtlarının üretilmiş ve yasa dışı elde edildiğini belirttiler.
Mahkeme Heyeti Başkanı Ömer Diken de sonraki aşamalarda delil niteliğinde olan ses kayıtları ile belgelerin değerlendirileceğini, sanıkların "Evet bana ait" ya da "Bana ait değil" şeklinde açıklama yapabileceklerini söyledi.
Bir kısım sanıkların avukatı Kemal Yener Saraçoğlu da darbe planının yapıldığı iddia edilen 2002-2003 yıllarında bu tip eylemlerden haberdar olabilecek mevki ve görevlerde bulunan devlet adamı ve komutanların, haber alma örgütlerinin istihbarat ve kanaatlerinin, maddi gerçeğin ortaya çıkartılmasında önemli bir kaynak olduğunu belirtti.
Vecdi Gönül ve komutanlar tanık olarak dinlensin
Bu kişilerin sözde darbe planlarından haberdar olmaması, bu yönde kendilerine istihbarat birimleri tarafından bilgi verilmemesinin mümkün olmadığını ifade eden Saraçoğlu, 2002-2003 yıllarında Genelkurmay Başkanı olarak görev yapan emekli Orgeneral Hilmi Özkök, eski Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Bülent Alpkaya, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Cumhur Asparuk'un tanık olarak dinlenmesini talep etti.
Avukat Nevzat Güleşen, müvekkilleri olan Ahmet Dikmen, Doğan Uysal ve Onur Uluocak'ın tahliyesini istedi.
Aynı zamanda Deniz Kuvvetleri Komutanlığından Yarbay rütbesiyle emekliye ayrılan avukat Güleşen, kendi döneminde genç rütbedeki subaylar için tutuklu sanıklardan emekli Oramiral Özden Örnek'in efsane komutan olduğunu söyledi.
Güleşen, "Genç subaylar olarak kendisini örnek alırdık. Özden Örnek'in vizyonu sayesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bugün kendi gemilerini yapıyor, yurt dışına bağımlılığını yitirmiş durumda" dedi.
Çocuklarına verdiği isim
Tutuklu sanıklardan ikiz kardeş olan emekli tuğamiraller Hasan ve Hüseyin Hoşgit ile 1990-1992 yılları arasında görev yaptığını anlatan Güleşen, "Hasan ve Hüseyin Hoşgit komutanlarımdı. Aynı gemide görev yaptım. Hüseyin Hoşgit Fatih gemisinde ikinci komutan, Hasan Hoşgit de Yavuz gemisinde hem ikinci komutan hem de komutandı. Onlarla yaşadığım yılların anısına ikiz çocuklarıma Fatih ve Yavuz ismini verdim. Ciğerlerine kadar tanıdığım bu insanların darbe planlarıyla ilgisi olamayacağını biliyorum. Deniz Kuvvetlerinde görevli olan diğer arkadaşların da
ciğerlerini bildiğim için böyle bir suçla kendilerini bağdaştıramıyorum. Hepsinin tahliyesini istiyorum" diye konuştu.
Tutuklu sanıklardan Koramiral Kadir Sağdıç ise Türk Silahlı Kuvvetlerinde 40 yıl hizmet verdiğini belirterek, "Ne mutlu bizlere, meğer bu kadar hizmet yetmezmiş. Meğer Türk milletine, bizlerin bağrından geldiği bu yüce millete daha ödenecek vatan borcumuz varmış" dedi.
Sağdıç, bu salonda olanlara ve adı bile unutturulmak istenen yüce Türk milletine seslendiğini ifade ederek, şöyle devam etti: "Artık, üzerimize çökertilmek istenen karanlıkları yeniden aydınlığa çıkartacak son virajlar olan Beşiktaş ve Silivri'deki özel yetkili hukuksuzluğu gözler önüne sererek dönüyoruz. İyi ki bu iftiraları bize atmaya çalıştılar. Yanlış hedef seçtiler. Bakın, bizler gibi iyi yetişmiş bir avuç temiz insan ailelerinin desteğinde müfterilerin ve onlardan medet umanların foyalarını ortaya dökmeye nasıl yetti.
Yalnız kaldık, gırtlağımız düğümlendi. Avukatlarımız çaresiz kaldı. Komutanlarımız gerçekte olmayan hukuka güvenmeye çalıştılar, hep yanıldılar. Sahte aydınlar sustu, sahte kahramanlar içtiği andı unuttu, içimizden hainler ve iş birlikçiler çıktı. 21. yüzyılın en güçlü propaganda aracı olan basın yayın kuruluşları iftiraya aracılık etti. İş dünyası kendi kazancı için gerekli olan ülke istikrarının garantörü bizlere ve Türk ordusuna gündelik çıkarları uğruna sırtını döndü. Yetmedi, karanlığın sürmesi ve kalıcı olması için bazı organların yapısı değiştirildi. Siyaset sustu, askerinin masumiyetine sahip çıkamadı, yazıklar olsun."
Umutlarını hiç kaybetmediklerini, çünkü hep zor şartlar için yetiştirildiklerini ifade eden Sağdıç, masum olduklarını, artık bunun çok daha ötesinde mağdur olduklarını dile getirdi.
Sağdıç, "Bana dikkatlice bakın, yanımdaki sıralarda oturanlara bir bakın, arka sıralardaki ailelere bir bakın. Bu insanlarda hiç suçlu yüzü var mı? Biz buradan tüm Türkiye'nin aydınlık yüzü olmaya devam ediyoruz, daha da ötesinde biz bölge ülkelerinin ve tüm dünyanın en aydınlık, gerçek nur yüzlü insanlarıyız" diye konuştu.
"Başbakan'ın ifadesine başvurulması gerekmektedir"
Davanın tutuklu sanıklarından emekli Orgeneral Çetin Doğan ise, "Maddi gerçeğin, yani sahte belge üreten çetenin ortaya çıkarılması için sayın Başbakanın ifadesine başvurulması gerekmektedir" dedi.
Doğan, bu davanın kurgulandığını ve vatana ihanet suçunun işlendiğini öne sürerek, 1. Ordu Komutanlığının gerçek planlarının istenmeyen kişilerin eline geçtiğini, basında da yer aldığını söyledi.
Doğan, "Balyoz Planı" davalarındaki 365 sanığın 250'sinin aktif görevde olduğunu, 250 sanığın 51'inin general ve amirallerden oluştuğunu ifade ederek, en büyük hasarın Deniz Kuvvetlerinde meydana geldiğini anlattı.
Konuşmasında taleplerini de sıralayan Doğan, tespit tutanakları ve fezlekeleri hazırlayan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürü iken son olarak görev yeri değiştirilen Yurt Atayün ve ekibinin ifadesinin alınmasını istedi.
Doğan, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfınca "Askeri Vesayet ve Demokrasi" konusunda bir toplantının 2004'te yapıldığını Taraf gazetesine açıklayan Alper Görmüş'ün de tanıklığına başvurulmasını talep etti.
"Balyoz Planı" iddialarının gündeme geldiği dönemde kendisinin de kamuoyunu aydınlatmak için, 5-7 Mart 2003 tarihlerinde 1. Ordu'da icra edilen seminerin gerçek yüzünü ulusal medya organlarında anlatmaya çalıştığını söyledi.
"Başbakan Erdoğan'ın kandırıldığını" öne süren Doğan, "Bu nedenle maddi gerçeğin, yani sahte belge üreten çetenin ortaya çıkarılması için sayın Başbakanın ifadesine başvurulması gerekmektedir" dedi.
"Balyoz Planı" soruşturmasında görev yapan savcıların delilleri kararttığını ve sakladığını, gerçekleri çarpıttığını iddia eden Doğan, maddi gerçeğin ortaya çıkartılması açısından bu savcıların duruşmaya çağrılarak sorulara cevap vermelerinin sağlanmasını talep etti.
Taleplerin ardından görüşünü açıklayan savcı Savaş Kırbaş, savunmaları alınan tutuksuz sanıkların duruşmalardan vareste tutulmaları yönündeki talebin kabul edilmesini istedi.
Davada dile getirilen tanıkların dinlenilmesi yönündeki taleplerin kabulünü isteyen Kırbaş, tahliye taleplerinin ise reddine karar verilmesini talep etti.
Tahliye taleplerine ret
Mahkeme heyeti eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, MHP İstanbul milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan, emekli Albay Dursun Çiçek ve YAŞ üyesi Orgeneral Bilgin Balanlı da aralarında bulunduğu 185 tutuklu sanığın tahliye taleplerini oy birliğiyle reddetti.
Mahkeme ret kararında, sanıkların üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, dosyadaki mevcut delillere göre kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların devam etmesi ve delillerin henüz tam olarak toplanamamış olmasını gerekçe gösterdi.
Sanık Ergin Saygun hakkında verilen yakalama kararlarının devamına hükmeden mahkeme heyeti duruşmayı 5 Ocak 2012 saat 09.30'a erteledi.
Başbakan Erdoğan kandırıldı mı?
"Başbakan Erdoğan'ın kandırıldığını" öne süren Doğan, "Bu nedenle maddi gerçeğin, yani sahte belge üreten çetenin ortaya çıkarılması için sayın Başbakanın ifadesine başvurulması gerekmektedir" dedi.