Erdoğan, Türk Kızılayı’nın 144. kuruluş yıl dönümü ile bağışçılarına altın madalya takdim töreni iftar yemeğinde konuşma yaptı. İftar yemeğine, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, İçşişleri eski Bakanı Abdülkadir Aksu, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Türkiye Ermenileri Patrik Vekili Aram Ateşyan, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek'in yanı sıra iş, sanat ve siyaset dünyasından çok sayıda isim katıldı
Başbakan Erdoğan, burada yaptığı konuşmasına, Kızılay'ın kurucularından Ömer Paşa ile Marko Paşa’nın yakınlarına teşekkür ederek başladı.
En büyük takdir ve teşekkürü, gönüllerinden koparıp verdikleri yardımlarla Kızılay'ı destekleyen bağışçıların hakettiğini ifade eden Erdoğan, Türkiye genelindeki, yurt dışındaki tüm Kızılay sevdalılarına, şükran ve minnetlerini sunduğunu kaydetti.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı dönemden bugüne kadar, gerek Belediye Başkanı, gerek AK Parti Genel Başkanı, gerek Başbakan olarak, dünyanın yüzden fazla ülkesine ziyarette bulunduğunu anlatan Erdoğan, yurt dışına yaptığı ziyaretlerde Türkiye adına kendilerini gururlandıran ve umutlandıran çok sayıda tabloyla karşılaştığını ifade etti.
Kimi zaman başarılı Türk bir öğrenciyi, kimi zaman başarılı bir Türk iş adamını ve onların başarılı yatırımlarını, Türk tüccarları görerek gururlandıklarını ifade eden Erdoğan, kimi zaman da tarihi eserleri, ecdad yadigarlarını, camileri, çeşmeleri, köprüleri, kervansarayları yani kendi tarihini ve özünü görerek gururlandığını belirtti.
Erdoğan, bütün bunların yanı sıra gittikleri birçok ülkede, ay yıldızlı bayrağın yanında dalgalanan Türk Kızılayı bayrağını görmekten ayrı bir gurur, ayrı bir şeref, ayrı bir heyecan duyduklarını kaydederek, “Eski adıyla Hilal-i Ahmer, bugünkü adıyla Kızılay, hiç kimsenin gidemediği yerlere gitti. O kırmızı hilal, hiç kimsenin giremediği, ulaşamadığı, varamadığı, ulaşsa bile kalamadığı yerlerde, coğrafyalarda çok büyük bir kahramanlıkla, büyük bir dirayetle tutundu. Biz, bu kırmızı hilalle ne kadar gurur duyduysak, ne kadar büyük heyecan duyduysak; dalgalandığı ülkelerde, şehirlerde de insanlar, bu kırmızı hilali görünce aynı şekilde sevinç duydular, huzur duydular, kendilerini güvende, emniyette hissettiler. Uzaktan Kızılay'ın o kırmızı hilalini görenler, şefkati, sıcaklığı, merhameti, muhabbeti, kardeşlik, dostluk ve dayanışmayı yüreklerinde hissettiler. Pakistan'da meydana gelen deprem ve sel felaketlerinin ardından, Pakistanlı yetkililerle aynı anda afet bölgelerine ulaşan Kızılay oldu. Tabi bazı gözler, bazı yaklaşım tarzları vardır ki, bunlar insanı üzmektedir. 'Burada ne işimiz var-' diyenler de oldu. Fakat şunu hiç unutmayalım. Kim ne derse dersin, kim ne konuşursa konuşsun; bu millet tarihinden aldığı mirasla bir Kasaba devletinin varisi değildir. Bu millet, dünyanın bir diğer ucuna yardım elini uzatma ferasetini gösterebilmiş bir millettir. Ta Hint Okyanusu'na kadar uzanan bir ecdadın bizler torunlarıyız. İşte bugün bu millet bu görevi aynı şekilde sürdürmektedir. Hiç kimsenin gitmeye, girmeye cesaret edemediği Somali'ye giden, orada lojistik merkezlerini kuran, Somali'nin en içlerine kadar cesaretle, kahramanlıkla ulaşan bu millet oldu, Kızılay oldu. Gazze'ye havadan ölüm yağdığı anlarda dahi, Kızılay'ın kahraman neferleri, bir yaralının elinden tutmak, bir çocuğun başını okşamak, bir anneyi teselli etmek, açları doyurmak, evsizlere sıcak bir barınak kurmak için sahada oldu. Bu kırmızı hilal, hiçbir ayrım, hiçbir ayrımcılık yapmadı; insanların dillerine, inançlarına, derilerinin rengine bakmadı. Yardım isteyenleri, ihtiyaç sahiplerini sadece ve sadece birer can olarak, birer insan olarak gördü ve hepsine ulaşmanın mücadelesini verdi." Haiti'de deprem olduğunda, Şili'de, Endonezya Açe'de deprem olduğunda Kızılay'ın hemen oralarda olduğunu anımsatan Erdoğan; Sudan'da, Kırgızistan'da, Özbekistan'da, Filistin genelinde, Libya'da ve burada ismini sayamayacağı nice ülkede Kızılay'ın Türkiye'nin gururu olduğunu belirtti.
Başbakan Erdoğan, Van'da da Simav'da da Kızılay'ın çok başarılı bir sınav verdiğine işaret etti.
Erdoğan, 650 bin vatandaşın doğrudan etkilendiği Van depreminin ardından, Kızılay'ın tarihinin en büyük insani yardım operasyonunu yaparak, çadırıyla, battaniyesiyle, aş evleriyle, ısıtıcısı, uyku tulumları, gıda kolileriyle, Mevlana evleriyle depremzedelerin yanı başında olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, bir kez daha Türk Kızılayı'na, bu gururu yaşattıkları, Türkiye'nin adını dünyaya şanla, şerefle duyurdukları için, Türkiye'nin dayanışma mesajlarına somut karşılıklar oluşturdukları için şükranlarını sunduğunu bildirdi.
Sahada çalışan Kızılay mensuplarını da tebrik eden Erdoğan, görevi başında şehit olanlara ise rahmet diledi. Uluslararası ilişkilerde, yüzyıllar boyunca, "hard power" yani "sert güç"ün egemen olduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, 20 ve 21'inci yüzyıllarda ise, sert gücün yanına, "soft power" yani "yumuşak güç", daha doğru bir ifadeyle "esnek güç" adı verilen bir yaklaşımın getirildiğini vurguladı. "DÜNYAYA TÜRKÇE ÖĞRETMEYE BAŞLADIK" Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bugün artık ülkelerin gücü, sadece ordularının, silahlarının, ekonomilerinin gücüyle ölçülmüyor. Ülkelerin, kültürel alanda, insani alanda, yardımlaşma, dayanışma alanındaki güçleri, bugün artık 'sert güç'ün önüne geçiyor. Açıkçası biz, millet olarak, mensubu olduğumuz medeniyet olarak, Selçuklu'da, Osmanlı'da ve bugün Cumhuriyetimizde, her zaman esnek gücün savunucusu olduk. Esnek güç kavramı, her ne kadar yeni bir kavram, modern bir kavram olsa da, biz tarihimiz boyunca, kalemin kılıçtan çok daha keskin olduğuna, kılıcın açamayacağı kapıları kalemin açacağına inandık. Bizim, 3 kıta üzerine dağılmış olan tarihi eserlerimiz, ata yadigarlarımız, işte bu anlayışımızın en somut tezahürleridir.” Selçuklu Devleti'nin de, Osmanlı Devleti'nin de, bugün 3 kıta üzerinde zulümle, baskıyla, asimilasyonla, sömürüyle asla anılmadığını, tam tersine, hoşgörüsüyle, eşitliğiyle, adaletiyle, inşa ettiği değerleriyle anıldığını vurgulayan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Biz tarihte, Orta Doğu'da, Balkanlar'da, Kuzey Afrika'da, askerlerimizle, silahlarımızla değil; köprülerimizle, camilerimizle, medrese, kervansaray, çeşme, imarethanelerimizle var olduk. Dün olduğu gibi, bugün de, hiçbir ülkeye, hiçbir halka biz çıkar gözlüğüyle, rant gözlüğüyle bakmıyoruz; tam tersine, tarih boyunca olduğu gibi, ecdadımızdan devraldığımız mirasın bir gereği olarak, bütün ülke ve halklara biz gönül gözüyle bakıyoruz. İşte Kızılay, Türkiye'nin, aziz milletimizin, dünyaya bakışının, insana, cana bakışının en somut sembolüdür." Şu anda, Kızılay'la birlikte, Türkiye olarak farklı kurumları da bu gayeye yönelik olarak devreye aldıklarına işaret eden Erdoğan, TİKA'yı çok etkin uluslararası bazda bir işlevselliğe kavuşturduklarını, dünyanın her ülkesine ulaşan, ihtiyaç sahiplerine el uzatan, çok büyük insani projeleri başarıyla götüren bir kurum haline dönüştürdüklerini söyledi.
Başbakan Erdoğan, Yunus Emre Enstitüleri'ni kurarak, dünyaya Türkçe öğretmeye, Türkçe'nin güzelliklerini, Türkiye'nin kültürel birikimini aktarmaya başladıklarını kaydetti.
TRT'nin kurduğu uluslararası kanallarla dünyaya başta Türkçe olmak üzere farklı dillerle ulaşmaya başladıklarına da dikkati çeken Erdoğan, "Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı'nı kurduk; dünya genelinde kardeşlerimizin, akrabalarımızın, vatandaşlarımızın sorunlarıyla yakından ilgileniyoruz" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, sivil toplum örgütlerinin de kendilerinin bu vizyonunu paylaştığını ve onların da açılan yollardan Türkiye'nin yardımseverliğini tüm dünyaya ulaştırdığını ve ulaştırmaya devam ettiğini söyledi.
Erdoğan’ın açıklamalarının ardından düzenlenen törende, Başbakan Erdoğan tarafından, 2011 yılında Kızılay'ın Van, Somali, Libya ve Pakistan operasyonlarına üst düzey bağışta bulunan ve aralarında Avrupa Birliği Delegasyonu'ndan Büyükelçi Yardımcısı Tibor Varadi, Türkiye Tekstil Sanayici İşverenleri Sendikası Genel Başkanı Halit Narin, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Dilek Sabancı, Hülya Avşar ve Acun Ilıcalı'nın da yer aldığı 170 bağışçıya madalyaları verildi.
Başbakan Erdoğan, Kızılay’ın Verdiği İftar Yemeğine Katıldı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Tarih boyunca olduğu gibi, ecdadımızdan devraldığımız mirasın bir gereği olarak, bütün ülke ve halklara gönül gözüyle bakıyoruz” dedi.